13 Nisan 2024

FEMİNİZM

FEMİNİZM | Dost Tv | 2.11.2022


Dersten Kısa Notlar: 


-Feminizm; 19. Yy sonrası Fransız İhtilali’nden sonra, kadının küçümsenmesene, aşağılanmasına ve değersizleştirilmesine karşı ortaya çıkmış bir hareket. Kadının erkeklerle eşit tutulması, kamusal alandaki bütün haklardan faydalanması talebinde bulunan bir akım. 


-Feminizmin iddia ettiği gibi kadın ve erkek eşit midir? 


  Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerîm’de buyuruyor: “Biz sizi bir erkek, bir dişiden yarattık.”(Hucurat-13)

  Erkek ya da dişi olmamız bizim elimizde değil; bu, bizi Yaratan Kudret’in bize tahsis ettiği bir özellik. Erkekliğimizi kadınlığımızı yarışarak, birileriyle kapışarak kazanmadık ki bundan ötürü aramızda bir husumet olsun. Farklılıkları da yaratan Allah azze ve celledir. Yaratıcı’mızın bu tasarrufu bize emanet ettiği bir şey. Peki aralarında düşmanlık olsun diye farklı yaratmış olabilir mi? Cenâb-ı Hak diyor ki hayır adaveti amaçlamak için bir şey yapmadık, Biz dünya hayatında her ne yaptıysak sınamak amaçlı yaptık. Her birimiz birbirimize sınav vesilesi isek o zaman iletişimde Cenâb-ı Hakk’ın taraflara yükümlü kıldığı sorumluluklar, haklar ve ödevler devreye giriyor. Cenâb-ı Hak birbirimize girelim diye değil, O’nun bize bahşettiği iradeyle yönetebilelim diye yarattı. 


-Erkek ve kadın yaratılışta aynı değiller. Ama biz yaratılışta aynıymışlar gibi sorumluluklar yüklersek aynı olmadığımız için bu orantısız ve adaletsiz olacaktır. Cenâb-ı Hakk’ın yüklediği ise taraflara birbirine uygun, birbirlerini tamamlayan mesuliyetlerdir. 


-Cenâb-ı Hak bir ayette diyor ki birbirinizin üstünlüklerini temenni edip durmayın. (Kadın olsaydım veya erkek olsaydım gibi) 

  Sadece cinsiyet de değil, eğer yaratılışa emanet olarak bakmayıp onunla barışık olmaktan çıktığında ve artık didişmeye başladığınızda; bu bugün cinsiyet olur yarın boyunuz kilonuz olur… “O seçtiyse benim için güzeldir.” Diyerek sevgiyle karşılamak gerekir. 


-Erkeğin gücünün, İslam’ın koyduğu sınırları yer yer aştığına dair örnekler var. Bu mazlumiyet ve mağduriyet üzerinden feminizm bir meşruiyet zemini buldu ve buna çok şey yükledi. Yani salt mağduriyetin giderilmesi ve bir fert olarak hakkının tanınması yönündeki zulme karşı duruş şimdi aldı başını gitti ve kadınla hiç alakası olmayan pek çok hususu da aynı paket içerisinde buluyoruz. 


-Kişinin biyolojik yanını göz ardı edip sanki nötr bir varlık doğuyor ve biz ona telkinlerle erkekliği veya kadınlığı giydiriyoruz, dolayısıyla da rahat bırakalım o da kendisine çeşitlilik içinde bir renk bulsun, gibi bir düşüncenin ne ilmi ne makul hiç bir tarafı yok. Bunları söyleyenlerin kendileri bile bir anne ve babanın dünyaya getirdiği çocuklar. Artık cinsiyetsizleştirmenin hedef aldığı belli ki yegane bir yapı var o da aile dediğimiz ocak, yuva. Aile yapısı korunuyorsa o toplumdan istediğinizi alamıyorsunuz. 


-Hayattaki sayısını bilmediğimiz değişkeni Allah azze ve cellenin bildiğini ve her birimize totelde adil bir hayat yaşattığını, Cenâb-ı Hakk’a olan hüsnüzannımızın, güvenimizin ve O’nun eşyada, maddede yaşattığı bu ahengi,bu dengeyi, bu intizamı görmüşken neden ummayalım, neden hayatın aslında bir adalet üzerine kurulduğunu, diğer değişkenlerin birbirini dengelediğini, hak ve sorumlulukların aslında adil olduğunu öngörmeyelim? Bu cehaletin bir ürünüdür. Tabi bu cehaleti şeytan insanlığa feminizm üzerinden yaparken bilmediğinden dolayı yapmıyor; bunu bile bile bu cürmü işliyor. Böylece artık anneler yavrulardan ayrılıyor. Hayat erkeğiyle kadınıyla farklı mecralarda daha az sevgi, daha az sosyal ilişki, daha çok yalnızlık olarak sonuçlanıyor. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

👇🏻👇🏻👇🏻

https://youtu.be/VVG7KrmgFQo?si=6P5QPSexUcvBK4wr

Hiç yorum yok: