Müslümanlar mı Dağınık, Bâtıl mı Üstün? | 11.7.2024 | Viranşehir
Dersten Kısa Notlar:
-Daha kötü ne yaşanabilirdi diyebileceğimiz korkunç bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu acıyı, sıkıntıyı insan dediğimiz biz varlıklar oluşturuyoruz. Hz. İbrahim ve iki evladı Hz. İsmail (as) ve Hz. İshak (as), aynı babanın çocukları, aynı risalet. Bugün geldikleri zürriyet; bir tarafta diğer zürriyet, bir tarafta. Sabah akşam, çoluk çocuk demeden birbirlerine kıyan insanlar bunlar.
Akraba kardeş bile olsak, bizi vahşileştiren, hayvanlarda olmayan bir şey var. Bu bir şey ile adaletin ve kötülüğün rengini görüyorsunuz. Bu resmin en çıplak ve yalın hâli, Hz. Adem (as)'in iki oğlunu anlattığı hikâyede var. Hak Teâlâ buyurdu ki: "Adem'in iki oğlunun haberini anlat."
-Adem (as)'in iki oğlu da Cenab-ı Hak kabul buyursun diye kurban sundular. Biri tarımla uğraşan Kabil, diğeri de hayvancılıkla uğraşan Habil. Her ikisinden de Cenab-ı Hakk'a kurban istendi; yani bir şeylerini ellerinden çıkarmaları, vazgeçebilmeleri istendi. Kötü olan, "Bu tarlayı ben ekip sürüyorum, yetiştiriyorum, niye gidip vereyim? Hepsi benim çabam, emeğim, gayretim!" dedi.
-Kötü; önce Cenab-ı Hak ile kötü olur. Yani bir kimsenin iyiliği ya da kötülüğü Cenab-ı Hak ile olan münasebetindedir.
-Allah (cc) ile kötü olan, her türlü vahşeti göze alabilen kimsedir. Olay, Cenab-ı Hakk'a kurban sunmakla başladığı için, Hz. Adem'in oğullarının kurban olayı zikredildi.
-Kötü olan; meyvenin iyisini kurban vermedi. Cenab-ı Hak ile kulun ilişkisi, "Bu su, toprak benim değil; topraktan filizi ben çıkarmıyorum." şeklinde olmalı. Kabil ise sırf toprağını suluyorum diye "benim" demeye kalkıştı. Oysa Cenab-ı Hak, "Sizin onun bir tane bitkisini bile yerden bitiremezsiniz." demişken...
Toprağı çatlatıp oradan çekirdeği çıkarıp filizlendirip güneşle buluşturan, her şeyin yolunu yordamını buldurup mahsule dönüştüren Cenab-ı Hakk'tır.
"Benden şu kadar mı istemiş? Hepsini de istese hakkıdır." demek, akletmenin gereğidir.
-Verilen ne varsa hepsini Cenab-ı Hak vermesine rağmen, bir miktar vermek zor geldi. Ve görüntüyü kurtarmak istedi.
Müslümanların arasında bulunmamız bizi kurtarmaz. Çünkü aramızda çokları görüntüyü kurtarıyor... "Dostlar alışverişte görsün." diyor... Namaz bile kılsa böyle yapıyor...
-Kabil düşüncesinde; aşkla, hevesle infak etmez. İçinden gelmez bir hâl vardır. Hz. Adem (as), hem Kabil'e hem Habil'e, "Şuraya koyacaksınız. Allah (cc) onu kabul ederse, onu göğe kaldıracak." dedi.
Hz. Habil düşüncesinde ise her kurbanı seçtiğinde, daha iyisini düşünüp "O Rabbime daha iyi yaraşır." derken en iyisini getirmek vardır.
-Bizim için davranışlar ve yaklaşımlar önemli olduğu için, Cenab-ı Hak isim vermedi bu olayda ve "Birinden kabul edildi, diğerinden kabul edilmedi." dedi.
Niçin birinden kabul edildi, diğerinden edilmedi? O önemli. Soy ismi önemli değil. Eğer iyilik soydan gelseydi, her ikisi de Adem'in iki oğlu...
Kötülük soydan gelmiyor.
-Soy ve nesep insanı ne sağa ne sola çeker. Hepimiz aynı ailenin çocuklarıyız. Adem'in çocuklarını onlara anlat derken, Cenab-ı Hak fotoğrafın en net hâlini bize örnek verdi. Dolayısıyla iyiler şu milletten, kötüler şu milletten değil! İyiler ve kötüler ırktan gelmiyor.
Hz. Peygamber (sav), Hz. Adem'i Miraç'ta gördü. Her iki tarafında milyarlar vardı. Bir tarafına dönüp güler, diğer tarafına dönüp ağlardı.
O zaman soru şu: İyiyi iyi yapan, kötüyü kötü yapan ne?
İblisce düşünce: Cenab-ı Hak'kı kendi kulluğuna mahkûm etmeye çalışmak.
Cenab-ı Hak ile ilişkisi bozuk olanların, tarih boyunca Cenab-ı Hak ile ilişkisi iyi olanların verdiği reaksiyon ve tavrın özeti bu. Bugünküler de bu manzarayı ortaya koyuyor. "Seni öldüreceğim, Tanrı da, toprak da, mal da bana kalacak." düşüncesi...
-Hz. Habil'in dilinden:
"Allah, kurbanı muttakilerden kabul eder."
Habil: "Senin kurbanının kabul edilmemesinin nedeni, benim kurbanımın varlığı değil!" dedi.
Soru, şeytanca düşüncededir: "Sadece ben vardım, şimdi başkası da var."
Biz, "Ey âlemlerin Rabbi!" diyoruz. Yahudiler ise, "Ey Yahudilerin Tanrısı!" diyor...
Şeytan da başta, Hz. Adem (as) yaratılınca, "Bunu yaratıp değer verdin, şunu bana üstün tuttun." dedi, adeta bir eşya gibi addederek...
-Bizim gerçeğimiz: Kötülerimizin kötüleştiği yerde, Cenab-ı Hakk'ı arka plana atıp dünyayı öncelemeleri vardır. Yahudiler hayata hırsla en tutkulu bağlanan kimselerdir. Onların canları çok kıymetli ve kendilerini tehlikeye atmak istemezler.
-Canını, malını kıymayan; kendi merkezi etrafında bütün varlığını kutsayan kimse, kötünün ta kendisidir.
Bir taraf dünyayı esas almış, Cenab-ı Hakk'a bir torba mahsulü kıyamamış; diğer taraf, en güzelini Cenab-ı Hakk'a getirip sunmuş!
Dünyanın şu çarkına bak ki, Cenab-ı Hakk'a bir şeyini vermeye kıyamayan, diğerini öldürdü.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder