14 Eylül 2023

Şeytana Karşı Panzehir

  Cenabı Hak ruhundan üfledi ve biz irade sahibi varlıklar olarak hayatın sahnesine çıktık.

  Bir kul, hevesine rağmen, arzularına rağmen, yanlış yapmaktan kendisini kontrol edip geri geldiğinde ve 

Cenab-ı Hakk’a; “Sana duyduğum sevgiden ötürü şu anda arzumu dizginliyorum” demesi hali gökteki galaksilerden, galaksilerin oluşturduğu muazzam semavattan daha anlamlı bir hadise, apayrı bir şey...

 Örneğin, "Allah müsrifleri sevmez", ayetinden ötürü; “Allah'ın sevdiği bir kul” olabilmek düşüncesiyle tabağında kalan son lokmaları yiyip sıyırmak. Bu basit bir yemek kalıntısı olabilir ama bu sahne gökler ve yerden daha anlamlı. Cenab-ı Hak ile aramızda yaşanan bir şey bu. O’na karşı duyduğumuz bir saygı...

"Çok kıskanıyorum falanca adamı çok. Elimden gelen her türlü kötülüğü yapasım var ama yapmıyorum, tutuyorum kendimi". Sebep?!

Çünkü Allah başkasını böyle kıskanmayı bana yasakladı. Bu duygularımı kontrol etmeliyim, bu haksız bir duygu, başkası da beni kıskanıp bana kötülük yapsa, bana tuzak kursa, benim aleyhimde iftira yapsa doğru mu? Değil!

Bu davranışın doğru olmadığını kestirebiliyorum. Var Edici Kudret’in yani Allah azze cellenin böyle bir davranışa benim girmemden hoşnut olmayacağını biliyorum.

(Felak/5) “Haset edenin şerrinden”

Allah azze ve celle Kendisine sığındığımız bu ifadeyi bize öğretti. 

  Kendimi kontrol etmek zorundayım. O’nu sevdiğim için... Bunun bizim hayatımızda, Allah azze ve celleye duyduğumuz bu sevginin hayatımızda davranışa dönüşmesi olağanüstü bir şey. Her zaman başaramayabiliriz, irademizi her zaman isabetli kullanamayabiliriz.Şeytan hep irademizi yanlış kullanmaya bizi davet edebilir. Yer yer öfkemiz kabardığında ki, şeytan hep duygular üzerinden insana geldiğinde, insanda belli duygu merkezleri var ve bunların o esnadaki coşkunluklarına, yatkınlıklarına uygun senaryolar oluşturuyor. Yani tam o esnada kızmışsınız birine, şeytan size diyor ki;

  “Ya adam zaten geçmişte senin hakkında kötü şeyler konuşmuştu, hatırlıyor musun? Bu fena biri vallahi. Hak etti bunu o” diye sizin o kabaran öfkenizi harekete geçirmeye çalışır.

Veya kıskançlık duygumuzu veya sözgelimi şehvetimizi, eğer o esnada harekete geçmiş ise düşünceler salarak önümüzü açıyor, şöyle yap böyle yap diyerek. Bizde var olan bu duyguları, duyguların üstüne bindirerek, köpürterek bize harekete getirdiği süreçlerde, yanlış yaptıklarımız oluyor. Allah azze ve celle, yanlıştan sonra bizim o demin konuştuğumuz “Muttakiler" durum değerlendirmesi yaparlar; Birdenbire uyanırlar.  (A’râf/201 Alıntı)

‘’Vay vay vay yine biz bu şeytanın oyununa gelmişiz, görüyor musun!” derler, durumu çözerler ve Cenab-ı Hakk'tan bağışlanma dilerler. Kişinin durumunu böyle düzeltmesi şeytan açısından büyük bir hayal kırıklığı; “tekrar aynı yere geldik” derler.

  Peki biz ne yapınca şeytan iyi bir sonuç elde etmiş oluyor? 

Kendisi ne yaptı oraya bakalım: 

(Bakara/34 Alıntı) Allah'ın emrini yapmaktan kaçındı.. Sonra ne yaptı? Ve büyüklendi.

ŞEYTAN BİZİ BÜYÜKLENME AŞAMASINA ÇAĞIRIR! 

Günahı yaptırdıktan sonra tövbe etmeden, pişmanlık duymadan, günahı yapmaya devam ede, ede, ede...

Bir defa yapınca şeytan diyor ki;

—Nasıl olsa bir kere yaptın. Şimdi hemen tövbe etme,  bu alana girmişsin artık, ileride neydi, ne değildi.. diye merak edeceğine, gelmişken adamakıllı bu süreci bir yaşa.

  Mesela bu uyuşturucu ise bir kerecik, şimdi başladın ama şöyle biraz devam et bir kendine fırsat tanı biraz şans tanı…

O esnadaki bütün amacı kişiyi orada tutabilmektir! Çünkü alışkanlığına dönüştürmek ve artık vazgeçemez hale getirebilmek içindir hep bütün çabası. Biraz daha biraz daha..

İlk seferindeki anlatımları; “Bir kerecikten ne olacak... Bir kerecikten bir şey olmaz, herkes bir kere yaptı” şeklinde..

Bu “başlangıç anahtarı” gibi onu bir kere yaptırdığında bu sefer de şöyle der;

—Ya bir kere yaptın, bunun da tövbesi ile üç beş kerenin tövbesi aynı şey gibi, hazır bir kere yapmışken şunu bir demlendir…

Bu hangi günahsa bunu ilerlettikçe, ilerlettikçe, kişinin hayatına iyice yerleştirdikçe bu kez artık ümitsizliği ona aşılayacaktır: 

—Sen çok ilerledin, çok yanlış yaptın, buradan artık çıkamazsın…

—Bak çevren bile değişti, artık bu insanlarla oturup kalkıyorsun, böyle biliniyorsun… Dönsen bile zaten toplum seni aklamaz ki…

—Senin geleceğin varsa yoksa bu mecrada olacak, artık Allah da seni affetmez…

—Çok işledin, o ilk zamanlardı tövbe etseydin, kurtarsaydın kendini olurdu…

—Senin artık iyice buraya devam edip buradan yol alman lazım...

İŞTE BUNLAR ÜMİTSİZLİK!

  Cenabı Hak dedi ki:

 "Allah'tan ümidinizi kesmeyin." (Yûsuf /87 Alıntı)

Ne olursa olsun kesmeyin. Bu Cenab-ı Hakk’ın bize, şeytana karşı verdiği panzehirdir.

  Müfessirler diyorlar ki; ayete dikkat! Cenab-ı Hak “Ey günahkâr kullar” demiyor. “Ey yanlış yapmış kullar” falan demiyor. “Kullarım, benim kullarım!” diyor. Kendisine atfetmiş, bu yakınlığı sezdiren ifade: “Ey benim kullarım…” “Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” (Zümer/53 Alıntı)

Çünkü rahmetten ümit kesildiği noktada şeytan artık bütün tezleri ile egemenlik kuruyor:

—SEN ARTIK GERİ DÖNEMEZSİN! Bundan sonra yapabileceğin şey Cenab-ı Hakk’a karşı diklenmek... Büyüklenmek... Allah'ı reddetmek ve olabildiğince savrulmak...

Bu nihai hali insanın, Cenab-ı Hakk’a karşı başkaldırısı... Niye sen bana bunları emrettin ki? Niye böyle bir şeyi emrediyorsun?

  Hiçbir zaman adım adım günahta ilerlerken; sonumuzun böyle olacağını hesap etmeyiz. Ama adım adım ilerledikçe, eğer hızlıca tövbe ile dönmez isek; bu oraya doğru ilerler. 

Dolayısıyla geciktirdiğimiz her gün, sonraki güne daha çok yük biriktiriyoruz. Cenab-ı Hakk’ı denklemden, düşünce dünyamızda düşüncemizden çıkardığımız ilk andan başlayan sonrasında imanımızdan çıkarmaya kadar uzanan uzun bir yolculuk bu. Şeytanın işi kolay değil... Uzun bir yolculuk ama bu noktadaki beklentisi çok güçlü.

Peygamberlere bile Allah'ın Resullerine bile musallat oluyor.

 “Şeytan gelir, onun düşüncesine bir şey bırakır.”(Hac/52 Alıntı)

Biz buna mahkûm muyuz? Hayır, tercih hakkı bizim elimizde. Yani, kendimizi onun mağduru ve mahkûmu sayamayız. Şeytanın bizim üzerimizde insanların üzerinde bir egemenliği yok.

 "Şeytana uydum" diye bunu mazeret sunan adamın yaptığı şey tamamıyla yanlış bir şey, böyle mazeret olamaz.

Evet, şeytan çağrıda bulunmuş olabilir bu doğru; ama bu çağrıya icabet eden, bu çağrıya karşılık veren, bir insandan, bir insanın iradesinden söz ediyoruz.

  Şeytan, içimize bizim iyi düşüncemizi bozmak için yeni bir düşünce getirdi. Onu ifsad etmek istiyor! 

İyi kimseler ne yapıyorlar? 

“Ben beğenmedim bu düşünceyi; deminki başladığım düşüncemi bozmaya çalışıyor” diye, bundan kurtulmaya çalışırlar. 

Kötüler ise; bunu sahiplenirler. 

“Ya ne güzel bak.. İyi ki aklıma geldi” derler. 

  Diyelim ki birine iyilik edecek, bir para harcayacaksınız; ya bunu falanca yerden anons ettirerek veya şöyle yazdırarak veya şuna da göstererek, “insanlar da bilsin yani ne kadar iyi olduğumuzu” diye şeytanî gelen vesvese ile yapar...

  Ama iyi olan kimse bunu beğenmez, yapmaz. Der ki; “Ben bunu Allah için yapmak istedim. Bu gelen düşünce benim niyetimi dağıtıyor” ve bu düşünceden kurtulmak ister.

  Allah azze ve celle, iyi kimse böyle yapmak istediğinde yani şeytanın bu söylediklerinden kurtulmak istediğinde;

(Hac/52 Alıntı) “Allah, şeytanın bıraktığını nesh eder” Yani kaldırır hükümsüz kılar.

(Hac/52 Alıntı) “Ve Allah ayetlerini sağlamlaştırır.”

O kişinin kalbinde ayetlerini sağlamlaştırır. Tercih bizim, biz tercihimizi kullanıyoruz, eğer niyet ettiğimiz bir şeyde çeldiriciler olmasaydı, irademizin sınanması söz konusu olmazdı.


Gençlerle Söyleşi-17’den Kesitler

KONU: ŞEYTAN

Bursa/14.Şubat.2020

https://www.youtube.com/live/ms4WxxMXzxY?feature=share

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

Hiç yorum yok: