30 Eylül 2023

Gökler Parçalanası Bir Tefrit

  Gökler parçalanası yer yarılası bir tefrit: “Allah’ın oğlu var!”

Hristiyanlar, Allah’ın (cc) peygamberi olan Hz. İsa’yı (a.s.) Cenab-ı Hakk’a oğul olarak isnat etmiş ve ona sığınıp dua ve ibadet etmişlerdir. Bu durum günümüzde hâlâ devam etmektedir. Nitekim Cenab-ı Hak, onları şöyle uyardı: “Ey Kitap ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, ‘(Allah) üçtür’ demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisa-4/171.)



Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

“Kuran ve Sünnet Perspektifinden İfrat ve Tefrit”

Diyanet Dergisi | Temmuz 2023

Korkunç Bir Tefrit

  Korkunç bir tefrit: 

“Melekler Allah’ın kızlarıdır!”

Allah’ı tanımayan, mutlak kudretini, azametini ve eşsiz büyüklüğünü bilmeyen bir kimsenin Allah hakkında ifrata ve tefrite düşmesi tehlikesi vardır. Böylece meleklerini Cenab-ı Hakk’ın kızları yahut peygamberlerini O’nun oğulları sayabilir. Nitekim müşrikler, melekleri Allah’ın kızları olarak iddia edip elleriyle yonttukları putlar üzerinden bu meleklere kulluk etmiş, yakarmış ve niyazda bulunmuşlardır. Cenab-ı Hak, onlara şöyle sordu: “Rabbiniz erkek çocukları size seçip ayırdı da kendisine meleklerden kız çocukları mı edindi? Gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz.” (İsra-17/40.) Rabbimiz eşsiz ve benzersiz iken O’nu bu yücelikten indirip çocuk isnat etmek, Allah hakkında korkunç bir nakısa ve dehşetengiz bir tefrittir.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

“Kuran ve Sünnet Perspektifinden İfrat ve Tefrit”

Diyanet Dergisi | Temmuz 2023

29 Eylül 2023

İslam’ın Mükemmel Ölçütleri

  İslam, insana mükemmel ölçütler sunar. 

İfrat da tefrit de ancak ölçü merkeze alınarak tespit edilebilir. İslam dini açısından bunun çok basit bir nedeni vardır. O da İslam’ın mükemmel olduğu gerçeğidir. Nitekim Allah (cc) 23 yıllık risalet sürecinin sonunda şöyle buyurdu: “...Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim...” (Maide-5/3) Bu noktada kemal kavramına dikkatle eğilmemiz gerekir. Bir şeyin mükemmeli o şeyin “en iyi” olduğu durumdur. Biraz daha azı daha iyi olmadığı gibi biraz daha fazlası da daha iyi değildir; her iki durumda da kötüleşmeye başlar. Tıpkı bir resmin mükemmel hâli gibi... Bir fırça darbesi daha vuracak olsak resim daha iyi olmaz bozulmaya başlar. Çünkü mükemmelden ötesi de berisi de eniyiden uzaklaşmak anlamına gelir.

Mükemmellik iyiliğin ve güzelliğin doruk noktasıdır. Daha fazla süsleyeyim dersek artık çirkinleşir. İşte Allah’ın dini İslam mükemmel olduğu için “içinden bir şeyler çıkarılarak”daha güzel bir din elde edilemeyeceği gibi “üzerine bir şeyler eklenerek” de daha iyisine ulaşılamaz. Her iki durumda da İslam’ın mükemmelliği kaybolmuş ve artık bozulmuş olur. Ortaya yeni ve kötü bir din anlayışı çıkar. Ya insanlara hidayet etmekte eksik ve yetersiz kalır ya da onlara ağır gelir; fazla ve gereksiz olur. Her iki durumda da insanları sırat-ı müstakimden uzaklaştırır.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

“Kuran ve Sünnet Perspektifinden İfrat ve Tefrit”

Diyanet Dergisi | Temmuz 2023

İfratın Kaynağı Cehalettir

  İfrat ve tefritin kaynağı cehalettir.

İslam’da bir konuda ifrata ve tefrite sapmamak için o konunun nasıl ve ne kadar olması gerektiğini bilmek icap eder. Bilgi olmadan bir meselenin azını yahut fazlasını göz kararı tespit etmek mümkün değildir. Böylesi kabaca bir yaklaşım ile ortalama almak ve bunu mutedil saymak doğru ve isabetli bir yöntem değildir. Bu yüzden her konunun ölçüsünü ve çerçevesini öğrenerek ona göre fazlasına ifrat, azına tefrit diyebiliriz. Yoksa göreceli ve keyfî durumlarla karşılaşırız.

Söz gelimi bir kimseye, cumadan cumaya namaz kılmak mutedil, her gün beş vakit namaz kılmak ise aşırılık olarak gelebilir. Bir başkası bayramdan bayrama namaz kılmayı orta bir yol sayabilir. Öte yandan birileri, ramazanın her günü oruç tutmayı aşırı bulup bir gün tutup bir gün tutmamayı dengeli bir yaklaşım olarak görebilir. Dikkat edilirse ifrat ve tefrit mevzusu bir aritmetik ortalamadan sapma konusu değildir. Aynı şekilde öznel bir yaklaşımla bir optimum arayışı da değildir. Çünkü esas olan, ölçüye uygunluktur.



Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

“Kuran ve Sünnet Perspektifinden İfrat ve Tefrit”

Diyanet Dergisi | Temmuz 2023

28 Eylül 2023

İslam’ın Ölçüsü ve Çerçevesi

  İslam’ın ölçüsü ve çerçevesi Allah’a dayanır. 

Allah (c.c.), Hz. Muhammed’i (s.a.s.) göndererek İslam dinini 23 senede insanlığa öğretmiştir. Resulüne bir yandan Kur’an’ı indirirken diğer yandan da Cibril (a.s.) üzerinden dinin nasıl uygulanacağını tek tek göstermiştir. Bu yüzden, nasıl iman edeceğimiz ve nasıl salih amellerde bulunacağımıza dair her konunun ölçüsü ve çerçevesi Kur’an ve sünnetten öğrenilir.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

“Kuran ve Sünnet Perspektifinden İfrat ve Tefrit”

Diyanet Dergisi | Temmuz 2023

Haddini Bil Ki Hakkını Verebil

 “Hakkını Vermek İçin Haddini Bilmek Gerek!”

  Bu ifadeyi hepimiz biliriz. Kişi haddini bilmelidir, deriz. Ancak unutmamalıyız ki kişilerin haddi olduğu gibi her şeyin bir haddi ve hududu vardır. Bir şeyin haddini bilmeden hakkını veremeyiz! Sahi had ve hudut (normlar) ne demektir? Bir şeyin haddi ve hududu o şeyin olması gerektiği kadarı, şekli ve sınırlarıdır.

  Dolayısıyla bir şeyin hakkını vermek istiyorsak olması gerektiği şekilde ve olması gerektiği kadar yapmalıyız. Yoksa eksik kalır ve yetersiz olur; işte buna “tefrit” denir.Olması gerekenden fazlasını yahut farklısını yapmak ise o şeyin haddini aşmaktır; işte buna da “ifrat” denir.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

“Kuran ve Sünnet Perspektifinden İfrat ve Tefrit”

Diyanet Dergisi | Temmuz 2023

27 Eylül 2023

Takdire Rıza Göstermek

  Allah’ın (cc) hükmüne,emrine teslim olmuş bir Müslüman, hayatın koşulları ne kadar evrilirse devrilirse, bilir ki bu süreç; el-Alîm el-Hakîm olan, bilen bir iradenin özellikle yarattığı ve yaşattığı bir süreç.. Her şey kontrol altında. “Benim sınavım bu. Bana burada zorluk çıkaran Cenâb-ı Hak beni böyle sınıyor, başkasını başka yerdeki bir zorlukla sınar. Benim derdim Cenâb-ı Hakk’ın hükmünü eleştirmek değil. Onun adaletinin şaşmaz terazisinde bana zulmetmeyeceği” inancıyla önüme gelen zorlukları takatim ölçüsünde geçmeye çalışacağım. Cenâb-ı Hak takatimizden üste hiç bir şey yüklemedi; bunu da baştan bilmemiz lazım. Takatimizin gereğini yerine getirdiğimizde bundan öteye Cenâb-ı Hak bize bir şey sormayacak. Bu Cenâb-ı Hakk’a tevekkül dediğimiz şey. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Sahih-i Buhari Hadis Derslerinden Alıntı | 20.6.2021


https://youtu.be/ofvujem9q2s?si=kOBIW2s7QOixUJt_


Allah’ın (cc) İlmini Bilemezsin

  Çaresiz, neticesiz, başarısız kalmış bir halde hissedebilirsin. Halbuki sen Cenâb-ı Hakk’ın sana nasıl planlar kurduğunu bilemezsin. Sen burada kısa vadedeki bir planda başarısız kaldığını görüp önünün buradan kapandığını düşünsen de 

Cenâb-ı Hakk’ın önünü açtığı olağanüstü bir planda seni başka bir başarıya taşıyor olabilir. Allah azze ve cellenin ilmini bilemezsin. “Allah bilir,siz bilmezsiniz.” (Bakara Sûresi-216) Dolayısıyla hangi işte herhangi bir şekilde sonuçsuz kalırsak ve önümüzdeki başka bir istikamete doğru giriştiğimizde asla yeise kapılmayalım. Belki de Cenâb-ı Hak kısır bir sürecin önünü bize kesip, başka bir süreçte son derece ufku açık, hem dünya hem ahiretimiz açısından getirisi büyük, hayal bile edemediğimiz başka bir ufka bizi taşıyor. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Enbiya Sûresi Tefsir Dersinden Alıntı. 


https://youtu.be/ydoLh7d9Cp8?si=w5ImgCl7MpOfDj9L

Komşuna Eziyet Etme

 “Allah’a ve ahiret gününe iman ettiğini söylüyorsan komşuna eziyet etme.” (Hadis-i Şerif/Müslim-İman 73 75)

 Yani komşuna eziyet edeceğin zaman diyeceksin ki “Edemem, ben Allah’a iman ediyorum. Ahiret gününe iman ediyorum.” İslam’ın toplumsal yanı o kadar kuvvetli ki. Bu hadisi şerif komşuyla olan irtibatı düzenliyor. Kişi komşusuna eziyet edecekken imanıyla karşı karşıya geliyor, komşusunu huzursuz edemiyor. Cenâb-ı Hakk’ın rızası için komşuya katlanıyoruz. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

İnci Mercan Okumaları | 23.5.2023


https://youtu.be/czLIYgyGwlo?si=U9EbxdAwMQq2POAu

Karnemizi Belirleyen Kur’an’dır

 “Kitap’tan nasipleri onları elbette bulacaktır.” (Araf-37)

  Bu ifade çok güzel bir ifade. Yani herkesin Kitap’tan nasibi var ve herkesin Kitap’tan bu nasibi onu bulacak, çaresi yok. 

  Herkesin hükmünü Kur’an verir. Kim Kur’an’ı önüne alırsa onu cennete götürür. Kim O’nu ardına atarsa bu kez de cehenneme sürükler. Dikkat ederseniz her iki durumda da sonucu Kur’an-ı Kerîm belirliyor. Yani kişinin davranışları dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ın onlar için hükmü neyse netice öyle gerçekleşir. Dolayısıyla herkesin hakkındaki hüküm Kur’an-ı Kerîm’de yazılıdır. İnsanlar davranışlarıyla, verdikleri tepkileriyle sadece hangi  hükme dahil olduklarını iradeleriyle belirlerler. Ve böylelikle Allah azze ve cellenin onlar hakkındaki hükmü gerçekleşir. Cenâb-ı Hakk’ın hükmü dışında hiç kimse kendisi hakkında bir akibet belirleyemez. İşte onlara da Kitap’tan nasipleri kavuşacak. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 


https://youtu.be/lOBkuMQNfY4?si=ets3JkI9Fw4iyfm5

26 Eylül 2023

Din Ticaretinin Temeli

  Bir konuda kesin hüküm ifade edip konuşmak (ki bu Allah yolunda cihad edip ölmek olsa bile)doğru değildir.

  Rasulullah (sav) sünnetini hem bir ölçü hemde bir çerçeve içinde uyguladı. Zaman zaman müslümanlar o dönemde ölçü ve çerçeveyi aşacak olsalar bu konuda uyarıldılar.

  Allah'ın (cc) bir konuda vereceği hükmü kullarının kendilerini yetkili hissedip vermesi had bilmemekten kaynaklanan bir durumdur.

  'Din ticareti'nin temeli Allah'ın (cc) hüküm verme yetkisini kulların kendilerinden bilmelerinden ötürüdür.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Hadis Dersleri | İbn Hibban | 23.9.2023


https://www.youtube.com/live/iQI-YkbNGmM?si=xT-cOvnnwEl8Uqkr

Hırsın Yakıştığı Yer Cennettir

  İnsanın düşünceleri ahiret yönelimde iken dünya tarafına dönerse kendini kolaylıkları dahi zorlaştıran bir sürecin içinde bulur. 

  Asla dünyayı amaç edinme! Asla dünya için ahireti unutacak kadar heyecanlanma! 

  Hırsın yakıştığı yer cennettir!


Prof. Dr. Hfz Halis AYDEMİR 

İhtiras | 23.9.2023 | Diyarbakır


https://www.youtube.com/live/cuBIMytEH3w?si=04kTwRw-8NLiAqbZ

Ne Kadar Rızık?

  Herkesin çocuğuna öğretmesi gereken temel şey,Allah'ın (cc) izni olmadan birşeyin kulun başına gelmeyeceğidir.

  Sadece Allah'ın (cc) vereceğine iman etmek bütün ihtirasları alıp götürür. 

  Kulların çalışması Allah'ın emri olduğundan ötürüdür. Buna rağmen Allah'ın (cc) verdiği kadar rızık elde edersin. Yani çalışmak ile Allah'ın (cc) vermek istedikleri ne artar ne de eksilir.


Prof. Dr. Hfz Halis AYDEMİR 

İhtiras | 23.9.2023 | Diyarbakır


https://www.youtube.com/live/cuBIMytEH3w?si=04kTwRw-8NLiAqbZ

Bütün İhtirasları Götüren İman

  Tutkuyla bir şeyi elde etmeye ihtiras denir.

  Kim bir şeyi çok istiyorsa ona hırsla bağlanmıştır. Bu bağlanmak istenilen şey elde edilip de elden giderse aynı sütten kesilen bir çocuk gibi olunur.

  Kim bu dünyada Allah'tan (cc) baskasına güvenip bağlanırsa onunla sınanır.

  Sadece Allah'ın (cc) vereceğine iman etmek bütün ihtirasları alıp götürür .


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

İhtiras | 23.9.2023 | Diyarbakır


https://www.youtube.com/live/cuBIMytEH3w?si=04kTwRw-8NLiAqbZ

Taun Hastalığı Hadisi

  Taun hastalığı olan yere girmeyin ve eğer bulunduğunuz yerde taun hastalığı varsa oradan da çıkmayın. (Ebû Dâvûd, “Cenaiz”, 6)

  Bu, Resûlullah’ın emridir.

Ben bu hastalığı çok ciddiye almıyorum, beni o kadar ilgilendirmiyor diyemeyiz. Yahut başka nice sebeple kendimizi aldatamayız. Bu bulaşıcı bir hastalık. Ve bu başkaları nazarında hastalıktan korunmak, hastalığın yayılmasını önlemek gibi bir çok makul nedenle olabilir fakat bizim açımızdan her şeyden önce DİNİ BİR EMİRDİR. DİNİ BİR TEDBİRDİR. Biz o şehre Allah’ın emri olduğu için girmeyiz. Cenâb-ı Hâk murad ettiyse hastalık bizi her türlü bulur. Biz tedbiri Cenâb-ı Hâkk’ın takdirini engellesin diye almayız. Biz tedbiri Allah emretti diye alırız, bir ibadet gibi. 

  Biliriz ki Cenâb-ı Hâkk’ın muradı varsa hastalığı bize her türlü bulaştırabilir. 

  Madem Cenâb-ı Hâk hastalığı bulaştırmak istediğinde her türlü bulaştırabiliyor; o zaman ben O’nun tedbir emrine karşı çıkayım; tedbir almayayım.” demeyiz. Bu büyük bir vebal, büyük bir günah olur. 

  Hadisi şerifteki gibi kişi şehrindeki  karantinaya uyacak. Sabrının karşılığını Allah’tan umacak. Bu tedbiri almasına rağmen bilecek ki Cenâb-ı Hâk ne yazdıysa o benim başıma gelecek. Şehirde bekliyorum diye illa ölecek değilim; şehire girmedim diye illa sağlıklı kalacak değilim. Netice, hüküm Allah azze ve cellenindir. Aynı hadiste hem tedbire vurgu var hem de takdirin Allah’ın elinde olduğuna vurgu var. 


  Hiç bir tedbir yeryüzünde Cenâb-ı Hâkk’ın takdirini engelleyecek bir kuvvete sahip değildir. Çünkü Allah azze ve celle her şeyi kuşatmış olandır, her şeyi iradesiyle yaratan ve yönetendir. 

  “Allah yapmak istediği şeyi yapmak istediği yere ulaştırır.” 

(Talak Sûresi-3)

  Dolayısıyla yüce Yaradan bizi veya bir başkasını hasta edecekse zaten edecektir. Kişi kendi çabasıyla hiç bir kazanım elde edemez. Kendi tedbiriyle de hiç bir zayiatı önleyemez. Son sözü hep Allah azze ve celle söyler. 


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

25 Eylül 2023

Savunduğum Eğitim Modeli

  Peygamberimizin (sav) hayatta olduğu dönemdeki eğitim anlayışına benzer bu modele göre, insanlar hem dini ilimleri öğrenmeli hem de günlük yaşamlarında ihtiyaç duydukları diğer bilgileri edinmelidir.


✔️Peygamberimiz (sav) insanlara eğitim vererek onların günlük işlerini aksatmamıştır.

✔️İslami ilimlerin yanı sıra her bireyin bir mesleği, bilgisi ve becerisi olmalıdır.

✔️Bu modele göre, insanlar hem dini hem de dünyevi bilgileri öğrenerek topluma fayda sağlarlar.

✔️İslam alimi dediğimiz kişiler, hem dini ilimleri hem de başka alanlardaki bilgileri öğrenmelidir.

✔️Bu model, toplumun her alanda doğru yönlendirilmesini sağlar ve sekülerizasyonun etkisini azaltır.


Prof. Dr. Halis AYDEMİR 

https://youtu.be/qKxor8187nw

Tasadduk Et Salihlerden Ol

  Sadaka bir burhandır. Sadaka bir kanıttır. Sadaka kişinin artık başarılı olduğunu görebilmeye başlamasıdır. 

Cenâb-ı Hâkk’ın başarılısın dediği ana kadar elbette kimse kendisini garanti göremez. Ama sadaka ispata, tespite dönük bir bulgudur. Mal canın yongası ise kişi Allah azze ve celle yolunda infak ettiğini gördükçe kendiyle ilgili biraz biraz ümitleri yeşerir. Çünkü Cenâb-ı Hâkk’ın bunu kendisine muvaffak kıldığını görebilir. “Harcayabiliyorum; normalde ben bu parayı kimseye kıymam.” der. Allah’a duyduğu sevgi hatrına, sevdiği maldan infak ediyor başta yakın akraba olmak üzere. Buradaki sevgi çok mühim. Kulun buna muvaffak kılınabilmesi önemli bir kanıt teşkil ediyor. 


  Sadakanın gizli olması riyadan uzaklaştırır, bu kul için fırsattır. 


  Sadaka güçlü bir ibadet olduğu gibi çok da hızlı bir ibadettir. Sadaka ile aniden çok güçlü yardımlar yapılabilir. Güçlü bir kanıta dönüşebilir sağlam bir dayanak oluşturabilir. 

 

  Sadaka kişiyi iyilerden kılar. Tasadduk edin siz de salihlerden olun. 


Prof. Dr. Halis AYDEMİR 

RiyazüsSalihin Dersleri’nden


https://youtube.com/playlist?list=PL470HxBGbzVCc9LalM3W3uZGA1DtIDuqc&si=ltaYgA9oqIzzBikB

Resûlullah Vefatından Önce

  Resûlullah (sav) vefatından önce kızı Fâtıma'ya hitaben: «Kızım! Bu günden sonra babanın üzerinde hiçbir ızdırâb kalmayacaktır.» buyurdu. Demek istedi ki Allah’ın Resûl’ü; son günümdeyim. Bugün sıkıntılarım bitiyor. Demek ki Allah’ın Resûl’u bütün bir dünya hayatını sıkıntılarla dolu görmüş. Hayatın bitmesiyle artık sıkıntıları da bitiyor. Allah azze ve celle ki takvasını, ahlakını en çok beğendiği Resûl’üne böyle bir hayat yaşatmış; demek ki hayat içinde zorlukların dolu olduğu bir süreçtir. Hayatı bu gerçeği ile satın almak lazım. Olmayacak bir sevdanın içine girmek kişiyi hayal kırıklığına uğratır. 


Prof. Dr. Halis AYDEMİR RiyazüsSalihin Hadis Sohbetleri’nden


https://youtube.com/playlist?list=PL470HxBGbzVCc9LalM3W3uZGA1DtIDuqc&si=ltaYgA9oqIzzBikB

“Ruhumdan Üfledim”


“Ben ona son halini verdiğimde ve ona ruhumdan üflediğimde hemen onun için secdeye kapanın.”

(Sâd Sûresi-72)

  Bu ayeti kerimede Cenâb-ı Hâk “ruhumdan” diyor. Ruh dediğimiz varlık da Cenâb-ı Hâkk’ın emrinden olan bir varlık. O da Allah’ın yarattığı bir varlık, o yüzden Cenâb-ı Hâk onu sahipleniyor “ruhum” diyor. Tıpkı bize “kulum” dediği gibi. Yoksa Allah azze ve cellenin bir bedeni var, ruhu da var ve kendi ruhundan bir öz bahşetmiş, değil. Allah hâşâ ruhtan ibaret değil. Dolayısıyla “İnsan Cenâb-ı Hâkk’tan bir parça aslında” gibi bir düşünceye yer yok. Ruh asla Yüce Yaratıcı’nın gölgesi veya parçacıkları değildir. Zaten aklen düşünecek olsak Zâtı İlahi için bu muhaldir. 

  Her birimizin içinde bulunan bu ruh, kişiye kişilik kazandıran Cenab-ı Hakk’ın muazzam bir eseri. 


  Allah azze ve celle Hz Meryem’e de aynı ifadeyi kullandı: “Biz Meryem’e ruhumuzu gönderdik.” (Meryem Sûresi-17)

 Cenâb-ı Hâkk’ın burada Hz Meryem’e gönderdiği ruhumuz dediği varlık, dile gelip konuşuyor ve kendisini Allah’ın elçisi olarak tanıtıyor:

“Ben senin Rabbinin elçisiyim.” 

(Meryem Sûresi-19)


 Yani Hıristiyanların iddia ettiği gibi ruhun tanrısal bir tarafı yok; ruh Allah’ın emrinden olan bir varlık. 

İşte bu ruhtan Cenâb-ı Hâk üfledi. Bu ifadeyi hem Hz Adem’in hem Hz Mesih’in yaratılışında görüyoruz. Yaratılışları benzerdir. OL EMRİYLE yaratıldılar. 

 


Prof. Dr. Halis Aydemir 

(Gençlerle Söyleşi-17’den)

(Şûra Sûresi Tefsiri’nden)