KONU: KAZANMAK
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 15.Ocak.2021 tarihli söyleşiden kesitler)
-Kazanmak dünyadan daha fazla maddi sonuçlar elde etmek temelli bir şey ve bu hususta, Allah'ın Rasulü, biz kulların psikolojisini tahlil ederken demiş ki; ademoğlunun iki vadi dolusu altını olsa onlar bir üçüncüsünü isteyecektir.O bakımdan kazanmak, bir yerde artık ihtiyaçları karşılamaktan da öte, daha fazlasına; kazanmak için kazanmaya dönüşen bir kısır döngü halinde kişiyi peşinde koşturan bir şey bu. Dolayısıyla buna dair de bir hırsımız var; ‘tamahkarlık’ dediğimiz. Güçlü bir talep içimizden bizi neredeyse hayat boyu sürüklüyor ki bununla kendimizi mutlu hissedelim.
-“İçinizde öyleleri var ki, gerçekten ağırdan alır, savaşa gitmez. Savaşta başınıza bir felaket geldiğinde de: ‘Neyse ki, Allah bana yardım etti de onlarla beraber bulunmadım’ der.” (Nisa-72)
“Şayet size Allah’tan bir zafer ve ganimet erişirse, o zaman da, aranızda daha önce sanki hiçbir tanışıklık yokmuş gibi, ‘Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir kazanç elde etseydim’ der.” (Nisa-73)
Keşke ben de onlarla birlikte olsaydım da muazzam bir gelire kavuşsaydım. Kaybetmiş, başkalarının eline geçenler, katılsaydı onun da eline geçecekti. Şimdi o eline geçmeyen, kazanamadığı için mutsuzdur.
Dikkat ederseniz malından bir şey kaybetmedi. Giren çıkan hiçbir şey yok. Bu kez de kazanması muhtemel bir kazanımı, kaçırdığı için kendisini mutsuz hissediyor. Olay, tamamen duygusal bir zeminde yaşanıyor. Önceki ayette, kaybetmesi muhtemel bir şeyi kaybetmediği için mutlu, yine giren çıkan bir şey yok malına mülküne... Artan, eksilen bir şey yok ama kendisini mutlu hissediyor. Bir sonraki ayette de yine artan eksilen bir şey yok kendisi açısından, fakat bu kez de kazanması muhtemel bir şeyi kaçırdığı için kendisini mutsuz hissediyor. Bu tamamen dünya perspektifinden olursa, işte bu ayette Cenâb-ı Hakk’ın; “Siz’den ağır davrananlar var!” Dediği; münafığın bakış açısı, o kadar sığ ve o kadar yer temelli ki eline hiçbir şey geçmediği halde üzülen, hiçbir şey geçmediği, hiçbir şey kaybetmediği halde sevinen bir tipe dönüşebilir.
-Bize bir şeyi veren de -dünya üzerinden konuşacaksak- alan da Allah Azze ve Celle’dir. Her çabalayan eline her şey geçmez, Allah dilediği kadar, dilediği kimselere verir. Aynı çabayı gösterdiği halde birine az, ötekine fazla verir. Burası bir sınav mecrasıdır. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk dedi ki; Bunların hepsi bizim kayıtlı, belirli, hususlar içerisinde ilmimizle yönettiğimiz bir süreç. O bakımdan ne elinize geçenler sizi mutlu etsin, ne de kaybettikleriniz sizi üzsün. Bunlar, size bir şey verilsin yahut sizden bir şey alınsın diye yapılan şeyler değil. Bunlar sizi sınamak üzere değiştirdiğimiz değişkenlerden ibaret. Sonuçta hepsini sıfırlayacağız.Verdiklerimizden de ne verdiysek alacağız, vermediklerimizi de... Aynı sonuç ile herkes ölüp sıfırlanarak buradan çıkacak.
-Sana isabet eden, her ne isabet ediyorsa, seni şaşacak değildi. Değil mi ki başına geldi, kâr geldi, zarar geldi, kazandın yahut kaybettin. Bu olduktan sonra müminin bakış açısı şu: Bununla sınanacağım varmış...
Artan bir mal olabilir eksilen bir mal olabilir. Allah Azze ve Celle, bilinçli bir biçimde bunu bana yaşatıyor. Dolayısıyla da kayıpsa bunun üzüntüsünü çok çekmez. Ne kadar çekmezse, o kadar bu bahsettiğimiz bilinci iyidir yerindedir. Kazandığında da.. Verdiklerine de Cenâb-ı Hakk'ın, sevinmeyesiniz. Sevinip şımarmaya bir gerek yok. Çünkü bunları bilinçli şekilde biz veriyoruz, geri alıyoruz. Bu sınavın çarkı içerisinde olan bir şey... Dünyada her ne varsa hepsi bu amaca hizmet ediyor.
-Kazanmaktan mutlu olmaya odaklanmış bir kişi düşünelim; hızlandıkça hızlanıyor, hızlandıkça hızlanıyor ve ölüm dediğimiz, ecel dediğimiz sınır ile, duvara çarparcasına, her şeyinden sahip olduğu her şeyle olan bağlantısının düne kadar kazandığını sandığı her şey ile aslında bir bağlantısı olmadığının gerçeği ile karşı karşıya gelerek hayattan ayrılacak. Bu, kişinin kendisini hazırladığı olsa olsa en büyük ‘tuzak’. En büyük, belki -ifademi mazur görün- ‘kazık’ olabilir. Bütün hayatını kendisi aleyhine tüketerek hayattan ayrılmak.
- Cenâb-ı Hak neye muazzam kazanç diyor? Nasıl bir sonucu, Kendisi övüyor, tarif ve o kazanmaya da muazzam kazanç demiş.
ediyor, kullarını anlatıyor?
Ateşten kurtarılan kimse, Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine uğramış demektir ve bu muazzam bir kazançtır. Önce af olacağız ki Allah, bizi Cehennem’den azad edecek. Günahlarımızdan ötürü Cehennem azabına bizi uğratmaktan Cenâb-ı Hak, mağfireti ile vazgeçecek. Rahmet edip bizi bundan esirgeyecek ve Cennete doğru yol alacağız. Kulun istiğfar etmesi Cenâb-ı Hakk’tan bağışlanma dilemesi; günbegün Cehennemlik davranışlarını, Cehennem’e, azaba yol açacak günahlarını hayatında azaltan, eksilten bir kaygı ile hareket etmesi. Allah Azze ve Celle’ye karşı saygının takvaya yani sakınıma ve bu sakanımın eşlik ettiği korkuya, endişeye dönüşmediği kulların, kazanması söz konusu değil.
-Bu sınavı kazanmada temel espri nedir? Tam bir içtenlik!
-Estağfirullah; Günahlarından ötürü Cenâb-ı Hakk'tan bağışlanma dilemenin en kısa ifadesi. Hele hele ardında böyle bir bilinç saklıysa; günahlarını yani Cehenneme düşme ihtimalini, kendisi açısından yakıcı bir düşünce olarak iliklerine kadar fiilen hissetmiş ise bu kul, kazanmaya o denli namzet demektir. O denli uygun aday demektir.
-“Ey iman edenler! Sizi pek acı bir azaptan kurtaracak çok kârlı bir ticâretin yolunu size bildireyim mi? Allah’a ve Rasûlü’ne gerektiği gibi inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihâd edersiniz. Eğer bilirseniz, sizin için hayırlı olan budur. Böyle yaparsanız Allah sizin günahlarınızı bağışlar, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere; sonsuz nimet ve ebedî mutluluk diyarı olan Adn cennetlerindeki çok güzel köşklere yerleştirir. En büyük başarı ve kurtuluş işte budur!” (Saf-10,11,12)
İŞTE BU MUAZZAM BİR KAZANÇTIR!
-Rasulullah dedi ki: Çok istediğinizde Allah’tan Firdevs’i isteyin; Cennet’in ortası ve en üstün yeri olarak.
Şu hâlde kişinin kazanma düşüncesi perspektifinden, önce muhtemel kötüyü hep birinci planda tuttuğu; oradan kurtulmayı birincil kazanç, en önemli birincil kazanç saydığı; oradan kurtulabilirse Allah'ın rahmetiyle, mağfiretiyle; bu kez yine Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti ile Cennete uzanabilmeyi oraya dahil olabilmeyi hep hayat boyu temel bir kazanma Cenâb-ı Hakk'ın muazzam kazanç dediği bir ümit ve beklenti ile kovaladığı bir hayat, bu akleden kimselerin yaşadığı bir hayattır.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/o7jRhffgpSU?si=H7mvCxVyMORVHg9Y
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder