31 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-87

KONU: BERZAH


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 

18.Şubat.2022 tarihli söyleşiden kesitler)


-Allah Azze ve Celle kâfire kendisini inkâr ettiriyor: Mademki sen Beni inkâr ediyorsun, o zaman kendini inkâr etmekle seni baş başa bırakıyorum…

“Allah'ı unuttular, Allah da onlara kendilerini unutturdu.” (Haşr-19)

 

 Bazıları diyor ki; öldükten sonra karbon olacağız, geriye bir şeyimiz kalmayacak, öyle ‘ruh’tur falan bir şey olmayacak, yok zaten…

Dolayısıyla bu bakış açısıyla baktığınızda berzah kavramı bir şey ifade etmiyor. Çünkü ölüm sonrasından söz ediyoruz. Önce özvarlığımızdan bahsedeceğiz ki bedenden ayrıldıktan sonra özvarlığımız, ruhsal varlığımız... Bunun nasıl devam edeceğine dair merakımız olsun ve bunu konuşalım. Şunu gördüm ve bildim ki çocuklarla dahi konuştuğumuzda, hiçbir insan evladı, kendi özvarlığının ölümle kesintiye uğrayacağını düşünmüyor. Hep şunu soruyor; “Nereye gideceğiz?..”

Çünkü kendi varlığının “var” olduğundan emin; ölünce nereye gidiyoruz diye soruyor. Biz varız, bir şekilde bir yere gideceğiz. Nereye geçiyoruz? O yüzden ‘berzah’ sorusu tam da bunun cevabı olarak karşımıza çıkıyor; Berzah. Ne demek berzah? Berzah kelime manası itibariyle bildiğim kadarıyla Farsça kökenli.

“O, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. (Ama) aralarında bir berzah vardır; birbirlerine karışmazlar.” (Rahman-19,20)

  Arada bir berzah oluşuyor, bir geçiş bölgesi gibi bir duvar... Başka bir su oluşuyor ve bir duvar gibi iki suyu birbirinden ayırıyor. Tabii, Kur’an-ı Kerîm’in bunu vaktiyle haber vermesi de ayrı bir şey. Çünkü Hazreti Peygamberin bırakın büyük denizlerde bunu görmesini, deniz yolculuğu yaptığı vaki değil yani bir gemiye bindiği vaki değil. Aralarında berzah var, bir ara bölge ve geçişe kapalı.

Berzahta demek ki bir ortam geçişi yaşıyoruz. Hayat dediğimiz alan içerisinden artık çıkıyoruz, başka bir ortama geçiyoruz. 


-“Sizler cansız iken size O hayat verdiği halde Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O’na götürüleceksiniz.” (Bakara-28)

 Ölü idik, ölü olarak yaratıldık sonra diri kılındık. Hayat bahşedildi bu fiziksel alemde. Sonra üçüncü evre gelecek, biz ikideyiz şu anda üçe geçeceğiz, öleceğiz. Tekrar ölü hale geçeceğiz. Evet hayattan ölüme ilk defa geçeceğiz, ölmek dediğimiz şey yaşanacak. Hayat ile ölüm geçişini yaşayacağız. Ölmekle birlikte berzah dediğimiz ortama geçeceğiz. Berzahta belli bir süre bekletileceğiz ölü formda..

 Rasûlüllah buyurdu ki (sallallahu aleyhi ve sellem) “Müminin ruhu cennet ağacında beslenen bir kuş olur. Yeniden dirilme gününde Allah onu cesedine döndürünceye kadar orada beslenir.” (Muvatta, Cenâiz, 49; Nesâî, Cenâiz, 117; İbni Mâce, Zühd, 32)


-“Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca, ‘Rabbim! Beni geri gönder de, geride bıraktığım dünyada iyi işler yapayım’ der. Hayır! Onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Önlerinde, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (Mü’minun-99,100)

  İmkanlarını, biriktirdiklerini Allah Azze ve Celle uğrunda harcamayanların tamamı, o aşamada hep bu sözü söyleyecekler. Hepsi aynı pişmanlığı yaşayacaklar. “İyi ki de senin uğruna harcamamışım, iyi ki de başkalarına bırakmışım (!)” Diyen çıkmaz. 


-“ ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: ‘Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!’ “ (Fussilet-30)

  “Melekler, inkâr edenlerin suratlarına ve dübürlerine vura vura, ‘Tadın bakalım yangın azabını!’ diyerek canlarını alırken bir görseydin!” (Enfal-50)

   İman etmiş, salih amellerde bulunmuş, istikamet üzere bu iradeyi Cenâb-ı Hakk’a saygıyla yaşamış kimselerin bedenden çıkışı, çok önemli bir andır. Melekler, ardı ardına dünya’dan veya hayat dediğimiz ortamdan memata berzaha geçişte, girişte onu karşılamaya onun çıkışını karşılamaya; ona hoş şeyler söylemeye ardı ardına inerler. Bu, önemli bir hadisedir, iyi tamamlamış kimsenin bedenden çıkışı, önemli bir andır. Bu Allah Azze ve Celleyi tanımış, sonsuz bir iyiliğe mazhar olacak bir kimse.  Orada önce korku sarar kişiyi, bilmediği bir geçiş yaşayacak, ölüm dediği bir anı yaşayacak. Bambaşka şeyler görüyor. Melekler onlara “Korkmayın” derler. İlk tesellileri, aynı doktorların yaptığı gibi “Korkmayın, rahat olun” dercesine.. Hâlbuki kâfirlerinkinde ise melekler ağızlarına, gözlerine, dübürlerine vura vura “tadın azabı” diyorlar!

  İyilerin geçişi hoş sözlerle oluyor. Ve cennetin müjdesiyle oluyor;  “Güzel bir hayat yaşadınız. Şu anda buradan çıkışınız gerçekleşiyor.” 

  Korku gidince yerini hüzün alır. Kardeşten, anneden, babadan, evlattan, atadan ayrılışın getirdiği geride bıraktıklarına dair bir hüzün sarınca onu, bu kez de; üzülmeyin, derler.. Ne diye üzülüyorsunuz, siz oraya ait değildiniz. Oradakiler ile olan ilişkileriniz, Cenâb-ı Hak tarafından kurulan oradaki bir ilişkiydi, aslında buradaydınız. Buradan gittiniz oraya, şimdi asıl yerinize geri döndünüz Yaradan’ın huzuruna, üzülecek bir şey yok. Allah Azze ve Celle, orada size ünsiyetini yaşattıklarından daha güzellerini, daha iyi arkadaşlıkları, yoldaşlıkları, burada nasip eder..


-Kabir; kişinin en son dünyadan ayrıldığı nokta, bedeninden en son kalıntılarını bıraktığı nokta gibi gözüken ama iyiler açısından güzel bir hatırayı, kötüler açısından kötü bir hatırayı dolayısıyla azabı barındıran bir ortam. Mesela Allah Azze ve Celle, Firavun hanedanının akıbetinden söz ederken buyurdu ki: “Nihayet Allah, onların kurdukları kötü tuzaklardan bu kişiyi korudu; Firavun ailesini ise şiddetli bir azap kuşatıp yok etti. Bu azap, onların sabah akşam sokulacakları ateştir. Kıyamet koptuğunda, ‘Firavun ailesini en şiddetli azabın içine atın!’ denilecek” (Mü’min-45,46) 

  Berzah, bütünüyle nötr bir ortam gibi değil. İyiler açısından iyiliğin öncüllerini yaşadıkları bir ortam. Hadis rivayetindeki gibi, cennet ağaçlarına konan kuşlar misali, kötüler açısından da kötülüğün öncüllerini, cehennemin öncüllerini yaşadıkları bir ortam.

Dolayısıyla ölü yani hiçbir hissi olmayan bir varlık boyutu değil. O yüzden Cenâb-ı Hak; Cehenneme arz edilirler, dedi. 


-Rahim ne kadar hayatın oluştuğu bir kapsülse kabir de o kadar hayatın çözüldüğü bir kapsül oluveriyor. İnanın rahim ne kadar özenle yaratılmışsa kabir de o kadar özenle yaratılmıştır. Oradaki beden gelir gelmez hemen, toprak ne yapacağını bilir. Hemen o bedenle nasıl bir ilişki kuracağını... Tıpkı rahmin yaptığının tam tersini, bu kez ona uygulamaya başlar. Dolayısıyla her ikisi de aynı elin, aynı ilahi rahmetin yarattığı süreçlerdir. Madem ki O’nun burada kurduğu ve burada çözdüğü ve sistemin dışına savrulmadım, başıboş sahipsiz kalmadım. Hâlâ Var Edenimin bana tayin ettiği algoritmanın adım adım içerisindeyim, korkacak bir şey yok, demektir. Sahipliyim, sahibimin elindeyim.

Allah Azze ve Celle kişinin bu bilinçle yol aldığı bu süreçte, iyilerin meleklerle bu sürece geçerken nasıl güzel bir ilişki içerisinde ilerlediklerini bildiriyor. 


-“Aslında siz ilk yaratılışın Allah’ın kudretiyle gerçekleştiğini pekâla biliyorsunuz. O halde bunun üzerinde düşünüp ikinci yaratalışın da mümkün ve kaçınılmaz olduğunu kabullenmeniz gerekmez mi?” (Vakıa-62)


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR


https://www.youtube.com/live/eO-ZW2D3eVo?si=Zy6eAN5HofRg3pP7

Hiç yorum yok: