KONU: DOGMA
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 17.Nisan.2020 tarihli söyleşiden kesitler)
-DOGMA kavram olarak daha ziyade dine karşı kullanılan aşağılayıcı, hafife alıcı, değersizleştirici bir propaganda aracı. Dini mefhumlara, anlayışa, ibadete ve hatta inanca saldırıda araç haline getirilmiş bir kavram. Etki altına alınmak istenen kişiler için kullanılan süslü püslü medyatik bir kavram.
-“Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak da âhirete inanmayanların kalpleri ona (o yaldızlı sözlere) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri kötülüğü bundan böyle de işlemeye devam etsinler.” (En’am Sûresi-112,113)
Hak ile batıl arasında insanlara seslenen hem Nebilerin çağrısı var; hem de buna karşı tam tersi konumlanan şeytani bir çağrı var. Bu, kişiler açısından olması gereken bir şey ki sorumlulukla alacakları tercihe yol açsın, tercih ettikleri istikamete yönelsinler. Hakka dönük bir çağrı tek tip çağrı olsaydı o zaman hak, mecburi istikamet olurdu. İrade ve tercih olmazdı.
-İddia şu ki bütün dinler insanlara sabit bazı hükümler, akideler sunarlar. İnsanların bunları anlamasını, idrakini istemezler. Sorgulamalarını istemezler. Bunlar sorgulamaya hele hele akletmeye açık şeyler değildir. Bunları öylece kabul edersiniz. Onların deyimiyle söylersek, evrimini tamamlamış dolayısıyla da hayvanlıktan çıkmış bir insan artık bunlara yüz vermez. Gökten indiği söylenen o masallara o efsanelere itibar etmez artık yegane mürşit olarak bilimi kendine seçer. Şimdi bu iddiayı İslam açısından ele almaya çalışalım:
Eğer sen KENDİ VARLIĞINI işitirsen (ki Cenâb-ı Hâk işitmeyi sana verdi) bilgi paylaşabilirsin, başkalarından bilgi alabilirsin, duyman var, gözlem yapabilirsin. Kalplerinizi de Cenâb-ı Hâk var etti bunlarla akledesiniz diye. Eğer bunları işletirseniz yani VARLIĞINIZLA FARKINDALIĞINIZI oluşturabilirsiniz;
-Nasıl bir ortamdayım?
-Benden önce ne kadar zamandan beri var idi?
-Varlığın kendisi nasıl başlamış?
-Ben kendimi var etmediğime göre, benzerlerim de kendilerini var edemediğine göre o zaman bir VAR EDİCİ olmalı!
Bunları neticelendirdiğinde ayette bahsettiğimiz BASİRET oluşur. Anlar, fark eder, kavrar, ikna olur. Yani kalbinin tatmin olduğu bir an geldiğinde buna tanıklığını dışa vurur. Gökler ve yer, içerisinde bizim varlığımız kendiliğinden olabilecek bir şey değil! Farkında olduğun halde göz göre göre yok mu sayarsın, bilerek yalanlama mı yaparsın? Kur’an-ı Kerîm buna küfür diyor; üzerini örtmek, görmezden gelmek.
Cenâb-ı Hâkk’ın yaptığı işler için bilimin belli bir yaklaşımı var. Kör,sağır,mantıktan yoksun, aklı zekayı kaybetmiş bir yaklaşım.. Cenâb-ı Hâk diyor ki; “Göklerde ve yerde her ne varsa sizin için yarattık. O yerin bitirdiklerini yiyesiniz diye, havayı soluyasınız diye, gökyüzünden suyu Biz sizin için indirdik.” Bunlardan bir tanesi olmasaydı yahut azıcık başka türlü olsaydı bilimsel olarak baktığımızda “hayat bile olmazdı”. Allah azze ve celle tam da olması gereken ayarda yaratmış. Bilim dediğimiz çevrede materyalist bir görüş hakim. Şeytan ve askerleri bu alanı dine karşı kullanabilmek için zapt etmişler. Örneğin bir ağacı incelersiniz, bu ağaçtaki sistemlere,hücreye her türlü yapısal incelemeyi yapar anlamaya çalışırsınız hiç bir sorun yokken; “Bu sistemi buraya kim koydu kardeşim?” diyerek hayranlığınızı ifade ederseniz tokadı yiyebilirsiniz. Bunlar hayatın temel,bingo soruları. Kim bu soruları sorma, sorgulama diyorsa DOGMA ifadesini hak edenin ta kendisi.
-Varlığımızı ne kadar yaşarsak farkındalığımızı da o kadar beslemişiz demektir. Bilim, farkındalığımıza set ören bir anlayış sergiliyor. “Bu sistemi kim buraya koymuş?” sorusu bilim açısından bir tabudur. Çünkü bilim kendi hakikatini sadece bu aralıkta sunar, abonelerine müşterilerine sadece bu aralıkta kalmayı dayatır. Dogmatik bir yaklaşıma dönüşen bu çerçeve bilimin çerçevesidir.
Allah azze ve celle kitabında kendisine çağırırken akletmeyi zorunlu tutmaktadır. Eğer akletmeyerek uzaktan uzağa anlamadan dinlemeden fark etmeden amenna diyorsak bunu Cenâb-ı Hâk kabul etmiyor. İman kalp ile içselleşen bir şey.
-“Ben bugün varım ama dün neredeydim?” Çocuk bunu sorsa bilim gözünü, kulağını kapatıp kaçıyor, şeytan görmüş gibi. Bilim bu soruyu sevmez. Bilim “Ben o işle ilgilenmem” diyor. Bunu, kendisini pozitif diye tanıtan bilim yapıyor. Aynı bilim, insanın ölümden sonrasıyla da ilgilenmiyor, kişiyi toprağa gömüyor artık o toprak oldu diyor. Bu şeytanın önünü arkasını sınırladığı, varlığımızla ilgili temel soruları asla görmek, duymak istemeyen ve sadece bu aralıkta kalmaya özgü kör yaklaşımı.
-Varlıkta gördüğüm her türlü sistemi keşfettikçe Vareden Kudret’in büyüklüğüne,gücüne elbette hayranlıkla tapacağım!
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://youtu.be/yirAYaQk_WY?si=alsANHb9QdhgCfzL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder