07 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-41

KONU: SALİH AMEL


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 21.Ağustos.2020 tarihli söyleşiden kesitler)


-Hz. Süleyman: “Rabbim! Bana, anama ve babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve râzı olacağın sâlih ameller işlemeye beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni sâlih kullarının arasına ilhâk eyle!” diye yalvardı. (Neml-19)

Ne güzel imkanlara donattın beni. Bana çokça nimetler verdin. O zaman şükrüm de çok olmalı. 

  Hz.Süleyman şöyle yalvardı: “Rabbim bana, benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ve saltanat ihsân eyle!” (Sâd-35)

Bu büyük imkanları Hz.Süleyman yaşayınca hep Rabbini memnun edecek işler yapmak istedi, sonucu hep şükür olarak döndü. Nimetin sahibinin Allah azze ve celle olduğu gerçeğini hayatın her mecrasında ıskalamadan yaşamak, Cenâb-ı Hâkk’ı memnun edecek işler yapmak istedi. 


-Salih amel başkalarını değil; Cenâb-ı Hâkk’ı razı edecek ameldir. Şayet Cenâb-ı Hâkk’ı memnun etmek uğruna başkalarını memnun etmekse o da kabuldür. Örneğin; anne babamızı memnun etmeye çalışmamız. Çünkü onları memnun etmeye çalışmayı Cenâb-ı Hâk kendi memnuniyetine bağladı. 


-Cenâb-ı Hâkk’ı razı etmeye dönük olmayan, O’nun beklentilerini karşılayamayan amele salih amel denmez. Kimse istediği herhangi bir davranışı Allah’ı (cc) memnun etmek için yapıyorum demek suretiyle salih amel kapsamına sokamaz. Din Allahı’ın dinidir kullar şekillendiremez. 


-“Kim sâlih amel işlerse kendi iyiliğinedir.” (Fussilet-46)

“Mü'min erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler.” (Nisa-124)

“İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, onların konaklama yerleri Firdevs cennetleridir.” (Kehf-107)


-Salih ameli Cenâb-ı Hâk tarif etmiş, ölçüsünü koymuş, elçisini gönderip uygulamasını göstermiş. Tamamlayınca da “işte sizden razı olacağım salih ameller bütünü olarak din budur” diye kullarına öğretmiştir. 


-Salih amel süreci; niyeti, kendisi, imkana bakan yüzüyle bir bütündür. Amelden önce niyette kalan niyette sınırlanan kimseler de salih amelin tamamına erenler gibidir. 


-Cenâb-ı Hâk sadece Kendisi için yapılmış bir ameli sahiplenir,kabullenir, katına alır. 


-Kişi salih amele niyet ettikten sonra bunda ne kadar kararlı olup olmadığı yoklanır. Salih amel başarıya ulaşıncaya değin alternatif şeylerle çeldirilmeye tabi tutulur. O kadar kıymetlidir ki..


-Kişi kalbinde hastalık varsa bunu ıslah etmediği sürece Cenâb-ı Hâk onun salih amelini muvaffak kılmaz. Bu süreçlerde Cenâb-ı Hâk iyi,doğru,güzel kimselerin muvaffak olmasına imkan sağlar. 


-Kişinin amelden önce sözü başlar. Eğer kişinin sözü doğru olursa, sözü kalbiyle senkronize şekilde kaydırmadan konuşursa, dildeki doğruluk amele yansır. Bir zaman sonra böyle kimselere Cenâb-ı Hâk salih ameller nasip eder. Sözü öyle düzgün konuşun ki yanlışın önünü kapatsın hakkın önünü açsın doğru müstakim olsun. Buna dair potansiyelimiz var. “Doğru konuşun ki Allah da amellerinizi ıslah etsin.” (Ahzab-71)


-“İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır.” (Bakara-277)

Salih amel denilince aynı ayet içerisinde Cenâb-ı Hâkk özellikle ilk sırada namazı zikretti ve sonra zekatı. Şu halde iman iddiasında söz boyutuyla bu kadar kuvvetli olup, amel iddiasında namaz bile kılmamak akla getirse getirse herhalde intinkafı getirir. Nedir istinkaf; kulluktan kaçınma biçimi! Bu, kişinin aslında bu sözündeki iddiasının altının boş olduğuna kadar uzanır. Kaçınma, ardından büyüklenme getirir. Kişi salih amelini kaybederse sırada imanını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir ve sonsuz azaba düçar olur. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 


https://www.youtube.com/live/oIePdhPe7f8?si=jry00n0yCzfX8i6u

Hiç yorum yok: