“Ben ona son halini verdiğimde ve ona ruhumdan üflediğimde hemen onun için secdeye kapanın.”
(Sâd Sûresi-72)
Bu ayeti kerimede Cenâb-ı Hâk “ruhumdan” diyor. Ruh dediğimiz varlık da Cenâb-ı Hâkk’ın emrinden olan bir varlık. O da Allah’ın yarattığı bir varlık, o yüzden Cenâb-ı Hâk onu sahipleniyor “ruhum” diyor. Tıpkı bize “kulum” dediği gibi. Yoksa Allah azze ve cellenin bir bedeni var, ruhu da var ve kendi ruhundan bir öz bahşetmiş, değil. Allah hâşâ ruhtan ibaret değil. Dolayısıyla “İnsan Cenâb-ı Hâkk’tan bir parça aslında” gibi bir düşünceye yer yok. Ruh asla Yüce Yaratıcı’nın gölgesi veya parçacıkları değildir. Zaten aklen düşünecek olsak Zâtı İlahi için bu muhaldir.
Her birimizin içinde bulunan bu ruh, kişiye kişilik kazandıran Cenab-ı Hakk’ın muazzam bir eseri.
Allah azze ve celle Hz Meryem’e de aynı ifadeyi kullandı: “Biz Meryem’e ruhumuzu gönderdik.” (Meryem Sûresi-17)
Cenâb-ı Hâkk’ın burada Hz Meryem’e gönderdiği ruhumuz dediği varlık, dile gelip konuşuyor ve kendisini Allah’ın elçisi olarak tanıtıyor:
“Ben senin Rabbinin elçisiyim.”
(Meryem Sûresi-19)
Yani Hıristiyanların iddia ettiği gibi ruhun tanrısal bir tarafı yok; ruh Allah’ın emrinden olan bir varlık.
İşte bu ruhtan Cenâb-ı Hâk üfledi. Bu ifadeyi hem Hz Adem’in hem Hz Mesih’in yaratılışında görüyoruz. Yaratılışları benzerdir. OL EMRİYLE yaratıldılar.
Prof. Dr. Halis Aydemir
(Gençlerle Söyleşi-17’den)
(Şûra Sûresi Tefsiri’nden)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder