05 Ocak 2024

Filistin Dersleri 9 (18.11.2023)

Gazze Direnişinin İnsanlığa Verdiği Mesaj | Özgün-Der | İzmir | 18.11.2023


Seminerden Kısa Notlar:


-İnsan bazen dostlarından emin olamayabiliyor ama düşmanlarından her halükarda emin olmak istiyor. Gazze bir turnusol kağıdı gibi acaba doğru yolda,doğru rolde miyim diye bir kez daha kendimizi gözden geçirdiğimiz bir yoklama arenası gibi. 


-Kur’an-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: “Zulüm ve baskı tamâmen ortadan kalkıncaya ve hâkimiyet sadece Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer haksızlıklara son verirlerse, artık zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur.” (Bakara-193)

 Bu ne güzel bir adalet ilkesidir. Biz hiç kimseye ırkından ötürü düşmanlık etmeyiz. Hiç bir insan ötekileştirilemez buna rıza göstermeyiz. Halbuki onların bakış açısıyla Gazze’dekiler hayvanlardan ibaret. Batılılara diyorlar ki “Bunlara acımayın. Bunları yok etmezseniz başımıza bela olur. Bunları iyi ki yok ediyoruz.” 


-Gazze direnişi bizi yokladığı kadar bütün dünya insanlarını “doğru yerde misin?” Diye bir kez daha yokluyor. Vicdanlar harekete geçti. 


-Bizler doğru taraftayız, biz hakkını savunan insanların yanındayız. Eğer zulüm tersine olsaydı; berikilerin dinleri, milletleri ne olursa olsun, haklı oldukları sürece onların hakkını savunmaya yine biz atılırdık. Bizim ırklarla, renklerle işimiz yok. Şu ırk bu ırka üstündür diye bir şey yok. Biz hak ve batıl eksenindeyiz. Hiç bir ananın babanın evladı ana babasından ötürü suçlu olamaz. 


-Biz zulme hayır diyoruz. Filistinliler Arap oldukları için değil, bize yakın kültürde vesairede oldukları için değil; biz Filistinliler haklı olduğu için onlardan tarafız. Zulme karşıyız. Çocuklarımıza meseleyi asla bir ırk, bir coğrafya meselesi gibi değil; bir hak-batıl meselesi olarak anlatmak durumundayız. 


-Kötüler, iyilerin azınlıkta olduğu ortamda iyi gibi olmayı seçmektense, iyiyi yok etmeyi tercih eder. Çünkü onlar iyileri yok edince kötüler olarak relaks olacaklar ve çünkü o zaman herkes kötü! Tam da istedikleri şey! Ama iyilerin varlığı kendilerini deşifre ediyor, kötülükleri yüzlerine vuruluyor gibi. 


-İyilerle kötüler arasındaki doku uyuşmazlığı amansızdır. Velev ki iyiler kötülere tahammül etse bile; kötüler asla iyilere tahammül etmez. Oysa hayatımız boyunca öğrendiğimiz şey şuydu; Batı hümanisttir, Batı adildir, insaflıdır, Batı farklılığa tahammül gösterir, saygılıdır, inançlara saygı gösterir vs. Bunlarla büyüdük. Ama Cenâb-ı Hak öyle bir turnusol kağıdı getirdi ki dünyanın tam orta yerine; bütün Batılı liderler sabah akşam çoluk çocuk demeden insan katleden, eli kanlı, gaddar, kapkaranlık bir savaş suçlusunun yanına geliyorlar, beraber basın toplantısına giriyorlar. Bizi şaşkın bırakacak bir desteği sözkonusu, eli kanlı bir zalim adama! Nasıl oldu bu? Bunu biz demiyoruz sadece. O toplumda yaşayan vicdan sahipleri de aynı şeyi düşünüyor. Örneğin İngiltere İç İşleri Bakanı her türlü Filistin yanlısı eylem yapmak yasak dedi. Halktan öyle bir tepki yükseldi ki; “Biz özgürlük ülkesiyiz. Biz insan hakları ülkesiyiz, nasıl bir yasak bu?” Öyle bir deşifre öyle bir lades oldu ki üst yönetimler halkıyla karşı karşıya geldiler. Biz hep zannederdik ki Orta Doğudaki ülkelerin yönetimleri tabandan kopuktur; meğer sinsi bir el Batılı yönetimleri de aslında benzer şekilde ele geçirmiş. Onlar aşağıdan sanki birilerini seçiyormuş gibi görünüyorlar ama yukarısı (siyonist güç) medya gücünü ve yönlendirme manipülasyon araçlarını öyle sinsice kullanıyor ki, halka “yöneticimi seçiyorum, bir şeyleri değiştiriyorum” zevkini yaşatıyor, ama hep kendi istediği adamı getirip atıyor. İlk defa Batılılar “Ya bizim de 3.Dünya ülkesinden farkımız yokmuş. Bizim yöneticilerimiz boynundan bağlı köpek gibi bu siyonist adamların peşinden koşuyorlar. Yoksa biz de onların emirleri altındaki 3.Dünya ülkeleri gibi miyiz?” tartışması ve düşüncesine girdiler. Ufuktaki o yalan resmi, ufuktaki o kendilerini aldatan anlayışı birdenbire yırtıp gerçek bir dünya ile karşı karşıya geldiler. Allah azze ve celle küçücük bir insan topluluğu üzerinden bütün dünyadaki kartların yeniden masada karıldığı ve “biz neredeyiz?” Sorusunun sorulduğu bir dünyaya uyandırdı. Bir 7. Ekim sabahı Allah azze ve cellenin yepyeni bir planı devreye girdi. Bizim kendi neslimiz de Batı sempatisi hususunda mesafeler koymaya başladılar. Acaba Batı gerçekten güvendiğimiz, o kadar özendiğimiz, iyi sandığımız bir yer mi; yoksa bu kadar acımasız gerçek gücü bu kadar korkunç bir yer mi?


-Bu dünyanın hiç bir zaman esenlik yurdu olarak güzelliklerle dolu bir yere dönüşmeyeceğini biliyoruz. Burası imtihan yurdu. Burası insanların birbirine fitne kılındığı bir alan. Bu dünyada kaynaklar sınırlı; ihtiraslarımız ise sınırsız. Dolayısıyla bu dünya bize yetecek bir yer değil. Burada kavgaya tutuşulur, burada insanlar birbirine girer. 


-Ölümü de hayatı da Yaratan bizi sınamak için yarattı. Çocuklarımızı böyle yetiştirirsek hiç bir şeye şok olmazlar. En önemlisi hayatı idealize etmezler. Hayat ideal bir ortam değil; hayat sınav ortamı. 


-Bu adamlar kişiye ne kadar parası var diye bakarlar o kadar değer verirler; velev ki bu kişi kendilerinden biri de olsa. Sadece Yahudiler üstündür deseler, hayır bunu da demiyorlar kendi içlerinde de üstünlük arayışındadırlar. Onlarda asla bir birlik ve kardeşlik ruhu olmaz. İslam bunu sağlar. 


-Yurdunu savunanın direnç hakkı vardır; işgalcinin bir hakkı yoktur (adı üstünde işgalci) İşgalcinin kendini savunma hakkı olabilir mi?


-Bazı gençler diyor ki “Yahu Osmanlı da niye bunlara ülkemizde yer vermiş ki..” Niye bunları başımıza bela etmiş kabilinden.. Bizim onlarınki gibi kör bir düşmanlığımız yok, bir zürriyet üzerinden düşmanlık algımız yok. Biz adaletin terazisi üzerindeyiz. Belki aralarından 1 tanesi Müslüman olur. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellemin öğüdüne kulak veriyoruz ve bu çoğunluğunu sevmediğimiz insanları yerimize yurdumuza kabul ediyoruz. “Zalimden gayrısına düşmanlık beslemeyiz.” (Bakara-193)


-“Onlara peygamberleri dedi ki: ‘Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi.’ Onlar: ‘Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?’ dediler.” (Bakara-247)


-Filistin topraklarında niceleri vardı; sağcısı solcusu.. Bir kısmı terk etti gitti Batılı devletlerde kendisine imkanlar buldu. Kimi mazlum oldu kaçtı gitti. Bir başkası sattı gitti. Geriye bir avuç insan kaldı. Filistin haritasının kenarında Gazze diye küçük bir yer. Böyle küçücük bir coğrafya ile uğraşıyor olmak çıldırtıyor adamları. Diyorlar ki “Bu sefer bitireceğiz!” Amerikalısı filosuyla geliyor. Fransız’ı her şeyimle yanındayım, diyor. Herkes toplanmış ve belli ki büyük bir iş başındalar. Öyle “Abi gelmenize gerek yok, sabaha süpürürüz burayı!” Durumunda değiller. “Durum ciddi!”

Kıvamındalar. Bizler de hayretler içerisindeyiz. Aramızdan bazıları “Ya ne kaşınıp duruyorsunuz, İsrail gelip sizi mahvedecek işte, durun durduğunuz yerde. Zaman zaman gelip bir kaç bomba atıyorlar canınızı yakıyorlar ona da razı gelin.” Diyerek “Bu size yakışır” düşüncesinde oldular. “Olsun, buna rıza gösterin” demeye yatkın kimsecikler vardı aramızda. 


-Netenyahu diyor ki “Bak Gazze’yi küçük bir yer zannetmeyin. Biz Gazze’de yenilirsek bu iş tersine dönerse, biz Filistin’den kovuluruz. Kulağımıza küpe olsun; biz Filistinden kovulursak İslam kaldığı yerden devam eder!”


-Bizim Müslüöanlar olarak hiç bir zaman ne onların yerlerinde yurtlarında, ne mallarında mülklerinde gözümüz yok. Osmanlı zamanında da Filistinde yerleri olan Yahudiler vardı; hiç bir zaman onların kökünü kazıyıp, onları sürüp göndermeyi aklımızdan geçirmedik. Bu adamların son yüzyıl içinde Batıda kovulmadıkları yer yok ama bir tek İslam ülkesinden kovuldukları örnek yok. Biz tarihimizle bunu ortaya koymuş durumdayız. Biz kardeşçe paylaşalım, adam gibi yaşayalım, Müslüman olmasanız da olur, siz bize bize size adil olalım, beraber yaşamayı başarabiliriz, diyen kesimiz. Biz müşterek yaşamı kabul etsek bile kâfirin dokusu bir yerden sonra hıyanete kayıyor ve iyilerle birlikte olmaktan rahatsız oluyor. 


-Allah azze ve celle bize kuvvet hazırlamayı emrediyor:

“Ey mü’minler! Düşmanlarınıza karşı bütün imkânlarınızı seferber ederek kuvvet hazırlayın.” (Enfal-60)


-Meğer Siyonizm üç-beş Siyonist Yahudi’nin hayali değil; bütün Batı yönetimlerinin göbekten bağlandığı bir ahtapotmuş… İnanılır gibi değil. Bir kaç istisnası dışında hepsi gelip tekmil verdi; yanınızdayız dedi. Öyleyse biz de uyanmalıyız, kendimize gelmeliyiz ki Filistinli de bizim kardeşimiz, Suriyeli de bizim kardeşimiz. Düşman hepimize aynı düşmanlıkla bakıyor. Buradan da anlıyoruz ki biz aynı ümmetiz. Ama işin kötü tarafı şu ki içimizden düşmana benzeyen çokları var. Yani haktan yana taraf olmaktansa güçlüden yana olmak taraf olmayı seçebilen karakter yoksunu kimsecikler var. Bunların Yahudiden farkı yok. 


-Şu manzara biraz ümit verici; hem coğrafyamız açısından hakka,adalete tutkulu yürekler var; az dindar olanından çok dindar olanına kadar.. Hem de daha büyük global planda büyük bir ümit vadediyor. Dünyada artık gündemin hak ve batıl ekseninde artık ısınmaya başladığı ve Cenâb-ı Hakk’ın o büyük planında hakkı diğer insanların nezdinde İslam üzerinden tanıttığı bir süreç ivme kazanacağa benziyor. Bundan büyük mutluluk yok.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 


https://youtu.be/F6QhTmOkMk0?si=W11BaDqT-uEzHOP1

Hiç yorum yok: