23 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-82

KONU: KARAR


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 

7.Ocak.2022 tarihli söyleşiden kesitler)


-Erkeğiyle kadınıyla Allah Azze ve Celle hepimize kişilik bahşetti ve karar alma mekânizmasını fıtratımızda bize özgü kıldı. O irademiz dokunulmaz erişilmez.. Kararı kendi iç dünyamızda ölçüp biçip tartıp biz alıyoruz.


- Allah Azze ve Celle Hazreti Sümeyye’ye İslam'ın ilk şehidesi olmayı nasip etti. Kararını kendisi aldı ve aldığı karar uğrunda canı pahâsına, istikrarlı bir duruş sergiledi işkencenin altında ve sonra canıyla bunu perçinledi.

— Bana şekil veremezsiniz, doğru bildiğimi doğru ifade etmek ve doğru yaşamak adına, bana beni yaratanın verdiği ve o imkânı kendim kullanacağım size bırakmak istemiyorum, demektir. Dışarıdan işkence uyguluyorlar, kararına müdahale etmeye çalışıyorlar. O 'ehad' demek istiyor ve diyor ona başka türlü dedirtmek istiyorlar, kararından döndürmek istiyorlar. Cenâb-ı Hakk orayı dokunulmaz kılmış. Bütün bir Mekke üzerine bindi, bütün ağırlığıyla üzerine çöktü ama ondan istediklerini alamadılar, kararını yaşayarak bu hayattan ayrıldı. Cenâb-ı Hakk bize oradan şu resmi bıraktı:

— Ben hepinizin kendisi olmak istediğinde kararını kendisine bıraktım. Ben Allah Azze ve Celle olarak ona müdahale etmedim. Dolayısıyla bir başkasının da müdahalesine imkân bırakmadım. Çünkü burada kişinin kendi tercihleriyle, kendi kararını yaşadığı ve sonuçlarına katlanacağı özgür bir irade alanı açtım.

Bu muazzam bir şey, bizler hepimiz özgür bir iradeyi yaşıyoruz ve bu dokunulmaz. Rasûlüne bile Cenâb-ı Hak: “Eğer rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi topluca iman ederdi. Hal böyleyken, mümin olsunlar diye sen tutup insanları zorlayacak mısın!” Dedi. (Yunus-99) 

  Onlar iman etsinler diye sen mi insanlara baskı kuracaksın? Eğer Allah'ın dilemesi olsa, Cenâb-ı Hak müdahale etse o zaman yeryüzündeki herkes iman etmek durumunda kalırdı. Bu iş zorla olacak olsaydı Ben yapardım sana kalmazdı zaten ama Ben ‘’irade alanı’’ açtım, herkesin kararını kendisine bıraktım

  “Dinde zorlama yoktur. Gerçekten doğru eğriden ayrılıp iyice belli olmuştur.” (Bakara-256)


-Cenâb-ı Hak bizim kararımızı yoklar. Kararın arkasında ne kadar durduğumuzu yoklar; pamuk ipliklerde mi bağlıyız, yoksa çok güçlü bir kararlılığımız mı var? Hayatımız boyunca bu mefhumla yaşıyoruz, kararımızı hep istikamet üzere tutmak… Hayatımızda dünya değişkenler olacak. Biz yine kararımızda kalabilecek miyiz? Yoksa savrulacak mıyız? Bu da kararın istikrara dönüştüğü bir süreç.. Eğer bu esas üzere okumazsak hayatı, o zaman karardan, sorumluluktan kaçarız, sorumsuzluğu ararız. Rüzgârın önündeki basit bir yaprak gibi oradan oraya, oradan oraya savruluruz. Bu salınımlar iniş çıkışlar bizi çok yorar. 

  Peki hangi karar üzere kişi sabitlenirse düzgün ve mazbut, istikrarlı bir hayat ortaya çıkarabilir ve bunun da güzel bir sonucu olabilir, oradan oraya oradan oraya savrulmaz? Bu ancak Cenâb-ı Hakk'a bağlanmakla, hayatın sahibine bağlanmakla, O’nu tanıyarak sonra O’nu tanıdıkça severek olur. Bu kendiliğinden gelir yani sevmek için zorlamazsınız kendinizi. Cenâb-ı Hak gücüyle, kudretiyle, azameti ile büyüklüğüyle, kibriyasıyla, sanatıyla, yaratmasıyla her şeyiyle, biz kulların göz alıcı, gönül çeldirici, gönülü kapan, kişiyi meftun eden bir büyüklüğü, azameti ve güzelliği vardır. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ı tanıyan ve Cenâb-ı Hakk'ı seven ve sonra O’na saygılı yaşamayı kararlaştıran böyle bir karar kişiyi belli bir eksene oturtur. Bu bizim 'sırât-ı müstakîm' dediğimiz eksendir, bunun dışında bir karar, yol, ortam var mı? Çok. Bu hak dediğimiz dosdoğru yol tek, bunun haricinde çok yollar var; sapa bin türlü yol var. Kimi hafif açıyla sapabilir, kimi geniş açıyla sapabilir ama kişinin yaratılışıyla, kendi öz yaratılışıyla bir orijine oturması yaşam tarzı olarak. Ve makro planda hayat, ölüm ve ölüm sonrası açısından düşündüğümüzde, doğru bir eksene oturması yaşam biçiminin, bu ciddi bir karar gerektirir. Bu bir yaşam tarzıdır, adına Var Eden Kudret’i tanıyarak yaşamak dediğimiz varlığın sahibini, kendi var Edici’sini tanıyarak yaşamak dediğimiz, hayatı anlamlandırarak..


-Koşullar kararımızın arkasında ne kadar durup durmadığımızı yokluyor ve bunlar küçükten büyüğe, irili ufaklıdır.Kimisini eş çeldirir, kararından caydırır…Kimisini koca çeldirir... Kimisini anne baba çeldirir...Kimisini kankası çeldirir...Kimini arkadaşı, dostu, akrabası çeldirir...Kimisini ne bileyim daha çok sevdiği bir şeysi çeldirebilir...Hatta kimisini evladı, çocuğu çeldirebilir...Baba yani öyle bir şey istiyor ki haram bir şey, yanlış bir şey ama ‘’İstiyorum’’ diyor, “Babacığım beni kıracak mısın” diyor. Cenâb-ı Hak dedi ki: “Eşlerinizden ve çocuklarınızdan da size düşman olanlar vardır, onlardan sakının.” (Teğabun-14) 

 Dikkat edin, kararımız her türlü yoklanabilir. 


-Kararına sahip çıkmayanların, hayatlarının tamamı çakılarak sonlanıyor onlar piste inemiyorlar. Hayat dediğimiz bu ortamın içerisine bir kere indiğiniz andan itibaren kendi kararımızı yaşayarak Yaradan’ın bize verdiği bu donanımı birer emanet olarak görüp hakkını vererek yaşayacağız. Yani her yanlışı bile bile karara dönüştürdüğümüzde bir emanete hıyaneti yaşadığımızı bilmek durumundayız. Bazen bazıları şöyle bir korku seslendiriyor: “Fıtratımda, varlığımla ve orada oluşturduğum karara bu kadar güvenebilir miyim gerçekten?.. O beni yaratanın doğrularıyla buluşturur mu gerçekten?.. Bazıları sanıyor ki; Kendi kararını kendi düşünerek, aklederek Allah'ın verdiği bu donanımla alırsa vahiy ile bambaşka bir yere düşerim, diye korkuyor. O yüzden en garantisi buraları kilitle, kapat buraları, vur mührü üzerine.. Bu yanlış bir formül ve yanlış bir model ve kabul görecek bir şey değil. Çünkü bunu bizatihi hayatı var eden Allah Azze ve Celle istemiyor. Allah Azze ve Celle: “Sizi yaratan Benim, size yol gösteren de Benim. Siz tam bir özgürlükle anlayacak, akledecek, kararınızı tam bir serbestlikle en doğrusunu yapmaya yöneldiğinizde Ben sizi tam da söylediğim gerçeğe muvaffak kılacağım.” Diyor ve bu ikisi birbiriyle bir anahtarın yuvasındaki dişlilerle örtüşmesi ve buluşması gibi mutabakat oluşturacak.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

https://www.youtube.com/live/6PndjIYBuPQ?si=_fzGV1Xkpu8UfioI

Hiç yorum yok: