Kişinin yapmak istediği şey niyetle anlam kazanır. Yola çıkan kişinin muradı Allah (cc) ve Resulü (sav) ise, o kişi yolda kalsa bile karşılığı ona verilir. Kulun Rabbine doğru girdiği bir yoldan bahsediyoruz. Kul Allah azze ve celle'yi matlubu kılar. Amacı O’nun rızası ve hoşnutluğudur. Bu yol sırat-ı müstakim adını alır; dosdoğru yol! İnsanların hepsini Allah azze ve celle bu dosdoğru yola davet eder.
Soru şu;
İnsanlar ucunda sonsuz mutluluğun olduğu böyle bir yola neden girmezler? Neden başka yollara saparlar? Veya bir kimsenin hidayet/istikamet yoluna girebilmesi neye bağlıdır?
Cenâb-ı Hâk diyor ki; “Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri âyetlerimden uzak tutacağım.” (Araf Sûresi-146 Alıntı)
Böyle bir sistem işliyor dünya hayatında. İnsaflı ve dürüst olan kimseleri Allah azze ve celle kendi ayetleri ile buluşturuyor. İnsafsız, adaletsiz, büyüklenen tipleri ise uzaklaştırıyor.
“Onlar, bütün mûcizeleri görseler de yol edinmezler; doğruluk yolunu görseler onu izlemezler. Fakat eğrilik, taşkınlık yolunu görürlerse hemen ona saparlar.” (Araf Sûresi 146 Alıntı)
Bu neden böyle? Çünkü onlar ayetleri yalanlayıp duruyorlardı. Allah azze ve celle hakkı konuşur ve doğru yola iletir. Büyüklenenler, aslında Cenâb-ı Hâkk’ın söylediğinin doğru olduğunu anladıkları halde bunu kabul etmezler. Nedir kişiyi yoldan ayıran şey?Allah azze ve celle dedi ki; “İlahını hevası edinen kimseyi gördün mü?” (Furkan-43 Alıntı)
Heva, arzular! Yol boyunca kişi arzularıyla muhatap olur. Yol iki türlüdür; ya kişi şükredenlerden olur Rabbini tanır; ya da Rabbine nankörlük eder, O’nu denklemin dışına çıkarır, yolunda amaç etmez. Hevasını amaç edinir.
Var Edici’nin tek bir elden bütün sistemi yarattığı o kadar aşikar ki; bizler de bu sistemin içinde bir parçası olarak, bunu her kim yarattıysa O’na “yegane ilah” diyoruz. Ve hayatı O’nun adına yaşayıp O’na saygılı bulunmayı bir yaşam tarzı olarak ölçü edinmişiz. Bu akleden kimselerin yapabildikleri en iyi şey; hayatı anlamlandırıp hayatın sahibine YOL ARAMAK. Bu sonlu ve sınırlı hayattan, sınırsız ve bitimsiz bir hayata, O’nun vaadine kavuşabilmek! Bu akleden kimselerin girdiği istikamet. Bu istikamette her kişiye Cenâb-ı Hâk bir pusula vermiş. Kişinin aklettiği, gözlem yapıp değerlendirdiği içindeki süreçlerin tamamı. Eğer buna dikkat ederse istikameti tutturur.
Kişi yol boyunca çeldiricilerle sınanır. Toplumun etkisiyle, kendi cılız istekliliğiyle sınanır. Eğer amaca bağlılığınızı kaybetmezseniz Cenâb-ı Hâk sizi yol boyunca sabit kılıyor. Amaç Cenâb-ı Hâkk’ın rızası, amaç vaadettiği sonuca yani ahirete ulaşmak. Ancak ahirete iman eden kimseler Allah’ın dinine de iman ederler başta Kitab’ı olmak üzere. Ahiret amaç! Ahiret heyecanı kişinin duygularını da bağlar.
“Ahirete iman edenler namazlarını muhafaza ederler.” (En’am Sûresi-92 Alıntı)
Demek namaz bu yolun en temel parametrelerinden bir tanesidir. Yani hidayet yolculuğunda kişinin hala hidayette olabildiğinin ve kendisini yanlıştan koruyabildiğinin en görünen yanlarından bir tanesi. Namazı muhafaza edebilmenin yolu AMACA BAĞLILIK.
Kuldan Allah’a uzanan o dosdoğru yol “şeytanların ve şeytansıların” hiç tahammül edemedikleri bir şeydir. Böyle bir istikamette olan bir kimseyi çeldirmek için heyecanla üzerine atılırlar.
Şimdi bir başka soru; Cenâb-ı Hâk buna niçin müsaade eder?
“Biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı.” (En’am Sûresi-112 Alıntı)
Dolayısıyla Cenâb-ı Hâk kulun önüne sadece dosdoğru yolu açmamış, yanı sıra yanlış yolu da açmıştır. İrademizle yoldan yana tercihte bulunuruz. Kişinin yola çıkması ve yolda amacını belirlemesi tamamıyla tercihleriyle şekillenir.
Gençlerle Söyleşi-20’den Kesitler
KONU:YOL
Bursa/20.Mart.2020
https://www.youtube.com/live/G08KUd6vs_o?feature=share
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder