01 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-2

KONU: VARLIĞIMIZ FARKINDALIĞIMIZ ARASINDAKİ İLİŞKİMİZ-HAYATIMIZ


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 11.Ekim.2019 tarihli söyleşiden kesitler)


-Kulun dünya hayatındaki düşünceleri Yaratıcı’yı tanıma süreci ile başlamalı. O yüzden Allah azze ve celle Kuran’da kişiyi önce bununla tanışmaya davet eder. Önce, Allah’ın ayetleri ile tanışıyoruz. Yani, Allah ile tanışmadan önce Allah’ın ayetleri ile tanışıyoruz. Bu, bizim çevremizle olan etkileşimimizle başlıyor. İçtiğimiz sudan başlıyor yediğimiz yemeğe, soluduğumuz havaya kadar... Bunların hepsini Cenab-ı Hak Kuran’da karşımıza çıkarıyor:

“Gökten suyu size indiren O’dur.” (Nahl-11)

Eğer varlık varsa, o zaman var edicisi olmalı!


-Burada bir ağaç varsa bunun var edicisi olmalı.

-Burada bir varlık var ise, ben de onlardan bir tanesiyim... Cenâb-ı Hak:

‘’Siz de Allah’ın ayetlerinden bir tanesisiniz.’’ buyuruyor. (Zariyat-21)


-Bunun alternatifi ne?

Alternatifi çok saçma: Ben varım ama bir var edicim yok!..


-Hep şunu iddia ediyorlar “Din belli dogmaları insanların zihinlerine tavan olarak çakıyor.”

Yalan! Kendilerinin en çok yaptıkları iş bu! En temel varoluşsal sorulara aslında onlar bir dogma ile kendileri tavan koyuyorlar. Diyorlar ki; “Bu hücreyi inceleyebilirsin, dibine kadar inceleyebilirsin. Ama sakın ha bir an gelip de ‘Ya bu hücreyi kim yapmış? Bu kadar sistem kendiliğinden olmaz ki!’ deme. Bu soru, çok temel bir sorudur, Yaratıcı’yı arayan bir sorudur ve biz sana bu tarafını kapatıyoruz!”

Çokları böyle..


-Bilim dünyasında üniversite sınıflarında hocalar, tam da buna dair şeyler anlatırken mümin bir çehrenin kalkıp:

-Hocam bu kadar şey kendiliğinden...’’ der demez; onun sorunun niteliğini hemen kestirip: 

-Sus bakayım, Sus sen! Biliyorum meseleyi nereye getiriyorsun!

diye seküler bir karşılık, öfkeli ve tepkili bir karşılık ile bu kapıyı kapatmak isterler. 

O zaman demek ki;

Bakış açısı dar olan ve belli DOGMALARLA, belli bir aralıkta kalan bakış; kendisini ‘’POZİTİF BİLİM’’ diye satanlardaki bakışın ta kendisidir. 


-Mars’ta bir çivi bulsalar ‘’bunun bir yapanı var’’ diyecek kimseler; çividen çok daha karmaşık bir varlık, yaşayan bir canlı görünce ‘’onun kendiliğinden var olmasını kabul etmeye şartlanmış durumdalar.’’ Bu şartlanmanın adı ‘’DOGMADIR!’’

Bu dogma, insanı insanlıktan çıkarıp Yaratıcı ile arasına bir perde koymak için geliştirilmiş bir şey. Dolayısıyla varlığını anlamlandırmak noktasında

‘’VARSAM, VAR EDİCİM OLMALI’’ diyen bir süreçte, eğer biz oradan başlamaz isek Cenab- ı Hakk'ı tanımaktan kaçıyoruz demektir.


-İçimizde konuşan, dışarı ile olan etkileşimimizde hep karşımıza çıkan bir gerçeklik var. Bunlar Kur’an ifadesiyle ayet ayet, Yaratıcı’ya işaret eden bir gerçeklik. Ve biz bundan hoşlanmadığımız için görmezden geliyoruz, bu farkındalığımızı örtmeye çalışıyoruz. Bu eylem çok tanıdık bir eylem ve Kur’an’da Cenab-ı Hak buna KÜFÜR” diyor. ( كفره) keferah “üzerini örtmek” demek.

Yani farkındalığınızı kapatmak için üzerine perde getiriyorsunuz. Eğer bu içerden gelişiyorsa, diplere doğru atıyorsunuz, düşünmemeye çalışıyorsunuz, uyandırmamaya çalışıyorsunuz, dışarıdan herhangi bir şeyle etkileşip uyanmasına fırsat vermek istemiyorsunuz. Kişinin kendi farkındalığıyla didiştiği bir mücadeleden söz ediyoruz. Bu, nihayetinde kişinin kendiyle savaşına dönecek. Bu küfrün huzursuzluğu ki bu kaçınılmazdır.

Eğer Allah’ın mekânında, Allah’ın bedenini yaşadığınızı bilmek istemiyorsanız; bir ömür bununla mücadele etmek zorunda kalacaksınız. Çünkü, Allah sizden kolay vazgeçen, vazgeçmek isteyen biri değil. Sizin bu mücadeleden vazgeçmenizi istiyor.


-Yaradan niye bizi böyle değiştiriyor, yaşımız ilerledikçe değişiyoruz. Yaradan hayatı niye böyle kodladı? 

Farkındalığımız canlı olsun diye!İlerleyen süreçte bu gelişmeler bizi, bir yerde pes ettirsin ve artık gidişatımızı okumaya başlayalım, süreci okumaya başlayalım, diye!


-Cenab-ı Hâk farkındalığı garanti etmiş: “Biz onlara ayetlerimizi göstereceğiz.”(Fussilet-53)

Ayet ne demek? İşaret eden, kanıt, delil... Peki Cenab-ı Hak göstereceğini iddia ediyor. Hem dış dünyadan hem kendi içlerinden...Demek ki farkındalığımız hem dıştan hem içten dinamik!.. Tekrar ediyorum; Farkındalığımız hem dıştan hem içten dinamik, sürekli hareket halinde ve bu süreci Cenâb-ı Hak işletiyor. 

Bunu köreltmek isteyenler de;

Dolayısıyla bir seferlik değil de sürekli tepki koymak zorundalar, sürekli bunu karartmak zorundalar ki KÜFÜR ÜZERE HUZUR BULSUNLAR!

Yoksa;

Bir adım sonra öleceğini...

Huzura alınacağını...

Azap göreceğini...

Düşüne düşüne hayattan zevk alamazlar!..

O zaman, buna dair uyaranları kapatmalılar!


-Gerçeğin farkındalığı yalanı huzursuz eder!


Gerçek... Gerçeğin bir acı yüzü var. Çünkü Buyruk Sahibi’ne karşı sorumluluğu hatırlatıyor. Halbuki biz başıboş ve kendi başımıza her istediğimizi yapabileceğimizi sandığımız bir kulvarda -bakın sandığımız diyorum, gerçek olmasa da sandığımız bir kulvarda- kendimizi kandırmayı yeğliyoruz. Ama öyle de yapsan böyle de yapsan, Sahip var ve Sahip bir gün karşısına alacak. Karşısına aldığında.. Ben o günü yok sayarak bu parantez arasını öyle ya da böyle yaşamak istiyorum. Farkındalığımı öldürerek... diyorsan bu bir tercih.. Ama şunu iddia ediyorum; bu tercih son ana kadar zorla, inatla sürdürülebilir türden bir tercih. Eğer kolay bir şey olduğunu zannediyorsanız tam tersi, akışa karşı bir direnç bu. Neden derseniz; cevap şu, önceki derste de konuştuk:

“Allah kulundan kolay vazgeçmiyor.’’


-Her birimiz apayrı kilidi tamamen kapatılmış bir kutu ve bu kilidi ancak Allah azze ve celle açacak.

Bunu neden söylüyorum?

Çünkü karşımızdaki kafirler öyle bir vurdumduymazlıkla bu farkındalıktan o kadar uzakmış gibi yapıyorlar ki.. Bu mekandan çıkınca öyle bir dünya var ki dışarıda... İnsan bir an düşünüyor; Biz mi kendimizi kandırıyoruz? Yoksa onlar mı gerçeğin farkında ama yokmuş gibi yapıyorlar?...

İşte bütün konuştuğumuz konu da bu; Varlığımız... Farkındalığımız...


https://www.youtube.com/live/IaziOBJ_tVI?feature=share

Hiç yorum yok: