15 Kasım 2024

Rihle 2024 | 1.Oturum

Rıhle 2024 | 1. Oturum | Konya | 29.08.2024


Dersten Kısa Notlar: 


‎"Sizler hiçbir şey bilmez bir durumdayken Allah sizi analarınızın karnından dışarı çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler, kalpler verdi." 

‎(Nahl Suresi 78. Ayet)


‎-Gözümüzü açtığımızda, hiçbir şey hatırımızda olmayarak, öteden bir şey getirmedik. Yani, biz öteden Kur'an'a yapışmış olarak gelmedik. Hindistan, Avrupa kıtası gibi ortamlardan bugünkü ortamımıza kadar hiçbir ayrım olmadan her birimiz fıtrat üzere, hiçbir şey bilmez olarak dünyaya geldik. Peki, Kur'an'a yaklaşımımız nasıl olmalı? Mantıksal olarak bakarsak, bu ortamda iki kapak arasında bir metin ortaya konup "en iyisi bu" deniliyor. Hristiyan ortamında da böyle. Ortamda doğmuş olunsa bile, o kitabın içine açılıp bakılmadıysa, kapağını açıp incelemediyse, Hristiyan çocuk doğru cehenneme gidiyor, gitmeli de. Bu yüzden öncekilerin getirdiğini inceleyip bakmadıysa cürüm işlemiş oluyorlar. Nitekim Rasulullah (sav)'e, Mekke müşrikleri "Abdulmuttalip'ten daha iyi mi biliyorsun?" dediler. "Biz ancak atalarımızdan aldığımızın peşine düşeriz," dediler. Eğer bu model kabul edilen model olsaydı, Cenab'ı Hak şöyle demezdi: "Ya babaları bir şey bilmiyorlarsa!"


‎-Bu yüzden sen, kendin önüne konulanı işitip, görüp ve ardından akledip doğruluğunun sağlamasını yapmalıydın. Dolayısıyla, kitaba yaklaşımda "Amentü" deyip inceleme yapmaksızın okuma yapılması bir işe yaramıyor.


‎-Kur'an, öyle bir kitaptır ki sizin yaklaşımınıza göre etkileşime geçer ve adam seçer. ‎Eğer sen, iman üzere, hakkı görmek üzere araştırıcı bir ruh ile yaklaşırsan bu kitaba, Cenab'ı Hak hidayet, şifa namına vereceğini verir. Ama hakkı görmek üzere değil de, görmemek ve kabul etmemek üzere yaklaşırsan, hidayet ve şifa vermez.


‎-Cenab'ı Hak, her bir insan için, ister Afrika'dan ister başka yerden olsun, hakkın arayışı içine girer ve o iç navigasyona vefa gösterirse hakkı bulduracağını garanti ediyor.

‎Yetiştirme tarzı, kültür farklılığı gibi bariyerler, hakkın erişimine engel değildir.


‎-Allah'tan başkası tarafından olsaydı, bu kitap içinde çokça ihtilaflar olurdu.

‎Oysa bu kitap, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Bu kitabın gerçekten Cenab'ı Hak tarafından indirildiğine tanık olmadan, buna şehadet etmedikten sonra, sırf İslam topraklarında doğmuş olmak kişiyi cennetlik yapmaz. Kur'an'ın ruhu var; kâğıt üzerinde bir mürekkepten ibaret değil.

-Kişi, hakkın talebinde ve arayışındaysa, çaresizlik yaşamaz.

‎Bu yüzden kitaba erişimimiz tamamen istemeyle gerçekleşiyor.


‎-Kul, hakkı öğrenme ve Yaradan'ı tanıma arayışı içindeyse, Cenab'ı Hak kuluyla beraber bilinciyle yaşar.

‎Cenab'ı Hak, kulunu batıla kandırarak mağdur etmez. "İşte bu kitap Allah'tan gelmiştir" diyebilmemiz, sadece O yegâne ilaha bağlıdır. Çünkü O bizi yalnız bırakmadı.


‎-Allah (cc) sözün en güzelini indirdi.

‎O, öyle güzel bir söz ki, iman edenlerin tüyleri ürperir, kalpleri, derileri yumuşar. Rabbimiz kitabıyla iletişim kurduğumuzda, belagat, hitabet ve anlam olarak bizimle ilişki kuruyor.


‎-Acaba Allah (cc)'a tanık olma sorumluluğu zarureten, "fırsat olursa bir ara bakarım" şeklinde mi olmalıdır?

-Eğer öteden vahiy olmasaydı, ne geçmişe ne de geleceğe dair bilgiyi öğrenemezdik. Kur'an'la etkileşimimiz tamamlanıp "İşte bu kitap Allah'tandır" dediğimizde, istifade etme yolculuğumuz başlıyor.


‎-Kitaba ilk bakışta, tedebbür önce gelerek, kendine ait bir bilgin yoksa, başkasının ardına düşmen fıtratına uygun değildir.

‎"Biz bizden öncekilere uyduk, hiç incelemedik" demek, tarihte Ebu Cehil'lerin yoludur. Kitaptan fayda ancak tedebbürün ardından tezekkür ederek hakkın bir yaşam hâline gelmesidir.


‎-Cenab'ı Hak, 'Ama kendisine gelince yüzünü döndü.'

‎"Nereden biliyorsun, o öğrenmek için geldi belki de öğrenip istifade edecek," dedi Rasulü'ne. O anda Rasulullah (sav) umursamayan bir grupla beraberdi. Kitaptan öğrenmeye gelene, Cenab'ı Hak gerçeği hatırlatıyor. Vaktiyle plasentaya tutundurup yaşatan Allah (cc), gerçeği kitabıyla hep hatırlatıyor. Çünkü bunun alternatifi unutmaktır, gaflettir. Yani burada niçin yaşadığı ve kendisini nasıl bir akıbetin beklediği gerçeği...


‎-Allah (cc) kitabını hem yüzünden hem de namazla okumayı hayatımızın tam içine yerleştirmiştir.

-Namaz, Kur'an'ın kişiye en güzel irtibatını sağladığı yerdir.

‎Cenab'ı Hak, "Beni anmak için, benimle birlikte olmak için namaz kıl," dedi. Kulun ağzından çıkanı bildiği bir bilinçle, ne dediğini bilerek bir niyaz, tazim, kulluk... Kur'an'a yaklaşımımız önce tedebbür, sonra tezekkür, ama bunu da en fazla namazla...


‎-Geceyi size örtü, gündüzü maişet, rüzgarları gönderen O'dur.

‎Eğer kul bu gerçeği akletmezse, seküler şekilde anlamaya başlıyor: "Bu hayat rastlantısal." İşte Kur'an, bu gerçeği bilinç olarak akletmemizi, gelecek beklentimizi, yolculuğumuzu hatırlatır. Kur'an, irtibatta ve iltisakta kalmamızı isteyen yegâne kitaptır.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR

Hiç yorum yok: