31 Ekim 2024

Rahim Bağına Dikkat Etmek

Cenab-ı Hak, kullarıyla ilişkisini, rahim bağına gösterdikleri vefa ile birleştirmiş. 

Cenab-ı Hak rahme kendi Rahim isminden vermiş. “Benim ismimden bir isim verdim” diyor. 

Rahim bağına dikkat etmek, kişinin Cenab-ı Hak ile olan bağına verdiği önemle aynı şey. Burayı önemsemediğinde, Cenab-ı Hak da kendisiyle olan bağlantıyı gevşetiyor. 

Anne-babamızı, kardeşlerimizi vs biz seçmedik. "Rabbim madem ki onları bana Sen takdir ettin, öyleyse önemsiyorum ciddiye alıyorum ve bağlantıyı koruyorum", demek "Senin takdirine boyun eğiyorum" demek. 

Ama şeytanın yaptığı gibi “Hayır istemiyorum böyle akrabalardan utanıyorum vs” gibi cümleler onları aşağılamıyor, kendisiyle onlar arasında o köprüyü kuran Yüce Kudret’in takdirine bir baş kaldırı. 

Ve bunun ilk örneğini şeytanda görüyoruz. Şeytan Adem’i kabullenemedi. Cenab-ı Allah dilediğini yaratır. Onların belli sıkıntıları da olabilir. Ama O verdiği için benim için çok değerliler. 


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

Gençler Sorgulayarak Geliyor


"Hak gelince batıl zail olur." İsra-81 


Hakkın böyle baskın yanı vardır. 

Gençlerimizin sorgulaması bizi korkutmasın. Sıkıntı şu, üst kuşak bu soruların cevaplarına sahip değil. Çünkü kendi döneminde ne sorguladı ne araştırdı. Sadece var olanı muhafaza etmekle, taklitle yetindi. 

Ama alttan gelen sorgulayıcı gençler bu süreci ben inanıyorum ki lehimize çevirecek. Çünkü onlar akledip gerçekten içselleştirerek İslam’a sahip çıkacak, bu sefer onların önünde batı dünyası da duramayacak. Sorgulayarak geliyor çünkü. 

Takliden sahip çıkanlar bunu korkarak yapıyor ve çocuklarına bunu baskıyla tutturmaya çalışıyorlar. Oysa tahkik özgüven demektir.


Prof. Dr. Halis AYDEMİR

Siz Uyarılmadınız Mı?

Mülk 8: “Cehennem neredeyse gayz ve öfkesinden parçalanacak! Oraya her bir grup bırakıldığında, muhafızları onlara, ‘Size kendi içinizden resuller gelmedi mi?’ diye sorarlar.”


Cehennem kaynar durur, onun nefes alışı duyulur. Neredeyse öfkesinden gayzından parçalanacak. 


Cehennem böyle bir yaratılışta. Cehennemin bir kişiliği var, konuşuyor, öyle kendi başına yanan ateş gibi değil. 


Buna memur, doğasına bu yerleştirilmiş. Acımadan yana bir şey kodlanmamış. Yakmak üzerine, acı ve elem dolu bir azabı tattırmak üzere yaratılmış bir azap yeri orası. 


Size resuller gelmemiş miydi? Siz uyarılmadınız mı? 


Cehennemin bekçileri olan melekler, buraya doldurulan insanlara karşı bunu sorma ihtiyacı hissediyorlar, hem de her yeni gelen gruba. 


Cevapları: Evet, elbette geldi. Peki onları ne aldattı? Dünya hayatı. Dünyayı tercih ettiler


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Çünkü Mülk O’nun Elinde

   Mülk 1: “Mülk elinde olan Allah ne yücedir, ne üstündür. O her şeye gücünü yetirir.”


 Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Allah zâtını övüyor. Kuran’da bu sıkça işlenir. Neden her şey Allah’ın dediği gibi oluyor? Çünkü mülk O’nundur. Allah Teala diyor ki , "Ben sırf gücü kontrol ediyorum diye abes ve anlamsız işler yapan, ahlaki boyuttan yoksun biri değilim. Ben aynı zamanda adalet sahibi, hikmet sahibi olan biriyim. Bu hikmetler de yüceliğimin ayrı bir unsuru."


Bu Kudret’in kendisini Rahim, Rahman ve Adil olarak tanımlaması bizim için müjdelerin en muazzamıdır. 


Sistemi kontrol eden iyi biriymiş, dolayısıyla tehlike yok. Bu düşmelerimin bir anlamı olmalı. Beni yaratan bana zulmetmek istemiyor. Halîm davranıyor, tövbelerimizi kabul ediyor. Şefkatiyle kendisine çağırıyor, bizim ona karşı nice kusurlarımız olmasına rağmen. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Ahsen-i Amel

  Cenabı Hak bizi sınamak için yarattıysa o zaman bunun çok ciddi sonuçları olacaktır. İşte bu içimizde oluşan ürperti, üzerimizdeki sorumluk ve ağırlık, Mülk Sûresi’nin kendi ağırlığı kadar daha hemen girişinde üzerimize çökmektedir. 

  Mülk 2: 
“Hanginiz daha iyi amel yapacaksınız diye, bunu sınasın ibtila etsin diye Allah sistemi (ölümü ve hayatı) yarattı.”

  Sizi kesinlikle sınayacağız başka türlüsünü düşünmeyin. Hanginiz daha güzel amel yapacaksınız diye Allah yaratmıştır. Hayatın yaratılışındaki bu espri gözden kaçırıldığı sürece insan yanlış, amaçsız işlerle uğraşmaya, yaptığı işin neticesiz çıkmasına mahkum olmaya devam edecektir. 

  Ahsen-i amel; Allah’ın öğrettiği kadarıyladır, elçisinin hayatında gördüğümüz kadarıyladır. Daha da fazlalaştırmak, daha öteye bir yol almak, karmaşık hale getirmek ona daha güzellik katmaz. Onun kamil olduğu en güzel örnek olduğu düşünülünce, fazlası ağır gelir. Ayetteki ahseni amele vurgunun olması bizi güzel bir örneğe yönlendirmeli. Güzel örnek de doğrudan vahiylerin gönderildiği elçidir. Onun (sav) ibadetlerini hangi sınır ve çerçevede yaptığına odaklanmak gerek. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

26 Ekim 2024

Önce Kendini Islah Et

   İzlem ve iyileştirme, Ramazan tam bunun mevsimidir. İzlemler masaya yatırılır, nasıl geçti 1 yıl? 


Ve bu izlemlerin neticesinde hangi önleyici-düzeltici tedbirleri almak durumundayım, hayatım böyle gitmemeli. Ben iyileştirmeliyim. 

Biz buna ıslah diyoruz. 


Çoğu kimse bunu dışarıyı-çevreyi ıslah etmek olarak algılıyor. 


Halbuki ıslah etmek, kişinin kendisinden başlar. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Rab İle Temasta Olmak

   “Rabbim bunu sadece senin için yapıyorum. Ne olur bunu kabul buyur.” 

   İşte insanın bu yeri göğü, yıldızları aşıp melek-i âlâya yansıtabildiği bir sürece girebilmesi, uzaya çıkmaktan çok farklı bir şey. Bu sistemin dışına çıkıp, daha ölmeden gök kapılarını aşındırmak, sâlih amelleri ve içinde taşıdığı halis düşünce ve duygularıyla, Cenab-ı Hakk’ın katına çıkarabilmesi, meleklerin kıskandığı bir düzeye ulaşabilmesi. Bu insanın elinde olan kendisine sunulmuş bir imkan. 

Rabbimizin içimizde ve her an haberdar olduğu gerçeğini iyice bir nakşedebilsek, bu bize müthiş bir terakki sağlayacaktır. Müthiş mutluluk sağlayacaktır, hayatı kolaylaştıracaktır. 

    Rab ile temasta olmanın, gökleri yaratan ile sıkı sıkıya temasa girmenin, O’nu sevmenin ve O’nun sevgisine mazhar olabilmenin, karşılıklı sevgiliye dönüşebilmenin bir yolunu bize açacaktır ki bu Mü’minler için büyük bir saadettir. Kafirler için ise büyük bir tehdit ve sıkıntı kaynağıdır. 


   “De ki Allah’ı seviyorsanız benim peşime takılın. Bana tâbi olun” 

Ben de çünkü O’na duyduğum sevgiyle kulluk eden sizin gibi bir kulum. Bana paralel bir yaşama girin. Benimle eşdeğer yüce Allah’a bağlanmaya, hepimizi eşit görüp O’nu el Âlî bilmeye, bu sürece girin. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Bu Kârun’un Yaklaşımıdır

   Eğer nimetleri aklınızın, zekanızın, girişimlerinizin, gayretinizin bir sonucu sayıyorsanız, bu Kârun’un yaklaşımıdır ve Kârun onca güç ve servetine rağmen ansızın yok edilmiştir. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

O Bizi Biliyor!

    Mülk 14: “Yaratan bilmez mi yarattığını?”

   O, bizimle beraber. Ama el Latîf olduğu için sezdirmiyor. 

   Aklettiğimizde olabildiğince aşikar bir gerçeklik iken hislerimize baktığımızda dokunamıyoruz, varlığını göremiyor O’na sarılamıyoruz. Ama O bizi biliyor. Bizim özgürlüğümüze, irademize dokunmamak için, bizi kendisine saygıya cebretmemesi için, tercihimizin gönüllü bir saygıyla sevgiyle oluşması için Allah zâtını el Latîf olarak bize perdelemiştir.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

25 Ekim 2024

En Büyük Tavsiyem

   Ahiretteki en büyük pişmanlık ne olacak biliyor musunuz; niyeti kaçırmak! En büyük pişmanlık niyeti küçük tutmaktan meydana gelecek diye sanıyorum. Amellerimize bakıp “Ben makul bir niyette bulunmuşum, keşke niyetimi büyük tutsaymışım” diyeceğimizi düşünüyorum. Çünkü niyetini büyük tutanlar niyetlerine nail olacaklar çabasını ortaya koymak kaydıyla. Çabasını ortaya koymuş ama niyetini büyük tutmuş… Öyle hayaller kurmuş ki Allah azze ve cellenin o dünyasında o dünya kadar büyük niyetler! O yüzden niyetinizi büyük tutmanızı salık veriyorum. Yapabileceğim en büyük tavsiyenin bu olduğunu düşünüyorum. 

  “Hocam benim zekam o kadar el vermez” ya da “takatim o kadar yetmez” deme. Sen sana ait olmayan yetersizliklerinle niyetine hudutlar koyma! Sen niyetini büyük tut. Sana imkanlar yaratacak olan Allah azze ve celle. 

   “Kime ne yaratılmışsa ona o müyesser kılınır.” (Hadisi Şerif/ Müslim, 2647)

Ama niyetimizi seçmek bizim elimizdedir. Niyetimizi kendimiz büyük tutalım, donanımımızı sağlam yapalım. Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa gönderdiği Allah’tan gayrı kulluğu reddeden tevhid inancımızı etrafımızdaki insanlara ulaştıralım, onları buluşturalım - ve ihtiyaçları o kadar çok ki… Erkeğiyle, kadınıyla buna sarılalım. Rasûlullah’tan (sav) kalan bu tebliğ sürecinde zincirin bir halkası olalım. Ölürken gözümüz arkada kalmasın…


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Şeytanî Plan

   Bir kimse bir tane günah işledi, bir yanlış yaptı, ama sonra bırakmadı devam etti. Sürekli işledi, artırdı artırdı. Böylece hataları onu bütünüyle kapladı, kuşattı, her tarafına sızdı. Ağzına, diline sızdığı gibi kalbine ulaştı. Yani artık inancını da ondan aldı. Vaktiyle “Ya bir kerecik” dedi faize girdi. Çıkacağım diye düşünürken alıştı. Şimdi aradan yıllar geçti “Ya faizde ne var ki!” demeye başladı. Benzeri örneklerle günahı önce işleyen, sonra sıradanlaştıran, sonra Allah’a karşı “Faizde ne var ki?” demeye cüret ettiren ŞEYTANİ BİR PLAN işliyor aleyhimizde. Dolayısıyla tevbe, bir an önce yola dönmek demektir. Çünkü yol dışındaki her ilerleme, her adım, yoldan uzaklaşma anlamına gelir. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Rabbim Senin Vaadini İstiyorum

   Bir kimse ki bu dünya sürecinden yoklanarak çıktığı bu imtihandan “Ayağıma toz değmesin, elim sıcaktan soğuğa geçmesin, her şeyim güzel olsun. Kafirler gibi dünyayı güzel yaşayayım, ucunda da güzelim cennetlere ulaşayım” gibi bir plan kurarsa bu yanlış bir plandır, buranın gerçeğine uymaz. Bu kişi eninde sonunda ya dünyadaki mutluluğunu, güzelliğini, o istediği hoş yaşamı önceleyip ahiret sevdasından kopacaktır ya da Cenâb-ı Hakk’ın onu sürecin içerisinde yokladığı ve zorladığı yerde dünyayı gözden çıkarmaya alışacak ve patır patır gözden çıkarıp “Elbetteki ya Rabbi! Senin vaadini istiyorum. Dünya nedir ki?” diyecektir. Başka yolu yok! Trenin makası gibi yol ayrımında ayrılmak zorunda kalacak. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

20 Ekim 2024

Seçilmişlerin Makamı

   “Ya Rabbi bu dünyada bana şehitlik dışında başka bir ölüm nasip etme!”

  Ölümü göze aldıran nasıl bir tanıklık bu? Nasıl bir güç? Hangi ciddiyetle insan bir şeye bu kadar tutulabilir ki? Oyunu deşifre etmiş! 

  Onlarca gazveye giriyor, can havliyle en öne atılıyor, bekliyor.. Bu sefer Cenâb-ı Hak beni seçsin beni alsın diye! Nasıl bir insan buna öykünmez? 


  “Ya Rabbi ölüm hiç gelmeyecek de olsaydı, ancak Senin uğrunda ölmeyi isteyen göze alsaydı, yine Senin uğrunda ölmeyi isterdim, bu aşk ile. Bana bahşettiğin bu hayatı sana satmak isterdim.”

Bu bir ticaret, zeki insanların yaptığı bir şey… Yatırım!..


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Hayatı Huzurlu Yaşamanın Yolu

   Bu dünyada gördüğümüz pek çok eğlencenin, zevkin insanın fıtratındaki belli arzularla eşleştiğini biliyoruz. Ama Allah azze ve cellenin bu demo örnekte (dünyada) kısıt koyup yasakladıklarına uzak durarak O’nu tanıyor ve “Seni sistemin Sahibi olarak tanıyor ve biliyorum ve saygılı davranıyorum” diyoruz. 

   Ama sürecin sonunda ümitle bağlandığımız gelecekte, Allah azze ve cellenin bize sınırsız vadettiği bir mutluluğa uzanıyoruz. Bunun ilerleyen zamanlarda heyecanı, beklentisi artar. Berikilerin sona doğru hayalleri sıkıştıkça, korkuları çoğaldıkça, hayat içten içe onları bunaltırken; fıtratını kullananların süreci ölüme doğru iyice genişler. Ümitler çoğalır, beklentiler çoğalır, hayatı doğru yaşamanın huzuru kişinin kalbinde bir tatmin oluşturur. Ve Kendisinden geldiğimiz Sahibe dönüşün heyecanı. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

19 Ekim 2024

ARTIK DÖN!

  Allah’ın (cc) çağrısı bize nerede ulaşıyorsa, arabada, uçakta, evde, hangi durumda, hangi olaydan sonra içimizde ARTIK DÖN hissini Cenâb-ı Hakk’tan yana seziyorsak bunu geciktirmemeliyiz. Allah azze ve celle gecesiyle gündüzüyle seni beklerken, sen günleriyle, haftalarıyla, aylarıyla, yıllarıyla geciktirmişsen bir yerden sonra Allah azze ve cellenin ilminin “Bunun artık döneceği yok” dediği yerde bağlantı kesilir. Ve böyleleri Cenâb-ı Hak’tan tekrar geri dönüş talep ettiklerinde Allah azze ve celle onlara: “Öğüt alacak bir kimsenin öğüt alacağı kadar bir ömür yaşatmadık mı?” (Fâtır,37) der. Demek ki öğüt alabilenin öğüt aldığı bir ömrü yaşıyoruz. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Adalet Zorlukta Hikmettir

   Bazıları diyor ki "Bunlar iman edince birdenbire günahları sıfırlanıyor mu yani?"

Evet sıfırlanıyor! 

Hazreti Resûl-i Ekrem böyle haber verdi. Soruyor "Ee, bu adaletsizlik değil mi?" 

Ne münasebet!

Onun hangi zorluğu aşıp bu kelimeyi kullandığını sen biliyor musun ki bunun ölçeklerini, büyüklüklerini, tartısını, ölçüsünü mü bildin de onu adaletsizlik sayıyorsun? Bunu Allah azze ve celle biliyor. Allah azze ve celle zorlukların şiddetini en iyi bilen "O" 

    Ömer radıyallahu anh böyledir. Yani, küfrün kendisini yücelttiği, kendisine itibar verdiği, genç yaşına rağmen uluların arasında sözüne değer verdiği bir kimse, kalktı, "Ben iman ediyorum" dedi.


“Her kim de iman eder ve salih amel işlerse, ona mükâfat olarak daha güzeli var.”(Kehf,88)


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Allah’tan Korkan İlim Sahipleridir

   Dünyanın bu önden bize sunulan şekliyle bir numune teşkil etmesi elbette bir beğeni oluşturacak ki bunun üzerinden kişi Cenab-ı Hak bunu yaratıyorsa ahirette kim bilir neleri yaratacak diye ufkunda ahirete yelken açsın....

   Dünya hayatı elbette sevimlidir, o denli sevimlidir ki, Cenab-ı Hakk'ın tahrim ettiklerine karşı (yasakladıklarına) kendimizi zapt etmekle, muhafaza etmekle memur olduk. O bizim arzularımıza hitap eden, bizi çeldiren, kendine çeken yanına rağmen...


‘Onlar, kendileri (yemek) istedikleri halde yiyeceği yoksula, yetime ve esire ikram ederler. (Ve şöyle derler) “Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, dehşetli, çetin bir günde rabbimizden korkarız.”’

(İnsan-8,9,10)


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

18 Ekim 2024

Batı Hayranlığımız!

   Eğer İslam ümmeti Cenâb-ı Hakk’ın emrettiği biçimde yaşasaydı, düşmanlarının gerçek düşmanlıklarını görecekti. Halbuki biz düne kadar Batı’yı dostumuz görüyorduk. Çoklarımız onların iyiliklerini anlatmaktan bitiremiyordu. Batı’nın o fasid egemen güçlerinden bahsediyorum; o özgür yürekli ve Müslüman olmaya namzet iyilerini kastetmiyorum. 

   Biz eğer dünyanın gerçeğini okuyan biri olsaydık; burayı güllük gülistanlık yaşanacak bir yer değil de ahiretin kazanıldığı ve Müslümanlara küffarın her halükarda düşmanlık edeceğini bildiğimiz -Yaradan’ın haber vermesiyle biliyoruz- bir yer olarak doğru okusaydık, o zaman bizim buna uygun hayatımız olurdu. Buna uygun yöneticilerimiz olurdu. Buna uygun toplumsal süreçlerimiz, buna uygun hazırlıklarımız olurdu. Teknoloji üretirdik, silah, askeri mühimmat üretirdik. Atalarımız gibi düşünürdük, su uyur düşman uyumaz derdik. Biz öyle yapmadık! Düşman, düşman bile değil; düşman aslında iyi biriymiş dedik. Ona öykündük, ona özendik, onun gibi giymeye kuşanmaya özendik. Hatta Müslüman coğrafyadan sırf onların arasına katılabilmek için, sırf oradaki müreffeh hayatı elde etmek için bir batılı devletin pasaportuna özenenlerin sayısının milyonlarca olduğu bir ümmet ortalamasını yaşadığımız bir ortam var, maalesef taban (halk) böyle!


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

17 Ekim 2024

Yüzümüzü Ahirete Dönemedik

   Kur’an-ı Kerîm’i yıllarca her okuduğumuzda manayı bulduğumuz ama kapağını kapatıp şu kapıdan çıktığımızda yine dünyaya dair projelerin bizi sardığı, onların heyecanı ile devinip durduğumuz bir döngü içerisindeyiz. Bir türlü rayına koyamadık, bir türlü istikrar ile yüzümüzü ahirete dönemedik. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Bu Senin Yolculuğun

   Senin yolculuğun sana ait bir yolculuk. Ve senin asıl sahibin, asıl alakada olduğun Rabb'in... "Başka kimim var ki?" dediklerinin hiç biri değil, asıl kimin kimsen Rabb'in!

    Gel, O'nu tanı. O'nunla ilişkini başlat. Sabahında O'nun için karanlığı delerek camiye gel. Cenâb-ı Hak ile buluş, huzura çık, niyazda bulunup “Sen din gününün Sahibisin” de. Her vakit ibadette Rahman ve Rahim olan Allah’a (cc) adım adım yaklaş!


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Cumadan Cumaya

   İnsanlardan bazıları Alllah'a (cc) kulluğunu kenarından kenarından yapıyor. Olduğu kadar, dostlar pazarda görsün! "Ayarındayım" diyor. "Ben öyle çok aşırıcı değilim. Benim müslümanlığım ayarında." diyor. Ne yaparsın diyoruz, "Cumaya giderim, öyle her gün kılmam, aşırıcı değilim ben. Kasmam o kadar." diyor. "Kurbanı illa keserim." diyor. Sanki kurban namazdan daha farz. 

   Böyle kendince makul bir fedakarlık yapmış ve bununla Allah'a kulluğunu beğendiriyor. İşte Allah'la ilişkisi sözde ve toplumsal konjonktür üzerinden olursa işte bu kadar olur! Yarın toplum bunlara değer vermekten vazgeçerse o da düşürür. Bakar ki toplum artık bunları kıymetlendirmiyor, vazgeçer. 

   Cenabı Hakk ile olan gerçek ilişki kulun Cenabı Hakk'ı gerçekten tanıdığı bir başlangıç esası üzere olur.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

16 Ekim 2024

İbret Vesikası

  “İstiğfarı bir günde 70 kezden fazla yapıyorum. Ben aranızda Allah’tan en çok çekinen, O’nun yasaklarına en çok dikkat eden değil miyim?” (Hadis-i Şerif) 

  Allah’ın elçisinin bu dikkati ve özeni bilinirken, istiğfarı sürekli yapması ve bunu günde en az 70 kez tekrarlaması bizler için ciddi bir ibret vesikası. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Sekülerleşen Müslümanlar!

   Maalesef ümmet olarak bizler dünyayı esas alan bir yaklaşıma doğru hızlıca kaydık ve kaymaya da devam ediyoruz. Allah’ın (cc) bizi aziz kıldığı dönemdeki gibi; bir anne evladını doğururken “Önce dinini öğrensin, kitabını öğrensin, dinini hakkıyla yaşasın, sonra da bunu başkalarıyla paylaşmak üzere bir ömür buna adansın!” diye, böyle nesiller yetiştiriliyor olsaydı… Eskiden böyleydi,  atını hazır etmiş, cenge hazır, hayatını böyle yaşayan taban (halk), ona uygun yöneticiler ve buna karşılık gelen de fütuhat yaşanıyordu. Ardında çil çil kubbeler serpen orduların olduğu dönemler böyleydi. Ama şuanki dönemde insanlar daha fazla dünyaya meylettiği için yönetimler değişti. Yönetimler halkın durumuna uygun olarak şekil aldı. 

  O yüzden tabana (halka) sesleniyoruz: Biz istikametimizi Cenâb-ı Hakk’ın çağırdığı ve ebediyeti vadettiği güzergaha çevirirsek ÜMMET SİLKİNİP KALKABİLİR! “Dünya hiç bir şeymiş, asıl olan ahiretmiş!” diyebilir ve Allah’ın (cc) çağırdığı bu cehdi, çabayı ortaya koyabilir diye bir ümit içerisindeyiz. 

  Yoksa taban bunu yapmadığı sürece Allah (cc) o düşündüğünüz hayal ettiğiniz türden tavan da nasip etmez. Çünkü bu O’nun sünnetine aykırı düşüyor. Hal böyle olunca süreç de böyle ilerliyor maalesef. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

13 Ekim 2024

Dünyayı Elde Etme Stresi

    Kişilerde dünyayı elde etmenin stresi eğer çok hacimliyse  bir diğerini öldürmek dâhi isteyebilir.. Oysa Allah (cc) duyguların stresinden kurtulup yönetebilmeyi insanın sistemine koymuştur.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Akrabaya Hakkını Ver

İsra,26: “Akrabaya hakkını ver."


Bu ayet-i kerime bize demek istiyor ki; verince onun hakkını ona verdiğini bil! Kendi hakkından ona bağışlıyormuş havasına girme. Zaten senin olanı sana veriyorum. Postacı gibi... Kargocu gibi...


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

Yarına Ne Gönderdin?

Herkes yarına ne gönderdiğine baksın!" ‎(Haşr, 18)


Bankaya ne koyduğuna değil. 

‎Ne kadar yığdığına da değil. 

‎Kaç daire olduğuna, kaç fabrika olduğuna, kaç ülkeye ihracat yaptığına değil!


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR