31 Mart 2025

Kendinden Uzak Düşme

-Bazen kendimizle çok uzun konuşuyoruz. Bazılarının bu tarafı iyi, bunu uzunca yapıyor; bazı kimseler de bundan uzaklaşıyor. Yani kendisiyle konuşmaktan haz etmeyenler var. Siz hangi gruptayım dersiniz?

  Bazen yıllarınız geçiyor kendinizle yüzleşmekten çok uzak düşmüş olabiliyorsunuz. Bazı şeyleri kendinizle bile konuşmaya cesaretiniz yok. O iç alanımız Cenâb-ı Hakk’ın çok özel bize tahsis ettiği bir alan; oraya kimse giremez. Orası geniş bir alan ve başkasının manyetik etkisine sahip değil. Kişinin içerideki o özgürlüğü hep bâki kalacak. Buraya dair bir yolculuktan bahsediyoruz…


-Eğer bir kimse kendisini fazla ıskalarsa, ömrü boyunca kendisiyle tanışıp yüzleşmekten imtina ederse bu kimse kendisini unutmaya yüz tutmuş kimse demektir. Artık zamanla kendisini unutuyor. Bu kimsenin kendisiyle başbaşa kalması da vahşet gibi bir şey. Şarkı sözündeki gibi; “Dostlar eve gidince, hava kararınca bu geceler işkence”. Dış dünyayla etkileşim içinize doğru sizi koruyor. İçerisi ile yüzleşmekten kurtuluyorsunuz ve nefes alıyorsunuz adeta. Ama millet gidince kendinizle başbaşa kalıyorsunuz ve işkence hissediyorsanız öyleyse Allah’ın (cc) size bahşettiği fıtrat ile barışık değilsiniz, demektir. Dürüstlüğü oturtamamışsınız demektir. Dolayısıyla  kişi kendisiyle yakalanmaktan kurtarabilmek için, dışarıda sürekli her gün eğlence, parti, gezme, dolaşma arar. Onlara göre “Bu sıkıntı verici sondan uzaklaş” parolan bu olacak. Kendini oyalamalısın, bir şeylerle meşgul olmalısın. Vaktini acı çekmeden geçirmişsen, kendinle yüzleşmemişsen ne güzel. “İyi vakit öldürdük.” Bu artık bir parolaya dönüşüyor. Kişinin kendisiyle olan muamelesi aslında o kişinin kalitesi. 


-Fıtratı yaratan ona ölçeğini vermiş. Çünkü eğer fıtratımızda da ölçek yoksa yanlışı doğruyu biz nasıl bileceğiz? Bilemeyiz ki güvenli bir kulpa tutunmamız lazım ki ayağımızı yere sağlam basabilelim. 

İçimize dışımızdan daha çok güveniyoruz çünkü içimizi bize dışarıdakiler vermediler. İçimizi bizi kim yarattıysa O verdi bundan adımız gibi eminiz. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR

30 Mart 2025

Düşmanı Kazanma Ümidindeyiz

  “Savaşın onlarla ki Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin,onları rezil rüsvâ etsin, sizi onlara muzaffer kılsın, baskı ve zulüm altında inleyen mü’min toplulukların gönüllerini ferahlatsın!” (Tevbe-14)

  Allah azze ve celle yüreği şifa bulanlardan eylesin, âmin. 

  

-Anadolu gibi merkezi bir coğrafyada küffarın bütün örnekleriyle savaşmış, onları buradan def etmiş bir milletin evladı olarak bunun nasıl haklı bir mücadele olduğunu biliyoruz. Hangi imkansızlıklarla olursa olsun, isterse en büyük teknoloji ile gelsin, nasıl Cenâb-ı Hakk’ın Nusretiye püskürtülebileceğini de biliyoruz. Bunun en büyük destanını Çanakkale’de yaşadık. 

  Biz en kötü düşmanımızı bile hala kazanma ümidindeyiz. Değişik bir ümmetiz. Asla öfkemiz, adavetimiz bir hudut var ki onun ötesine geçemiyor; o da karşı taraf Cenâb-ı Hakk’a dönmeyi isterse, bu kez kimseye düşmanlığımız kalmıyor. 


-Küffâr kendini güçlü gördü mü ihtirasına kapılır ve saldırır, duramaz. Ama Mü’min bu ihtirasa kapılmaz hep adaletle durur. 


-"Allah’a yemin ederim ki, senin sayende Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi senin için, kızıl tüylü nice develerden daha hayırlıdır.” (Buhari 7/3468, Müslim 2406/34)


  Yahudiler acaba Müslüman olacak olsa biz kavmiyetçi bir düşünce ile defolun gidin buradan, der miyiz? 

Cenâb-ı Hakk’ın hak olan mesajını paylaşmaktan, insanlara ulaştırma önceliğinden gayrı bir şey gütmüyoruz. Cenâb-ı Hak bizi bu istikamet üzere tutsun. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

29 Mart 2025

Dünyayı Murad Eder Haldeyiz

Müslümanlar olarak ne yazık ki dünyayı murad eder durumdayız, konfor alanımız bozulmasın diye uğraşıyoruz. Kimileri de ahireti murad eder durumda, Gazze derdi ile elinden geleni yaparken oraya gitmenin yolunu arıyor. Allah da bu süreçte adam seçiyor.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

👇🏻👇🏻👇🏻


https://www.youtube.com/live/H5-SrGnuIpc?si=9bPJlATbohlN5Jxt

28 Mart 2025

Haşr Gününün Ürpertisi

  Haşr gününün ürpertisi, heyecanı konusunda kendimi ve insanlığı derin bir aymazlığın içerisinde görüyorum. 

Nedense heyecanlanamıyoruz. Bir uyduruk ehliyet sınavındaki kadar heyecanlanamayışımıza şaşırıyorum. 

  Kuran-ı Kerim’de bitiş çizgisini Allah azze ve celle bize defaatle vurguluyor. Her an böyle dehşetli bir günle karşılaşacak olan bizlerin heyecan yapamayışımızı anlamakta zorlanıyorum. “Ey insanlar, bu yaşam bitmeden yapmanız gerekenleri, Rabbinize icabetimizi muhakkak yerine getirin. Gerçekten O’nun vâdettikleri haktır, sakın yanılmayın.” 

  Bu ifadelere neden kendimizi kaptıramıyoruz, değişik bir aymazlıkla yaşıyoruz. Başına ölüm gelmeyenler için dünya güllük gülistanlık, başına gelenler içinde her şey harap bir halde. Bir gün ben de aynı duruma düşeceğim tümevarımını yapamıyor, serinkanlı yaşıyoruz. 


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

Takvaya Yönelin

Takvaya Yönelin


  Gücünüz yettiği kadar yapabildiğiniz kadar takvaya yönelin. Bunu ne kadar çoğaltırsanız cehennemden kurtuluş süreciniz de o kadar çabuk olacaktır. 

Müttakiler cehennemin sesini bile işitmeden bir yıldırım hızıyla cehennemin uzağından geçerler. Takvası daha az olanlar daha yavaşça, daha daha az olanlar daha daha yavaşça, en az düzeydeki takvası olanların da cehennemden en sonlarda kurtuluşu söz konusu. Kafirler orada ebedi olarak kalacaklardır. Böyle bir şeyi tasavvur etmek bu dünya hayatında kişinin Cenâb-ı Hâkk’a karşı saygısını tetikler. O yüzden takva çoğunlukla korkuyla da anlatılır. Yani takvayla korkunun neredeyse eşleştiği söylenir. Halbuki takvaya başka şeyler de yol açar. Kişinin O’na duyduğu sevgi saygıda bulunmaya yönlendirebilir. Allah azze ve cellenin vadettiği ödüllere ulaşma arzusu da kişiyi motivasyona, heyecana, arzuya kaptırıp O’na saygıda bulunmaya sevk edebilir. Dolayıyla kişide takvayı besleyen başka unsurlar olmasına rağmen bunlardan çoğu zaman en güçlü olanı Cenâb-ı Hâkk’ın azabına duyulan korkudur. 

  “Ey kullarım benden sakının. Ben azabı şiddetli olanım” 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Herkes Sınavımızın Parçası

  Hayatımızdaki herkes sınavımızın parçası, ama aynı zamanda biz de onlara sınav malzemesi olup duruyoruz. Biz başkasının sorusuyuz adeta. Aynı anda da başkaları bizim sorumuz noktasında..


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Samimiyetimizin Tam Karşılığı

   Allah (cc) duruşumuza göre bize muamele ediyor. O yüzden herkes kendi halini düzeltmeye baksın. Öz benliğimizde taşıdığımız iyiliğimizin veya kötülüğümüzün, samimiyetimizin veya fıskın tam karşılığını Allah azze ve celle bize verecek ise, şu halde bize düşen kendi içimize dönüp samimiyetimizi ayarlamamızdır. Çünkü tam da onun karşılığını bulacağız. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR

Esas Yurdumuz Cennettir

    Biz dünyaya ait varlıklar değiliz, sürgün ile gönderildik. Geçici olarak bir süreliğine burada yaşıyoruz. Ve burada her anımız sıkıntı doludur. Her anımızda bu yere olan uyumsuzluğumuzv var, zıtlaşmamız var. O yüzden bu yer bizi yıpratır. Esas yurdumuz cennettir. Orayla uyumluyuz,orada keyif alırız.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

22 Mart 2025

Fakirlere “Allah Versin” Demek

   Ne demek fakirlere “Allah versin” demek. Allah bize infak edin diyor. Fakirlere infak edeceğimiz yerde onlara “Allah versin” mi diyoruz??


  Diyorlar ki “Efendim, Allah isteseydi onları da zengin yapmaz mıydı?” 

Yapardı. 

 “Ee demek ki şu halde onlar zengin olmadıklarına göre, Allah onları zengin yapmak istememiş biz neden onlara para verelim?”

Evet Allah onları zengin yapmak istememiş. 

   “Ee Allah’ın bir bildiği var demek ki, Allah’ın zengin yapmadığını biz mi gidip yedirip doyuracağız? Bırak Allah’ın yaptığı gibi kalsınlar.” diyen sözümona mantıklı insanlar… Hakmış gibi bâtılı savunan, içlerinde herhangi bir samimiyetin, ilmin, hidayetin ve herhangi bir nurun olmadığı insanlar… Heves ve heva odaklı bu insanlar için iyilik de bir, kötülük de bir, yeter ki malları yerinde kalsın!


Prof. Dr. Halis Aydemir 

21 Mart 2025

Allah İlmi İsteyene Verir


 “Rabbim, makamı, mülkü kariyeri, gücü kime istersen ona verirsin. Dilediğine az, dilediğine çok verirsin. Sen böyle sınarsın.”  Ama sonuç bakımından her zaman adil olan şey nedir? Bu sınavı kazananlar aynı adil sonuca erişirler. Ve bu süreç, kişide yokladıklarıyla da adil süreçtir. 

  Aynı sorular farklı sınıflarda farklı coğrafyalarda geliyor, ne fark eder? Yahut kimine zenginlik veya sağlık sorusu ömrünün başında geliyor, kimine sonuna doğru geliyor.

  Rabbimizin sınav sorularındaki keyfiyeti kendisine aittir. Sahip olduğumuz zenginlik, sağlık vs O’nun bize bolca vermesindendir. Bizim kazanımımız, çabamız bunu neticelendirmemiştir. 

  Nice sizden daha fazla çaba gösterenlere bakın. Aynı mülkü elde ettiler mi? Ey akıl sahipleri yeryüzünde 10 zengin varsa bu 10 zenginin gösterdiği çabanın, girişimin belki yüzlerce katını fakirler gösterdi. Ama aynı serveti elde etmiş değiller. 


“Çalışmadan olmuyor ki her şey çalışmayla oluyor” şeklindeki yaklaşıma sahip kimseler, bugün çalışmadan servet sahibi olan binlercesini göz ardı ediyorlar. Cenab-ı Hak bu dünyaya bir adam gönderirken, milyarlık bir ailenin soyundan olmasını ona hiç çalışmadan bedavadan vermiş oluyor. 


  Başka bir örnek olarak, oturduğun beldedeki arazinin, toprağın veya evlerin bir anda artmasıyla yükselen ekstra geliri düşünelim. Bu nasıl oluyor? Allah’ın dilemesiyle, Allah’ın şartları onları zengin çıkaracak şekilde ayarlamasıyla oluşuyor. Dolaysıyla vananın başında benim Rabbim bulunuyor. O dilediğine açıyor, dilediğine kısıyor. 


  Elinizdeki bu malın asla fikirlerinizin, asla tuttuğunuz bu yolun doğruluğuna yormayın. Zira Allah bunu bir değişken olarak sınav içerisinde kullanıyor. 


  Burada İLMİ istisna tutuyoruz. Çünkü ilmi temin etmek için yola koyulanlara, bu hususta tek bir adım, çaba gösterenlere, hakikatin peşinde koşanlara muhakkak karşılık verdiğini Rabbimiz buyuruyor. 

Rızıkta bu böyle değil. Rızıkta çok çaba ama az karşılık olabilir ya da hiç karşılıksız kalabilir. 


“Allah mülkü istediğine, İlmi isteyene verir” 


Prof. Dr. Halis Aydemir 

(Sebe’ Sûresi Tefsir Dersleri’nden)

20 Mart 2025

Yaratıcımıza Saygı

   İnsanlara, hayvanlara, eşyaya saygı duymaktan söz edenler! Yaratıcısına saygı duymayanın ne başka bir şeye saygısı ne de kendi saygınlığı söz konusu olur. Bütüncül sevgimizi, bu her şeyimizi adayarak aşka kapılmışlığımızı ancak Allah azze ve celle hak ediyor. 

    Kullar bunu anladığı zaman -ki Allah kulun bunu defalarca anlamasını sağlıyor- Cenab-ı Hakk’ın rahmetine mazhar oluyorlar. Çünkü bu Cenâb-ı Hâkk’ın

öğretme biçimi. Allah bunu yaşatarak öğretiyor. Ama biz yaşayarak öğrenmekten özellikle kaçındığımızda, ne kadar inatçı olduğumuz, ne kadar müstekbir olduğumuz (diklendiğimiz) ortaya çıkar..


 “Evet gördüm anladım doğrusunun bu olduğunu fark ediyorum ama ben bu işe gelemem” diyen çok sayıda kafirin bulunduğu bir kürenin üzerindeyiz. Yerküre çoğunlukla müstekbirlerin adası. Kendi başına buyruk tiplerin yaşadığı bir yer. Bu kadar diklenen bu tipleri 

Cenâb-ı Hâk ayetlerinden uzaklaştırıyor, savıyor. Her defasında kendisine sırtına dönen bir kimseyi Cenâb-ı Hâk sınırsız ve süresiz bir şekilde beklemez.

  Kulun inadı, ısrarı belirginleşince artık Cenâb-ı Hâk onu ayetlerinden uzaklaştırır, onun gözünü perdeler, kalbini karartır. 

  

Prof. Dr. Halis Aydemir

(Enbiya Sûresi Tefsir Dersleri’nden)


https://youtube.com/playlist?list=PL470HxBGbzVBQW5qN3C41Y6cgojC74tge

19 Mart 2025

Rab ile Temasta Olmak

“Rabbim bunu sadece senin için yapıyorum. Ne olur bunu kabul buyur.” 

  İşte insanın bu yeri göğü, yıldızları aşıp melek-i âlâya yansıtabildiği bir sürece girebilmesi, uzaya çıkmaktan çok farklı bir şey. Bu sistemin dışına çıkıp, daha ölmeden gök kapılarını aşındırmak, sâlih amelleri ve içinde taşıdığı halis düşünce ve duygularıyla, Cenab-ı Hakk’ın katına çıkarabilmesi, meleklerin kıskandığı bir düzeye ulaşabilmesi. Bu insanın elinde olan kendisine sunulmuş bir imkan. 

  Rabbimizin içimizde ve her an haberdar olduğu gerçeğini iyice bir nakşedebilsek, bu bize müthiş bir terakki sağlayacaktır. Müthiş mutluluk sağlayacaktır, hayatı kolaylaştıracaktır. Rab ile temasta olmanın, gökleri yaratan ile sıkı sıkıya temasa girmenin, O’nu sevmenin ve O’nun sevgisine mazhar olabilmenin, karşılıklı sevgiliye dönüşebilmenin bir yolunu bize açacaktır ki bu Mü’minler için büyük bir saadettir. 

  Kafirler için ise büyük bir tehdit ve sıkıntı kaynağıdır. 

  “De ki Allah’ı seviyorsanız benim peşime takılın. Bana tâbi olun” 

  Çünkü ben de O’na duyduğum sevgiyle kulluk eden sizin gibi bir kulum. Bana paralel bir yaşama girin. Benimle eşdeğer yüce Allah’a bağlanmaya, hepimizi eşit görüp O’nu el Âlî bilmeye; bu sürece girin.


*Halis Aydemir*

18 Mart 2025

Allah’a (cc) Sığınma

İSTİAZE: Kötülüklerden Allah’a sığınmak, O’ndan yardım istemek. 

Ya Rabbi bu sıkıntımı çözebilmek için hayatın içinde bana araçlar nasip et. Birinin bir nasihatı olabilir, başka bir yerde başka bir araç olabilir. Ama ben biliyorum ki sen bana destek olursan ben bundan kurtulabilirim. Yoksa ben hiç bir derdimi kendi başıma kalarak çözemem.” 

  Sonuç Allah azze ve cellenin elindedir. O’na sığınma refleksimizi güçlü kılmak, imanımızın canlı olduğunun bir göstergesidir. Bazılarımızın hazır bulunuşlukları çok iyidir, Cenab-ı Hakk’a sığınınca Cenab-ı Hak onlara hemen çare olur. 
Bazılarımızı da bu yanlarını daha olgunlaştırmak, ilerletmek için bu sürecin içerisinde yaşatır, çare sonrasında gelir. Kulun Rabbi ile bu kontağı kurması lazım, ya Rabbi sen bana yetiş diye imdat hissiyle yaşaması lazım. 


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

17 Mart 2025

Her Çeşit Musibet Bize Uyarıdır

  Rabbimizden gelen hem güzellikle olan çağrıları, hem sertçe olan çağrıları tüketen kimseye müsrif diyoruz. Çünkü o kişi bunların hepsini israf etmiştir. Hepsi birer imkandı aslında. 

  Hastalıkla gelen, ekonomik sıkıntıyla gelen, dünyadaki her çeşit musibetler Allah’ın bize sertçe gönderdiği bilinçli ve kontrollü uyarılardır, hem bireyde hem toplumların hayatında… 
  Bu uyarılar bazı kullarda karşılık bulur; onlar bunları bir fırsat olarak değerlendirirler, istikamet almaya başlarlar, yanlış güzergahtan vazgeçip, tövbe edip Cenab-ı Hakk’a yönelirler. 

Ama bunları ıskalayan, tüketen, belki sadece o sıkıntı anında 

Cenâb-ı Hâkk’a yönelip “bu sıkıntımı çözersen, kaldırırsan Rabbim” deyip sonra yine normal zamana geçince vazgeçen yığınlar, bilerek ve isteyerek, kendi iradeleriyle Allah’a saygısız davranmayı ve karşılığındaki azabı özellikle hak edecek bir yolculuğu tamamlar. 

  Ne yazık ki insanların çoğu böyle müsriftir. Sıkıntı geldiğinde nasıl yalvar yakar olduğumuz, nasıl dua ettiğimiz mühim. Her ibretli sahne Allah’ın kuluna sunduğu bir mesaj, bir nimettir. Allah rahmetiyle kendisine çağırıyor. 

  Allah müsrif olan kimseyi saptırır, hidayet etmez. Cehennem halkı müsriflerle doludur. 


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

16 Mart 2025

Emaneti İnsan Kabul Etti

 Dersten Kısa Notlar:


-Allah Azze ve Celle emaneti göklere, yere, dağlara arz etti ama yüklenmediler; insan kabul etti; sınırlı bir süre, iradeyi kullanmak üzere emaneti insan yüklendi.


-Cenab'ı Hakk'a saygılı olacağımızın sözünü vererek geldiğimiz şu dünyada irademize sahip olursak doğruyu yapmış olacağız.


-Allah’ın teklif ettiği emaneti yüklenenler insan olarak yaratılıp “sınanmak üzere” dünyaya gönderilirken Allah’a asi olmaktan korktuğu için kabul etmeyenler ise “sınav aracı” olarak gökler, dağlar, taşlar, ağaçlar, hayvanlar… olarak yaratılmışlardır.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Meal Dersleri A’raf 171


https://youtu.be/z-ENiGJXvKg?si=RWY52wgdvqzr1TpM

14 Mart 2025

Yoksulluklarını Belli Etmezler


  “Müslüman, Müslüman kardeşinin ihtiyacını gözetir.”

  Bu toplumsal duyarlılık ihtiyaçlı kimsenin gelip de ihtiyacını söyletmeden karşılayan bir yaklaşım; bir o kadar nazik, bir o kadar karşı tarafın durumunu incitmeden yani onu isteme zilletine düşürmeden... 

  Cenâb-ı Hâk böylesi ârif olmayı bizlere öğütledi. Nitekim böyle olmayanları ayette cahil olarak tanımladı. Diyor ki; “Yoksulluklarını (iffetlerinden dolayı) gizli tuttukları için cahiller onları zengin sanır.” Bakara-273

  Çünkü yoksulluklarını belli etmezler. Bu ayeti kerime ârif olanların, iffetli olan ihtiyaçlı kimseleri önden sezebildiklerini bize öğretmiş oldu. Cahil onu iffetinden ötürü zengin zanneder.


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

13 Mart 2025

Sıdka Tutunun

  Cenâb-ı Hâk Kur’an-ı Kerîm’de 

İbrahim aleyhisselam'ı SIDDIK olarak tarif ediyor: “Kuşkusuz o, özü sözü doğru bir insan, bir peygamberdi.” (Meryem Sûresi-41)


  Sıddık; gerçeği konuşmak, dürüst ve güvenilir olmak. 

  İbrahim aleyhisselam çevreden tepki görürüm endişesiyle içine atmıyor, kalbiyle olan sadakatini bozmuyor. 


  Sıdka tutunun. Yola çıkaran, iyilere kavuşturan, istikamete ulaştıran dürüstlük ve doğruluktur. Kişinin dürüstlüğü kalbiyle başlar.


Prof. Dr. Halis Aydemir 

Secdeye Çağrıldığınızda

  Kalem Sûresi 42-43: “O büyük korku ve dehşet günü gelip de secdeye çağrıldıklarında bunu yapamazlar. O sırada gözlerine korku çökmüş, perişan olmuşlardır. Halbuki onlar, yapabilecek durumda iken de secdeye çağrılmışlardı.”

  Kulluğa yönelmemiş kimselerde namaz ibadeti görülmez. Allah azze ve celleyi hizmetkârı olarak görenlerde namaz ibadeti görülmez. Allah azze ve celleye karşı şükretmek için yol arayan, içinde heyecan duyan, O’na sevgi ve saygı duyanlar namaza ehemmiyet verirken, diğerlerinin yaşamında namaz bir kilometre taşı değildir, hayat namaz üzerine kurulu değildir. 

  Kur’an-ı Kerîm’de bir çok ayette cehennemlikleri “Biz namaz kılanlardan değildik” derken görürsünüz. O dehşetli günde, Allah bu secdeye gidemeyecek olan gürûhu, dünyada secde etmeyenler olarak söylüyor. Dünyadayken gönüllü olarak secdeye gitme imkanını teptiniz, şimdi de size secde etme imkanı olmayacak. Secdeye çağrıldığınızda secde edemeyeceksiniz, diyor ayette.


Prof. Dr. Halis Aydemir 

(Kalem Sûresi Tefsirinden)

12 Mart 2025

Rızkı Kim Sağlıyor?

  Mülk 21: “Eğer Allah lutfettiği rızkı kesiverse size rızık verebilecek olan kim?” 

  Rızkı başkalarından sağladığımızı düşünürsek, onların önünde eğilirsek, onların önünde emri bil maruf nehyi anil münker yapacakken kendimizi geri çekiyor “ama bana iş vermez o zaman” diyerek görüşümüzü, inancımızı ifade etmekten hatta onların görebileceği alanlarda inancımızı yaşamaktan imtina ediyor isek bizim hatırını gözettiğimiz gerçek Rabbimiz o oluverir. 

  Allah azze ve celle kulunu “rızkını ben sağlıyor değil miydim, o zaman neden rızk endişesi ile falanca yerde doğru sözü söylemekten kaçındın, doğru işi yapmaktan kaçındın?” diye sorgulayacaktır. 

  Nitekim Allah, bizim içimizden geçenleri de, içinde bulunduğumuz toplumlarda hangi tepkiyi yapmaktan neden imtina ettiğimizi de, hesaplarımızı da, beynimizin yahut kalbimizin en dibinde hangi hesabı temel aldığımızı elbetteki bilendir. 

  Allah azze ve celle rızka sahip çıkıyor, benim verdiğim rızık diyor. 


“Bizim patron biraz başka. O yüzden ben pek belli etmiyorum onun yanında kendimi” İşte bu takva. Ama Allah’tan başkasına duyulmuş bir takva. 


  Cenab-ı Hak bizi “Rızkı o mu veriyor ki? İşimden olursam elbette Rabbim beni zayi etmeyecek, rızkımı verecek, düne kadar da zaten Rabbim idi.” diyecek bir basiret ile hakkı icra etmekten imtina etmeyen,gözü pek, yüreği sadece Allah takvası ile dolu kimselerden eylesin


Prof. Dr. Halis Aydemir