KONU: İLİM
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 2.Temmuz.2021 tarihli söyleşiden kesitler)
-“İmanla birlikte kendilerine ilim verilmiş olanların makamlarını Allah derecelerle yükseltir.” (Mücadele-11)
Ne kadar Cenâb-ı Hak ona ilim verdiyse -ki o kişinin öğrenme azmi ile kulun buna dair duasıyla, iradesiyle gelişen bir süreç- kulun yönelimine uygun olarak da Cenâb-ı Hâk sonuçları yaratıyor, bu Allah’ın sünneti. İyiliklere yönelmesi neticesinde onun işini kolaylaştırıyor.
-“Ama her bilgi sahibinin üzerinde daha iyi bilen biri vardır.” (Yusuf-76)
Her ilim sahibinin üstünde El-Alîm olan Allah Azze ve Celle var. İlim mademki meziyet sağlıyor, ilim mademki kişiye itibar sağlıyor, üstünlük sağlıyor; o zaman bütün ilmin sahibi, herkese bildiğini zaten O’nun öğretmiş bulunduğu Allah Azze ve Celle, hepsinin üstündedir.
-“Allah size işitme özelliği, gözler ve gönüller verdi.” (Nahl-78)
İnsanın yani hem bilgiyi,verileri toplayacak hem de işleyecek tarafı var. Dolayısıyla herkes, bu isti’dat ile hayata geliyor.
-“Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü kısmen bilirler; âhiret hakkında ise tamamen gaflet içindedirler.” (Rum-7)
Dünya hayatının zahirine dair bir ilim yapıyorlar. Cenâb-ı Hakk'ı anmaktan uzak duran, öğrendikleriyle de sadece dünyayı, dünyasını kolaylaştırmak, Dünya’da patent kazanmak istiyorlar. Sadece burayla sınırlı bir ilim yapma anlayışı bu. Varlığın veya varlıktaki ilmin ve iradenin Cenâb-ı Hakk'a işaret ettiği tarafı, tamamen göz ardı etmeye çalışan…
-“O halde bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka arzusu olmayan kişilerden sen de yüz çevir.” (Necm-29)
Cenâb-ı Hâk böyle dedi; Bizi anmaktan özellikle uzak duran bu tiplerden uzak dur. Bunun sadece amacı dünya... İlimdeki düzeyleri de buradan sınırlı, dünya ile sınırlı. Öğrendikleriyle sonsuza açılamazlar, öğrendikleriyle âlemlerin Var eden’i, Allah Azze ve Celle’ye yönelemezler. Çünkü O’nu anmaktan özellikle kaçındığı sürece Cenâb-ı Hakk, buna muvaffak kılmaz onları. Varlığın içerdiği o ilim ve iradenin işaret ettiği Sahip, Mevla, Yaratan Kudret’e karşı özellikle kör davranan bir anlayışın yaptığı, olsa olsa seküler bilim olur ve bu da Cenâb-ı Hakk'ın ta’tîd ettiği...
Bu,kişinin akletmeye engel koymasıdır: “Ben sadece bu katmanda bilim yapacağım. Bunun üstüne çıkmaya kendimi yasaklıyorum. Burada ne kadar ilimle karşılaşırsam karşılaşsam, bu ilmi buraya kim koydu gibi son derece makul bir soruyu sormaktan özellikle imtina edeceğim. Kendimi gönüllü bir yanılsamanın ve sınırlanmışlığın getirdiği bir hamakate mahpus kılacağım.”
Böyle ilim yapanlardan uzak dur. Sen varlığı, yaratılmış bulunan her türlü varlığı, yaratıcının adını özellikle yok sayarak okuyanlardan olma, O’nun adıyla oku. Yaratan Rabb'inin adıyla oku... Gökyüzünü okuyorsan da Yaratan Rabb'inin adıyla oku... Cansız maddeyi okuyorsan da Yaratan Rabb'inin adıyla oku... Canlılığı okuyorsan yine Yaratan Rabb'inin adıyla oku...
-Allah'tan ancak, kulları içinde ilim yapanlar çekinir, sakınır, korku duyar. Cenâb-ı Hakk'ın gücünü kudretini tanıdıkça büyüklüğü, azameti karşısında kulun korkusu ürpertisi artar.“Allah'tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar." (Fâtır sûresi, 28)
-Bizim imanımız ilimle başlayan ve ilimle ilerleyen bir süreç. Başkalarındaki gibi ilim bir topluluğa mahsus bir meslek alanı değil. Bizde ilim, inancın ortak paydası çünkü bizde inanç, tanık olarak şehadetle başlıyor.
-“Sana saygılı bulunmam için ne yapmam gerek ya Rabbi?” Diye sorduğumuz her şeyi bize, vahiy ile Cenâb-ı Hak öğretti ve buna bir de ilaveten sonucu bize vaat etti; akıbetimizi. Bu hayatı niçin yaşayıp nasıl bir sonuca, iyi veya kötü nasıl bir yere çıkacağına dair. Vahiy ile öğrendiğimiz ilimler döngüsü içerisinde Cenâb-ı Hak dedi ki: “Ben’im isteklerimi yerine getire durursanız, Ben sizin ilminizi çoğaltmaya başlarım.”
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/YKAM7rNpz7g?si=M_2vhjBYInfHw4FM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder