KONU: EMPATİ
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 24.Temmuz.2020 tarihli söyleşiden kesitler)
-Başkalarının sıkıntıları üzerinden edinebileceklerimizi çoğaltmamız bizi uyanık kılar. Bu zindelik, bizim de başımıza gelmesi muhtemel şeylere karşı bize iki türlü duygu aşılar: Birincisi, henüz gelmediyse şükretmeyi aşılar. İkincisi, onlara bu hususta yardımcı olup acılarını hafifletebilmek, bu daha öte bir şey!..
Artık sadece bir başkasının duygusunu hissedebilmeye çalışmak değil, yani eşduyum değil, daha ötesi onun duygusunu anlamanın ötesinde ona yaşadığı bu duyguda katkı sunabilmek, yarar sunabilmeye çalışmak.. BU BİZİM MEDENİYETİMİZDEKİ DİĞERGAMLIK DEDİĞİMİZ DAHA ÜSTÜN BİR KAVRAMLA BİZİ BULUŞTURUR!..
-Allah azze ve celle bizi çevremizdeki insanlara karşı duyarlı olmaya davet etti.Sözgelimi infak bizim empatimize de yol açacaktır. Ama bunu uzaktan uzağa yaptığımız zaman, hele hele başkalarının eli üzerinden yaptığımız zaman neredeyse sıfır empati ile konu kapanabilir. Asıl empatiyi, o ortama gidip bu infakı bizatihi gerçekleştiren gönüllüler yaşayacaktır. Ama şeytan bizim yapacağımız infakta, empatinin olabildiğince sınırlı kalabilmesi için bile bizi yüksündürür. “Ben verirken büyükleniyormuş gibi olmayayım”, “Ben onlara böyle şey yapmayayım utanırım” gibi vs düşünceler ile bizimle bu infakın empatisi arasına engeller koymaya çalışır.
-Medineli Ensar’dan kimseler Mekke’den hicret edip gelenleri empatiyle karşıladılar. Ensar öyle kimselerden oluşuyordu ki; onların Mekke’de yaşadıkları sıkıntıyı bilen, paylaşan, yanlarına gelmekle bu sıkıntıdan kurtulmuş olmalarından ötürü onlar adına sevinen, sonra da onların bu sıkıntılarını atlatmaları için kendi imkanlarını paylaşan; bu diğergamlık. Empatiyi geçtik, empati en fazla aynı duyguları yaşayabilmeye yaklaşabilme çabası. Diğergamlık, bunun ötesinde, onun bu duyguları atlatabilmesine katkı sunmaya çalışan.. Onları kendilerine de tercih ettiler. Kendilerinde sıkıntı olsa bile o gelen kimselere bunu yansıtmayıp imkanlarını paylaştılar. Kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevebilme ölçüsünün hayatta karşılık bulduğu bir durumdan söz ediyoruz. Dolayısıyla empati; adını ithal ettiğimiz bir kavram değil.. Esasını daha üstün bir şekilde geçmişimizde yaşadığımız bir şeyden bahsediyoruz.
-Müminlerin empati dünyası, sadece dindaşlarına değil, tüm insanlara uzayan SAHİCİ BİR DÜNYADIR. Sanal,yapay değil gerçek bir dünyadır.
-Müminler, kafirlerin hidayetten yoksun olmalarına karşı üzüntü duyarlar. Yani bu başkasının ekmeği yok üzüntüsünden daha üstün bir üzüntüdür. Eksikliği en çok hissedilen şey en değerli olanıdır. Bu kafirler namına, sıkıntıdan ölesiye izdırap çeken bir Elçi’nin ümmetiyiz!
-Siz o kafirleri öyle ötekileştiremezsiniz. Onların hepsini yok edilmesi gereken varlıklar gibi göremezsiniz. Kazanılması gereken kimseler olarak görmelisiniz. Çünkü bizler de onlar gibiydik, Allah bize lütfetti, İslam ile müşerref kıldı. Şimdi aynı yolun devamında, henüz İslam’la müşerref olmamış insanların derdini, kaygısını kendi derdi bilerek onlara ulaşabilmenin yollarını arayan böyle bir diğergamlığa sahip bir nesil… Bu bir ütopya değil, olmazsa olmazımız bizim.
-EMPATİ denildiğinde Batı’dan öğrendiğimiz bir kavramla ilk defa tanışmış gibi bir halde kalıyoruz. Bu son derece dramatik, dramatik olduğu kadar da bizler açısından trajik bir şeydir. Biz kafirler namına, dün duyduğu sıkıntıdan ölesiye ıstırap çeken bir Elçin'in ümmetiyiz.
Dolayısıyla bizim empatiyi hayatımızda somutlaştırdığımız şeyin adı; BİR BAŞKASINI ALLAH’A DAVETTİR. RAB’Bİ İLE ONU BULUŞTURABİLMEKTİR... VE ONU CEHENNEMİN KIYISINDAN KURTARIP,CENNETE ULAŞMASI İÇİN VESİLE OLABİLMEKTİR!..
-Resûlullah’ın (sav) “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” Demesi
hiç hatırımıza düşmez ise empati kavramını başkalarından öğrendiğimiz gibi, içeriğini de onlardan öğrenecek bir zavallılığın içerisine düşeriz. Halbuki biz bu dinin mensubu isek zaten böyle olmak zorundaydık.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/rrglqYpFSLg?si=R5sDzfmrwfepEg_k
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder