16 Kasım 2024

Aidiyet ve Sorumluluk Bilimci

Aidiyet ve Sorumluluk Bilinci | 21.8.2024 | Malatya 


Dersten Kısa Notlar: 


"Bugün, sizi ilk defa yarattığımız zamanki gibi yapayalnız huzurumuza geldiniz..."

(Enam Suresi 94)


-Yaratılışın Başlangıcı ve Sonu

Sizi annelerinizin karnındaki cenin hâlindeyken bilen O’dur; çünkü O yaratandır. "Yani biz sizin o zamanlarınızı da biliyoruz," diyor Cenab-ı Hak. Bu yüzden kendinizi temize çıkarmayın. Daha anne karnında cenin hâlindeyken yaratıldığımız o zamandan söz ediyor. Kişi annesiyle bile sonradan tanışıyor. Bu dünyaya gelirken bilmediğimiz bir ortama, meçhule geldik.


-Anne Rahminin Mucizesi

Kudsi bir hadiste Cenab-ı Hak, "Anne rahmine muhakkak ki ben sana kendi adımdan bir isim türettim," demiştir. Anne rahmi büyüleyici bir kapsül; oradan bir insan yaratıyor Cenab-ı Hak. Orası korunaklı, ısı ve ses yalıtımı olan muazzam bir yerdir.


-Kabir ve Rahim: İki Simetri

Ama kabir deyince ürküyoruz. Kimsenin gönüllü geleceği bir yer değil. Aslında kabir, rahmin simetriğinde duran bir yer. Rahimde dışardan gelen gıdaların cenine teşekkül ettiği El-Bari olan Cenab-ı Hakk’ın yaratmasıyla oluştuğumuz bir yer. Kabir ise bunun çözüldüğü yer. Toprağa dönüyoruz ki Cenab-ı Hakk’ın, "Sizi ondan yarattık, ve sizi tekrar ona iade edeceğiz. Ama bir kez daha sizi oradan çıkaracağız," (Taha 55) dediği yer orası.


-Gerçek Aidiyetin Kaynağı

Dolayısıyla öteden geldik ve buradaki herkesi sonradan tanıdık. Asıl aidiyetimiz buraya, bir kimseye olamaz. Asıl aidiyetimiz geldiğimiz varlığımızın kökeninde, yaratılışımızın merkezindedir. Kim yaratılışımıza hükmettiyse asıl aidiyetimiz O’dur. "İnna lillahi ve innâ ileyhi râciun" (Bakara 156).


-Kulluğun Gerçeği

Biz O’nun kuluyuz ve mülküyüz. Parmak ucumuzdan gözümüzdeki merceğe kadar her şey O’nun. Üstelik onları daha yeni yeni bir ilimle öğreniyoruz ve hiçbirinin kıvamını ve hesabını bile bilmiyoruz. O; ilim, irade ve bizi yaratan varlığımızın sahibi. Mevlâ; gerçek sahibimiz. O bizim Mevlâmız, o yüzden her gece yatmadan önce, "Sen bizim Mevlâmızsın," diyoruz.


-Sahiplik ve Minnet Bilinci

Olur ya, gün içerisinde şunu, bunu veya bir başkasını sahip sandıysak, minnet hissiyle bağlandıysak, berikine başka bir biçimde kendi irademizi ipotek altına düşürdüysek, hepsinden sıyrılmak üzere yeniden "Ya Rabbi, sensin bizim Mevlâmız," diye bunu tekrar ediyoruz günün sonunda.


-Dönüşün Gerçek Mevlâ’ya Olması

İnsan nereye aitse oraya dönecek. Cenab-ı Hak, "Onlar bize dönecek ve onların hesabını görmek bizim işimiz," dedi. (Yunus Suresi 23) Biz de diyoruz ki, "Şehadet de senin, kullar arasındaki hükmü verecek olan da sensin." Cenab-ı Hak, "Sonra onlar gerçek Mevlâlarına döndürülürler," dedi. (Enam 62) O bizim gerçek Mevlâmız; hayatta hiçbir kimse gerçek Mevlâmız olamaz.


-Aile ve Aidiyet

Anne babamız bile bizim gerçek Mevlâmız değil. Anne babamızı hayatta bizimle bir münasebette olmak üzere ebeveyn kılmış ve onlara karşı ihsanı emretmiştir. İhsanı emrediyor, o zaman onlar bizim Mevlâmız mı diye görmemiz için, söz kimde bitiyor, ona bakmak lazım. Çünkü kendisini sahip zannedenler "Ben bitti demeden bitmez," diyorlar.


-Gerçek Mevlâ’nın Sahipliği

"Onların o dünya hayatındaki maîşetlerini aralarında biz taksim ettik ve bir kısmını diğerinin derecelerle üstüne çıkardık ki, bazıları bazılarını tutsun..." (Zuhruf 32) Burada kimse kimsenin Mevlâsı değildir!


-Beşerin Sınırları

Bir kimse nasıl birine Mevlâlık iddia edebilir? Gerçek aidiyetini unutup da beşer altı bir konumda, bir başkasının kulluğuna girmiş olabilir mi? Bir kimse, patron ve haddini bilmeyerek işverenlerine, "Ben kime oy at dersem ona oy atacaksın, nasıl giyineceğini ben karar veririm, hatta eşinin nasıl giyineceğine ben karar veririm," derse o kişiye "Senin gerçek sahibin benim," demiş oluyor ki, Firavun da bunu söylemiştir: "Ben ne dersem o olacak!"


-Gerçek Aidiyet Bilinci

Eğer birisi ona, "Senin bu sözün Allah’ın olduğu yerde geçmez," "Allah’ın sözü en üstün olandır," "Bütün işler O’na döner," der ve giderse istiklalini elde eder. O, "Ben ancak ve ancak Allah’ın kuluyum," derse bu hâl, kulda gerçek aidiyet bilincinin dışa vurmasıdır.


-Allah’a İtaat ve Kulluk Bilinci

Cenab-ı Hak, kendi kulluğu ile anne babaya iyiliği eşleştirmişken, "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı hükmetti..." (İsra 23) Bizim gerçek Mevlâmız Rabbimizdir. Eğer anne babamızın emriyle Rabbimizin emri çelişirse ne olacak? İşte gerçek Mevlâ’nın kim olduğunun ortaya çıkacağı yer orasıdır.


-Anne Baba ve Kulluğun Sınırları

Eğer var gücüyle sütünü koysa, saç telini karıştırsa, babalık haklarını bebeklikten saysa dahi, "Şayet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana var gücüyle dayatsa, o ikisine itaat etme." (Ankebut 8)

De ki, "Babacığım, anacığım, buraya kadar her dediğinizi yapmaya çalışırım ama Allah’ın yapma dediği bir şeyi bana yaptıramazsınız."


-Teslimiyetin Tek Adresi

Allah’ın yap dediği bir şeyi bırakıp, "Benim dediğim gibi yap" diye sizden isterlerse ve siz Cenab-ı Hakk’ın emrini bırakıp onlara itaat ederseniz, şirk koştunuz demektir. Buyruk, yeknesak bir biçimde, yegâne, bütünüyle Hak Teâlâ’ya aittir. Yaratma O’nundur, söz de O’nundur.


-Son Söz: Kulluğun Bilinci

Bir kimse size, "Cenab-ı Hakk’ın yapma dediği hususta benim dediğimi yapacaksın," diyorsa, "Ben senin Allah’ın olmak istiyorum, gel bana kul ol," demek istiyordur. Ona hayır diyeceğiz çünkü teslimiyet ancak ve ancak Allah’adır.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

👇🏻👇🏻👇🏻

https://youtu.be/39I5je4gQJQ?si=-zvMUhYt-EJw8z_4

Hiç yorum yok: