Hz.İbrahim’in milletinden olabilmek için her şeyi yaratanın O olduğu gibi, yaşatanın yönetenin de ancak O olduğuna ermek için Kâbe’in etrafında tavaf yapıyoruz. Güneşin tavaf ettiği gibi.. Galaksilerin Allah’ın emriyle tavaf ettiği gibi.. Biz de bütün emrin Allah azze ve celleye ait olduğu gerçeğini sindire sindire tavaf ediyoruz. Hacdan mağfiret ile ve teslimiyet ile çıkmak istiyoruz. Tavaf kadar sa’ya da ihtiyacımız var. Tavaftan çıkıyoruz, sa’ya geçiyoruz. Sa’y ile Hz.Hacer’in Cenâb-ı Hâkk’a güvenini ve sebatını öğreniyoruz. Teslimiyet bunu gerektirir.
Hz.Hacer o ölüm vadisinde “Rabbim sen de bana bunu layık gördün, ben ne yaptım ki?” demedi. “Hep garibanlara mı böyle oluyor? Nedir benim böyle çektiğim” diyerek Cenâb-ı Hâkk’a küsmedi. “Rabbim bana kötülük dilemez, vardır bunda bir güzellik.”dedi. Allah hakkındaki zannını bozmadı. “Ya Rabbi sen bizi zâyi etmezsin bize bir çıkış kapısı aç.” Ve Cenâb-ı Hâk bir kapı açtı, her şey değişti. Hz.İsmail bebeğin ayağının dibinden su çıkardı. Sadece Hz.İsmail’i içirecek kadar değil milyarlarcasını kandıracak kadar bir su; Zemzem!
Prof.Dr.Halis AYDEMİR
İrşâd Sohbetleri 5’ten Kesitler
Mekke/Haziran 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder