14 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-61

KONU: İMAN 


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 11.Haziran.2021 tarihli söyleşiden kesitler)


-Allah azze ve celle dedi ki: “İnsanlar sandılar mı ki onlar ‘iman ettik’ diyecekler ve ‘iman ettik’ sonrasında öylece bırakılacaklar.” (Ankebut-2)

  Kişi “Bu iş kolay, iman ettik diyeceğiz ve öylece bitecek her şey” diye düşünüyorsa bu boş bir sanı. Kişi imanının arkasında ne kadar duracak?İmana olan bağlılığını ne kadar, ne uğruna, hangi zahmetlerle koruyacak?Ne pahasına, imanla olan irtibatını sürdürecek…Yahut ne pahasına satılacak? Çünkü iman dediğimiz zaman, kişinin adandığı yahut harcandığı bir süreçtir!


-Allah azze ve celle bizi 360 derece bütün açılardan yoklar. Marazın, garazın bulunduğu kısım her neyse illaki ortaya çıkarılır. Cenâb-ı Hak içimizde sıkıntılı bulunan eğer oradan yoklanacak olsak, imanımızdan vazgeçeceğimizi bildiğimiz bir sıkıntımız var ise gün gelir oradan yoklanırız ve bu kez o vazgeçemediğimiz şeyi elimizde tutar, imanımızdan vazgeçmek zorunda kalırız. Hâlbuki Allah Azze ve Celle, Zâtına olan bağlılıktan ki buna iman diyoruz, kişiyi hiçbir şeyin çeldirmemesini bekliyor.


-Kalp iradenin en korunaklı olduğu yer. Kişinin davranışına dokunabilirsiniz, saçını kesebilirsiniz, bedenine eziyet edebilirsiniz, ibadetlerini engelleyebilir, şekline şemaline dıştan dışa her türlü dokunabilirsiniz ama kalbine uzanamazsınız. Kalp de iradenin merkezi, o yüzden Allah Azze ve Celle, başkalarının erişimine kapatmış orası, korunaklı. 


-İlim, imanın temeli... 

İlim, imanın başlangıcı... 

İlim, imanın basamağı...

O yüzden Cenâb-ı Hak dedi ki: “Bil ki, Allah’tan başka ilah yoktur.” (Muhammed-19)

Yani daha imanın en yalın hali olan Kelime-i Tevhid’i ilme bağladı. 

İLİM YAP,BİL…


-Allah Azze ve Celle, insanların risk aldıkları bir şans oyunu gibi bir hayat, önlerine çıkarmış değil. Son derece açık, belirgin ayetlerinin bulunduğu, zâtının kudretini, ilmini ve iradesini yarattığı her şeye nakşettiği ve bunu anlayacak, görecek, anlayacak, değerlendirecek bir fıtratla insanı yarattığı, sonra ondan fark ettiği bu hakikati, dürüstçe dile getirmesini..

Yaradan’ın bu muazzam ilimini ve iradesini ve yaratmadaki sınırsız kudretini görüp hayranlıkla O’na tapmaya başlamasını.. Bu Allah Azze ve Celle’nin son derece sağlam oluşturduğu bir yol, iyileri kötülerden ayıran.. Yani riskle, denk gelme ile, tesadüflerle değil. Ama batıl dinlerde inanç, ilim zemininde ilerleyen, kanıtlı bir şey değildir. Onlar hatta tam tersinden bakarlar, derler ki: “İman ve kanıt?.. Bu iki kelimenin ne alakası var, zaten kanıtlı olsa iman olmaz!.. Kanıtlı olsa bilim olur” İman nasıl bir şeydir? diye sorsak; “O kanıtsız bir şeydir” derler. 


-“Yoksa ey mü'minler! Sizden önceki mü'minlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden, onların yaşadıkları sıkıntıları çekmeden cennete girebileceğinizi mi sandınız?” (Bakara-214)

  Allah Azze ve Celle de herkesin zayıf halkasını bildiği için kişinin imtihanında iman uğruna neyi değişip değişmeyeceği, teslimiyetinde neyden ne uğruna vazgeçip vazgeçmeyeceğini, tam isabetle sorar. Kişi Allah Azze ve Celle’den sahip olduğu her şeyi O’nun uğrunda hazır kılabilmeyi ve teslimiyetini yalvararak, yakararak istemeli. 


-Kul başına bir felaket geldi mi; 

“Ya Rabbi! Sen verdin ve Sen aldın, ben iman sahibiyim. Şimdi imanımın gün yüzüne çıkacağı, tam da harekete geçmesi, tam da beni yönetmesi gereken andayım. Dolayısıyla ben Sana karşı isyanla, ben Sana karşı herhangi bir saygısız yaklaşımla, ifade ile ‘’nasıl yaparsın, nasıl olur’’ diye diyecek durumda değilim. Sen verdin ve Sen aldın, ben sabretmeyi tercih ediyorum” diyebilmeli. Bu imanın harekete geçtiği, imanın eyleme dönüştüğü, imanın kalpten çıkıp da kişinin âzâlarında, davranışlarında, tercihlerinde karşılığını bulduğu bir an. İman bizim yani hayatı Var Eden Kudret'in bizi bu hayatta verdiğimiz tepkileri ortaya koymak üzere yaşattığını bilmek dediğimiz bir şey iman. Yoksa bir dine ait bir mensubiyet, öyle tılsımlı bir şey ama hayatta hiç olmayan, hayatta bir karşılığı, hayata dair düşüncelerimizde bir yeri bulunmayan böyle bir şey değil ki. Hayat denklemini üzerine kurduğumuz bir şey, biz Allah'a aidiz!


-“İman edenler, en şiddetli bir şekilde, Allah'ı severler.” (Bakara-165)

O zaman sevgi dediğimiz şey hayattaki bu yolculuğunuzun adeta ivmesi. Müminler, Allah Azze ve Celle’ye doğru ivmeleniyorlar. Bu

sevgi dediğimiz, onları harekete geçiriyor. Kâfirler nereye doğru ivmeleniyorlar? İmanın istikameti Cenâb-ı Hakk'a doğruyken, imanın alternatifinin istikameti ne yöne doğrudur? Dünyaya.. Dünya sevgisine.. Dolayısıyla dünya sevgisi basit bir şey değildir. İmanın çeldiren, kişiyi zamanla imandan vazgeçirmeye doğru etki oluşturmaya başlayan bir süreçtir. 


-“Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler.” (İbrahim-3)

Böyleleri Allah’ın vaat ettiklerini bilerek bırakıp kısa vadeli beklentilerini sağlamak üzere dünyaya yönelir, Dünya’yı daha sevimli bulurlar. Allah böyle kimselerin bu süreçte kalplerini

karartır, gözlerini köreltir, kulaklarını sağırlaştırır. Çünkü onlar, o kalplerin, o gözlerin ve o kulakların sağladıkları hakikate vefa göstermediler. Bir nimeti, vefa ile bir kimse değerlendirmezse Allah Azze ve Celle bir süre sonra o nimeti geri alır.


-Dünya sevgisi denen devasa bir put var. İnsanlar onu “uçsuz, bucaksız” yaşayabilmek için, Var Eden Kudret’i göz ardı etmeye hevesliler. Bu nankörlüğün yolu, kişi bu yolu yürümek için fıtratıyla didişmeli. İmandan kaçmak, sadece indirilmiş bir vahiyden uzak durmakla ilişkili değil, aynı zamanda fıtrattan da yani yaratılışla da çakışma demek. Sürekli yaratılışla da boğuşmak durumundasınız, kalbinizle de sürekli ters düşmek zorundasınız.


-İman yolu fıtratla uyumlu, huzur dolu,selâmetli bir yol iken; küfür yolu çatışmacı, kavgacı, kendi içinde bütünlüğü kaybetmiş, içten içe dağılmış, yaratılışı yozlaşmış, duyguları örselenmiş, iradenin menfi bir yönde kullanımı.. Küfür böyle arızalı bir süreç. Dolayısıyla kişi, kendi iç bütünlüğünü sağladığı anda iman garanti oluyor. O yüzden şeytan, bu olumsuzlukların hepsinin arkasında durmaya yemin ettiğinde, bir

tek kendi iç bütünlüğünü koruyanlara bir şey yapamayacağını söyledi.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 


https://www.youtube.com/live/OaUe0dPKDR0?si=_D2N4NUFYXYqZENf

Hiç yorum yok: