KONU: BİREY
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 8.Mayıs.2020 tarihli söyleşiden kesitler)
-Kişinin yalnızlığını giderecek, ona ünsiyet sağlayacak yegane varlık Rabbi’dir! Hayat yolculuğunda dikkat ederseniz yanımızda hiç kimse sürekli kalmıyor. Her kaybettiği kimselerin yerine yeni bulduklarını koymaya çalışan, kendi yalnızlığını, çaresizliğini ümitlerle hayallerle öteye taşımaya çalışan bir insan figürü var. Cenâb-ı Hâk neden böyle bir düzen kurmuş? Allah azze ve celle bizden başkasına güvenip dayanmamayı istiyor. Çünkü insana karşı Kendisi’ni bir sevgili olarak sunan, Kendisi’ni hayranlıkla sevilmeye değer olarak takdim eden Allah azze ve celle, ünsiyetini sağlamak istersen senden hiç bir zaman ayrılmayacağını söylüyor.
“O her nerede olursanız olun sizinle beraberdir.” (Hadid Sûresi-4)
“Biz sana şahdamarından daha yakınız.” (Kâf Sûresi-16)
“Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara Sûresi-186)
-Yüce Yaradan, kime bağlanacak olursak olalım yolun sonunda onu elinizden alıyor. Cenâb-ı Hâkk’a yönelmek istemeyen kimselerin hayat boyu çok yorucu bir yolculukları olur. Bu inatla devam ederlerse ecel onları kıskıvrak yakalar.
-Kendisini öncelemeyen bir kimse kendisine büyük bir zarar verir. Sorumluluk tek kişilik, iman tek kişilik, pişmanlık tek kişilik, hayat yine tek kişilik. Bunu kişi kendi özelinde yaşadıktan sonra çevresiyle iman hususunda, takva hususunda yarar sağlamak üzere harekete geçer. Bu da yine Cenâb-ı Hâkk’ın emri dolayısıyladır. Yani yine kendi “öz sorumluluğuyla” hareket ediyor. Kişi kendisiyle başlayıp kendisiyle biten sorumluluğunu kavrayıp anlamlandırdığında zaten çevresiyle olan ilişkisini düzenleyecek.
-Eğer hayatımızda eşimizi,evladımızı, dostlarımızı, sevdiklerimizi çok öncelediğimiz zaman bu kez onların isteklerine göre yaşamaya başlıyoruz. Kişi çevresinin kölesi ve içinde bulunduğu ortamın değer yargılarının kulluğu içerisine girebiliyor. Eşin,arkadaşın, çocukların vs. eğer olması gerekenden daha fazla hayatınızda yer ederse, bilin ki birer düşmanınız oluverir. Allah’a karşı sorumluluğunu birinci derecede tutmak zorundasın.
-Kişinin iradesi Cenâb-ı Hâk tarafından korunaklı bir halde kişiye emanet edilmiştir. Dokunulmazdır. Cenâb-ı Hâk tarafından saygın kılınmıştır. Kişi buna sahip çıkmalı ve bunu tam bir sorumluluk ile kendisi kullanmalıdır. En çok gördüğümüz yanlışlık, kişinin bunu gönüllü olarak başkalarına devretmesi. Bu devretme arzusu bizim toplumlarımızda yaşadığımız en büyük tehlike. Yani başkası bilir düşüncesiyle imanı onun anlattığı şekliyle, kurcalamadan, irdelemeden, sorgulamadan “ne diyorsa o” mesabesinde yürütmek, kişinin kendi sorumluluğundan vazgeçip iradesini senkronize bir şekilde bir başkasına devretmesi. Allah azze ve celle bu yaklaşımı zinhar nehyetmiştir.
-Milyonların çok alim çok salih belledikleri kimselere iradelerini devrederek bir dindarlık yaşadıkları bir dünyada en çok eksiğimiz olan şey “bireysel sorumluluğu” insanlara hissettirebilmektir.
-Hepimiz Cenâb-ı Hâkk’ın huzuruna kıyamet günü tek başımıza fert fert geleceğiz. İrademizi devrederek ahiretimizi birileri üzerinden kazanacağımızı sanmamız ve böylece kendimizi biraz rahatlatmamız “artık bizim okumamıza, araştırmamıza gerek yok” dememiz, “Arapça öğreneyim, Kur’an-ı Kerîm okumayı öğreneyim, hadis öğreneyim” demeyişimiz.. Bunlar Resûlullah’ın (sav) ne ashabı ile kurduğu ilişkide vardır, ne de Cenâb-ı Hâkk’ın bizden istediği ilişkide vardır.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/qsE6jF4XMqk?si=1HrBBkiFQiGw2klP
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder