01 Ocak 2024

Filistin Dersleri 8 (17.11.2023)

Ayetler ve Hadisler Işığından Beytülmakdis | Arz-ı Mukaddes Akedemisi | 17.11.2023


Seminerden Kısa Notlar:


-Dünyada bu kadar kadim tarihten gelen ve modern dünyanın gündemini bu kadar da sıcak tutan başka benzeri bir gündem yok. Olayın, görünen bir toprak meselesinden daha öte olduğu aşikar. 


-Kur’an-ı Kerîm’de Allah azze ve celle bu olayların en odağındaki kişi olarak Hz.İbrahim aleyhisselâmdan bahsediyor. Hz. İbrahim Filistin’de doğmuş biri değil, Anadolu’da doğmuş. Urfa şehrinde Allah azze ve cellenin dünyaya getirdiği Hz. ibrahim’i Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerîm’de gözlem yapan, düşünen ve tefekkür eden biri olarak anlatıyor. İçinde bulunduğu toplumda hali hazırda bir inanç var bir teoloji saklı. Hz.İbrahim aleyhisselâm bunları sorguluyor; putlara ve gökteki cisimlere tapınmayı, yöneticiyi kutsamayı… 

  Aslında çok güçlü gözüken bir yönetim var. Fakat bir çocuk uluorta inançla ilgili önce babasına bir şeyler sormaya başlıyor:

  “Ey babacığım, hiçbir şey işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir fayda vermeyen şeylere niçin tapıyorsun?”(Meryem-42)

 Tabi bu çocuğun bu tavrı etrafta dikkat çekiyor. Hz. İbrahim işi biraz daha ileriye taşıyor ve daha da dikkat çekmek istiyor; herkesle konuşuyor. Ancak insanlar “evet niye biz bu taşlara tapuyoruz” diyerek vazgeçecek değil. Oradaki teoloji ile siyasi ideoloji iç içeler. Hz. İbrahim bir adım daha ileriye gidiyor; puthanede kimseler yokken gidip putları kırıyor. İnsanlar gelince; “Kim bunu ilahlarımıza yapmış? Bunu yapan şüphesiz sapkınlardandır” dediler. (Enbiya-59)

  Bazıları, ‘İbrâhim denen bir gencin bunları diline doladığını işitmiştik’ deyince, “O halde, onu hemen insanların önüne getirin, belki birileri şahitlik eder’ dediler.” (Enbiya-60,61)

  Hz. İbrahim en büyük putu kırmamış, diğer tüm putları kırmış. Diyorlar ki:

  “Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın, ey İbrâhim?” 

 İbrâhim, ‘Hayır’ dedi, ‘Bu işi şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun!’”(Enbiya-62,63)

  Putlara tapan bu kimseler “hayır bunu bu büyük put yapamaz, sorsak konuşamaz” diyemiyorlar. Bu tam da Hz.İbrahim aleyhisselâmın onlarla oynamak istediği bir sahne. Tabi kızıyorlar. Bu çocukla baş edemeyiz. Bunu öyle bir yakalım ki ilahlarımıza destek çıkalım. Onu öyle korkunç yakalım ki hiç bir çocuk aklından bile geçirmesin, istiyorlar. 

  Allah azze ve celle Hz.İbrahim aleyhisselâmın yanmasına müdahale ediyor. 

  Biz de, ‘Ey ateş’ dedik, ‘İbrâhim’e serin ve zararsız ol! Ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları daha çok zarar eden taraf yaptık.’”(Enbiya-69,70)

  Hz. İbrahim aleyhisselâmı ateş yakmayınca oradan kurtuluyor ve oradan ayrılıyor. Kuzeyden güneye doğru yolculuğu başlıyor. 

  “Onu da Lût’u da kurtarıp herkes için bereketli kıldığımız yere ulaştırdık.” (Enbiya-71)

  Hz.Lût aleyhisselâm, Hz. İbrahim aleyhisselâmın yeğeni. Allah azze ve cellenin mübarek topraklar dediği Kudüs, Beytülmakdis ve civarı; bugünkü Filistin toprakları. 

  

-Müminlerin algısında arz Allah’ındır. Yeryüzünde her yer Allah’ındır. Dolayısıyla burası girilemez topraklardır, şuraya da giremezsin düşüncesi yoktur. 


-Hz.İbrahim’in ileri yaşına rağmen Hz. Hacer’den çocuğu oluyor; Hz.İsmail aleyhisselâm. Fakat çok geçmeden Cenâb-ı Hak Hz. İsmail’i annesiyle birlikte alıp götürmesini emrediyor. O da onları alıp götürüyor. İyice güneye gidiyorlar artık çöller başlıyor. Öyle bir vadiye geliyorlar ki tek bir ekin yok. Su yok. Hz.İbrahim aleyhisselâma o göz nuru bebeğini ve annesini orada bırakmasını emrediyor ve bırakıyor oradan ayrılıyor. Bakın peygamberler ağır sınavlardan geçiyor. 


-Allah azze ve cellenin yaklaşımında hiç bir zaman olay bir coğrafya değil, olay taş değil toprak değil, yer gök değil nesneler değil. Peki olay ne? Olay Yaratıcı ile kurulan bağlantı. “Her şeyi yaratan kimse O bizim Rabbimiz” Bu Hz. Musa ve Hz. Harun’un Firavun’a Allah’ı tanıttığı ifade. 


-Hz. İbrahim: “Ben yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratana döndüm. (Enam-79)


-Cenâb-ı Hak Hz.İbrahim aleyhisselâma Beytin mekanını gösteriyor. Mekke şehrinin temeli atılıyor. Eşini ve çocuğunu orada bırakıp Beytülmakdis’e geri dönüyor. 


-Bizler mekana tapmıyoruz, mekanı kutsamıyoruz. Hatta Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem ilk zamanlarda kıble olarak Kabe’ye bile değil Beytülmakdis’e yönelmekle emredildi. Yani Allah azze ve celle atamız Hz. Adem’i Kudüs ve Kabe’yle ilişkilendirmişken; yıllar sonra bu kez son peygamber Rasûlullah efendimizi de Kudüs ve Mekke ile ilişkilendiriyor. Ki hikayenin bütünlüğü ve ilişkisi hep saklı kalsın. 


-“Biz ona İshak’ın, İshak’ın ardından da Ya‘kūb’un doğacağını müjdeledik.” (Hud-71)

  Hz.Sâre’den Hz.İbrahim’in oğlu İshak dünyaya geldi. İşte Yahudilerin Hz. İbrahim’den dal verdiği soyun başındaki Hz. İshak. 

  Hz. Yakub (yani Hz.İsrail) aleyhisselâmın da 12 oğlu oldu. Bu 12 oğul Yahudilerin 12 kabilesinin atası. Problem bu 12 kardeşler arasında başlıyor, başta kendi kardeşleri Hz.Yusuf’u öldürmeye kalkıştılar. Hz.Yusuf’un ahlakı, sevimliliği, iyiliği daha çocuk yaşta öne çıkmıştı. 

  İçlerinden biri öldürmeyelim de Hz.Yusuf’u bir kuyunun içine atalım dedi ve öyle yaptılar. Sonra kervan geldi geçti, Hz.Yusuf’u görüp alıp götürdüler Mısır’a. Hz.Yusuf’un Mısır’a gitmesi demek aslında tarihte İsrailoğulları’nın Mısır’a gideceği anlamına geliyor. Çünkü Hz.Yusuf Mısır’a gidince Cenâb-ı Hak olayları bir değiştirdi; Hz.Yusuf sarayda satın alındı. Sarayın hanımı ona aşık oldu. Başına büyük işler geldi Hz.Yusuf hapise düştü. Hapistekiler Hz. Yusuf’u tanıdılar; iyiliği, ahlakı, özellikle rûya tabir etmesi dillere destan oldu. Tam bunlar olmuşken Cenâb-ı Hak krala acayip bir rûya gösterdi; kral rûyasının tabirini araya araya Hz.Yusuf zindandan çıktı. Hz.Yusuf krala rûyasının tabirini söyledi; 7 yıl kıtlık olacak, öncesinde olan bereketli yıllarda çok güzel stok yapmalıyız. Kral baktı bu işi çok iyi biliyor onu hazine bakanı yaptı. Sonra Cenâb-ı Hak kardeşine kıyanları Hz.Yusuf’un önüne düşürdü. Çünkü kıtlık coğrafyayı tamamen sardı. Kenan diyarı da büyük kıtlığa uğradı. Yahudiler’in ataları olan bu kimseler artık açlıktan yiyecek bulamaz hale geldiler. Duydular ki Mısır’da arpa vs stoğu varmış, koştular geldiler bise de verin dediler. Duyduk ki sen iyiliksever bir adammışsın, Hz.Yusuf’un önüne düştüler. Hz. Yusuf kardeşlerini tanıdı ama kendisini belli etmedi. Onlara adam başı deve yükü gıda verdi. Kıssa çok ayrıntılı oralara girmiyorum, Yusuf aleyhisselâm bir sonraki gelişinizde hepiniz gelin dedi. Kardeşinin Bünyamin’i de getirmezseniz gelmeyin buraya dedi. Bünyamin Hz.Yusuf’un aynı anneden kardeşi. Böylelikle Hz.Yakub aleyhisselâm (dolayısıyla Yahudiler) Filistin topraklarından ayrılmış oldular, Mısır’a geçtiler. Mısır’da çok uzun yıllar kaldılar. Hz.Yusuf’un zamanında iyi yaşadılar fakat sonra ileride köleleştirildiler. Çünkü yönetimlerle işbirliği yapıp güçlüden yana tavır alınca hıyanet sergilediler, dürüst kalmadılar ve yönetim değişir değişmez de Kıptiler tekrar başa geçince, İsrailoğulları Mısır’ın köleleri haline geldiler uzun yıllar böyle bir dönem yaşadılar. Cenâb-ı Hak onların güçten yana menfaatçi tavır sergilemelerinden ötürü onları zillete mahkum etti. Yıllarca beklediler ki Allah bize bir kurtarıcı göndersin ve biz bu Firavun’un zulmünden kurtulalım. Tekrardan anayurdumuza Kenan diyarına, Filistin’e dönelim. Firavun onların çocuklarını katletti. Kadınlarını 

alıyor her türlü kullanıyor. İnsani saygınlıkları yok. Taa ki Hz.Musa’nın gelişiyle birlikte uzun bazı hadislerden sonra buradan çıktılar. 

  İsrailoğulları “Bizi Allah kurtarmalı, biz Allah’ın özel kullarıyız, peygamber çocuklarıyız. Soyumuz Hz.İbrahim’e dayanıyor. Hz.Yakub bizim atamız. O gönderilen kurtarıcı sensen hadi bizi kurtar.” Deyince Hz.Musa bir durun dedi. Siz önce niye bu duruma düştünüz? Sonra buradan nasıl çıkacaksınız bu size bağlı. Ben size bunu hatırlatmaya geldim. Cenâb-ı Hak sizi özellikle bu sıkıntının içine bıraktı çünkü bunu hak ettiniz. Buradan şimdi çıkmak için de Allah’a yönelmeniz gerekiyor. Sabredin. Allah bir kapı açar. Yoksa ben gelecek sihirli bir şekilde sizi kurtaracak değilim. Dolayısıyla sürecin tamamında kulların Cenâb-ı Hak ile ilişkisi sözkonusu. 


-“Mûsâ’ya ve kardeşine şöyle vahyettik: ‘Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi ibadet mahalli yapın ve namazı kılın. (Ey Mûsâ!) İnananları müjdele.’” (Yunus-87)

   Bunları yaptığınız zaman kurtuluşa ereceksiniz dedi  Cenâb-ı Hak. Nihayet Rabblerine yöneldiler de Allah azze ve celle de onları Mısır’daki zulümden kurtardı. Peki kurtulunca adam oldular mı? Bundan sonra güç ve mal sahiplerinin önünde eğilmeyeceğiz dediler mi, dürüstlükten kopmayacağız dediler mi? Hayır.. Çok geçmeden yine faso verdiler. Teslimiyetsizlik gösterdiler. Denizin kıyısında Hz.Musa aleyhisselâmla münakaşaya tutuşuyorlar. Önleri deniz, arkaları Firavun’un ordusu; kalakaldılar:

  “İki topluluk birbirini gördüğünde, Mûsâ'nın adamları, ‘İşte yakalandık’ dediler. Mûsâ, ‘Hayır! Rabbim benimle beraberdir, bana elbette bir çıkış yolu gösterecektir’ dedi.”(Şuara-61,62)

  

-“Dediler ki: ‘Ey Mûsâ! Orada zorba bir topluluk var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Ama oradan çıkarlarsa biz hemen gireriz.’” (Maide-22)

  İsrâiloğulları, ‘Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!’ dediler.” (Maide-24)

  Bunun üzerine Allah azze ve celle onları oradan kovdu. Madem ki bana güveniniz yok, madem ki dünyaya hayata bu kadar tutkuyla bağlısınız, size hiç bir şey vermiyorum, dedi. Allah azze ve cellenin sünneti böyle. Yani zalime karşı hakkını muhafaza edemeyen, hakkı uğruna direnç ve sebat gösteremeyen, zillete mahkum kalan kimselere Cenâb-ı Hak bu izzeti vermiyor. O yüzden milli şairimiz “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.” Diyor. 


-“Allah buyurdu ki: ‘Öyleyse onlar yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmak üzere oradan (kutsal topraklar) kırk yıl mahrum bırakılmışlardır. Artık sen yoldan çıkmış toplum için üzülme!’” (Maide-26)

  İrailoğulları kırk yıl çöle mahkum oldular. Hz.Musa ile birlikte Filistin topraklarına giremediler, Hz.Musa vefat etti. Yuşa bin Nun adında yeni bir peygamber ile ve yeni nesil ile tekrar Filistin’e girdiler. Yeniden Filistinli yılları başlamış oldu. Allah azze ve cellenin gönderdiği nice peygamberler var: Hz.Talut, Hz.Davud, Hz.Süleyman gibi. 

Bu dönemlerde artık devlet oldular en iyi yıllarını yaşadılar. Hz.Süleyman ve Hz.Davud’un mülkü çok geniş ve oraya egemenler. O yüzden Netenyahu bundan 2000 yıl önce buradaydık diyor; şimdi 2000 yıl sonra tekrardan burada olacağız… Ehemenliği yeniden şimdi orada sağlamak istiyorlar. 

  Hz.Davud ve Hz.Süleyman’dan sonra egemenlikleri uzun sürmedi ikiye bölündüler. Sonra Babilliler Asurlular gelip bunların üzerinden dozer gibi geçtiler. Babiller hatta alıp onları köle olarak Babil’e götürdüler, büyük eziyetlere uğradılar. Sonra Farslılar gelince onlarla birlikte tekrar Filistin topraklarına geri dönebildiler. Zaman ilerledi, milada geldik, Hz.Meryem oğlu İsa’nın doğumu. 

  Meryem oğlu ile annesini de bir mûcize yaptık; ikisini de kalmaya elverişli, kaynak suyu bulunan yüksekçe bir yere yerleştirdik.” (Müminun-50)


-Peki Hz.Mesih ile diğer gelen tüm peygamberlerin İsrailoğulları’nın etkileşimi nasıl oldu? 

  Andolsun biz Mûsâ’ya kitabı verdik. Ondan sonra da ardarda peygamberler gönderdik. Meryem Oğlu Îsâ’ya da açık kanıtlar verdik ve onu Rûhulkudüs ile destekledik. Ama ne zaman size bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse büyüklendiniz, kimini yalanladınız, kimini de öldürdünüz, doğru değil mi?”(Bakara-87)

  Allah azze ve celleye teslimiyette hep zaafiyet göstermiş bir topluluktan bahsediyoruz; azı hariç. 


-Cenâb-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerîm’de iman edenler-İsrailoğulları ve Hıristiyanlar düzleminde bir anlatımları var ve bu 14 asır önceki anlatım tarih boyunca hiç kesintiye uğramadı. Oradaki prototip global bir hal aldı.  Aramızdaki kavga toprak-yer kavgası mı? Hayır. Aramızdaki kavga Cenâb-ı Hak ile olan iletişimimiz. 


-Gazze’de bu son yaşanılanların ne kadar önemli olduğunu eğer biz tasavvur edemiyorsak Batı’nın ilgisinden bunu çıkarabiliriz. Yani Amerika okyanus ötesindeki bir ülke. İşi gücü bırakmış Filistin ile ilgileniyor, İsrail’in güvenliği ile ilgileniyor. Koca Avrupa’da ne kadar zengin ülke varsa İsrail’in güvenliği ile ilgileniyor. Çünkü burası artık dünyanın sinir uçlarının toplandığı merkez. Peki Allah azze ve celle ne yapıyor derseniz. Cenâb-ı Hak aslında hep aynı şeyi yapıyor. Yeryüzündeki her şey O’na karşı kulluğumuzun yoklandığı bir araçtan ibaret. 


-Tarihte en çok mucizeyi sergileyen Hz.Mesih’tir. Ama İsrailoğulları’ndan neredeyse hiç karşılık görmeyen neredeyse odur. Çünkü Allah azze ve cellenin sünnetinde insanları baskı ile yola getirmek yok. Mucize baskı ortamı oluşturuyor; o olağanüstü anda hayır diyemiyorsunuz. Cenâb-ı Hak onun etkisini ortadan kaldırıyor ve sizi herkes gibi iman noktasına geri çekiyor. 

  Onlar bir gemiye bindikleri zaman (fırtına korkusuyla), kendisine içten bir inanç ve bağlılıkla Allah’a yakarırlar; fakat onları sağ salim karaya çıkardığında bakarsın ki yine Allah’a ortak koşuyorlar.” (Ankebut-65)

  Allah azze ve celleyi tanıma, sevme, sayma bir yolculuk ise bunun basamakları hepimize eşit kurulmuş. O insanların istedikleri mucizeler ile Cenâb-ı Hak bunu delmemiş. Onlara o mucizeleri göstediği halde, onları tekrar fabrika ayarlarına resetlediği için tarihte hiç bir topluluğu mucizelerden sonra birdenbire adam olmuş görmüyoruz. Mucizelerden sonra tam tersi hırçınlaşıyorlar, kabalaşıyorlar. İman edesileri yok ya.. 


-Kudüs şehrine o ismi bizim atalarımız verdi. Kudüs diye bir isim tarihte yok, biz vermişiz. Eskiden Beytülmakdis diye anılan bir yer. Adını bile bizim verdiğimiz topraklarda bugün geliyor birileri halkı sokakta öldürüyor. Düne kadar her şeyiyle bizim sorumlu olduğumuz topraklarda birilerinin bu kadar kabadayılık taslaması, bizim açımızdan ne kadar büyük bir zillet. Biz ki bu kadar parça parça olmuş bu kadar aşağılanmış durumdayız; biz ne yaptık ki bu duruma kaldık?! Cevabı Cenâb-ı Hak diyor ki siz de benzer şeyleri yaptınız! Biz de artık dünyayı amaç haline getirdik , atalarımız gibi olmaktan ödün verdik, ırkçılık çoğaldı, fitne tohumları ekildi, çözüldük dağıldık. Bunu da bize yaşatan Cenâb-ı Hak bu kez düşmanımıza bize karşı belli bir güç verdi. Onun sopasıyla dövüyor. Dünün Yahudilerine Cenâb-ı Hakk’ın gazap ettiği şeyleri biz yapmış olmalıyız ki Allah azze ve celle o zalimlerin mazlumu olarak bizleri onların şerleri altında inim inim inletiyor. Bundan çıkış yolu tekrar Cenâb-ı Hakk’a yönelmek. Cumhuriyet’e giden süreçteki kimi söylemlerde olduğu gibi bizi “İslam geri bırakıyor, Müslümanlıktan vazgeçelim, Batılılaşalım, dindarlıktan uzaklaşalım” diyerek bu anlara geldik; bir faydasını da görmedik. Ama yeri göğü Yaratan’dan gayrı bir egemen kudret tanımaz isek yeniden özgürleşebiliriz!


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 


https://www.youtube.com/live/ckNWD5eR16E?si=x-JoT0FupZzv91Jy

Hiç yorum yok: