01 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-9

KONU: NEYİNİZ VAR SİZİN?


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 20.Aralık.2019 tarihli söyleşiden kesitler)


-Uyanarak içine girdiğimiz gerçekliği beğenmediğimizde bundan vazgeçmeye meyyal olduğumuzu, gerçeklerle yüzleşmektense hayatı başıboş yaşamayı tercih etmeye meyyal olduğumuzu geçen dersimizde konuştuk. 


-“Biz onlara hem dış dünyada 

hem de kendi iç âlemlerinde âyetlerimizi illa ki göstereceğiz.” 

(Fussilet Sûresi-53) 

Cenâb-ı Hâkk’ın iletişimine hem dıştan dışa açığız; hem de içten içe açığız. O bize içten de dıştan da düşündürüp fark ettiriyor, anlamamızı sağlıyor. 


Bizden ayrı bir Kudret’in, içimizi tanzim etmiş, yaratmış ve işleten olduğunu düşünmek bize zor gelebilir. Ama gerçek budur. 


-“İnsanı biz yarattık ve elbette içinden geçenleri biliriz.” 

(Kâf Sûresi-16)

Allah azze ve cellenin bizim sinirsel, zihinsel ve diğer tüm sistemlerimize her türlü erişimi var. Ve sana her türlü seslenir. Dolayısıyla birilerini uyandırmamış olması, öylece uykuda bırakması gibi bir şey sözkonusu değil. 


-Gerçek Sahib’e karşı sorumluluktan çıkabilmenin bir yolu olarak Cenâb-ı Hâkk’ın sistemlerinde gedik arıyoruz. “Peki iyi de, ben Müslüman bir ailede doğdum, öğrendim. Peki Müslüman ailede doğmayanların hali ne olacak? Onlar öyle yaşadı gitti. Onları cehenneme atacaksın öyle mi, ben yokum o zaman!” Sistemde böyle gedik arayıp, şöyle zulüm var böyle yanlışlar var diyerek hepsini Var Edici’nin üzerine yıkıp, aslında kurtulmaya çalıştığımız şey O’na karşı sorumluluk!

Cenâb-ı Hâkk’ı hayalinde, birilerini balta girmemiş ormanlarda izole etmiş, öylece uykuda bırakmış olarak var sayıyorsan; bu sadece senin bir varsayımın!!!


-“Rabbim asla şaşırmaz, yanlış yapmaz ve unutmaz.” 

(Tâ-Hâ Sûresi-52)

Merak etmeyin Allah azze ve celle kimseyi ne ormanda unutur, ne bir hanede unutur, ne Chicago’da ne de başka bir yerde unutur. Suyu getirip bize içiriyorsa, ayetlerini haydi haydi gösterir. O balta girmemiş ormandaki adam suya kavuşuyorsa, merak etme, Allah’ın ayetine de kavuşuyor demektir. Dolayısıyla uyanma zaruri; Cenâb-ı Hâk uyandıracak. 


-“O, ayetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız.”

(Neml Sûresi-93)

“Senin Rabbin kullarına zulmeden biri değil.” (Fussilet Sûresi-46)

Rabbini zulmeden biri olarak tasavvur edemezsin. Bu kadar seni yaratmış, esirgemişken, yedirip içirmişken, O’nun zulmetmek için kullarına bahane aradığını, buna delilin yokken varsayımlar üzerinden gidiyorsan, şeytan seni Rabbi’ne karşı bir mecraya çekiyor demektir. Allah (cc) hakkındaki zannımızı iyi tutalım. Yaratıcı’nın bizim için daha iyi bir planı olduğunu düşünelim. 

(Bir şey olmadıysa “Bu olmadı, mutlaka daha iyi bir ihtimal benim için planlıyor olmalı”)


-Cenâb-ı Hâk diyor ki “Bizim kulumuza olan tavrımız; onun bize olan zannı neyse odur.”

Yeter ki kul hakikati göz göre göre reddetmesin. 


-Bazı kimseler diyor ki; “Bizim Allah’la aramız iyi. O’na karşı sorumluluklarım diye bir şey yok, bizim aramız iyi. O bana sınır koymaz, o kadar iyi ki. O bana kızmaz. Sevgisi o kadar yüksek ki.”

Yani O’nun bir sınırı olmadığı için O’na karşı gelmek diye bir şey de yok, demek istiyor. Aslında Cenâb-ı Hâkk’ı kendi zihninde köleleştirmiş! Ne yapsa Cenâb-ı Hâkk’ı ona memnun tutuyor. Bir ibadeti kendisine duyduğumuz saygının bir gereği olarak yapmayı hayatından çıkarmış. Kendi tanrısını kendi hayalinde yaratmış. Uyanmalı. Gerçekler böyle bir şey değil. 

Allah azze ve cellenin bir kibriyası var. Kişinin O’na saygısızlık etmesi, O’nu tanımaya yanaşmaması, O’nun adına sınırsızlığa kalkışması elbetteki cüretkârlıktır. Bu bir zan meselesi değil. Bu Cenâb-ı Hâkk’ı küçültmek, kendisini ise yüceltmek. 


-“Neyiniz var sizin, neden Allah’a saygı duymuyorsunuz?”

(Nuh Sûresi-13)

Allah azze ve cellenin yapma dediği şeyi hiç bir başka sebep yokken, sırf Allah (cc) istemediği için geri durabilmek, sana saygı gösteriyorum Allahım diyebilmek…

Cenâb-ı Hâkk’ın müsrifleri sevmediğini duyunca, israf edersek O’nun sevmediklerinden olmaktan korkmak, bütün mesele bu; irademiz ve irademizin artık duyguya dönüşmesi. 


-Hidayete adım attığımızda yol kolaylaşır. Cenâb-ı Hâk diyor ki;

“Allah imanı size sevdirdi. Ve onu kalbinizde süsledi.”

(Hucurat Sûresi-7)

Dışarıdan bakınca Mü’mince bir hayat zor görünüyor. Mümine kadınlara, Mümin erkeklere bakıyor belli sınırların içerisinde. Orası renksiz,tatsız,tuzsuz bir hayat gibi geliyor. Girsem de ben yapamam diyor, hiç boşuna da girmeyeyim bari.. Hani biraz yaşlandığımda girerim belki, diyor. Çoğu insan bu düşüncelerde evriliyor. 


İman dairesine,hidayet dairesine adım atmanın henüz gerisinde duranların bilmediği şey şu; bunun içinde girince zevkli olabileceğini, başka bir renkler dünyasının açılabileceğini, bugün tam da eksikliğini yaşadığı ümide tutunacağını ve gerçekten de mutluluğa ayrı bir kapı açılacağını…

Bunu hesap etmek istemiyor yahut şeytan bunları görmesini istemiyor. 


-Her birimiz diğerinin sınavındayız, hem arada kendi sınavlarımıza girip çıkıyoruz, hem de onların sınavları bize ibret mahiyetinde. Birbirimizin hayatlarını okuyarak adım atabilmek için enerjimizi toplamalıyız, daha fazla gecikemeyiz. 


-“ve mâ lekum” (ve size ne oluyor?)

Bu soruyu kendimize soruyor muyuz; neyim var benim, niçin adım atmıyorum, niçin günbegün doğrular istikametinde aklettiğim, kalbimde duyduğum sesleri netleştirmiyorum? Buyruk sahibi Allah azze ve cellenin her buyruğunu hayatıma aksettirmiyorum? 


-Baskının bizi şekillendirdiği hali (baskıyla gelen inancı ve ibadetleri) Cenâb-ı Hâk muteber saymıyor. 


-İRADE ÖZGÜRLÜKTÜR. 

Eğer bir insan özgürlüğüne sahip çıkıp kendince davranmaya adım atmaz ise her zaman köledir. Ya bir otoritenin kölesidir, ya bir patronun kölesidir yahut duygularının esaretindedir; üşengeçlik, tembellik, öfke, gazap, hırs, şehvet, arzu.. çok çeşitli parazit duyguların kölesidir. Ama “BEN OLABİLMEK, VARLIĞINI HİSSEDEBİLMEK” o fark ettiği doğrular uğrunda bütün bu zincirleri kırabilmekle eşdeğer. Bunu kırabilmek hidayettir. Kişi adım attıkça Cenâb-ı Hâk ona yardım eder, onun önünü açar. Eğer öyle olmasaydı Mü’mince yaşayanlar bunu ileri götüremezlerdi. 


-Esas olan iradedir, kulun “kulun ben doğru yolu arıyorum” diye hayatı okumaya başladığı andan itibaren yola koyulmasıdır. Cenâb-ı Hâk bilgiyi o kimseye yakın ediyor. 


https://youtu.be/5daWZSp28kw

Hiç yorum yok: