KONU: MİYOPİ-YAKINA ODAKLILIK
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 29.Kasım.2019 tarihli söyleşiden kesitler)
-Başta ölüm olmak üzere, başımıza gelmesi muhtemel musibetler.. Tüm bunlar insanın kendisinden uzak tutmaya çalıştığı şeylerdir. Yakına odaklı bir hayat algımız var. Hem mekan,hem zaman itibariyle uzağa karşı miyop kalıyoruz, kör kalıyoruz. Bir mesele uzakta ise Allah azze ve celle diyor ki; siz uzak sayıyorsunuz. Biz onu yakın görüyoruz.
-Bizim yakına olan odaklılığımız bir alışkanlık. Cenâb-ı Hâk diyor ki; acele olanı, yakında olanı seviyorlar. Ötede olanı (ahireti) bir tarafa atıyorlar.
-Mesela cehennem korkusuyla Cenâb-ı Hâkk’ın sevmediği bir alışkanlığı terk etmeye yaklaşmıyoruz. Kararlarımızda bunun tesiri olmuyor? Yani red mi ediyoruz? Red etmiyoruz, ahiret var mı deseler çoğu insan reddetmez, var der. Peki ahiretin varlığının hayatımıza bir tesiri var mı?
-Cenâb-ı Hâk ecelin saatini gizli tutuyor, niçin? Her çabalayan kimse, çabaladığının karşılığını alsın diye. Şuanda ecel vaktimizin belli olmayışı, her şeyi irademizle yapabilme imkanını bize sunuyor. Evet ihtiyarladıkça, takatten düştükçe bir baskı oluşuyor bu doğru, ama bu baskı unsurunu yenecek çok devasa hırsımız var. Adamın mesela saçları bembeyaz, eli ayağı buruşmuş, konuştum kendisiyle, içinde kaynayan hırs var, hala ölümü o kadar uzakta görüyor ki! Demek ki bu baskılayıcı unsurlar sadece akleden kimselerde sonuca dönüşüyor. Siz aklederek, farkındalığınızı çoğaltarak sonuca dönüştürürseniz iradenizi baskılamış olmuyorsunuz; çünkü onu da irade ile yapıyorsunuz.
Halbuki bu düşünceleri kafanızdan kovalayıp düşünmek istemeyebilirdiniz. Hatırlatan kimselerden uzak durabilirdiniz. İnsanların çoğu bunu yapıyor.
Dolayısıyla uzak görmemiz aslında irademizi besliyor.
-Gencimizle yaşlımızla öyle bir “MİYOPİ” ile illetli durumdayız. Yani yakını net görüp uzağı flu görmek. Ama bu miyopi aşılamayacak bir şey değil. Biraz akletme mesaisi gerektiriyor. Allah (cc) insana bunu vermiş. Ölümü yakın edip, tesirini hayata sağlamaya ihtiyaç var.
-Biz bir şeyi isteyerek yapabildiğimizde, irademizi sezdiğimizde,baskı olmadan kendimiz karar verip yaptığımızda KENDİMİZİ HİSSEDECEĞİZ. VARLIĞIMIZI HİSSEDECEĞİZ.
-Yönelmek ve teslimiyet irade temelli kavramlardır. Şimdi ipiniz kendi elinizdeyken kendiniz Cenâb-ı Hâkk’a yönelin.
“Ya Rabbi, bundan sonra sen ne dersen onu yapmaya çalışacağım.”
İşte bu, irademizi O’nun emrine vermek. Bunun adı TESLİMİYET!
Zirvesini Hz İbrahim aleyhisselâm yaşadı, yaptı. Kur’an-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hâk İbrahim aleyhisselâmı teslimiyetin doruğunda tarif ediyor. Onu her ne ile sınadıysak hepsini tastamam yerine getirdi, diyor. Ve Hz İbrahim’i bize imam yaptı.
-Bütün varlığının Allah azze ve celleden geldiğini bilip, hepsini iradenle O’na sunman: “Ya Rabbi, senin adına yaşıyorum ve senin için ölmeyi diliyorum. Hayattaki her şeyimi, elime verdiğin her imkanı Seni memnun edecek şekilde kullanmayı diliyorum. Böyle bir karar aldım. Bundan sonra seni ikinci plana atmayacağım.”
Bu kararı alıp da artık eline geçen gücü, malı, mülkü O’nu hoşnut edecek şekilde harcayan kimse; çevresinde anne babası, patronu veya diğer kişiler aksi atraksiyonlar yapsa bile (-ki Cenâb-ı Hâk böyle dizayn etmiştir, bizi birbirimize sınav kılıyor) “Hayır ben sizden daha çok seviyorum Rabbimi!” der.
Yani çocuğunuz bilecek ki benim babam Rabbini benden daha çok sever! Eğer ben babama Rabbimizin hoşnut olmadığı bir teklifle gidersem beni kırar! Çocuğumuz bizi böyle tanımış olmalı. Çocuğumuz kırmızı çizgimizi bilirse o zaman doğru yerdeyiz.
Ama yok babam beni kıramaz, ben ona söylersem bana böyle bir düğün yapar. Evet günah münah biraz söylenir ama beni kıramaz, diyor ise; biz yanlış bir durumdayız demektir. İrademizi Cenâb-ı Hâk adına kullanmayı, akledecek bir farkındalığı henüz hayatımıza oturtamamışız demektir.
-Yaşamak.. Adı İçin Yaşamak..
-Bize tanınan sürenin irademizi yaşamak için tanındığını hep ıskalıyoruz.
-Hayatı okumayı,
Hayatta oyalanmaya tercih et!
-Eğer miyopiden kurtulmak için gözümüzün önüne bir mercek takmak istiyorsak ölüm merceğini takalım. Peygamberimizin (sav) öğüdü;
“Ağızların tadını kaçıran ölümü, çokça hatırlayın." (Tirmizi 2307)
-Cenâb-ı Hâkk’a olan sevgi ve saygı iddiamızı ispatlamak gibi bir fırsatımız var. Alemlerin Rabbi ile sevgili olma fırsatını kaçırmış olmak akla hayale gelmeyecek bir ziyan.
-Biz uykudan çıkmamak için bahaneler aramaya o kadar tutkuluyuz ki… Kendimizi avutabilmek için yılana dahi sarılıyoruz.
-Akletmezsek daha çoook zaman var, acele edecek ne iş var??!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder