KONU: HASET
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi
31.Mart.2023 tarihli söyleşiden kesitler)
-“Size bir iyilik gelse, onların fenasına gider; başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler.”(Âli İmran-120)
Haset ettiği kimsenin elindeki nimetinin zevalini isteyen; sahibi olduklarını kaybetsin, eline geçenlerin hepsi zayi olsun, diye böyle sürekli kendi duygu hâlini onu murakabeye adamış, onu gözetliyor, onunla ilgili hususları hep merak ediyor. İyi yönde olursa üzülüyor, kötü yönde olursa seviniyor. Bu haset duygusunun kıskıvrak yakaladığı bir insan. Pek çok farklı duygularımız var kuşkusuz, insan hayatında ve insanı tehdit eden, ilişkilerini tehdit eden, davranışlarını tehdit eden, kararlarını tehdit eden hatta geleceğini, akıbetini tehdit eden ama bunlar içerisinde haset duygusu en bariz olanlardan bir tanesi, en ciddi olanlardan bir tanesi. Hakikaten eğer bununla ibtila olursa insan, bununla artık sınanmaya başlanırsa insan, bu onun açısından ciddi mânâda rahatsız edici bir şey olur. Bütün varını yoğunu o haset ettiği kişinin durumuna endekslemiş olabilir.
-“Hani rabbin meleklere demişti ki: ‘Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Ona tam şeklini verip ruhumdan da üflediğim vakit hemen onun için secdeye kapanın.’” (Sad-71,72)
Bu Hz. Adem'e yönelik, ona saygı anlamındaki bu secde davetine iblis son derece rahatsızlık gösterdi ve hatta bu emri yerine getirmedi. Meleklerin arasında oturur kalkar, onlarla birlikte bulunabilir durumdaki bu zat genel mânâda meleklere gelen emrin tam ortasında o da yer aldı ama secde etmedi. Cenâb-ı Hakk ona niçin secde etmediğini sorduğunda dedi ki: “Ben ondan üstünüm.” Demek ki haset eden kimse haset ettiği kimseden üstünlüğünü düşünür. Çünkü madem ki ben üstünüm, bana nasip olmayan şey ona nasip olamaz çünkü ben üstünüm. Eğer haset ettiği kişinin üstünlüğünü kabul etse haset edemez artık “Ya yaraşır yani o çok çalışıyor, o hakikaten Allah (cc) kendisine zekâ vermiş, çözebiliyor. Bu kadar puan alması normal yani tebrik etmek lazım.” Der.
-Hz. Yusuf (as) bu anlamda kardeşleriyle bunu tattı, hem de çok acı bir biçimde tattı. Küçük kardeş, babanın sevgili çocuğu, böyle küçüğe doğru. Cenâb-ı Hakk orada da bir sıralama yapmış. En küçüğü daha çok esirgiyor ama yukarıdakilerin gözünden onu daha çok seviyor gibi gözüküyor. Hâlbuki esirgiyor, onun daha korumaya ihtiyacı var, daha desteğe ihtiyacı var, diye; yukarıdakiler kendisini kurtarmış, diye görüyor veya yanlış yapıyor daha fazla seviyor zulm ediyor, o da olabilir. Yani adil olmayan bir davranışta hasede yol açabilir yani ebeveyn adil olmaz, adil olmayarak çocukların arasında potansiyel bir stres oluşturur, fark oluşturur ve şeytan bu farkı hemen hasede davet ederek onları birbirine düşürür. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz süreçte biribirimize girmemiz, çakışmamız, çıkar çatışması yaşamamız an meselesidir. Çünkü imtihanın kurgusu ve sistemin yapısı buna uygun şekilde yaratılmıştır. Allah (cc) bu kadar farklılıklar içerisinde kardeşleri bile birbirine düşürecek kadar ve onları sonra birbirinden kurtulmaya azmettirecek kadar güçlü bir duygu yaratmış, haset duygusu.
-Cenâb-ı Hak sınavımızın bir parçası olarak bunu yaratmış. Tabii yönetemediğimiz, altında kalacağımız ve bizi kıskıvrak yakalayıp esir edip öylece kötürüm bırakacak bir şey değil. Bütün duygular yönetilebilir duygulardır. Kişi yönetmeyi istediği ve o duyguyu Yaratan’a sığındığı sürece. Duyguyu Yaratan’a sığınmaksızın kendisi, kendi başına yönetmeye kalkarsa başaramayabilir. Hele hele duyguyu yönetmek şöyle dursun, duygunun etkisine kendisini bırakırsa işte Kabil'in durumunda olduğu gibi işin sonu cinayetle sonuçlanabilir.
-Haset karşılıklı da olabilir yani bu onu hased ediyor, o da bunu hased ediyor. Her iki taraf birbirine karşı aynı duyguyla olumsuz yüklü de olabilir, bir taraf masum da olabilir.
-“Ehl-i kitaptan birçoğu, sizi imanınızdan vazgeçirip yeniden küfre döndürmeyi isterler. Onlar, Hz. Muhammed'in peygamberliği ile ilgili gerçeği apaçık gördükten sonra, sırf içlerindeki kıskançlık yüzünden böyle yaparlar.” (Bakara-109)
Sizi kafirliğe döndürebilmeyi ne kadar da çok arzularlar. Niçin? Bizim kâfir olmamızı niçin istiyorlar? Kendileri kafir olmuşlar, olsunlar. Bildikleri gibi yaşıyorlar, yaşasınlar. Bizim Rabbimize saygılı yaşama ve O’na (cc) iman ile bağlanmamıza niye tavır koyuyorlar? Bizim kendileri gibi olmamızı istemeleri neden? Cenâb-ı Hakk dedi ki; Hased duygusundan ötürü yapıyorlar.Kötü, kendisi iyi olmaya yanaşmadığından iyinin de kendisi gibi kötü olmasını arzular. Yok iyi iyi olmaya devam ederse onu haset etmeye başlar. Onun varlığına tahammül etmez yani kendisi anne babasına saygılı değildir, kötüdür ama kardeşi anne babasına saygılı ve iyidir, kardeşine hep der ki: “Yapma böyle ya şımartıyorsun bunları, sen de benim gibi davran. Bak sen öyle davranınca ben açığa düşüyorum.” Ama kardeşi yine saygılı olmaya devam ederse bu kez haset eder onu ve ona tahammül edemez, onun kötülüğünü ister, ona iftira eder. O gerçekten kötü olmayınca bu kez ona iftira ile onu kötü çıkarmaya çalışır “O sizin sevdiğiniz oğlunuz var ya şöyle yaptı, böyle yaptı.”
Şu anda dünyada ehli kitabın, Yahudilerin ve Hristiyanların ve diğer kafirlerin -ama bunlar öne çıkıyorlar- Müslümanlara karşı, müslümanların varlığına tahammülsüzlükleri ve neredeyse her yüzyılda onları kendileri gibi yapma girişimlerin altında yatan duyguyu Cenâb-ı Hakk ifşa ediyor, diyor ki: Hased !..
Hak kendilerine apaçık olmasına rağmen, olduktan sonra.
Yani apaçık görüyorlar, bunlar o bizim sırtımızı döndüğümüz Rabbimize, o bizim dinimizi yozlaştırarak kitabıyla oynadığımız, dinini bozduğumuz Rabbimize, bunlar kulluk ediyorlar. Bunlar O’na (cc) teslim olup O’nu (cc) hakk bilip Yegâne, Tek bir İlah olarak O’na (cc) tapıyorlar, rızasına kavuşuyorlar. Biz ise yaptıklarımızla kalıyoruz. Cenâb-ı Hakk’a iftiramızla; oğul isnadıyla, teslisiyle yahut diğer Yahudilerin yaptığı gibi iftiralarıyla.. Kendileri bu yoz sürece girince Allah’ın (cc) Müslümanlara nasip ettiği bu tertemiz, pak dini haset ettiler taa vaktiyle Araplardan itibaren. Hâlbuki onlar öncesinde putperestiler, zaten sevmezdiler ama sonra Müslümanlar gelince bu kez putperestlerle yakın arkadaş oldular. Çünkü dini yakınlık, yaşam tarzı ve tercih yakınlığı, ırk bağlamından daha güçlüdür. Mesela vaktiyle ırktan ötürü nefret duyduğu adama, zaman sonra eğer o da onun gibi aynı yaşam tarzını yaşamaya, sekülerleşmeye, batıla meyletmeye işte mâlâyanîyi, münkerâtı, masiyetleri yapmaya başlayınca onu yakın dost bilir kendisine, artık ırk farkı mühim değildir onun açısından. Çünkü din birliği, ırk ayrımının üstünde bir şemsiyedir, bakmışsın o onları dost hâline getirir. O yüzden Yahudiler, dünkü putperest Arapları kalkıp Bunlar iman edenlerden daha doğru yolda, dediler. (Nisa-51)
Haset duygusu onları “La ilahe İllallah” diyenleri küçük düşürmeye, onları delalette görmeye; put önünde eğilip ona sunak sunan bildik paganları, müşrikleri, kafirleri “Bunların yolu daha düzgün.” demeye sevk etti yani haset çok güçlü bir duygu adamı yüzseksen derece tersine çevirir. Haset ile dün beraber olduğu, saygı duyduğu, sevdiği adama bugün tam tersi şeyler söyler, aksi, tam zıt. Öyle yaptılar ve bu kez müşrik olan Araplarla el ele verip Allah'ın (cc) gönderdiği Peygamber’ini ve ona iman edenleri ortadan kaldırmak üzere bir araya geldiler. Neydi bu birbirinden bambaşka olan insanları bir araya getirip cem eden şey? Aynı kimseye karşı duydukları haset duygusu. Allah'ın Resûlüne (sas) ve müminlere duydukları haset duygusu bambaşka renkteki bu kalabalık yığınları tek bir topluluk hâline getirdi. Cenâb-ı Hakk bize kıyamete kadar sürecek olan sıkıntının kaynağını söylüyor “Bunlar sizi haset ediyorlar.” diyor. Ne güzel bir şey bizi kıskanmalarındaki amil, bizim malımız değil, mülkümüz de değil, servetimiz de değil. Görünümümüz de, şeklimiz de, şemailimiz de değil Cenâb-ı Hakk’ı kıskanıyorlar, Cenâb-ı Hakk'a yakınlığımızı, kurbiyetimizi kıskanıyorlar. Allah (cc) üzerinden duydukları bir kıskançlık.
“Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeylerden dolayı insanlara haset mi ediyorlar? Oysa İbrâhim soyuna da kitabı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik.” (Nisa-54)
Hâlbuki Biz İbrahim ailesine kitabı da verdik, hikmeti de verdik, büyük bir mülk de verdik. Yani kendilerinde hiç olmayan birşey değil ki onlara da vaktiyle vermiştik. Şimdi Cenâb-ı Hakk'ın bir başkasına vermesini mi haset ediyorlar? Allah (cc) onların duygularını deşifre etti çünkü onlar kendilerine verilenin hakkını vermeyip, onlar kendilerine sunulan imkânı değerlendirmeyip eksenden sapınca, istikametten ayrılınca dini dünyevileştirip yani dini dünyanın aracı hâline getirip böylece Cenâb-ı Hakk’ı mâsiyeti yaşam tarzı hâline dönüştürünce, bütün gayeyi dünyayı kazanmak üzerine kurunca başkalaştılar. Ya lanete uğradılar ya gazaba uğradılar. Şimdi de Cenâb-ı Hakk’la araları bozuk olduğu için birilerinin Cenâb-ı Hakk’la arasının iyi olmasına tahammülleri yok ve bu kıyamete kadar sürecek olan bir şey.
-Ne Yahudiler ne Hristiyanlar senden razı olurlar taa ki onların o seküler dünyasına, onların o yaşam tarzına yüzünü dönene kadar… Çünkü o din de değil artık; Cenâb-ı Hakk'ın dışarıda bırakıldığı, insanların dünyayı yaşamaya odaklandığı bir hayat anlayışı. Böyle değişirseniz tamam, sizinle bir dertleri olmaz çünkü sizde çekemedikleri tek şey hak dininiz ve Cenâb-ı Hakk ile olan bu irtibatınız. Kötünün iyiye tahammülsüzlüğünün, onu yok edecek düzeyde bir hasede dönüştüğü yeni bir şey değil taa Kabil'de gördük, kardeşini ortadan kaldırmaya azmetti: “Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine, ‘Andolsun seni öldüreceğim!’ dedi. O da dedi ki: ‘Andolsun ki sen öldürmek için bana el uzatsan bile, ben öldürmek için sana elimi kaldıracak değilim! Ben alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım’” (Maide-27,28)
İstiyorum ki sen benim günahıma ve kendi günahına yüklenesin ve ateşin halkından olasın. O yüzden belki istesem gücümle seni ben katledebilirim, karşı koyabilirim ama bunu yapmayacağım, dedi ve haset kaynaklı ilk kötülük cinayete, katle yol açtı. Dolayısıyla konuştuğumuz haset duygusu basit bir şey değil. En yakın iki insanı birbirinden nefret ettirecek, biri birinden uzaklaştırıp hatta birbirini yok etmeye sevk edecek düzeyde korkunç bir duygudan bahsediyoruz.
- Biz dışarıdan bazı ailelere baktığımızda sözgelimi jeti olanlar geziyorlar, dolaşıyorlar, çok imkânları var, güzel ortamlarda yemek yiyorlar mutlular diye düşünürüz. Ama Allah'ın (cc) elinde öyle duygular, öyle araçlar var ki onlar üzerinden bunları öyle bir azaba uğratıyor ki haset bunlardan bir tanesi, varlık içerisinde azap doğuran, doğurabilen.
Aynı aile, bırakın başka ailelerle kıyaslarken kendilerinin yaşayacakları azabı, aynı aile içerisinde kardeşi kardeşe düşüren şeyler yaşanıyor. Kardeşler birbirlerine bileniyorlar. Bütün dertleri birbirleriyle ilgili aleyhte bir şeyler yapmak. Ne bindikleri arabanın lezzetine, ne yediklerinin içtiklerinin sevincine, mutluluğuna eremiyorlar. Allah (cc) haset üzerinden bu mal ile gelen ve onun paylaşımıyla gelen haset üzerinden onları yakıp küle çevirebiliyor.
Dolayısıyla hased Allah’ın (cc) emrindeki bir duygudur ve Cenâb-ı Hakk’ın Zat’ına sığınmalı. Bütün duyguları Yaratan, duyguların Sahibi Cenâb-ı Hak.
“Ya Rabbi! Bendeki bu duyguların hepsi Sen’in (cc), ben bu duygularımdan Sana (cc) sığınıyorum. Bunları beni sınamak üzere yarattığını biliyorum. Ben falancaya haset duydum, bunu hafifletmeni diliyorum Ya Rabbi! Ben yanlış bir duygu içerisindeyim ve Sen’in (cc) bu duygunun Sahibi olduğunu da biliyorum.” Bu kişi de hem bu duygunun hakkından gelebilmeyi başarabilecek hem de buradan sevapla çıkacak yani o adeta önüne konulmuş bir eşik gibi onu atlayıp irtifa kazanacak. Çünkü duygunun Sahibi’ni biliyor. Öteki tarafta aynı duygu azaba yol açıp adamı kötürüm ederken bu tarafta da benzer duygular yaşanıyor ama kontrol edilebiliyor, yönetilebiliyor. Resûlullah (sas) bu ve benzeri duyguların neredeyse tamamına yakınından ötürü Allah'a (cc) sığınabilmeyi bize öğretti. Kur'an surelerinin son iki suresi muavizeteyndir. Bize, sanki “Bütün kitabı size öğrettim!.. Şimdi artık yaşamaya girişiyorsunuz ama bilin ki Allah'a (cc) sığınarak yaşayabilirsiniz!..” diyor.
“Haset edenin, haset ettiğinde şerrinden Allah'a sığınıyoruz.” (Felak-5)
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/auvoinU5VcM?si=o3iw19S7hrtJ-pHr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder