03 Mart 2024

Rihle 2022 | 1.Ders | Konya

Rihle 2022 | İnsanın Anlam Arayışı | 1.Ders | 29.8.2022


Dersten Kısa Notlar: 


-Anlam arayışı, odaklanırsanız çıldırtıcı bir sorudur; tersinden söylersek anlamsızlık çıldırtıcıdır. Hayatın kişiyi oyalayıcı tarafı kırıldığında kişi bu çıldırtıcı soruyla karşılaşır ve birdenbire tükenmişlik sendromuna çekilir, onu intihara kadar götürebilir. 

   Nereye gidiyoruz biz? 


-Cenâb-ı Hak dedi ki; Biz yarattık, nasıl yarattığımızı niçin yarattığımızı söyledik. Nasıl yaşattığımızı ve de niçin yaşattığımızı söyledik. Sonra sürecin devamını söyledik, neler olacağını, sorumluluklarınızı söyledik. Bütün anlamı ifade ettik. Acayip olan bu değil; acayip olan hiç bir şey söylemememiz olurdu. 


-Araçlar amaçlara dönüştürülürse anlam arada kayboluyor, şuanda bizim yaptığımız bu. Şeytan bizi günler içinde oyalamalarla anlamdan uzak tutuyor. Kişi bu sefer ne kadar dikkatini dağıtabilirse o kadar mutlu olabildiğini söylüyor. 


-Bazıları tanrı yok, elçileri de yok diyor. Bunlar insanın anlam olsun diye kendi ürettiği bir şey, oraya sığınıyorlar diyorlar ve bunun mutluluk getirdiğini de kabul ediyorlar. Din afyon gibi kişiye psikolojik etkileri oluyor, diyorlar. Olay gerçekten böyle mi?


-Anlam kalıcı bir sonuçtur. Asla geçici bir şey anlam olamaz. Amaçla araç arasındaki fark birinin geçici diğerinin kalıcı olmasıdır. 


-Hayatta hep sonlu başlangıçlar yapıyoruz. Bizim sonsuz bir başlangıca ihtiyacımız var. 


-Yakîn bilgi demek; içinde herhangi bir şüphenin kalmadığı, insanı mutmain kılan kesin bilgi demek. Cenâb-ı Hak bizim anlam dediğimiz şeye yakîn adını veriyor. Aynı anda hem anlamsal değeri, hem kalıcılığı, hem keskinliğini ifade ediyor. 


-Oku! Arzı oku, semavatı oku, kendini oku.. Hayat önümüzde ayet ayet okunmayı bekliyor. 

  Niçin Cenâb-ı Hak bize doğrudan okutmuyor, niçin bu dolaylı okumaya mecburuz? Kendi Zâtını, kudretini okutmayı neden dolaylı yapıyor? Bu soru çok önemli. Bazı ateistler şöyle soruyor; “Madem tanrı var niçin kendisini bu kadar gizleme gereği duyuyor?”

  Allah azze ve celle bu temel sorunun cevabını bize varlığımızın temel esasından veriyor. Ki böyle olmalı, cevap da çok merkezi bir yerden olmalı. Cenâb-ı Hak buyurdu ki: “Şüphesiz biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar onu yüklenmekten çekindiler ve onun sorumluluğunu yerine getirememekten korktular. Ne var ki, onu insan yüklendi. Bunca kabiliyet ve nimetlerle donatıldığı halde yüklendiği emânetin hakkını veremeyen insan ne kadar zâlim, ne kadar câhildir.” (Ahzab-72)

   Bizler iradî varlıklarız. Cenâb-ı Hakk’ın Kendisi’ne muhatap olarak yarattığı, irade bahşedip ister misin diye sorduğu varlıklarız. Özel bir ortama girdik ve burası Cenâb-ı Hakk’a dair saygımızı veya saygısızlığımızı, sevgimizi veya sevgisizliğimizi gösterebildiğimiz bir ortam. Eğer bir şey yapacaksak sadece O’na duyduğumuz sevgiyle yapacağımız; korkunun, baskının olmadığı, cebrin olmadığı bir ortam. 


-“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”

(Araf-172)

  

Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

👇🏻👇🏻👇🏻

https://youtu.be/cl0bC-UUYdY?si=Y0nrgMg4WpYgLCYN


Hiç yorum yok: