DİN KARDEŞİNİN YÜZÜNE GÜLÜMSEMEN SADAKADIR.
(Trt Radyo- Günebakan Programı
Ankara 18.Kasım.2022)
-Bizler birbirimize güleryüz gösterirken Cenâb-ı Hâk bize sevap veriyor, yeter ki bunu O’nun rızası için yapalım, bu şart var; yaptığımız işi Allah ile ilişkilendirmek. Hangi eylem olursa olsun O’nun için olduğunda bir anlam kazanıyor. “Yaradılanı sev Yaradan’dan ötürü” Bu sözdeki gibi “Yaradan’dan ötürülük” olmaksızın bir insan kendi karakteri bağlamında ve erdem adına bunu yapıyorsa ve ya kendi mutlu olabilmek için insanlara güleryüzle davranıyorsa (tebessüm ederseniz gününüz iyi geçer kendinizi iyi hissederseniz, diye biri ona öğütlemişse ve o da gülümsemeyi bunun için yapıyorsa) yani denklemin içindeki sebep ve gaye, bize o tebessümü bahşeden, o dişleri o güzel dudakları bahşeden Yüce Yaratıcı’yı içinde barındırmayan seküler bir boyutta kalırsa, orada bir sadaka olmaz. Çünkü sadaka dinî bir kavramdır. Niyet Cenâb-ı Hâkk olduğunda oluşur. Nice insan vardır sabahtan akşama kadar mütebessimdir, günaydın der durur. Ama bunu Allah azze ve celle için yapmadığı sürece ve Cenâb-ı Hâk ile ilişkilendirmediği sürece sadaka dediğimiz manaya kavuşmaz.
Hz Peygamber (sav) tebessümü öğütlediği kadar selamı da öğütledi. Çünkü bu ikisi eşleniktir, birlikte çalışırlar. Tanıdığın da olsa tanımadığın da olsa karşıdan gelen kimseye selam ver; Es-Selamu Aleyküm! İlgiyle,saygıyla ve mütebessim bir çehreyle. Bu paket halinde yaptığımız işlemi Allah’ın zâtını gözeterek yaptığımızda, gezdiğimiz yerde bonus toplar gibi sevap kazanır hale dönüşüz.
-Peygamber efendimizi (sav) kendi hayatı içinde, bize öğütlediği bu hal ile görüyoruz. Cenâb-ı Hâkk O’na dedi ki “Sen Allah’ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın.” Bu yumuşak davranabilmemiz, tebessümlü olabilmemiz, insanlar arasındaki ilişkilerde kontrollü olabilmemiz Allah azze ve celle sayesinde. O yüzden biz Resulullah’ı bu durumlar için Cenâb-ı Hâkk’a sığınırken görüyoruz. Tembellikten Cenâb-ı Hâkk’a sığınıyor, yüksünmekten Cenâb-ı Hâkk’a sığınıyor, bildiğimiz zayıflıklar nelerse hepsi için “Bana yardım et, bu durumlarda beni koru” diye Cenâb-ı Hâkk’a sığınıyor. “Ya Rabbi beni yumuşak bir kişi eyle. Bana mütebessim bir çehre ver. İnsanlarla hoş bir ilişki kurabileyim. Emrettiğin gibi insanlara güzel sözler söyleyeyim.” İnsanlara güzel sözler söylemek sadakadan da ötedir; farzdır.
“İnsanlara güzel sözler söyle.” Bakara-83
-Eğer kul nimetlerin farkına her an varmış halde yaşarsa mutlu olur ve yüzü asık olmaz. Kur’an-ı Kerîm’de tebessüm sadece bir ayette geçer ve o ayete baktığımızda nimetle ilişkisini hemen görebiliriz;
“Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve ‘Ey rabbim!’ dedi, ‘Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!’” Neml-19
İşte nimetle mutluluk arasındaki köprüyü doğru kurabilmek nimetlerin farkındalığıyla mümkün. Nimetleri sıradanlaştırırsak mutsuz oluruz. Böylesi mutsuz kimseler yapay gülümseyişler sergilerler, bunun hiç bir anlamı yok. İnsanlar kalpten gelmeyen bu yapay gülüşleri hemen fark eder. Ama kalpten gelen o nimete dayalı tebessüm ise karşı tarafa da sirayet eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder