Şeytan kişiye iki türlü yanaşır ya yok saydırmaya, Allah yoktur demeye çalıştırır ya da bakar ki kişi Cenâb-ı Hâkk’ı inkar etmeye yanaşmıyor o zaman ona Allah çoktur demeye çalıştırır.
İnsan nasıl akledip "Var Eden İlahın tek bir ilah olması gerektiği" sonucuna ulaşır? İlave ilahların batıl olduklarını nasıl deşifre eder? Üstelik ortamda bu inanış kabul görmüşse.. Çünkü karşı bir direnç var; üstelik duygusal bir direnç.. Atalar, dedeler var, tam içinde doğmuşsun.
İlk başlarda karşı cephe nasıl yaklaştı; “Biz babalarımızı nasıl bulduksa onların peşine gideriz. Biz babalarımıza güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz? Onlar bize kötü bir şey bırakmaz.” İşte bu güven duygusu temeliyle yaklaştılar. Cenâb-ı Hâk bunu reddetti. Bu yanlış modelle yol alamazsınız.
“Kesinlikle doğru olan atalarımın yoludur. Ben başka bir doğru aramam, onların dediğiyle karşı karşıya gelmem.” Buna “kişiye dayalı bir yaklaşım” diyoruz yani doğrularınızı yanlışlarınızı kişiye dayalı seçiyorsunuz. Bazı kimseleri beğenmişsiniz ya atanız, babanız olduğu için ya hocanız olduğu için ama onlar bir “kişi” sonuçta ve o ne derse ben onun dediğini doğruluyorum diyorsunuz. Denileni sorgulamayı, belki yanlıştır demeyi, asla aklınızdan geçirmiyorsunuz.
“O ne derse doğrudur, kabulümdür” diyorsan bunun adı sınırsız, kayıtsız, mutlak teslimiyet olur.
Peki bu yanlış modelin yerine neyi öğretti Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onlara?
Hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırıp, doğru düşünceyi nasıl sahiplenebilir, ona taraf olabilir ve ona artık varlığımızı adayabiliriz?
Cenâb-ı Hâk dedi ki “De ki onlara kanıtınızı getirin” Bu yaklaşımın adı da “kanıta dayalılık.”
Cenâb-ı Hâk buna davet etti. Tüm Nebevi süreçlerde, hatta önceki peygamberler de dahil, insanlarda açmak istedikleri fırsat aralığı; kendi değerlendirmelerine, kendi akletmelerine, dolayısıyla bireysel sorumluluklarına onları yaklaştırabilmek, kendileriyle yüzleştirebilmek.
Usül şu, paylaşıma açık olup karşı taraf ile nötr duruma ineceksin; yukarıda oturarak olmaz. Yani diyeceksin ki “Belki ben yanlışım, belki sen doğrusun. Sen seninkileri bana anlat, ben de benimkileri sana anlatayım. Ben hazırım yani doğruyu görürsem ben öyle babamı, atamı vs dikkate almam!
Yeter ki kişi doğruyu öğrenmenin önündeki bariyerleri kaldırsın, gerçeği öğrenmeye adım atsın. Akletmedeki en önemli engelimiz bu çünkü. Düşman akletmenin önünü tıkayarak ancak sonuç alabiliyor.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
Aklı Kullanmada Sahabe Efendilerimizin Usulü Dersi’nden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder