KONU: ROL
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi
17.Haziran.2022 tarihli söyleşiden kesitler)
-“Sonra onların ardından nasıl davranacak neler yapacaksınız görelim diye sizi yeryüzünde onların yerine geçirdik.” (Yunus-14)
“Dünya hayatında onların geçimliklerini biz paylaştırdık. Bir kısmı diğerini istihdam etsin diye kimini kiminden derecelerle üstün kıldık.” (Zuhruf-32)
Biz maişeti taksim ettik ve bazı üstünlükler verdik. Derece derece farklı farklı üstünlükler verdik size Biz. Allah azze ve celle niçin böyle yapmış? Hayat bir iş bölümü içerisinde gerçekleşsin, bazıları bazılarına işini gördürsün. Herkes birbirine belli iş görüyor. Hayatı böyle tanzim etmiş Cenâb-ı Hak. Buraya bakan yüzüyle gerçekten bir rolün içerisine düşüyoruz. Çoğu insan ‘’çocukken bu işi mi düşünüyordunuz’’ diye sorduğunuzda çoğu insan yok hiç aklıma bile gelmezdi, diyor. Allah Azze ve Celle alıp onu o istediği rolün içerisinde, istediği şehirde, istediği ortamda belli bir hayatın içerisine koymuş. Peki eğer bu değişmezleri itibarıyla hayata geldiğimiz, bize boy, renk, cisim, şekil, cinsiyet seçen Cenâb-ı Hakk bize iradeyi nerede açıyor? Biz filmlerdekilerden nasıl farklılaşıyoruz? Cenâb-ı Hakk dedi ki; “Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör.”(İnsan-3)
Hak ve ödevlerimiz içerisinde bir rolde bulduk kendimizi ama bununla barışık yaşayabiliriz yahut bununla bir çatışma içerisine girebiliriz. Düzenin ve düzeni Var Eden’in her türlü iradesine baş kaldırabiliriz. O’nun verdiği cinsiyet ile barışık olmayabiliriz, O’nun verdiği ebeveyn ile barışık olmayabiliriz. ‘’Bu ebeveyni benim için Sen mi seçtin?’’ diye O’na isyan edebiliriz. O’nun verdiği milliyet ile barışık olmayabiliriz ‘’Niye ben bu milliyetten oldum?’’ diye O’na isyan edebiliriz. O’nun verdiği saç biçimine, şekle, göze, boya posa, ortama... Hangi dönemde beni dünyaya göndermişe varıncaya kadar bu başlangıç değerlerimiz ile çatışabiliriz, bu bile bizim irade alanımız içerisinde.
Dolayısıyla irade nereden başlıyor derseniz irade ilk başta bizim içine girdiğimiz ve bulunduğumuz roldeki başlangıç değerlerimiz ile barışık olmakla başlıyor. Bizi Var Edenin önden sağladığı bilinci O’nunla olan işi nasıl tutacağız, barışık mı yoksa bir çatışma ile mi yol alacağız oradan başlıyor. Eğer burayı sağlıklı bir şekilde bir emanet olarak almadıysa bir insan; yolun kalan kısmı da tıpkı ilk iliklenen düğmenin yanlış iliklenmesi gibi kötü geliyor. Bakmışsın cinsiyeti ile barışık değil, Yaradan’a karşı bu anlamda ‘’Niye beni böyle yarattın?’’ diyor. Bakmışsın milliyeti ile barışık değil niye? “Şu milletten olsaydım” diyor. “zengin bir aileden beni göndermemiş fakir bir aileden göndermiş’’ diye mesela isyan edebilir Var Eden Kudret’e. Tabii bunu da O’nun var olduğunu tanıdığı sürece yapıyor. Sonra O’ndan en büyük öfkesini ve hıncını O’nu yok sayarak alıyor yani ‘’Sen yoksun’’ diyor.
“Düne kadar kızıyordum niye beni erkek veya şu milletten veya gariban bir aileden veya şu coğrafyada veya şu zamanda yarattın diye Seninle mücadele ettim ama şimdi Sana altın vuruşu yapıyorum ve Seni yok sayıyorum artık böyle biri yok diyorum.”
“Hayat rastlantısal başlamış, değerler rastlantısal oluşmuş, her şey rastlantısal ilerliyor ve gücü yeten diğerini elimine edecek, onu ortadan kaldıracak şekilde de gelişiyor’’ diyor ve Cenâb-ı Hak ile olan irtibatını temelden yok ediyor. Halbuki Allah Azze ve Celle bize dünyadaki değişkenlerimizi kendisinin belirlediğini söylediği yerde burada aranızda hiçbir üstünlük yok, diyor.
-“A‘râf ehli, simalarından tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek derler ki: “Ne topladığınız güç ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size bir yarar sağladı.” (A’raf-48)
-Dünyadaki rollerimizin bambaşka ve farklı gözüken yanları var fakat bunlarda bir adaletsizlik olmadığını, Cenâb-ı Hakk’ın bunu bir şekilde dengeleyip düzenlediğini biliyoruz.
“…Olabilir ki bir şey hoşunuza gitmez de, bakarsınız Allah onda sizin için pek çok hayırlar takdir etmiştir.” (Nisa-19)
Cenâb-ı Hakk’ın hemen dengeleyiciden bahsettiğini dikkatinize sunmak için söylüyorum; Hoşlanmazsınız bilin ki nice hoşlanmadığınız şeyler olabilir ama Allah (cc) o konuda öyle hayırlar var etmiştir ki siz bilemezsiniz. Hemen o kötü gittiğini, kötü olduğunu, eksik kaldığını düşündüğün yerde,o sana öyle gözüküyor ama onda öyle hayır var etmiş olabilir ki Cenâb-ı Hak. Sen onu o esnada görmüyor, bilmiyor olabilirsin. Dolayısıyla hayat sadece görünür, içinde bulunduğumuz rollerimiz ile sınırlı değil ki bunlar üzerinden kalkıp sadece şu dünyalık hayatta bile olsa Cenâb-ı Hakk’a eksikliğinden, gedikliğinden ötürü isyan ve itiraz edelim.
-Herkesin bir katsayısı var yani cehennemde bile o sonuç değerleri, herkesin farklı bir katsayıyla azap gördüğü bir ortam ama bu dünyadaki kazanımlara bağlı olarak gerçekleşmiş çünkü ahiret; dünyanın sonuçlarının yaşandığı yer hem de kalıcı olarak yaşandığı yer. Dünya ise rollerin baştan dağıtıldığı, erkeğiyle kadınıyla, eski zaman yeni zaman, yönetici, aşağıdaki bir işçi vesaire ama herkesin eline geçen imkân üzerinden sınandığı bir ortam. Kimse elinde olmayan bir imkândan ötürü sorumlu değil. Sana ne verilmiş bakılıyor, bu verilenleri sen, önüne açılan bu imkanların önüne açıldığı seçeneklerde; doğru olan seçeneğe uygun olarak kullanmış mısın buna bakılıyor. Allah Azze ve Celle hiçbir kimseye vermedikleri üzerinden sorumluluk yüklemiyor. Dolayısıyla verilmeyen bir şeyden ötürü sorumluluk olmadığı için herkes verilenler üzerinden aynı zirveye gidecek kadar sonuç alabilme potansiyeline sahip. O yüzden Cenâb-ı Hakk dedi ki: ‘‘Birbirinizin rollerini temenni edip durmayın.’’
“Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri iç çekerek arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’ın lütfundan isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisa-32)
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/rV_ByymFWLo?si=9I3XEiMz3P2cXdQB
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder