01 Ocak 2024

Filistin Dersleri 3 (21.10.2023)

İsrailoğulları Yahudilik Kudüs | Hayat Vakfı | İstanbul | 21.10.2023


Seminerden Kısa Notlar:


-Kur’an-ı Kerîm’in işaret edip de güncelliğini kaybeden hiç bir şey yok. Allah azze ve celle kıssa ettikleri üzerinden hep hayatımıza sıcak sıcak yönlendirmelerde bulundu. Bunlar içerisinde en sıcağı ve en çok yer tutanı İsrailoğulları. Hak batıl mücadelesinde Yahudiler hep olumsuz olarak yer tutuyor, kıyamete kadar da yer tutacaklarına dair Kur’an-ı Kerîm’de bir akış var. 


 “İnsanların Hz.İbrâhim’e en yakın olanı, ona tâbi olanlardır.” (Âli İmran-68) 

 Kim bana asi olur, benim çağırdığım yoldan sıratı müstakimden ayrılırsa “Ya Rabbi onu da senin mağfiretine havale ediyorum.” Diyor Hz.İbrahim aleyhisselâm. Benim yolumdan gelen bendendir, diyor. 


-Bir gece Allah azze ve celle Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellemi

Mescid-i Haram’dan alıyor Mescid-i Aksa’ya getiriyor. Atası İbrahim aleyhisselâm ile aynı yolculuğu bu sefer tersten yürütüyor. Bu bir Miraç, gece yolculuğu, özel bir yolculuk. Artık Kudüs bizim için de mübarek kılınan önemli bir nokta oluyor. O yüzden Müslümanlar orayla çok ilgilendiler ve Allah azze ve celle oranın fethini müyesser kıldı. 


-Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerîm’de İsrailoğulları’nı bize neden çok anlatıyor? İbret olsun diye! Onların durumlarına bakıp kıssadan ders çıkaralım, benzer hataları tekrarlamayalım diye. Bu kadar karşı grup diye gördüklerimizi Cenâb-ı Hak en çok kendilerine benzeme ihtimalimiz olanlar olarak biliyor olmalı ki bize hep onlar üzerinden ibret taşır


-Hz.Yusuf’un çağırmasıyla Yahudiler Mısır’a gelince, bir süre sonra Melikler Yahudiler ile iş birliği yapmışlar, Kıptileri köleleştirmişler ve eziyetlere uğratmışlar. Yahudiler buna destek vermişler. Melikler kuzeyden gelen kimseler.. Ve onlar yahudiler ile işbirliği yapar da yerli Kıptilerin canına okursa ne olur? Bir gün gelir yukarıdan gelenler anayurtlarına geri dönerler, Kıptiler tekrar memleketlerine hakim olunca sizin de icabınıza bakarlar. Tam da böyle olmuş, yüzyıllar geçmiş, Kıptiler birdenbire başkaldırıyorlar. Melikleri kovuyorlar, Yahudileri de köleleştiriyorlar ve geçmişin bütün öcünü onlardan çıkarmaya ahdediyorlar. Yahudiler böylece kölelere dönüşüyorlar. Bu kez Kıptilerin yani Firavun döneminin işçileri onlar. Hep bekliyorlar ki Allah birini göndersin de onları kurtarsın. Onlar bu beklentideyken Hz.Musa dünyaya geliyor. Firavun o dönemde bütün erkek çocuklarını katlediyor; doğacak bir çocuğun yönetime geleceği ve İsrailoğulları’nı derleyip toplayacağına dair kehanetle..

  Allah azze ve celle Musa’nın annesine vahyediyor ki bebeği bir kutu içinde nehire bırak. Ve böylece Musa aleyhisselâmın bir prens olarak sarayda yetiştiği yıllar başlıyor. Cenâb-ı Hak Musa’nın annesine diyor ki: “Onun başına bir şey gelmesinden korkma ve hüzünlenme! Şüphesiz ki biz onu sana geri döndürecek ve kendisini elçilerden biri yapacağız!”(Kasas-7)

   Musa bebeğin yüzüne Cenâb-ı Hak öyle bir muhabbet çalmış ki gören meftun oluyor. Firavun’un kadını Âsiye bebeğe kıyamadı ve onu öldürmediler. Hz.Musa sarayda büyüdü Cenâb-ı Hak onu vazifelendirdi. Onun adresini Medyen’e gönderdi. Orada evleneceği kadın vardı. Hz.Musa “Umarım Allah beni yolun doğrusuna iletir.” Diye duayla yola çıkıyor. 


-“Hani o bir ateş görmüş ve ailesine şöyle demişti: ‘Siz bekleyin, (şu uzakta) bir ateş bulunduğunu farkettim; belki ondan size bir kor parçası getiririm veya ateşin başında bir kılavuz bulurum.’

Onun yanına geldiğinde kendisine ‘Ey Mûsâ!’ diye seslenildi. ‘İyi bil ki ben, evet yalnız ben senin rabbinim; artık pabuçlarını çıkar, çünkü şu anda kutsal vadide, Tuvâ’dasın. Ben seni seçtim, şimdi vahyedilecek olana kulak ver. Kuşkusuz ben, yalnız ben Allahım. Benden gayrı ilah yoktur. O halde bana kulluk et, beni hatırında tutmak için namazı kıl.’”(TaHa/10-14)

  Namaz buluşma arayüzümüz. Cenâb-ı Hakk’ın bizi andığı, bizim Cenâb-ı Hakk’ı andığımız buluşma noktamız. 


-Cenâb-ı Hak Hz.Musa’ya Firavun’un yanına git diye emretti ve Hz.Musa Mısır’a gitti:

  Mûsâ dedi ki: ‘Ey Firavun! Ben âlemlerin rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Allah hakkında gerçek olandan başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size rabbinizden açık bir delil getirdim. Artık İsrâiloğulları’nı benimle birlikte serbest bırak.’”(Araf-103,104)

  Firavun bunu kabul etmedi. Ve şöyle dedi: 

  “‘Eğer bir mûcize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım.’ Bunun üzerine Mûsâ asâsını yere attı. Bir de baktılar ki apaçık bir yılan! Ve elini çıkardı. Bir de ne görsünler, o da seyredenlerin gözleri önünde bembeyaz oluvermiş!” (Araf, 106-108)

  Firavun korktu ürktüyse de bunlar sihir,büyü diye insanların dikkatini dağıttı, İsrailoğulları’nı göndermedi. 


-Önce Allah’a sığınacaksınız. Kurtuluşun yolu buradan geçer. Zilletin yolu Cenâb-ı Hakk’a sırtını dönmekten geçer. Hiç bir zillet sebepsiz,yersiz değildir. Cenâb-ı Hakk’ın muhkem kuralları var. 


-Dar’üs Selam; Kudüs. Adını bile ecdadımızın koyduğu bir yer. Müslümanıyla, Hırıstiyanıyla, Yahudisiyle herkesin esenlik içinde yaşadığı bir yer. Biz Müslümanlar ne zaman buraya hakim olduysak hepsi de esenlik içinde yaşadı. Onlar ne zaman hakim olduysa hep kan aktı. Şimdi de sabah akşam orada kan akıyor. 


-“Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler.” (Bakara-85)


-Ahiretlik konularla dünyalık konular karşı karşıya geldi mi Cenâb-ı Hakk’ın dediğine dur deniyor, tercih dünyadan yana kullanılıyor. Çıkarlarını gözetiyorlar. Dünyaya tutkulular. İşte Yahudiler’in içerisine girdikleri ve onları Allah azze ve celle katında gazaplandırılmış kılan sebebin merkezi burası. Irkları değil, sahip oldukları x ve y geni de değil. Cenâb-ı Hak hiç bir zaman onları soylarında ötürü lanetlemedi yaftalamadı. Sürekli vazgeçin dönün gelin dedi. Dolayısıyla biz de onlara lanetli bir soy olarak bakamayız “cibiliyetleri bozuk” diye bir şey yok fıtrat var. Allah’ın herkesi aynı yarattığı fıtrat diye bir şey var ve o sapasağlam, tertemiz. Dolayısıyla onlar gibi kötü olmayı seçersek biz de kötü olabiliriz. Yahut onlar da iyi olabilirler olaya bu merkezden bakmamız lazım. 


-Muradınız Allah azze ve cellenin vaadettiği cennetler olmaktan çıkar da dünyayı vaad ederseniz, siz de aynı Yahudiler gibi olmaya başlarsınız. “İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır.” (Bakara-85)

  İşte bizler Bedir’de kazanırken Uhud’da bu yüzden kaybettik. Cenâb-ı Hak “Aranızda dünyayı murad edenler var.” Dedi. 


-Fert olarak bizler dünyayı murat etmekten sıyrılıp ahireti murat etmeye başlamak zorundayız; bu bir yaşam biçimi. Burada artık kararlarınız etkileniyor bundan. Çünkü dünyayı murad edenlerin önüne Cenâb-ı Hak dünyevi değerli bir fırsat çıkardı mı, önüne de bir tane hükmünü koyarak engel oluşturuyor. Biz de diyoruz ki “Bu hüküm hele bir kenarda dursun, yarın bir gün hacca da gideriz vs bir sürü şeyler var….Şimdi büyük balık karşımıza geldi.” İşte bu Yahudice düşünmek; ırk temelli söylemiyorum. Yeter ki fırsat değerli olsun yine aynı şeyi yaparlar. Eğer büyük balık karşılarına çıkarsa “Rabbimizi nasıl şimdi ezip geçelim, yasağına takılıyoruz, ne deriz O’na” deyip geri çekilmek; başka bir yaşam tarzı bu! işte bu Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellemin ashabı kirama öğrettiği… Ardından fetihlerin geldiği yaklaşım bu. Onlar cennetin kokularını içlerine çeke çeke yol aldılar. 


-“Mûsâ’ya ve kardeşine şöyle vahyettik: ‘Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi ibadet mahalli yapın ve namazı kılın. (Ey Mûsâ!) İnananları müjdele.’”(Yunus-87)

  Diyebilirim ki durumumuz nasıl sorusunun en iyi, net, hiç şaşmaz göstergesi camilerimizdeki saf sayısı! Orada cemaat var ise, insanlar ilahi çağrıya geliyor ise “Müminleri müjdeleyebilirsin.” Gerisi kolay olacak. Aksi taktirde zillet devam edecek demektir. 

  Cenâb-ı Hakk’a sırtımızı döne döne daha iyi bir yerlere gideceğimizi sanamayız. Böyle ancak düşmanımıza benziyoruz. Namazı kılan kimseler Cenâb-ı Hakk’a bağlanınca işler değişiyor; kişi dünyayı gözünde küçültüyor. Hedefi,muradı, davası uğruna savaşıyor. İşte Çanakkale’de savaşanlar böyleydiler. 


-“Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.”(Âli İmran-160)

  Allah’ın (cc) yardımı garanti değil. Allah bize hep yardım eder dersen Yahudi gibi düşünmüş olursun, o beğenmediğimiz adamlarla aynileşirsin. Hayır. Allah bize koşulları sağlarsak yardım eder. O’nu tanırsak yardım eder. Hayatı bahşetmesinden ötürü O’nu seversek, O’na meftun olur nimetlerine şükredersek, O’na döneceğimiz günün özlemiyle yaşarsak, dünyanın geçici olduğunu akledip görürsek o zaman Allah azze ve celle bize yardım eder. 

  İman idi Kurtuluş Harbi’nde izzetimizi ve istiklalimizi bize sağlayan. Ne güzel nakşetti onu bize Mehmet Akif Ersoy: “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal!”


-Amacını satma; araçları amacın için sat. Kötülüğün başı dünya sevgisidir!


-Siyonizm seküler bir temelde yani dünyayı murat edenlerin elinde yeşertilen bir düşüncedir. Siyonizm Yahudiliği sadece kullanır ve Yahudilere en büyük acıları Siyonistler yaşattı, yaşatıyor ve yaşatacaklar gibi görünüyor. 


-Allah azze ve celle Filistin’deki o çok az nüfuslu ama “iyi Müminlere”

 herkesi şaşırtacak bir muzafferiyet yaşatır -ki bundan yana ümitliyim, benzerini Afganistan’da iki kez yaşandı, inşaAllah Filistin’de 3.Kez yaşanır da ümmet der ki bizim üstünlüğümüz Allah azze ve celleye sarılmada!


-Bir toplumda insanlar belli bir yekûn ile belli bir ağırlıkta doğru istikamete yönelir ve birbirlerine de bunu anlatır, onlarda da bir karşılık bulunur ise Cenâb-ı Hak bu kez toplumsal olarak da iyileşmeyi nasip ediyor. 

  Sebep asla yöneticiler değil!

  Allah bir toplumla ilgili olanları değiştirmez  ta ki onlar kendisindekini değiştirmedikçe.” (Râd-11) 

  O yüzden kendimizi değiştirelim. Etrafımıza inancımızı, sabrımızı  tavsiye edelim. Üzerimize düşeni yaptığımız taktirde karşı tarafın yığınları karşılık ya verirler ya vermezler! Süreç bu, yolculuğumuz bu. Gücüm yettiğince ıslah etmeye çabalıyorum, isteğim bu, gayrısı insanların iradesine bağlı. 

  Sabah akşam yönetimle ilgili konuşmanın anlamı yok, her şey yönetimin sonucuymuş gibi! Bu doğru bir yaklaşım değil. Yönetici iyiyse halkı iyidir, değil. Halk iyiyse Allah azze ve celle iyi yönetici nasip eder. Tencere kapak misali; ama bakın tencere asıl! Kapak onun sadece kapağı!


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

👇🏻👇🏻👇🏻

https://youtu.be/xq73Jdr686A?si=5-IC0OVvpAvU6UPj

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder