28 Kasım 2023

İman ve İstikamet

Peygamberimiz (sav), İman ve İstikamet” 

Diyanet Tv | 4.10.2023


Resûlullah (sav) peygamberlerin sonuncusu.. O’nun geldiği bu son noktada dünyanın da yepyeni bir dönemi başlıyor. O’ndan önceki son gelen Hz. İsa peygamberin oluşturduğu bir etki var özellikle Avrupa kıtasında.. Milattan sonra 4. Yüzyıldan sonra artık Hristiyanlık da kendi öz mesajından uzaklaşmaya başlıyor. Batı’nın o Helenistik ve bir miktar Paganist düşüncesine karşı ilk 3 asırda belli bir direniş var ama sonra 

Cenâb-ı Hakk’ın bütün peygamberlere gönderdiği o ana,pâk mesajdan (Allah’tan başka ilah yok) Hristiyanlık artık fersah fersah uzaklaşmış. Allah azze ve cellenin gönderdiği peygamberini bile ilahlaştırmış; O’nu Roma’dan aldığı algıya uygun olarak Allah’ın oğlu diye modellemiş. Dolayıyla artık son peygamberin mesajı da artık sahada izi sürülemez bir halde kaybolmuşken Cenâb-ı Hak son kez, yeniden ve kalıcı olarak Hz. Muhammed aleyhisselâmı gönderdi. 


-Hz Muhammed aleyhisselâm gelişi ile  neyi değiştirdi? Beşer hangi konumdaydı, onları alıp nereye getirdi? 

  Mekke o dönem karanlık, daha bir zifiri hal almış. Yahudiler var; dinlerini artık bir milliyet ekseninde kendilerince yaşıyorlar. Ve son gelecek peygamberin de önbilgisine sahipler ama kendilerinden bekliyorlar. Çünkü onlara göre Allah insanlar arasında bir tek onları muhatap aldı,onlarla ahitleşti. Din Allah’ın dini olmaktan çıkmış, kendi milliyetlerinin bir dini haline gelmiş. 

  Hristiyanlar da Teslis’e girmişler. 

  Araplar ise şirkin dibine vurmuşlar. 


  “Kuluna apaçık ayetlerini indiren O’dur.” (Hadid-9)


-Allah azze ve celle bütün peygamberlerini gönderirken insanları İslam’a davet etti. İslam’ı son kez evrensel bir şekilde gönderdiğinde Cenâb-ı Hak bu dini diğer tüm batıl dinlere baskın kıldı; hakkı batılın üzerine çıkardı. Bu süreç hala yaşanmaya devam ediyor ve kıyamete kadar devam edecek. 


-Cenâb-ı Hak, beşer her yoldan çıktığında peygamber göndermiş; peki Resûlullah (sav) ile diğer peygambelerin gönderilişi arasında bir fark var mı?

  İşlevsel olarak bir fark yok. Hepsi birer beşer olarak ve aynı mesajı vermek üzere gönderildi. Yani çok sayıda peygamber ama tek mesaj! 


  “Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: ‘Ey kavmim! O yegane Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur.’” (Araf-65)

  Resûlullah da (sav) diğer peygamberler gibi 13 yıl Mekke döneminde hep aynı şeyi tekrar etti. Resûlullah’ın (sav) tek bir farkı var; bütün insanlara gönderilmiş bir peygamber; uyarıcı ve müjdeleyici olarak. 


-Kur’an-ı Kerîm’de nasıl bir peygamber tasavvuru var? Resûlullah (sav) kendini bizlere nasıl tanıtıyor? O’nu tanımak neden önemlidir? 

  Resûlullah (sav) da diğer peygamberler gibi insanların içinden gönderilmiş. Tabiatı farklı değil. Bizim gibi bir beşer. Cenâb-ı Hak bunu bize bir lütuf olarak bahsediyor. 

 “Allah, içlerinden bir Peygamber seçip kendilerine göndermekle mü'minlere büyük bir lutufta bulunmuştur.” (Âli İmran-164)

  O dönemde insanlar “Allah neden melek göndermiyor?” Diyorlardı. Onlar farklı ve melek gibi bir varlık isteyedururken Cenâb-ı Hak dedi ki: “Şayet peygamberi bir melek kılsaydık muhakkak ki onu (yine) bir adam suretine sokar, onları yine halen içinde bulundukları kuşkuya düşürürdük.” (Enam-9)

 Allah azze ve celle bizi gayb ortamında yarattı. Melekleri ve Cenâb-ı Hakk’ın diğer ordularını,askerlerini de görmüyoruz. Neden? Çünkü biz burada kendisine irade verilen serbest bir alana alınmış varlıklarız. Bunun delinmemesi lazım. Allah azze ve celle yani meleği gönderse yahut azabı indirse zaten o zaman yakîn perdesi kalkıyor ve imtihanın bir anlamı kalmıyor. Bizim irademizin üzerine bir baskının olmaması gereken bir ortamda gönderilecek peygamberin de bunu delmeyecek bir biçimde mesajı getirmesi lazım. 

  Peygamber aleyhisselâm vahiy alıp, sonrasında bizim gibi hayatın içerisinde kalakalıyor; hayatın bütün zorlukları onu da baskılıyor, kötü sözden etkileniyor. Duyguları çalışıyor; üzüldüğü, bunaldığı oluyor. Demek ki peygamber açısından bile yakîn delinmiyor. Vahiyi alıyor ama vahyi aldıktan sonraki hayatın içerisindeki mecrada bütün imtihanını o da bizim gibi yaşıyor. Hatta kendisine böyle büyük lütuf geldiği için imtihanları da daha ağır yaşatılıyor. Ne kadar ilmin varsa imtihanın da o kadar ağır olur. 


-“Dediler ki: “Sen bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.”

  “Veya senin bir hurma bahçen ve üzüm bağın olmalı; içlerinden de çağıl çağıl nehirler akıtmalısın.”

  “Yahut -iddia ettiğin gibi- göğü üzerimize parça parça düşürmelisin veya Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.”

  “Veya altından bir evin olmalı; ya da göğe çıkmalısın. Bize okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece oraya çıktığına da asla inanmayacağız.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim! Ben sadece bir beşer-peygamberim.” (İsra,90-93)


  Onların yüz çevirmeleri sana ağır geldi ise, yapabilirsen, yeri yarıp inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onlara bir mûcize getiresin!”(Enam-35)

 

-Apaçık gerçek olduğunu,hak olduğunu gördüğümüz, yanlışlayamadığımız bir davet ile karşı karşıyayız. Allah azze ve cellenin Kur’an-ı Kerîm’de dediğine göre bu bizim fıtratımızda karşılığını bulan yalın bir gerçeklik. Bunu ya kalbimizle dilimizi bir tutup ikrar edeceğiz yahut kalbimiz buna tanıkken eğip bükeceğiz. 


-Resûlullah (sav) yalın beşer hayatını seviyor. Kendisini yeryüzüne meftun olarak yansıtmıyor. Herkes gibi kıyafet giyiyor, oturduğu yer itibari ile bile farklı görünmüyor. Yemesinde içmesinde herkes gibiydi; gerçekten Medine döneminde de dünyaya meyletmemiş. İmkanları varken hatta hanımları istiyorken bile gönüllü bir fakirliği tercih ediyor. Ayete konu olmuş:“Eğer dünya hayatını ve onun zînetini istiyorsanız, gelin boşanma bedellerinizi verip sizi güzellikle salıvereyim.” (Ahzab-28)


-Resûlullah (sav) olağanüstü güçleri olmayan sade bir beşer. 

  “Hristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi beni batıl ve aşırı surette methettikleri şekilde övmeyin! Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü.’ deyin!” (Buhari, Enbiya, 48; Müsned, 1/23; 4/25)


-Verilenleri kutsadığımız gözümüzde yükselttiğimiz bir yaşam biçimi önermemiş bize Resûlullah (sav). Nedir bu verilenler; mal, kariyer, eş,dost,evlat… Kimi o malı yığmak için ömrünü feda ediyor, kimi o çevreyi kurmak için ömrünü feda ediyor, kimi o eşi,sevgiliyi,dostu elinde tutabilmek için kendini harcıyor. Cenâb-ı Hak önümüze çıkardığı her düğümde dünya ile ahiretimiz arasında bizi tercihte bırakıyor. Hepimizin hayatında bocalama olabilir. Ama sona doğru resim netleşmeli. Resûlullah’ın (sav) hayatında o istikameti gördük. Dünyayı beğenip de ahiretten vazgeçen bir yöne doğru girmiyor. 

  Eğer biz dünyayı murad ederek, Resûlullah’ı (sav) ne kadar mevlitlerle ansak bile O’nun saçtığı yeterince istifade edemiyoruz, sadece konuşuyor oluruz. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

https://youtu.be/XS9q8HuO6Ng?si=1JshOaVtvvRAwVyU

Hiç yorum yok: