27 Mayıs 2023

Fâtır Sûresi

 *Halis Aydemir* 

Fâtır Sûresi Tefsir Derslerinden Alıntıdır. 

 

-Allah (cc) insana tam bir emanet vermiştir. İnsan yapıp ettikleriyle tam bir sorumluluk almaktadır. Düşünün ki küfre yönelen insan şu yerin göğün sahibinin, hatta kendisinin de sahibinin hoşnut olmadığı bir şeyi yapabilmektedir. Bu nasıl mümkün oluyor? İşte göklerin ve yerlerin duyduklarında “Biz bunu kaldıramayız” dedikleri emanet budur. Yani “öyle bir imkana sahip olacağız ki o imkan ile alemlerin Rabbinin hoşnut olmadığı bir şeyi yapabileceğiz. Bunu aklımızdan bile geçirmek istemiyoruz” dediler ve kabul etmediler. İnsan bu emanetin altına girdi. Sonsuzluğu elde etme karşılığında (halidûn olabilme) tam sorumluluğu üstlenmiş oldu. 


-Cennete girdim her şey tamam, diye düşünmemek lazım. Cennetlerde de belli bir makam elde etmek için kişi kendisine belli bir hız katmalı. 

“Artık yarışanlar bu uğurda yarışsınlar” Yani cennette yükselmek için adımlar atsınlar. 


-Müminler cennete girince ilk neye sevinir, hoşlarına giden şey nedir? Cennette ilk fark edip Cenab-ı Hakk’a hamd ettikleri şey nedir? 

Fâtır 34: “Allah’a hamd olsun ki bizden hüznü, tasayı giderdi.” 

Demek ki Müminlerin dünyadaki genel durumu, çoğunlukla olan durumu tasaymış. Hüzün her an insanın peşinden kovalamakta. Cennette hüznün olmaması ne büyük saadettir. Korkuyu besleyen belirsizliktir. Hüznü besleyen çaresizliktir. Müminler Kuranla,vahiyle irtibatlı olarak ve sürekli dua ederek bu korku ve hüzünden belli oranda uzaklaşırlar. İnsanların hüzünden çıkış mecraları farklıdır. 

Rabbimiz çok Gâfur ki büyük büyük günahlarımızı bağışladı, hiç de bunu hak etmezdik. Sonra Rabbimiz çok Şekûr ki ufacık ufacık şeylerimizi ciddiye alıp bize hüzünden uzak cennet yurdunu bahşetti. 


-Fâtır 28: “Allah’tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar.”

Ayet bu yönü itibariyle, Cenab-ı Hak karşısında iyi bir kulluk sergilemek isteyenlerin muhakkak ilimle iştigal etmesi gerektiğini ortaya koyar. 

Kitap, ilmin kaynağıdır. Kişinin Allahtan korkuyorum diyebilmesi için Kitab’ı izlemesi gerek, ayeti kerimede “tilavet” kelimesi geçer , tilavetin okumak anlamı olduğu gibi, burada izlemek,peşi sıra gitmek demektir. Korkumuzu,takvamızı sergileyeceğimiz bilgiler ancak Kitab’tadır. Kitab’la ilgisi olmadığı halde Allah’tan korktuğunu söyleyenlerin korkusu askıdadır,hayata yansımamıştır. 

(Allah’ın Kitab’ını iz iz izle, onun peşine düş!)


Fâtır 32: “Sonra biz kullarımızdan ıstıfa eylediklerimize Kitab’ı miras bıraktık.” (Istıfa: İyisini seçip ayıklamak, ıslah edip safileştirmek)

Bu ayette şunu rahatlıkla anlıyoruz ki Kitap’la alaka kurmuş, Kitap’tan nasibi olan kimseler Allah’ın (cc) ıstıfa eyledikleri kullarındandır. Rabbimizin seçip, süzmesi, ayıklaması, arındırması! Kitap onlara miras kaldı. Bu çok güzel bir müjdedir. Kişi kendisini Kitap’la ne kadar iç içe buluyor, ne kadar miras olduğunu biliyor, ne kadar rehber ediniyor, ne kadar mesai veriyor ? Ne kadar gayret ediyor? Bu gibi hususlarda kişi kendini etrafıyla karşılaştırmalı. “Kitab’ın mirasçısı” dendiğinde akla gelebilecek biri olup olmadığı hususunda şöyle bir yoklamada bulunmalıdır. Neden bu çok önemli? Çünkü Allah, kendilerine Kitab’ı miras bıraktığı kullarını ıstıfa eylediğini buyuruyor (tıpkı Adem’i,  Nuh’u, İbrahim’in ailesini, İmran’ın ailesini, Musa’yı ıstıfa ettiği gibi) 

Allah (cc) hangi kullarına Kitab’ını miras bırakır, faydalanmalarını sağlar? Bu Allah’ın hikmetine tâbidir, randevuze ve rastlantısal, rastgele değil. Hâkim ve Alîm olan Cenab-ı Hak tam da buna layık kullarını ıstıfa eder. Kitab’ı hak edecek, öğrenme gayreti, fedakarlığı gösteren, elverişli kimselere miras bırakır. Ve “Allah iman edenleri ve ilim sahiplerini derece derece yükseltir.”

Tabi peygamber efendimizden (sav) sonra Kitab’ı miras alan tüm nesiller bu kapsamdadır. Peki bu nesillerdeki kimselerin hepsi aynı durumda mı? Hepsi aynı tepkiyi mi vermiş? “Zaten affedileceğiz” mi diyorlar? Saptılar azgınlaştılar mı? Demek ki Kitab’ın varisi olmak her zaman kişiyi kurtarmıyor. Varis olmak elbette bir seçkinlik ancak sürecin düzgün tamamlanması için Kitab’a vefa ve sadakat gerekiyor. Aksi taktirde sadakatsizlik ve nankörlük ters tepmek olur ki bu çok vahim bir akıbete götürür. Kuranı Kerim’de bunun en tipik örneği Hz Musa’nın kavminden olan Kârun’un hikayesidir. İyi bir Tevrat okuyucusuydu, gece gündüz tilavet ederdi. Ayetlerin ilmi verilmişti. Ama sonra deri değiştirir gibi sıyrıldı. Şeytan da onu takibe aldı ve taşkınlardan oluverdi. Ve Allah Kârun’u da hazinelerini de yere yutturdu. Dolayısıyla Kitab’a vâris olmak son derece büyük şeref, ancak bu yolun sonu değil, bu büyük bir sorumluluğun başlangıcı. Bu yola hiç girmesek ne olur? Sorumluluğunu yerine hiç getirmemiş, taşın altına elini koymamış, görmezden gelmiş yok saymış, ıraz etmiş, Allah’ın (cc) en beter bulduğu vurdumduymaz akletmez tiplerden olur. “Madem öyle ben bu Kitab’ın altına hiç girmeyeyim. Bu büyük bir sorumluluk. Alakasız durayım.” diyenler, en suçlu kimseler. Verilen nimetlerden (göz kulak kalp vs) hepsinden sorumluyuz. Dolayısıyla bu ilim süreci zorunludur.


-Allah el-Hâkim’dir. Yaptığı her işi hikmet ile yapıyor. Rast gele, tesadüfi iş yapmaz. Hikmetin ve hükmün sahibidir. 


-Hesap gününde nesep bağı ortadan kalkacak. Birbirlerini aramazlar sormazlar,karşılaşmak da istemezler. Hesap bitikten sonra cennetlikler cennete girdikten sonra o zaman dünya hayatında bağı olanlarla muhabbet etmeyi isterler. “Dünya hayatınız nasıl geçti?” diye sorarlar. Cevap şu olur: “Korkuluyduk, dünya hayatımız hep korkulu geçti” Tarif böyle. Bu işte takva. Ve “biz dünyadayken sadece O’na dua ederdik”


-Herkes fakir, tek bir zengin var! Herkes ihtiyaçlı, ihtiyarsız olan tek olan Cenâb-ı Hâkk’tır. Denklem bu kadar nettir. Allah’ın zenginliğini anlamak, aslında kulluğumuzu anlamak demektir. 

(El-Ganîyy)

Cimrilik edenler aslında o hayrı kendinden esirgiyor. Allah yolunda sadaka verenler Allah’ın parasıyla yine Allah’ı hoşnut eder, Allah hoşnut olunca daha çok verir. Dolayısıyla vermeyenler kendilerine cimrilik eder. 


-“Kim izzeti arıyorsa, izzet tamamıyla Allah’a aittir.” 

İzzet sahibi kimselere yakın durmak insanlar için çok önemlidir. Bu bir fayda temin eder. 


-Fâtır 10: Kişiyi cehennemden kurtaran kelime-i tayyibe nedir? La ilâhe illallah’tır. 

Güzel söz yükselir, doğrudan Cenâb-ı Hâkk’a erişir. Kişinin güzel amelleri de kişiyi yükseltir. Önce söylem-sonra eylem. Kişi söylediği sözün arkasında durmazsa güzel söylemlerinin anlamı kalmaz. Kişi bu ikisini birlikte gerçekleştirirse Cenab-ı Hakka yakınlaşır ve izzetinin gölgesine sığınmış demektir. Bundan ayrı sigorta aramak anlamsız kalır. 


“Beni anın, ben de sizi anayım.” 


-Nimet kullanılmaya kullanılmaya körelir. Madem kullanmadın, onun fonksiyonunu Cenab-ı Hak bir süre sonra ortadan kaldırır. En büyük nimet akletmektir. 

Hiç yorum yok: