29 Haziran 2023

İrşâd Sohbetleri 5

Tevhit ve Teslimiyet | İrşad 5 | Diyar Ahlam | Mekke | 23.06.2023


(Halis Aydemir Hocamız Bu Sohbeti, Hac Farizasını Yerine Getirmek İçin Gittiği Kutsal Topraklarda Yapmıştır. Kendisine Mebrûr Bir Hac Temenni Ederim)


-Hz. İbrahim aleyhisselâmın çağrısını nasiplisine, hikmeti gereği buna elverir durumda olanlarına Cenâb-ı Hâk işittirdi. Beyti hac etmek Allah’ın üzerine bir haktır; yani kimler oraya gitmeye güç yetirebilirse hac ibadetini yerine getirmek durumundalar. 


-Buraya gelen kişi kendini Allah’ın asi,günahkar kulu olarak görmeli. Öyle Cenâb-ı Hâkk’ın üstün kulu, makbul kulu gibi görerek gelirse kaybeder! Hz.Adem’in izinden geliyoruz. Ne kadar güzel ibadetimiz varsa hepsini unuttuk, günahlarımızı gözümüzün önüne getirip öyle geldik. Günahlarımızın altında çatır çatır ezile ezile geldik. 


-Bizim bütün günahlarımızın 10’da 10’u bizim! Ya Rabbi biz kendimize zulmettik. 


-Hz. Ömer vefat ederken yanına gelenler onu övdüler: “Ya Ömer Resûlullah (sav) giderken senden razı gitti. Bütün savaşlarında yanında oldun. İman edenlerin büyük güvencesi oldun. Sen ki böyle perişan haldesin, nasıl olur rahatla biraz” dediler. Hz.Ömer dedi ki “Beni öven ne kadar adam varsa çıkarın onları bu odadan. Siz ancak aldanacak bir adamı aldatırsınız. Ben ölmek üzere Rabbimin huzuruna doğru giderken bir vakit namazım var mı bilemiyorum.” Bu hissiyatı, bu tevazuyu onlar Resûlullah’ın (sav) terbiyesinden aldılar. Korkuları da tamdı. 


-Hac farizasında birinci derdimiz mağfiret; günahlarımızın bağışlanması. Hepimiz buna muhtacız, hacca bu düşüncelerle geldik. Günahlar zaten bağışlanmış, hacca da Firdevs’e çıkmak için geliyor” gibi bir düşünce, bu güven hali bizi şeytanın tarafına kaydırır. 


-Cenâb-ı Hâk ya bizi kovarsa? Kovar mı; hakkı var. Cürüm işledik. Yap dediği nice şeyi yapmadık. Yapma dediği nice şeyi yaptık. Hz.Adem’inki bir taneydi, bizse kendi günahlarımızın sayısını bilmiyoruz. Dolayısıyla Kâbe’yi tavaf ederken Hz.Adem’in korkusuyla “Ya bağışlanmazsam” endişesiyle ümit arasında olmalıyız, ancak O’ndan umarak..


-Cenâb-ı Hâkk’a kulluk etmek üzere tertemiz tutulası bir mekandayız. Ne var ki kirlettiler.. Resûlullah (sav) dünyaya gözünü açtığında Kâbe kirletilmiş haldeydi. Cenâb-ı Hâkk’ın şekilden, sûretten, puttan, cisimden muhafaza edin, tertemiz tutun diye Hz.İbrahim’e, Hz.İsmail’e emir buyurduğu Kâbe’yi müşrikler cins cins putlarla, şekil şekil sûretlerle kirlettiler. 


-Hz.İbrahim’in milletinden olabilmek için her şeyi yaratanın O olduğu gibi, yaşatanın yönetenin de ancak O olduğuna ermek için Kâbe’in etrafında tavaf yapıyoruz. Güneşin tavaf ettiği gibi.. Galaksilerin Allah’ın emriyle tavaf ettiği gibi.. Biz de bütün emrin Allah azze ve celleye ait olduğu gerçeğini sindire sindire tavaf ediyoruz. Hacdan mağfiret ile ve teslimiyet ile çıkmak istiyoruz. Tavaf kadar sa’ya da ihtiyacımız var. Tavaftan çıkıyoruz, sa’ya geçiyoruz. Sa’y ile Hz.Hacer’in Cenâb-ı Hâkk’a güvenini ve sebatını öğreniyoruz. Teslimiyet bunu gerektirir. 

Hz.Hacer o ölüm vadisinde “Rabbim sen de bana bunu layık gördün, ben ne yaptım ki?” demedi. “Hep garibanlara mı böyle oluyor? Nedir benim böyle çektiğim” diyerek Cenâb-ı Hâkk’a küsmedi. “Rabbim bana kötülük dilemez, vardır bunda bir güzellik.”dedi. Allah hakkındaki zannını bozmadı. “Ya Rabbi sen bizi zâyi etmezsin bize bir çıkış kapısı aç.” Ve Cenâb-ı Hâk bir kapı açtı, her şey değişti. Hz.İsmail bebeğin ayağının dibinden su çıkardı. Sadece Hz.İsmail’i içirecek kadar değil milyarlarcasını kandıracak kadar bir su; Zemzem! 


-Ya Rabbi, bizi dünyaya bağlayan senin istemediğin ne kadar şey varsa geri döndüğümüzde hepsinden ırak kalabilmek için geldik. Ya Rabbi bizi öyle kuvvetlendir, ya Rabbi bizi hidayetine öyle muvaffak kıl ki kötü alışkanlıklarımızın en küçüğünden en büyüğüne bizi onlardan halas eyle diye geldik. Hz.İbrahim gibi her şeyden senin uğruna vazgeçebilmek için geldik. Güzellikleri yaşatsan şımarmayıp sana kulluğa devam edebilmeyi; sıkıntıları yaşatsan isyan etmeyip sana yine bağlılığı sürdürebilmeyi öğrenmeye geldik. Ve kurban edebilmeyi öğrenmeye geldik. Eğer Cenâb-ı Hâkk’ın istemediği bir şeyse ana da olsa,baba da olsa, can da olsa, canan da olsa kurban edebilmeyi öğrenmeye geldik. 


-Şeytan, hayrın her aşamasında insanın karşısına çıkar. Ve insanlardan çoğunu şükrederken bulmaz! Çoğumuzun hayatında istiaze yok. Şeytandan Allah’a sığınmayı pek unutmuş gözüküyoruz. Hac bize bunu hatırlatacak. 


https://youtu.be/9XFthz49axQ

İrşâd Sohbetleri 4

Hac Tövbedir | İrşad 4 | Mizab Envar | Mekke | 22.06.2023


(Halis Aydemir Hocamız Bu Sohbeti, Hac Farizasını Yerine Getirmek İçin Gittiği Kutsal Topraklarda Yapmıştır.   Kendisine Mebrûr Bir Hac Temenni Ederim)


-Allah azze ve celle hac ibadetini bize niçin farz kıldı? Bu ibadetten hasıl olacak sonuç nedir? 

  Mekke’deki bu ilk mabed mübarektir ve hidayet vesilesidir. Hz.Adem aleyhisselâm Kâbe’nin temelini attı. Allah azze ve celleye kulluğunu icra etti ve Allah azze ve celle de onun tövbesini kabul etti. Atamız Adem aleyhisselâmın günahkar olarak geldiği Kâbe’de kulluk edip Allah’ın tövbesine mazhar olduğu yerde, torunları olarak, zürriyeti,nesli olarak peşisıra aynı günahlarla geldik: Allahım senin asi kulun geldi. Günahlarını ikrar ede ede geldi. Bu günahları kendime yazık ede ede ben işledim. Ya Rabbi ben yanlış yaptım


-Bizim hacdan döndüğümüzde heybemizden en çok istiğfarımız çıkmalı. Kul günahının ağırlığının ne kadar farkında olursa, tövbeye o kadar yakın olduğunu düşünür. Salih kul günahını üzerindeki dağlar gibi hisseder. Fâsık kul da günahını sinek gibi hisseder önemli görmez, gündemine almaz. Böylesini şeytan kandırmıştır. 


-Ey Rabbim, eğer mağfiret edersen bu Sen’in şanına yaraşır. Bu senin azametinden olur, ben layık değilim. Ama eğer kovarsan Sen’den başka kim bana merhamet eder? 


-“Allah beni bağışlamayacak da başka kimi bağışlayacak” gibi içimizden bir ses geçiyorsa bu da şeytanın vesvesesidir. “Allah’ın bağışlayacağı en son kul herhalde ben olurum” düzeyinde bir mahcubiyet, düzeyinde bir çaresizlik olmalı. 


-“Ey İbrahim! Bütün insanlara hac için çağrıda bulun. Onlar gerek yaya gelsinler, gerek her türlü binek üzerinde çıkıp gelsinler, yeryüzünün değişik, derin vadilerinden, ovalarından çıkıp gelsinler.” 

İşte Allah azze ve cellenin Hz. İbrahim’in çağrısı üzerine, ilanı üzerine başlattığı ve kıyamete kadar sürecek olan sürecin bu sene hac farizasında bizler parçası haline geldik. Hz.İbrahim’in duasında bize yer açan Allah’a hamdolsun. Derdimiz önce Allah azze ve cellenin mağfiretine kavuşmak. Dilerim Allahü zülcelal hazretleri bize açtığı bu fırsatı hidayetimize, mağfiretimize ve akibetimize hayırlı olmasına vesile eylesin. Âmin. 


https://youtu.be/a359cOHNU_k

28 Haziran 2023

İrşâd Sohbetleri 3

Şehirlerin Anası | İrşad 3 | Ruvad el-Menasik | Mekke | 21.06.2023


(Halis Aydemir Hocamız Bu Sohbeti, Hac  Farizasını Yerine Getirmek İçin Gittiği Kutsal Topraklarda Yapmıştır.   Kendisine Mebrûr Bir Hac Temenni Ederim)


-Bugün gördüğümüz Kâbe-i Mutahhara, tertemiz Kâbe, vaktiyle bir put mekanıydı. Allah’ın Resûl’ünün doğduğu Mekke’de putlar kaynıyordu. Allah’tan gayrısına kulluk edilmesin diye kurulan Kâbe’de Allah’tan gayrısına kulluk edilir oldu. Allah azze ve celle hatem’ül enbiyayı Resûlullah’ı (sav) gönderdi. 


-Cenâb-ı Hâk Hz.Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemden sonra kıyamete kadar ümmete hac farizasını İslam’ın temellerinden biri kıldı ki; tüm İslam ümmeti ne kadar geniş coğrafyalara yayılırsa yayılsın, alıp başını gitmesin. Farklılaşmasın, dengesizleşmesin, savrulmasın. Cenâb-ı Hâk bizi bir araya getirip tekrar diri tutacak bir ibadeti bize öğretti. 


-Hac ibadetinde Cenâb-ı Hâkk’ın emriyle şeytanın vesvesesi arasında yol alırız. İbadetin içinde de böyledir; ibadetten sonra memleketimize dönünce hayatın kalan kısmında da Allah’a olan bu teslimiyetimizi kapmak için şeytan bütün yolları deneyecek. İçine gireceğimiz her dolambaçlı, sıkıntılı süreçte başka alternatifler gösterecek, Allah’a olan güvenimizi bozalım diye. 


-İyi kul olmak için önce nimetleri hatırlamalıyız. “Benim Rabbim benim kötülüğümü istemez, var bunda bir hayır” demeliyiz. 

 

-Hz.Hacer görse ki onun adım bastığı yere Allah azze ve celle milyonları koşturup getirdi. Oysa ki şeytan ona “Sen bu vadide helak olup gideceksin adın sanın unutulacak” diye vesvese vermişti. 


-İyi günlerde “Ben Rabbime çok güveniyorum” demenin bir manası yok. Bunu herkes der; biraz da “zaten ben buna layığım” demeye getirir. Ama Allah azze ve celle imtihana için rızkını kısarsa bu sefer çoğusu zannını bozar der ki; “Rabbim bana değer vermiyor bana kötülük ediyor. Beni aşağılıyor. Ben o kadar namaz kıldım ibadet ettim, komşunun namazı bile yok. Allah benim kadrimi bilmiyor.” Bu Cenâb-ı Hâk hakkındaki zannımızı bozmak olur. Bilemezsin Cenâb-ı Hâk sana ne fırsat hazırlamıştır. Ne çıkış yolu hazırlamıştır. Dünkü gününden daha iyi günlere seni yönlendirmektedir bilemezsin. Allah azze ve celleye karşı güvenini bozarsan öyle kalırsın. 


-Şeytanın sunduğu çareye “hayır,asla” diyeceğim! 


-Dilerim Allah azze ve celle zâtına olan teslimiyetimizi bu hac farizamız dolayısıyla bedenimize, yüreğimize, azalarımıza nüfuz ettirir, irademize işler; ömrümüzün kalanında sıkıntı ne kadar büyük görünürse görünsün “Hz.Hacer’in çaresizliğinden büyük olamaz, şuan hayatımın en zor sorusuyla karşı karşıyayım, bunu da halledince Rabbime en büyük ecir ve karşılık ile döneceğim” ümidinden kopmayanlardan eylesin. Âmin. 


https://youtu.be/8fKASzmjJnc

İrşâd Sohbetleri 2

Allah (cc) Hakkındaki Zannımız | İrşad 2 | Mekke Ravda Şeria | 21.06.2023


(Halis Aydemir Hocamız Bu Sohbeti, Hac  Farizasını Yerine Getirmek İçin Gittiği Kutsal Topraklarda Yapmıştır.   Kendisine Mebrûr Bir Hac Temenni Ederim)


-Allah azze ve celleye teslimiyet sürecinde şeytan gibi çok büyük bir engelimiz var. Şeytan hep bir eşik gibi karşımıza çıkacak. Nerede Cenâb-ı Hâkk’ın emrini yapalım dediğimizde o içimizde belirecek ve konuşmaya başlayacak, vesvese verecek. O yüzden hac ibadeti, Cenâb-ı Hâkk’a teslimiyetin şeytan engeli aşılarak yaşanmaya çalışıldığı bir ibadettir. Bunu en güzel yapmış olan Hz İbrahim aleyhisselâm ve Hz Hacer aleyhisselâmın adımlarından gidiyoruz ki Cenâb-ı Hâk o teslimiyetten bize de nasip etsin. 


-Mekke şehri teslimiyet üzerine kurulmuştur; şehrin daha kuruluşu böyle. Orası şehirlerin anası; 

Cenâb-ı Hâk Kur’an-ı Kerîm’de Mekke’ye “ümmü'l-kurâ” diyor. İlk defa Adem aleyhisselâm oraya kazık çaktı ilk beyt oraya inşa edildi. 


-Buraya atamız Hz.Adem gibi çoook günah işleyerek geldik. Namazlarımız hiç bir zaman aksamamalı, mümkünse  cemaatle kılınmalı, “ya Rabbi emrine amadeyim, teslimiyetimi en öteden yaşıyorum” diye ahitleşip memleketlerimize dönmeliyiz. Hac bizi Hz.İbrahim aleyhisselâmdaki teslimiyet üzerine yeniden Cenâb-ı Hâkk’a bağlamalı. 


-Allah azze ve celle hakkındaki zannımızı bozmamız şeytanın en çok istediği bir şey. 


-Allah azze ve celle vadideki bebeğin ayağının dibinden, hem o gün hem kıyamete kadar gelecek bütün insanların bu teslimiyeti yudum yudum içsinler ve içlerine doldursunlar diye zemzemi çıkartıyor. Suyu gören kuşlar orada birikti. Biriken kuşları gören kervanlar oraya yöneldi. Böylelikle Mekke şehri kurulmaya başladı. Sadece onlar mı geldiler kuşları fark edip; yoksa bizler de aynı kuşları fark edip gelenlerden miyiz?! 


  Allah azze ve celle Hz.İbrahim’in şöyle dua ettiğini söyledi: “Ya Rabbi, bazı insanların gönüllerini bu diyara doğru çevir.” Ve bazı insanların gönlü oraya doğru aktı, geldiler. Hz.İbrahim’in çağrısında duasında kendimizi buluyoruz. Madem o duada yer aldık, inşaAllah Hz.İbrahim’in duasının şurasında da yer alırız: “Ya Rabbi buraya kim girerse o emniyete kavuşsun.” “Ya Rabbi peşimden kim gelirse onları benden say.” 


https://youtu.be/Tq7tepGSSpo

27 Haziran 2023

İrşâd Sohbetleri 1

Şehirlerin Anasına Yolculuk | İrşad 1 | Medine | 18.06.2023


(Halis Aydemir Hocamız Bu Sohbeti, Hac Farizasını Yerine Getirmek İçin Gittiği Kutsal Topraklarda Yapmıştır. Kendisine Mebrûr Bir Hac Temenni Ederim)


-Yol Hz. İbrahim’in yoludur. Millet Arapça’da inanç,din demek. Allah azze ve celle bize Kur’an-ı Kerîm’de “Babanız İbrahim’in milleti” dedi. Bütün Müslümanlar Hz. İbrahim’in milletindendir. 


-Cenâb-ı Hâk ancak kendisine kulluk edilsin diye Hz. Adem aleyhisselâma bir mabed yapmasını emretti. İleride bütün şehirlerin anası olacak yerde Cenâb-ı Hâk mabed yaptırdı. Yıllar içinde bu mabed toprağın altında kaldı, Cenâb-ı Hâk bu sefer Hz. İbrahim’e beytin yerini gösterdi. Hz.İbrahim, o çok sevdiği yavrusunu ve anasını alıp, bir melek kılavuzluğunda yola çıktı. Allah azze ve celle oğlu Hz.İsmail’i ve hanımı Hz.Hacer’i buraya bırakıp gitmesini emrediyor. Bu Hz.İbrahim’in imtihanlarından bir tanesi. Cenâb-ı Hâk diyor ki; Hz.İbrahim bu emirlerin hepsini yerine getirdi, imtihanların hepsinden tam puan aldı. Cenâb-ı Hâk O’nu “tastamam yapan İbrahim” olarak andı. Hz.Hacer de teslimiyete dahil oldu..

—Hz.Hacer: Bunu yapmayı sana Allah mı emretti?

—Hz.İbrahim: Evet bana bunu Rabbim emretti. 

—Hz.Hacer: Git o zaman. Allah bizi kesinlikle zayi etmeyecektir. 


-Burası Cenâb-ı Hâkk’a kulluğun en güvenli merkezi. İnsanlık için kıyamın merkezi burası. İnsanlık nasıl kıyam eder, nasıl diri olur; Rabbini tanıdığı zaman, O’na bağlandığı zaman. Kimden gelip kime döneceğini bileceği zaman. 


-Yerin ve göğün orduları Cenâb-ı Hâkk’ın emrindedir. Allah’a zor olan bir şey yok. İsterse o vadide bir tane ekin bile olmasın, bir damla su bile bulunmasın. Allah azze ve cellenin emrine kim güvenirse, Allah ona bir kapı açacak demektir. Buradan bu mesajı almadan memleketimize dönersek hacdan öncesiyle sonrası arasında bir fark olmaz. 


-Bazen aile hayatınız, iş hayatınız çıkmaza girebilir. Boşuna girmiyor çıkmaza. Cenâb-ı Hâk çıkmaza sokuyor; kulum bakalım nasıl karşılayacak diye! Kul, Rabbim benimledir diye dimdik duracak mı? Cenâb-ı Hâk hakkındaki zannını bozacak mı?


-Eğer sıkıntıya girdiğimizde işimiz bitti dersek, Cenâb-ı Hâk bizi yüzüstü bıraktı dersek kaybetmiş oluruz. Çünkü bizi zora getirip, bizim Allah’a güvendiğimizi görmek isteyen yine Allah’ın kendisi. 


-Hz. Hacer “Bizim işimiz bitti, sen bizi bu ıssız yerde bırakıyorsun, helak olacağız demek ki” demedi. “Allah emrettiyse tamamdır. Sen git,git” dedi. O yüzden sahabe-i kiram Resûlullah (sav) onlara bir şey söyleyecek olsa, peşine hemen soruyorlardı “Bunu Allah mı emretti?”


-Hz. İbrahim babamız. O’nun en büyük endişesi zürriyetinin namaz kılanlardan olması. Hanımı ve oğlu için dua ediyor “Ya Rabbi namazlarını kılsınlar.” Babalığın birinci görevi bu. Biz O’ndan babalığı öğrenmez isek bizim babalığımız beş para etmez. Babalığın birinci kaidesi Allah’a teslimiyet. İkinci kaidesi evladının da Allah’a teslimiyet üzere olmasına çalışmak. Teslimiyetin yolu İslamın 5 esasında. 


-Şartlar ne kadar zoru gösteriyor olsa da “Cenâb-ı Hâkk’ın dediğinde hayır vardır, Allah benim için kötüsünü istemez” deyip şeytanı kovmanın adıdır hac yolculuğu. 


-Cenâb-ı Hâk size bir yokuş gösteriyorsa, o yokuş sizi yükselteceği içindir! Yukarı tırmandıracağı içindir. Daha yüksek bir dereceye götürmek içindir. Allah azze ve celle hakkındaki zannınızı bozmayın. 


-Cenâb-ı Hâkk’a teslimiyet bu dünya hayatında elde edebileceğimiz en büyük değerdir! Böyle ölmek istiyoruz. Eğer teslim olmayı beceremeden ölürsek perişan olduk demektir. 


-Allah’ın bizim ölmemiz için tayin ettiği vakit doğduğumuz vaktimiz kadar değerlidir. Doğduğumuz vakti alemlerin Rabbi tespit ettiyse, ölüm vaktimizi de ölüm yerimizi de o tayin etti ve bu bizim için en olması gerekenidir. 


-Teslimiyet ruhsatı hayatın her yolunda karşımıza çıkacak!


-Ömrümüzün kalan kısmında başımız daha çok dara girecek, daha çok imtihanımız olacak. Hemen imtihanı fark edelim. Hz.İbrahim’in ve Hz.Hacer’in teslimiyet adımlarını iz iz takip edelim. 


-Allah azze ve celle bizi teslimiyete erenlerden ve teslim olmuş halde ölenlerden eylesin. 


https://youtu.be/j_eEVr5RhmY

26 Haziran 2023

el-Karîb ve el-Mucîb

  Salih peygamber kavmine dönüp dedi ki: “Benim Rabbim yakındır ve icabet edendir.” (Hûd Suresi-61)


  Karîb ve Mucîb, yakın ve icabet eden. Cenab-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerîm’de ardışık kullandığı iki ismi. 
Değil mi ki kendini Mucîb diye tanıtıyor, her çağrıya illa ki icabet eder. 

  Kur’an-ı Kerîm’de en çok hoşuma giden, okurken en çok yakınlık hissettiğim, tutunduğum ayetlerden bir tanesi. 


*Prof. Dr. Halis Aydemir* 

25 Haziran 2023

Kandil Geceleri

  Kandil gecelerine özel bir ibadet var mıdır? 

  Kur'an’ın özellikle işaret ettiği Kadir Gecesi var. Şabanın orta gecesi içinse zayıf hadislerden mülhem bir anlayış var. (Yani esinlenmiş)

  Bir de sene-i devriye olarak Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin doğumunu hatırlamaya, onu yâdetmeye dair geceler var. 

  Kadir gecesini bir yanda tutarsak, diğer gecelere dair Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem nasıl ibadetler yapardı, sahabe ne yapardı gibi sorulara cevapsız kalıyoruz.Çünkü elimizde sahabenin icra ettiği, Resûlullah’ın onlara öğrettiği bir durum yok. Ama herhangi bir gecede yapabileceğimiz ibadetleri yapabiliriz, en önemlisi günahlarımızı düşünüp mağfiret dilemek. 


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

23 Haziran 2023

Ölüm

  Ölüm yaratılmış bir şey. 

Hayattan önce ölüm yaratılmış. Ve bizler önce ölüler olarak yaratıldık. Başlangıçta meyyit idik. 

  O çok korktuğumuz ölüm, aslında vaktiyle denediğimiz bir hal; ortamında hiç bulunmadığımız bir şey değil. Tekrar deneyimleyeceğimiz bir şey. 

 Böyle düşündükçe insan ölümü biraz daha tanıdık hale getiriyor. Daha önce denediysem demek ki o kadar şok olmayacağım. 


*Halis Aydemir*

21 Haziran 2023

Bİ’DAT

  İbadetlere yeni şeyler eklemek tefrikanın önünü açar. 
Tefrika: Birbirine kötülük etmeye değin varan sürekli anlaşmazlık, ikiye ayrılma. 

  Ezana, namaza bir şeyler eklenirse veya sıfırdan yeni ibadetler geliştirilirse zamanla işin nereye varacağı belli olmaz. O yüzden bi’datler görüldüğü kadar masum değildir. 

  Bi’datleri tespit etmenin yolu; bunların Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellemin uygulamalarında olup olmadığına bakmakla mümkün olur, Cenab-ı Allah Kitab’ında zikretmiş mi buna bakmakla mümkün olur. Bu iki kaynakta görülmeyen bir ibadet sonradan ihdas edilmiştir, iyi niyetle de yapılsa dine zarar verir kemâlâtı bozar. 

  Bi’datleri meşru göstermeye çalışmak, artık bunlar yüzyıllardır kökleşmiş kemikleşmiş diyerek takılıp kalmak yerine; Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem yapıyor muydu, diye sormak lazım. 

Dinimiz kemale ermiştir, kâmil olana yapılan bir ilaveden güzellik doğmaz. “Kâmil” kelimesi zaten en güzel olan demektir. 

“Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim.” Maide-3

“Her bi’dat delalettir, her delalet ateştir.” (Müslim, 867; Nesai, 3/188.) 

  Yeni bir ibadet çıkarmak kulun haddine değildir. Dinde sonradan kural haline getirilenler bi’dattir, dini değeri yoktur. 
İnsan kendisine Allahu Teala’nın öğretmediği bir şey üzerinden, Allah’ı memnun etmeye kalkamaz. Tam tersi O’nu kızdırıp iyice irtifa kaybeder. 

  Yeni bir şey ihdas etmek Allah’ın hakkıdır, bunu kullar kullanamazlar. Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’de örneğini görmediğimiz, Kuran’da tarif edilmeyen konularda insanların uyanık olmalarını, bunları kabul etmemelerini öneriyorum. Burada küçük bir formül buldum: Bir yere gittiğimizde bize bir ibadet tarif edilmiş ve yapmamız bekleniyorsa, o zaman soralım, bu ibadetin farzları nedir, söylesinler. Yok diyorlarsa öyleyse soralım, bu ibadetin sünnetleri nelerdir? Çünkü namazın ve diğer ibadetlerin farzları-sünnetleri vardır. Hatta ibadet olmayan bazı şeylerin bile sünnetleri vardır. Mesela su içmenin, konuşmanın, yürümenin.. 

Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in bunları nasıl tatbik ettiğine dair elimizde rivayetler var. Bu hususlarda peygamberimizi taklit etmek, ona tâbi olmak kişiye sevap kazandırır. Sünnetleri nelerdir diye sorduğumuzda eğer onun sünnetleri de yok diyorlar ise o zaman bu ihdas edilmiş, uydurulmuş bir şeydir. Bunun âdâbı var derler ise, o Allah’ın istediği bir şey değildir, o peygamberimizin de yaptığı bir şey değildir, bu sonradan birilerinin yaptığı bir şeydir, bunun da âdâbı olur. 

Kemâle ermiş dinimize “aslında kâmil değil” iddiasında bulunuyorlar. Demek istiyorlar ki; Cenab-ı Hak bilememiş eksik bırakmış, elçisi örneklememiş, o yüzden bu alanların doldurulması falanca filanca zatlara kaldı, onlar da bunları eklediler. Anca böyle kâmil oldu, gibi abuk sabuk bir iddiaya dönüşür !!!


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

19 Haziran 2023

ŞÜKÜR

  Küçük büyük her ne nimet varsa, kimin eliyle gelirse gelsin, hepsini Allah’tan bilmek şükürdür. Kul bu bilince kavuştuğu zaman Şekûr (şükreden) olur. Bu tevhid akidesiyle doğrudan ilişkilidir. Şükretmek kulu 

Allah azze ve celleye döndüren, kula 

Allah azze ve celleyi hatırlatan bir reflekse dönüşür. 


  Her adımda şükredilecek bir nimetle karşılaşıyoruz. Cenâb-ı Hâk kula nimeti veriyor, sonra kula bakıyor kuldan ne tepki var, kulun geri dönüşü nedir? 


“Hz İbrahim Allah’ın nimetlerine daima şükreden biriydi.” 

(Nahl Sûresi 121)

Cenâb-ı Hâk Kur’an-ı Kerîm’de zâtını Şâkir olarak, Şekûr olarak tarif ediyor. Halbuki bu O’nun açısından zahiddir yani fazladandır. Kulunun teşekkürüne teşekkürle karşılık veriyor. Bunun sebebi ise kulları içerisinde şükredenlerin çok az olması. Çok az olduğu için de kulun teşekkürü teşekkürle karşılık buluyor. Yaratıcı Kudret, kuluna olan nimeti için kulunun takdir etmesini, tanıyıp şükretmesini bekliyor. Hayvan bunu yapamaz, hayvana rızkını veren de Allahu Teala ama şükrü, teşekkürü insandan bekliyor. İnsanın mümeyyiz tarafı bu; akledip resmi okuyabilen tarafı bu. 


 Cenab-ı Hakk’ın yarattıklarını gücünü göz ardı edersen başkalarının gücü senin gözünde büyümeye başlar. (Başkalarının gücü, serveti, hakimiyeti, otoritesi, ilmi, fenni..)


 Elimizde ne nimet varsa hepsi Cenâb-ı Hâkk’tan. Elinize bir nimet geçtiyse bunu hiç kimse engelleyecek değildi. Sizi o nimet atlayıp geçtiyse de hiç kimse onu size ulaştırabilecek değildi. Şükrün mutlak getirdiği özgürlük sahası. Bu ikisini birbirinden ayırmakla seküler bakışın çok bir farkı yok. O zaman “Allah’ın yapabildikleri var ama başkaları olmadan da olmuyor” dedirtir insana!


 Şükür azaba, cehenneme karşı kalkandır. Şükür diğer ibadetlerin hepsinin sağlayıcısı, ortaya çıkarıcısı, devamına vesile olanıdır. 

Şükür, nimetin sahibini tanımaktır. 


 İlahi rahmeti tanıyarak nimetleri tüketmek, böyle yaşamak. 


 Şükürsüz kimseler üzümü yeyip bağını sormayan kişilerdir. 

Şükürsüz kimseler hayatı yaşayıp hayatın sahibini tanımayan kimselerdir. 

Şükürsüz kimseler hazır buldukları bu hayatı sahipsizmiş gibi zannederler. 


*Halis Aydemir*