13 Kasım 2023

İnsân Sûresi Tefsiri (13.5.2023)

Dersten Kısa Notlar:


İnsân Sûresi-24,25

“Sabah akşam Rabbinin adını an. Gecenin bir kısmında O’na secde et ve uzun gece boyunca O’nu tesbih et.”


-Cenâb-ı Hâkk’a secde etmenin bedenimizdeki, ruhumuzdaki hangi durumları resetlediğini, yenilediğini ve bizi belki nice tedavi araçlarıyla bile sonuçlandıramayacağımız bir biçimde rahatlattığını bilemiyoruz; bunu ancak bu şekilde tatbik eden biri bilebilir. 


-Kul Rabbini yâd etsin diye, hatırlasın diye namaz var; yani namaz randevu gibi, buluşma noktası gibi. Cenâb-ı Hâk tabi kul nerede olursa olsun onunla beraber. (Hadîd Sûresi-4) 

  Kulun da Cenâb-ı Hâk ile beraber olabilme bilinci (-ki bu bir irade gerektiriyor, bu bir farkındalık gerektiriyor) bu olağanüstü bir şey. 


“Unuttuğunda Rabbini an!” (Kehf-24)

Eğer unutmaya karşı Cenâb-ı Hâkk’ı hatırda tutabilme sürecini yönetebilirsek, kul hep Cenâb-ı Hâk ile beraber olabilme neticesine gelebilir. Bunu ne kadar başarabiliriz? O’nu anmak demek; gelişeduran her olayın asıl O’nun müsaadesi ile ve belli bir amaca dönük olarak yaşatıldığı bilincinden kopmamak.. O’nun gerçek hükümran olduğu bilincinden kopmamak.. Allah azze ve cellenin zikri böyle bir şey. 


-Cenâb-ı Hâkk’ın maiyeti (birlikteliği)  bize ne getirir? Güç kuvvet getirir, ferahlık getirir, bütün zorlukları aşabilme becerisi getirir. Çünkü size yapılan her şeyin bilinçli, kontrollü ve özellikle yapıldığının farkındalığını yaşıyorsunuz. Bu örselemez, bu korkutmaz ürkütmez. O’nun müsaadesi, bilgisi olmadan da herhangi bir el sizin hayatınızın akışına dokunamıyor, rahatsınız o bakımdan. Bu Mü’minin geldiği korunaklı, huzur dolu Allah azze ve cellenin maiyetindeki yeri. Buradan uzaklaştıkça, sekülerleştikçe sahipsiz, perişan halde savruluyoruz. Şeytan bu halde bize ağırlıklar bindirdikçe bindirir. 


-Mü’minler ahirete yakinen iman halindedirler. Yani gözüyle görürcesine. Artık ahireti gaye edinecek kadar hisleriyle,bilinciyle onu ciddiye almış. Hayalini kuracak kadar. Düşüncelerine indirebilecek kadar. Bugünden tahayyülünü yapacak kadar. Ama ahireti şuur dünyamıza kadar indiremediğimiz zaman (ötede kaldığı zaman) bu sefer kâfirlerle benzeşen yanı kalıyor bize. Bu kez yakın olanı murad etme durumuna düşebiliyoruz. Daha kötüsü; elimizdeki dini değerleri de yine bu yakın olan uğrunda harcayabilme lüksüne de giriyoruz. 


-Ahireti ötelemek kişiyi müminler içinde dahi olsa zamanla küfre doğru götüren bir sürece iletebilir. 


-Küfrün temel motivasyon kaynağı dünyayı sevip esas almalarıdır. 


-Dünya sevgisi, bize ahiret hayatından daha yakın olan dünya hayatına duyulan tutku ve ihtiras insanı vahşileştirebilir mi?Kur’an-ı Kerîm’e göre insanı temelde vahşileştiren, Cenâb-ı Hâkk’a karşı diklenmeye sevk eden, daha fazla dünyalık kazanarak üstünlük kurmaya ve caka satmaya sevk eden motivasyonların temelinde dünyanın sevgisi, dünyanın talebi, hevesi vardır.  Cenâb-ı Hâk bunun adına da dünya demedi. “İvedi olanı istiyorlar” dedi. Yani ivedi olarak önden verilmiş olan (acila)   Diğer tarafta ise ahira olan var yani sonsuz ve ebedi olarak verilecek olan. Geri alınmayan. Dolayısıyla acila olan dünya hayatını sevenler ahira olan sonsuz hayatı terk ediyorlar umursamıyorlar. 


“Kim bu geçici dünyayı isterse burada istediğimiz kimseye dilediğimiz şeyleri veririz; sonra da onu cehenneme göndeririz; oraya kınanmış ve kovulmuş olarak girer. Kim de âhireti ister ve bir mümin olarak âhiret için ona yaraşır bir çabayla çalışırsa işte böylelerinin çabaları karşılık görecektir.” (İsrâ Sûresi-18,19)


-Resulullah efendimizin (sav) odasında hasır örtülü bir yatak, bir tarafta da asılı bir post.. Kendisi böyle sâde yaşadığı gibi hanımlarının da sâde bir hayat sürmelerini ve buna rıza göstermelerini arzu ediyordu. Her türlü imkâna kavuştuğu bir dönemde olmasına rağmen Resûlullah (sav) bu standardından yukarı çıkmadı. Dünyaya değer vermediğini kanıtlayarak dünyadan ayrıldı. Gönüllü bir fakirlik yaşadı. “Dünyadan gelip geçiyormuş” modunda. Gün gelmiş annelerimizle de bu yüzden bozuşmuş. Onlar bir tık yukarı standarda çıkmak istemiş, Resulullah (sav) yanaşmamış. Gözbebeği kızı Hz Fâtıma istemiş, Resulullah (sav) yine yanaşmamış. Hangi korkuyla dünyaya karşı bu kadar tedirgin duruyor derseniz; çünkü küfürdeki motivasyonun temeli dünya arzusundan besleniyor. Eğer dünyadan daha fazla almaya arzu edersen bir bakmışsın o seni değiştirmiş. Dün olmayan imkanların getirdiği mücâhid ruh, bugün olan imkanların söndürdüğü bir şeye dönüşmüş olabilir. Eroin gibi dünyanın kendisi böyle bağımlılık yapan bir şey. Dolayısıyla belli bir mesafede, muradını oraya kaydırmayacak düzeyde, olanca kazanmasına rağmen muradını ahirette tutabilecek bir haleti ruhiyeyi koruyabilmiş Allah’ın Resulü (sav) 

Gelen ayetlerden anlaşılıyor ki; dünyayı murad etmeye bir tık yaklaşmak gibi bir hadise Allah’ın Resul’ünü tüm eşleriyle sorunlu bir duruma sokmuş. Mesaj Resulullah’ın (sav) hanesi üzerinden kıyamete kadar tüm Mü’minlere yansıtılmış. 


-Murad dediğimiz vektör gibi bir şeydir; ya yönü dünyaya doğrudur ya ahirete doğrudur. 


-Bu dünyada mal ile sevinmeyi istemek yerine bize indirilen Kitap ile sevinip onunla amel ederek hemhal ol ve namazı ikame ederek Allah (cc) ile birlikte ol.


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

https://www.youtube.com/live/jql0fhpx9qM?si=bTXFT43eJ8cklIH7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder