“Ya Rabbi, şeytanın vesveselerinden de, içimize bırakacakları düşüncelerden, duygulardan da sana sığınırım.”
-“Rahman” Rabbimizin dünyadaki rahmeti umumi; her şeyi kapsamış.
“Rahîm” Rabbimizin ahiretteki rahmeti hususi. Cenâb-ı Hâk “Ben onu müttakîlere yazacağım.” dediği özel rahmetini bizlere de tattırsın.
-Bizim Rabbimiz gökleri ve yeri yaratandır. İşte hak din İslam bu yönüyle diğerlerinden ayrılıyor. Bizde Cenâb-ı Hâkk’ı tanımak için O’nu herhangi bir nesne ile teşhis etmek yoktur. Ne bir canlıyı, ne bir cansızı seçip “Bu Allah’tır veya Allah’ın oğludur.” demeyiz. Bizim Rabbimiz alemleri yaratan Rab’tir. Biz O’na tapıyoruz. O mahluk değildir, nesne değildir.
O, her şeyin yaratıcısı; biz O’na ibadet ediyoruz, hamdimizi O’na ediyoruz.
-Cenab-ı Hakk'a kulluk bizi özgürleştirir, kula kulluktan kurtarır.
-Cinler bile Allah azze ve celleye şirk koşmuşlar. Kur’an-ı Kerîm’i dinleyen cinler “Acayip bir Kur’an işittik, rüşte iletiyor.” Yani hakka, doğruya iletiyor, dediler.
“Biz de ona iman ettik. Artık biz Rabbimize hiç bir şeyi şirk koşmayız.”
Kur’an-ı Kerîm’i duyan cinlerin mesajı anlar anlamaz söyledikleri şeyler bunlar.
-Cenâb-ı Hâk hiç bir şeye benzemez, O’nun gibisi yoktur. “Gibisi olmak, benzeri olmak” değersizleştirir. O’nun emsali olmaz, sahibi olmaz, O ne bir eş edinmiştir ne çoluk çocuğu olmuştur.
-Cenâb-ı Hâk kimde bir hayır bildiyse, mesajını O’na illaki duyurur; o kişi ister uzak doğuda olsun ister batının derinliklerinde olsun. Allah bir kimsede hayır bildi mi mesajını onun ayağına kadar getirir. Nasıl yedirmekten içirmekten aciz kalmıyorsa, mesajını ayetlerini göstermekten de aciz kalmaz.
Kalbinde hakkın arayışına dair en ufak bir irade bulunan, “yeter ki hakkı bileyim öğreneyim, uğrunda fedakarlık göstermeye hazırım, gerekirse malımdan, varlığımdan hatta canımdan harcamaya hazırım” diyerek yolculuğa çıkan herkesin -Batılı toplumların en karanlık, şehvetlerle arzularla loş,rengarenk ışıklarında doğup büyümüş,oranın sokaklarında yetişmiş olsalar dahi- hidayetin nasıl damla damla kalplerine döküldüğüne tanık oluyoruz. Bunlar bugünün dünyasında yaşanıyor. O yüzden bugünün gençliğini artık sadece tek bir dille okutmak,yetiştirmek sözkonusu değil. Artık batılı dilleri başta İngilizce olmak üzere, İslam’ın mesajını başta Resulullah’tan (sav) ve ecdadımızdan öğrendiklerimizi Allah’ın kullarına ulaştırabilelim diye öğrenmeliyiz. Onlar ilayı kelimetullahı dünyanın her yerine ulaştırmak için koştur koştur onca zahmete katlanmışlarken, biz bulunduğumuz yerde yatıp kalamayız. Kendi imkanlarımızla müreffeh yaşayamayız. Bizim rahatımız yerinde, diyemeyiz.
-Allah azze ve celle Mü’minler’e üstün bir güç ile her vakit kendi izzetlerini, namuslarını,şereflerini, mabedlerini, mahremiyetlerini koruyacak düzeyde, düşmanı caydıracak kuvvete sahip olmayı emretti! Çünkü kâfirin güvenirliği yoktur. Cenâb-ı Hâkk’ın ahdinde vefa etmeyenin kullara ahdinde vefa beklenmez.
-Bir kimsenin hidayeti, o kimsenin hayat bulması gibidir. Bir kimsenin hidayetine (hayat bulmasına) vesile olan, bütün insanlığa vesile olmuş gibidir. Artık stratejimizi buna göre belirlemeliyiz.
-Kim ki Allah azze ve cellenin sevgisine talip olan, hayatında O’nu önceleyen, alemlerin Rabbi’nin rızasını kararlarına yansıtan, yaşam tarzına yansıtan, davranışlarına yediklerine içtiklerine giydiklerine Cenâb-ı Hâkk’ın olur dediklerini yansıtan, böylelikle Rabbi’ni memnun etmeye çalışan her kim ise kazandı gitti. Allah’ın katında en değerli odur. Geriye bıraktığımız toprağın altındaki kafataslarımızın hiç birinin diğerinden farkı yok, hepsinin korkunç bir görüntüsü var, hepsi kemik yığınından ibaret!
Fark Cenâb-ı Hâkk’ın sevgisine talip olanlarda.
"Allah’a yemin ederim ki senin vesilenle Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi senin için kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.”
Buhari 7/3468, Müslim 2406/34
Prof. Dr. Halis Aydemir
Cuma Vaazı- Bursa Nilüfer Camii 19.Mayıs.2023
1 yorum:
Allah razı olsun🌿
Yorum Gönder