07 Mart 2024

Şeytana Prim Verirsek

   Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem: “Her birimizin bir şeytanı var. Benim de var. Allah azze ve cellenin yardımıyla ben ondan korunabiliyorum.” 

  Dolayısıyla kişinin şeytana karşı korunabilmesi ancak Cenâb-ı Hakk’ın inayetiyle, O’na sığınmasıyla mümkündür. Yoksa Cenâb-ı Hak’tan vazgeçtiğimiz anda biz artık şeytanın etkisine kendimizi maruz bırakmaya başlıyoruz. 

  “Keşke falancayı dost edinmeseydim, beni zikirden uzaklaştırdı. Allah azze ve cellenin Kitabından uzaklaştırdı.” Eğer arkadaşımız bizi namazdan uzaklaştırıyorsa tam manasıyla bir şeytanla karşı karşıyayız demektir.

   Cenâb-ı Hakk’ı görmezden gelen birine bu iş için bir yardımcı lazım, onu heveslendirecek onu coşturacak… Kişi başta niyetini,muradını, gayesini bozuyor ve Cenâb-ı Hakk’ın yasakladığı fiillere kendisini maruz bırakıyor. Şeytan da günahkarların, yalancıların üzerine iner. Yani şeytanın yüzü bizim öncüllerimize bağlı olarak gelişiyor. Dolayısıyla herkes şeytana aynı düzeyde maruz değil; herkes şeytanın söylediklerinden aynı düzeyde enfekte olmuyor. 

  “Ben şeytana bu hareket sahasını neyle açıyorum?” Yaptığım yanlış fiillerle..

  Şeytana prim verirsek güçlenir, doyumu yoktur. Her selim alışkanlığımız, sağlıklı davranış biçimimiz ne varsa şeytan hepsini bozmayı, kirletmeyi ve onları Cenâb-ı Hak ile problemli hale getirmeye çabalıyor. Şeytanın egemenliği anca onlarla dost olanlaradır


  Şeytanın vesvese vermediği hiç kimse yok. Ama bunun etkiye dönüşmesi kişinin Cenâb-ı Hak’tan uzaklaşmasıyla ilgili. Kul Cenâb-ı Hak’tan yana iradesini korursa şeytan etkili olamaz. İçtenlikle ihlasla kulun Cenâb-ı Hakk’a bağlılığını yasaması şeytana bütün kapıları kapatıyor. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

👇🏻👇🏻👇🏻

https://youtu.be/DNjPrikX7mQ?si=2PGa_eanvwmNO4Nd

Hiç yorum yok: