13 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-59

KONU: ZENGİNLİK 


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 5.Mart.2021 tarihli söyleşiden kesitler)


-Dünya hayatında insanların koşullarının Cenâb-ı Hakk’ın kudreti ile belirlenmesi ve değiştirilmesi aradaki farklı farklı kademelerde, kimisinin orta halli, kimisinin fakir, kimisinin daha iyice, kimisinin zengin yaşaması, bunlar Cenâb-ı Hakk’ın bu sınırlı dünya hayatı içerisinde kullar için değişken kıldığı ve bu değişkenlik üzerinden kullarını sınadığı süreçlere dair bilgiler. Bunların bir zaman sonra hiçbir ehemmiyeti kalmayacak, sonrasında insanların ölümle eşitlendiği ve sahip olduklarının tamamına dair, eline geçenlerin tamamına dair, hiçbir irtibatı, bağı kalmadığı bir sonla sonuçlanacak.


-Allah iyilerle kötüleri ayırt edinceye değin, onları bulundukları hal üzere bırakacak değildir. Halden hale değiştiren Allah Azze ve Celle, kulların ne olduklarını ortaya çıkarmak üzere

koşulları değiştirir. Koşullar içerisinde en belirgin parametrelerden bir tanesi de kişinin sahip olduğu imkanlar, varlık durumu, fakir yahut zengin olması.


“Onlar, Allah’ın dilediğine rızkı bol verdiğini, dilediğine de rızkı daralttığını görmezler mi? Şüphesiz bunda iman eden bir toplum için nice dersler ve ibretler vardır.” (Rum-37)

  Mesela Hz. Ebubekir de zengin bir kimseydi, hali vakti durumu iyi bir kimseydi. Ama varlık sahibi oluşunu Yaradanına, sahibine karşı diklenmeye bir dayanak, diklenmeye bir vesile saymadı. Ama Hz. Ebubekir ve onun benzeri zenginler, başkaca, Allah Azze ve Celle’ye karşı, O’nun gönderdiği elçiye iman etmemek için direndiler, küfürde kaldılar, büyüklendiler. Resulullah'ı (sav), mmüminleri, onların fakirliklerini bahane edip aşağıladılar, küçümsediler.


-“Kavminin ileri gelen inkârcıları, ‘Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Sana sığ görüşlü ayak takımımızdan başkasının uyduğunu da görmüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de kabul etmiyoruz, bilâkis sizin yalancı olduğunuz kanaatini taşıyoruz’ dediler.” (Hud-27)

  Sana uyanları bize hizmet eden kimseler olarak görüyoruz. Bunlar iptidai görüşlü kimseler; doğru düzgün düşünecek, ele alacak, değerlendirecek kimseler değil, olsa zaten paraları, malları, mülkleri olur yani aklı başında olsa, zengin olur.

Demek ki bunlar akılsız kimseler ki fakir kalmışlar (!) Kişinin varlığını o kişinin zekâsıyla, kişinin varlığını o kişinin zihinsel becerileri ile eşleştirecek kadar ahmak bir sonuç bu. Bu zenginlerin ahmaklaşması, zenginlerin hamakate girmesi, onların kuvveti üstün tutan, parayı, malı, mülkü, serveti üstünlük vesilesi sayan bir anlayışa geçmeleri ile birlikte başlar. Hangi zengin ki böyle görmeye başladı, fakir kimseyi daha az basit ve değersiz bulmaya başladı, onun görüşünü kıymetsiz saymaya başladıysa, elinde olan mülkiyetinden ötürü ‘’kendisi daha doğrusunu bilir’’ zannetmeye başladığı zaman, işte böyle bir ahmaklığa gebe kalır. 


 -Kişinin iradesi Allah Azze ve

Celle’yi sevmek ve O’na saygı yönünde olursa zengin olsun fakir olsun Allah o kişiye hidayet eder. Ama kişinin iradesi Cenâb-ı Hakk’ı tanımamak, görmezden gelmek, O’na karşı saygısız kalmak, Allah Azze ve Celle adına hayatı yaşamak

üzere boyun eğmeğe eğer gelmiyor ise; bu kez zenginliği iyice onu çığırdan çıkmaya, büyüklenmeye, diklenmeye, zenginliğine itimat etmek suretiyle Allah Azze ve Celle’yi yok

saymaya çevirir. Bunlar mümin toplum içerisinde de baktığımızda, nifak hali de bu anlamda zenginlerde ağırlıklı gözüküyor. 


“Sorumluluk ve vebâl ancak, zengin oldukları halde sırf cihattan kaçmak için çeşitli bahanelerle senden izin isteyenleredir. Bu tercihlerinden dolayı Allah da kalplerini mühürledi.” (Tevbe-93)


Resulullah'ı savaşta bile yalnız bırakacak kadar, cihada giden Elçi’nin ardında kalmak için hileli yol arayan, bu hayata düşkün malvarlığıyla, yaşadığı hayatı kaybetme riskine bile tahammül edemeyen, bunu aklından bile geçirmek istemeyenlerin Allah Azze ve Celle uğrunda ölmeye, bu uğurda ölümü göze almaya yanaşmayacakları anlaşılabilir bir durumdur. Dolayısıyla zenginlik bunlarla birleştiği zaman, o kişi hakkında büyük bir fitne oluverir. Allah Azze ve Celle’nin insanları sınadığı parametrelerden bir tanesi de işte bu mülkiyet sahibi olmanın getirdiği, kişideki o iyi hal, iyi hissetme hali, ihtiyaçsızlık. Fakirliğin avantajı, kişinin Cenâb-ı Hakk’a karşı ihtiyacı dolayısıyla boyun eğmeye yatkınlık gösterebilmesi. Dezavantajı, isyana rahat sürüklenebilmesi. Yaşadığı zorluklardan ötürü, şeytanın onu kısacık yoldan Allah Azze ve Celle’ye karşı isyana, başkaldırıya Cenâb-ı Hakk’ın takdirine rıza göstermemeye çevire bilmesi. Hiçbir durumda kimsenin avantajını,dezavantajını bir başkasıyla kıyaslayarak sonuç elde edemeyiz.Totalde bunları adil bir biçimde yöneten, Allah Azze ve Celle’dir. Hiçbir kulunu sonsuz akibeti kazanmak hususunda baştan dezavantajlı yahut bir başkasını baştan avantajlı yaratacak ve yarışı birilerine zorlu, bir başkalarına kolay kılacak değildir. Allah Azze ve Celle koşullarımız ne kadar farklı olursa olsun sonucu irademizin belirleyeceğini söyledi.


-Kişi zenginliğinden ötürü küfre gebe

değildir. Kişi fakirliğinden ötürü de imana mecbur değildir.


-“Bilesiniz göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir” (Ali İmran-180)

Sadece mülkü değil, mirası da Allah'a aittir. Yani sizin elinizde bulunan şeylere Ben varis olacağım. Şu hâlde siz bir süreliğine elinizde tuttuğunuzu sandığınız bu görece zenginliğinizin var edicisi de benim, bana kalacak olan da başka birine kalma imkânı yok.


-Kulun, Cenâb-ı Hak ile arasına bir bariyer olarak giriyorsa zenginlik, ne kötü bir zenginliktir. Kulu Rabbinden uzaklaştırıyorsa, ne kötü bir

zenginliktir. 


-Allah'ın zikrinden uzak durmaya çalıştı mı bir kimse, o kimseye Cenâb-ı Hak sıkıntı verir. Onun yaşamında sıkıntı oluşur. Bu mala rağmen, servete rağmen, mülke rağmen, imkanlara rağmen, tatsız tuzsuz, keyifsiz, lanetlenmiş. Lanet dediğimiz böyle bir şeydir. Bunun görünürde bir damga hali yok. O içtiğinden, yediğinden içtiğinden bir türlü tat alamayan, bunca varlığına rağmen mutlu olamayan hali, tam da lanetin ta kendisidir. 


-Rabbinin zikrinden yani Allah’ı hatırlamaktan, O’nu bilmekten, O’nun adıyla yaşamaktan, O’nu sevip saymaktan uzak durarak yaşamaya çalışanların, tırmanan, içten içe sürekli

yükselen, bir sıkıntısı olur.

  Bu görünürde deşifre edebileceğiniz, göreceğiniz değil, dışarıdan bakanların değil de içeriden görenlerin, içinde olanların tanık olduğu bir durumdur. O bakımdan hoş,iyi ve mutlu yaşamanın zenginliğe bağlı olduğunu, çok imkana sahip olmakla ilişkili olduğunu sanmak da bir ahmaklık örneğidir. Böyle düşünen insanlar bu ahmaklıklarına doyamaz, sonra da ömürlerini daha fazla bir şeyler kazanma çabasıyla heder ederler. Halbuki akleden kimseler, ele geçen imkândan ziyade, bu imkânın içte bulacağı karşılık, yediğin yemekten, içtiğin sudan, oturduğun kimselerden, kalktığın, yattığın, beraber olduğun ortamdan sana gelecek hazzın ölçüsü, Cenâb-ı Hakk’ın, bunu senin içinde yarattığı kadardır. Allah bu hazzı senin içinde yaratmadığı zaman, dıştan dışa en güzel yatakta da yatsan, en güzel öğünü, yemeği yesen de keyfini alamadıktan sonra kendini kötü hissedeceksin.


-Cenâb-ı Hâk Ebu Leheb’i anlatırken; “Ne malı bir fayda verdi ona, ne de kazandıkları.”(Tebbet-2) dedi. 

Malı ona bir yarar sağlamadı. Peki yarar sağlamayan mal hangi zenginliği oluşturuyor? 


-“Allah için doğru dürüst şâhidlik yaparak, adâleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun! Hakkında şâhidlik yaptığınız kimse zengin de olsa fakir de olsa böyle davranın.” (Nisa-135)

  Zengin de olsa, fakir de olsa, şehadeti tanıklığınızı, dosdoğru yapın! Niye? Çünkü zengin olursa, o adamın aleyhinde tanıklıkta bulunmaya korkarsın, mülkü var, gücü var, serveti var, imkânı var. Senin aleyhinde durumlar oluşturabilir. Onun gücü seni

tehdit etse bile dürüst ol. 


-Gani olan Allah'tır, sizler fakirlersiniz. Görün kendi durumunuzu, gerçeğinizi görün, fakirsiniz, fakir demek ihtiyaçlı demek, ihtiyacınız varsa fakirsiniz demektir. İhtiyacınızı karşılayabiliyor olmanız fakirliğinizi ortadan kaldırmıyor. Hala ihtiyacınız var ve bir süre sonra açlık ihtiyacınız da yenilenecek, bir süre sonra giyim kuşam ihtiyacınızda, barınma

ihtiyacınızda akşam olunca ev yatak ihtiyacınızda yenilenecek. Bu fakirliğinizi ihtiyaçlarınızı gideren asıl kudretin yeryüzündeki her türlü donanımı sizler için sağlayan Allah olduğunu görüp ona saygı duyarak yaşamayı denemez iseniz, bu sürece girmez iseniz Allah Azze ve Celle bu geçici imkanları sizden geri aldığında sizi ortadan bütünü ile de kaldırabilir.

Ve bu Allah'a hiç de zor değildir. Bu kadar basit bir değişiklik ile sahip olduğunuz her şeyle irtibatınız ortadan kalkabilir. Fakir değilsiniz de nesiniz?..


-Ama bu zenginler içerisinde öyle diklenenler, malına güvenerek öyle büyüklenenler oldu ki bazıları kalktı dediler ki; “Allah fakir bizler zenginiz. Sabah akşam O bizden bir şeyler istiyor, demek ki biz zenginiz.

Cenâb-ı Hak da dedi ki; “Allah fakirdir, biz ise zenginiz, diyenlerin sözünü Allah elbette işitmiştir. Onların bu söylediklerini de, haksız yere peygamberleri öldürmelerini de yazacağız ve kendilerine: ‘Tadın o yakıcı cehennem azabını!’ diyeceğiz.” (Ali İmran-181)

  

  Bu dünyada zenginliğin peşinde  koşmak hususunda en ileri gitmiş bir milletin -Yahudileri kastediyorum- Peygamberlerini katlede dururken Cenâb-ı Hakk’a karşı gösterdikleri o hadsiz ifade “Allah fakirdir biz zenginiz” Ve Cenâb-ı Hak; “Biz onların söylediklerini yazdık ve Peygamberleri katletmelerini de bunları hesabını elîm bir azab ile verecekler.” Dedi


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 


https://www.youtube.com/live/SRaTnK04_DQ?si=bZgIn1w0ZwfXrvE6

Hiç yorum yok: