11 Ocak 2024

Filistin Dersleri 17 (20.12.2023)

Gazze Aynasında; İman, Teslimiyet ve Cihad | Dost Tv | 20.12.2023


Dersten Kısa Notlar:


-“İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, ‘İman ettik’ demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık.” (Ankebut-2,3)


-İman ederek (iman ettim iddiasıyla) Cenâb-ı Hak ile bir ilişki başlatıyoruz. “Ya Rabbi ben senin yaratmadaki gücünü gördüm. Beni yaratmandaki anlamı kavradım. Hakikaten sonsuz bir gelecek tutkusuna sarıldım. Bu vaadini ciddiyetle hayatıma taşıyorum.  Ve bunu bekliyorum.” Diye bambaşka bir sürece giriyorsunuz. Bu sürece girmeyenler ne kadar başıboş ve anlamsız ise, geleceği ne kadar harap ve ölü ise bu tarafta o kadar hayat dolu bir başlangıç var. Bu bahsettiğimiz iddiaya kul pamuk ipliğiyle mi bağlı, yoksa yürekten çelik halatlar mı tutunmuş? 


-“Ben zaten bu dünyaya ait değilim; ben Allah’a aitim ve O’na döneceğim. Bu hayata oyuna sokulur gibi sokuldum ve vaktim gelince oyundan çekileceğim. Ve bu her an olabilir.” Musibeti hafifleten düşünce de budur. Bu dünya aslî bir ortam değil, demo bir ortam. Sürecin değişkenlerini Allah azze ve celle yönetiyor. 


-Eğer hayatınızı “dünya ekseninde” yaşıyorsanız işiniz zor. Çünkü dünyadaki değişkenleri her an kaybettiğinizde her şeyi kaybetmiş oluyorsunuz, ahirete dair beklentiniz yok. Bu çok orantısız bir durum. O yüzden bu orantısızlıktan ötürü kafirlerin Mü’minlerle baş etmeleri sözkonusu değil. Bu orantısız üstünlük hakkından gelinebilir bir şey değil, dengelenenilir bir şey de değil. 

  Madem ki Mü’minsiniz, üstün olan sizsiniz. 


-Gazze’de bu vahşete direnen insanlar “Allah varsa gam yok” kıvamındalar; işte bu düşmanı sarsıyor. “Bu kadar serinkanlı, bu kadar hayatı ahiretle irtibatlandıran o imanı ben de yakalamak istiyorum.”


-Gazze’de yaşayan insanlar “Bunları karşıma Allah çıkardı. Bize zaten haber vermişti” diyebiliyor

  “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” (Bakara-155)

  İman ettiğin iddiasına göre Allah azze ve celleyi tanıdığını, sevdiğini yaşayarak gösterirsin ve bu uğurda önüne çıkan hangi engel olursa ister malınla ister canınla kaybetmeye hazırsındır. Ve Allah azze ve celle sana onurlu güzel bir hayat yaşatır, ecdadımıza yaşattığı gibi. Bu coğrafyaya da saldırmışlardı buraları da pay etmişlerdi. Kimbilir bu coğrafya üzerinde ne hayaller kuruyorlardı. Rusların taa İstanbul’a kadar geldikleri bir heyecanları vardı. Millette hangi ruh vardı da Cenâb-ı Hakk’a karşı sorumlulukla uyandı. Tekbirlerle cihad ruhu milli mücadeleyi besledi de küffarı o en zayıf demlerinde yurdun dört yanından kovdu. O gün binlerce insanın şehadetle bedel ödediği bir yurdun üzerinde yaşıyoruz. 


-Hangi toprak direniş gösterilmeden istiklaline kavuşmuş? Özgürlüğün, izzetin, şerefin bedeli var. 


-Bu süreçlerde aslında Cenâb-ı Hak bizi tam da küffarın eliyle bir arındırmaya tâbi tutuyor. 


-Parola bu: “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun ( إِنَّا لِلَّٰهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ - ‎Biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz) 


-Seküler hayatın peyderpey çoğaldığı bir düzlemdeyiz, asıl tehlike bu. Bunun arttığını görüyorsan bil ki Gazze kapıda demektir. Cenâb-ı Hakk’ın sünneti bu. 


-Allah azze ve cellenin sistemi mağdur üretmez. Bırakın bizim evlatlarımızı Batı’nın kendi evlatlarını bile uyandırdı. Yani Gazze’de bugünkü modern dünyanın gerçek yüzünün deşifre edilmesi; o modern dünyanın kendi evlatları sandığı kendi öz vatanında bile karşılık buldu. Ve oradaki insanlar hak ile batıl ayrışmasından etkilendiler, kutuplaşmada İslam tarafına düşmeye başladılar hem de patır patır.. Süreci Cenâb-ı Hak yönetiyor ve iyileri asla zayi etmez. Çin’de Amerika’da İngiltere’de Japonya’da nerede olursa olsun onları tek tek yuvalarından alıp İslam’ın o sıcacık esenliğine taşıyan bir gelişmeyle bizi karşı karşıya bıraktı Cenâb-ı Hak. 


-Gazze’nin en küçük çocuğunda bile teslimiyet ve ima şuuru var; örnek alınması gereken, nesillerimize aktarılması gereken bir şuur. 


-Gazze küçük özel bir ortam. Filistin’de hiç mi kötü yoktu? Vardı, kötüler kolaylıkla satıldılar, sağa sola gittiler, küfrün yönetimine boyun eğdiler. Belli bir kısmı şahşi çıkarları için işbirlikçilik yaptı. Yani Filistinli deyince ırk üzerinden temiz bir İslamî suret düşünmeyelim. Yani çoğu gitti, vatandaşlıktan alındılar; her giden de kötüdür demiyorum ama Filistin’de geride kalan, o filtrenin gerisinde kalan özgül ağırlığı çok yüksek bir kitle özellikle orada kaldı. Her şeye rağmen kaldı! Bunlar içinde yurt dışında okuyup kariyer yapmış ve çok güzel imkanlara kavuştuğu halde dönüp bu kasvetli zamanda orada savaşanlar da var düşünebiliyor musunuz? Örneğin adamın İngiltere’de muayenehanesi var, kendisi cerrah, önemli bir bilim adamı, Britanya vatandaşlığı da var. Ama sözkonusu olan vatansa ve vatan bana ihtiyaç duyuyorsa diyen, Mescidi Aksa’nın korunması ve Mü’minlerin izzeti, şerefi sözkonusuysa dönüp o savaşın bir parçası haline gelmeyi bilebilen nitelikte insanlar da var. Dolayısıyla Gazze sıradan bir ortam değil! Özel insanların tercihle kaldıkları, ısrarla direndikleri bir ortam. Kala kala Gazze’yi sahiplenen bu insanlar kaldı. Hakikaten izzet ve onur ve istiklal Hakk’ı tanıyan kimselerin canı pahasına savundukları bir şey. Hüküm hep Allah’ındır diyen, işini hep Cenâb-ı Hak’tan bilen, bir yaprağın bile O’nun müsaadesi olmayınca düşmediği gerçeğine ermiş insanların artık düşmandan korkusu olmuyor. Düşmana lanet okumaması da belki bundan! 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR

👇🏻👇🏻👇🏻

https://youtu.be/wPBByFHODU8?si=PmL0JvI0hqN1iKl3

Hiç yorum yok: