01 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-17

KONU: ŞEYTAN


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 14.Şubat.2020 tarihli söyleşiden kesitler)

                  

“Meleklere, ‘Âdem’e secde edin’ demiştik; İblîs’ten başka hepsi secde ettiler. O cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı.” 

(Kehf Sûresi-50 Alıntı)            

-Meleklere gelen bu secde emrine şeytan da muhatap oldu ve o kalabalığın içerisinde ne var ki secde etmedi. Dedi ki; ''Ben ondan daha hayırlıyım.’’ (Sad Suresi-76)

 Bu, bizim bugün konuştuğumuz varlığın düşmanlığının veya kıskançlığının başladığı ilk sahne, dedi ki; “Ben ondan hayırlıyım. Onu balçıktan, çamurdan kurumuş şekillenmiş bir varlık olarak yarattın, onu topraktan yarattın, bense ateştenim.Benim için ona secde etmek uygun düşmez.” 

(Hicr/33 Alıntı)

 

-Cenab-ı Hak şeytana bu yaptığının yanlış olduğunu söyledi, tıpkı bilahare yanlış yapan Hz. Adem'e yaptığının yanlış olduğunu söylemesi gibi...Hz.Adem yaptığı yanlıştan geri döndü “Ben yanlış yaptım haksızlık ettim kendime, Sana saygı göstermeliydim” dedi. Ama şeytan;

“Hayır, Sen'in bu emrin doğru değil, ben böyle bir varlığa secde etmek durumunda değilim; Sen kendi emirini, dön, gözden geçir” dedi. Şeytanın doğumu adeta, bizim düşmanımızın ortaya çıkışı; Cenab-ı Hakk’a diklenmesi ve büyüklenmesi.

 

-“Şu bana üstün tuttuğuna bak!”

(İsrâ/62 Alıntı)

Bu öyle aşağılayıcı bir ifade ki; şu bana üstün tuttuğuna bak, ben buna mı secde edecektim!  (Hicr/15 Alıntı) Topraktan, balçıktan yarattığın bir varlığa secde edecek değildim. Bu emrin doğru değil yanlış bir buyrukta bulunuyorsun diye, Allah’ın emrini şeytan refüze etti. İşte bir kulun, Cenab-ı Hak karşısında bittiği an bu!Bizim için de aynı süreç geçerli.

Cenab-ı Hak bize namazı emrediyor, kılmayınca günahkâr oluyoruz ama Cenab-ı Hak niçin kılmıyorsun diye bu konuyu bize içten içe sorunca;

bunu biz kendi içimizde bir soru olarak buluyoruz:

— Niçin kılmıyorum ki?

— Aslında kılmayı çok isterim ama hayat çok karışık (?)

— Zaman da çok dar aslında.. Ama kılanlar nasıl kılıyor?

 

  Böyle kendinizle konuşur buluruz kendimizi. Bu mekanizmayı Cenab-ı Hak içimizde yarattı, bir perde ardından buluruz bu soruları, gündemimizde ve kendimiz cevabını veririz.

  Şimdi burada gözüküyor ki böyle kendi kendine konuşan bir kimse de gözüküyor ki; Cenab-ı Hakk’a karşı yaptığı bu saygısızlıktan, yani emri yerine getirmemekten hoşnut değil, aslında kılabilse daha çok memnun olacak. Bu bir iyilik halidir.

Bu iyilik hali olduğu sürece Allah azze ve celle o kulunu zayi etmez. Bunun için Cenab-ı Hak diyor ki;

Allah onlarda bir hayır bilse, onlara işittirir.” (Enfal/23 Alıntı)

Cenab-ı Hakk’ın çağrısı ona gelmeye devam eder, bu hayır olduğu sürece. Peki hayırsızlığa dönüştüğü hal nasıl? Kendi içinde...

— Ya onca namaz kılan var ama.. Ben niye kılmıyorum?

— Ya ne namaz kılacam, niye kılıyoruz ki..

— Zaten Allah var mı ki yani (?!)

— Hem varsa bile yaptığına baksın, zaten bu kadar yanlış yapıyor bana, O'na kızgınım zaten bir de namaz mı kılacağım (?!)

— Yok yok... Ben namaz falan kılmak istemiyorum

— Bu konuda nereden aklıma geldi?

—Niye böyle bir şey düşünüyorum ki? diye bu düşünceden uzaklaşan

ve namaz kılmamayı veya Allah'ın herhangi bir emrini yerine getirmek hususunda

(“namaz” sadece bir örnek, namaz gün içinde sıklıkla kendisini yenilediği için bu örneği verdim) Cenab-ı Hakk’a saygı duymuyor artık!

Ve bu saygıdan uzaklaşmayı buna bağlı düşüncelerden de kurtulmayı istiyor...Bu artık kötüleşme evresi. Cenab-ı Hak, tam da onun istediği gibi zamanla o kötüleşmeyi ona yaşatır. BU SIYRILMA HALİDİR… ALLAH’ın AYETLERİNDEN SIYRILMA HALİDİR!

  Bu da şeytanın kişiyi kendisine benzetme, yani son kertede artık son vuruş ile insana yaptırmak istediği en son, ölümcül ŞOK VURUŞ. O yüzden şeytanlar, insanlara yanlış yaptırmaya hevesliler tabii ki…

 

-Cenabı Hak ruhundan üfledi ve biz irade sahibi varlıklar olarak hayatın sahnesine çıktık.

 

-Bir kul, hevesine rağmen, arzularına rağmen, yanlış yapmaktan kendisini kontrol edip geri geldiğinde ve 

Cenab-ı Hakk’a; “Sana duyduğum sevgiden ötürü şu anda arzumu dizginliyorum” demesi hali inanın bana gökteki galaksilerden, galaksilerin oluşturduğu muazzam semavattan daha anlamlı bir hadise, apayrı bir şey...


  Allah müsrifleri sevmez, ayetinden ötürü; “Allah'ın sevdiği bir kul” olabilmek düşüncesiyle tabağında kalan son lokmaları yiyip sıyırmak. Bu basit bir yemek kalıntısı olabilir ama bu anlattığım sahne gökler ve yerden daha anlamlı. Cenab-ı Hak ile aramızda yaşanan bir şey bu. O’na karşı duyduğumuz bir saygı...

 

-Çok kıskanıyorum falanca adamı, çok. Elimden gelen her türlü kötülüğü yapasım var ama yapmıyorum, tutuyorum kendimi. Sebep?!

Çünkü Allah başkasını böyle kıskanmayı bana yasakladı. Bu duygularımı kontrol etmeliyim, bu haksız bir duygu, başkası da beni kıskanıp bana kötülük yapsa, bana tuzak kursa, benim aleyhimde iftira yapsa doğru mu? Değil!

Bu davranışın doğru olmadığını kestirebiliyorum. Var Edici Kudret’in yani Allah azze cellenin böyle bir davranışa benim girmemden hoşnut olmayacağını biliyorum.

 

(Felak/5) “Haset edenin şerrinden”

Allah kendisine sığındığımız bu ifadeyi bize öğretti. 

  Kendimi kontrol etmek zorundayım. O’nu sevdiğim için... Bunun bizim hayatımızda, Allah'a duyduğumuz bu sevginin hayatımızda davranışa dönüşmesi olağanüstü bir şey.Her zaman başaramayabiliriz, irademizi her zaman isabetli kullanamayabiliriz.

Şeytan hep irademizi yanlış kullanmaya bizi davet edebilir. Yer yer öfkemiz kabardığında ki, şeytan hep duygular üzerinden insana geldiğinde (insanda belli duygu merkezleri var ve bunların o esnadaki coşkunluklarına, yatkınlıklarına uygun senaryolar oluşturuyor) Yani tam o esnada kızmışsınız birine, şeytan size diyor ki;

  “Ya adam zaten geçmişte senin hakkında kötü şeyler konuşmuştu, hatırlıyor musun? Bu fena biri vallahi. Hak etti bunu o” diye sizin o kabaran öfkenizi harekete geçirmeye çalışır.

  Veya kıskançlık duygumuzu veya sözgelimi şehvetimizi, eğer o esnada harekete geçmiş ise düşünceler salarak önümüzü açıyor, şöyle yap böyle yap vesaire.

Şimdi bizde var olan bu duyguları, duyguların üstüne bindirerek, köpürterek bize harekete getirdiği süreçlerde, yanlış yaptıklarımız oluyor. Allah azze ve celle, yanlıştan sonra bizim o demin konuştuğumuz “Muttakiler, durum değerlendirmesi yaparlar; Birdenbire uyanırlar.” 

(A’râf/201 Alıntı)

‘’Vay vay vay vay yine biz bu şeytanın oyununa gelmişiz, görüyor musun!” derler, durumu çözerler ve Cenab-ı Hakk'tan bağışlanma dilerler. Kişinin durumunu böyle düzeltmesi şeytan açısından bu büyük bir hayal kırıklığı; “tekrar aynı yere geldik”

 

  Peki biz ne yapınca şeytan iyi bir sonuç elde etmiş oluyor? Kendisi ne yaptı oraya bakalım: 

(Bakara/34 Alıntı) Allah'ın emrini yapmaktan kaçındı?

Sonra ne yaptı? Ve büyüklendi.

BÜYÜKLENME AŞAMASINA BİZİ ÇAĞIRIR! Günahı yaptırdıktan sonra tövbe etmeden, pişmanlık duymadan, günahı yapmaya devam ede, ede, ede...

Bir defa yapınca şeytan diyor ki;

—Nasıl olsa bir kere yaptın. Şimdi hemen tövbe edersen açmışsın nasıl olsa kapağı, bu alana bu girmişsin, ileride neydi, ne değildi.. diye merak edeceğine, gelmişken adamakıllı bu süreci bir yaşa.

Mesela bu uyuşturucu ise bir kerecik şimdi başladın ama şöyle biraz devam et bir kendine fırsat tanı biraz şans tanı…

O esnadaki bütün amacı kişiyi orada tutabilmektir! Çünkü alışkanlığına dönüştürmek ve artık vazgeçemez hale getirebilmek için hep bütün çabası biraz daha biraz daha..

İlk seferindeki anlatımları; “Bir kerecikten ne olacak... Bir kerecikten bir şey olmaz, herkes bir kere yaptı” şeklinde..

Bu “başlangıç anahtarı” gibi onu bir kere yaptırdığında bu sefer de şöyle der;

—Ya bir kere yaptın, bunun da tövbesi ile üç beş kerenin tövbesi aynı şey gibi, hazır bir kere yapmışken şunu bir demlendir…

Bu hangi günahsa bunu ilerlettikçe, ilerlettikçe, kişinin hayatına iyice yerleştirdikçe bu kez artık ümitsizliği ona aşılayacaktır: 

—Sen çok ilerledin, çok yanlış yaptın, buradan artık çıkamazsın…

—Bak çevren bile değişti, artık bu insanlarla oturup kalkıyorsun, böyle biliniyorsun… Dönsen bile zaten toplum seni aklamaz ki…

—Senin geleceğin varsa yoksa bu mecrada olacak, artık Allah da seni affetmez…

—Çok işledin, o ilk zamanlardı tövbe dileseydin belki kurtarsaydın olurdu…

—Senin artık iyice buraya devam edip buradan yol alman lazım...

İŞTE BUNLAR ÜMİTSİZLİK!


  Cenabı Hak dedi ki:

(Yûsuf /87 Alıntı) Allah'tan ümidinizi kesmeyin.

Ne olursa olsun kesmeyin. Bu Cenab-ı Hakk’ın bize, şeytana karşı verdiği panzehir.

 

  Müfessirler diyorlar ki; ayete dikkat! Cenab-ı Hak “Ey günahkâr kullar” demiyor. “Ey yanlış yapmış kullar” falan demiyor. “Kullarım, benim kullarım!” diyor. Kendisine atfetmiş, bu yakınlığı sezdiren ifade: “Ey benim kullarım…”

(Zümer/53 Alıntı) “Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.”

Çünkü rahmetten ümit kesildiği noktada şeytan artık bütün tezleri ile egemenlik kuruyor:

—SEN ARTIK GERİ DÖNEMEZSİN! Bundan sonra yapabileceğin şey Cenab-ı Hakk’a karşı diklenmek... Büyüklenmek... Allah'ı reddetmek ve olabildiğince savrulmak...

Bu nihai hali insanın, Cenab-ı Hakk’a karşı başkaldırısı... Niye sen bana bunları emrettin ki? Niye böyle bir şeyi emrediyorsun?

  Hiçbir zaman adım adım günahta ilerlerken; sonumuzun böyle olacağını hesap etmeyiz. Ama adım adım ilerledikçe, eğer hızlıca tövbe ile dönmez isek; bu oraya doğru ilerler. Dolayısıyla geciktirdiğimiz her gün, sonraki güne daha çok yük biriktiriyoruz. Cenab-ı Hakk’ı denklemden, düşünce dünyamızda düşüncemizden çıkardığımız ilk andan başlayan sonrasında imanımızdan çıkarmaya kadar uzanan uzun bir yolculuk bu.Şeytanın işi kolay değil... Uzun bir yolculuk ama bu noktadaki beklentisi çok güçlü.

Peygamberlere bile Allah'ın Resullerine bile musallat oluyor.

 

-(Hac/52 Alıntı) “Şeytan gelir, onun düşüncesine bir şey bırakır.”

Biz buna mahkûm muyuz? Hayır, tercih hakkı bizim elimizde. Şeytanın bizim üzerimizde insanların üzerinde bir egemenliği yok. Yani, kendimizi onun mağduru ve mahkûmu sayamayız.

  Deminki anlatımımız da şeytana uydum diye bunu mazeret sunan adamın yaptığı şey tamamıyla yanlış bir şey, böyle mazeret olamaz.

Evet, şeytan çağrıda bulunmuş olabilir bu doğru; ama bu çağrıya icabet eden, bu çağrıya karşılık veren, bir insandan, bir insanın iradesinden söz ediyoruz.

  Şeytan, içimize bizim iyi düşüncemizi bozmak için yeni bir düşünce getirdi. Onu ifsad etmek istiyor! İyi kimseler ne yapıyorlar? “Ben beğenmedim bu düşünceyi; deminki başladığım düşüncemi bozmaya çalışıyor” diye, bundan kurtulmaya çalışırlar. Kötüler ise; bunu sahiplenirler. “Ya ne güzel bak.. İyi ki aklıma geldi ya”

 

-Şimdi, diyelim ki birine iyilik edecek, bir para harcayacaksın; ya bunu falanca yerden anons ettirerek veya şöyle yazdırarak veya şuna da göstererek, “insanlar da bilsin yani ne kadar iyi olduğumuzu” diye şeytanî gelen vesvese...

  Ama iyi olan kimse bunu beğenmez, yapmaz. Der ki; “Ben bunu Allah için yapmak istedim. Bu gelen düşünce benim niyetimi dağıtıyor” ve bu düşünceden kurtulmak ister.

 

  Allah azze ve celle, iyi kimse böyle yapmak istediğinde yani şeytanın bu söylediklerinden kurtulmak istediğinde;

(Hac/52 Alıntı) “Allah, şeytanın bıraktığını nesh eder” Yani kaldırır hükümsüz kılar.

(Hac/52 Alıntı) “Ve Allah ayetlerini sağlamlaştırır.”

O kişinin kalbinde ayetlerini sağlamlaştırır. Tercih bizim, biz tercihimizi kullanıyoruz, eğer niyet ettiğimiz bir şeyde çeldiriciler olmasaydı, irademizin sınanması söz konusu olmazdı.

 

-Denklemden Cenab-ı Hakk’ı düşürdüğümüz her an şeytana uyabiliyoruz.

 

-Bir şeyi, birinin aracılığıyla, ötekinin desteğiyle yahut en kötüsü kendi gücümüzle ''yaparım ben!’’ diyerek yapacağımızı sanarak yürürsek hayat yolculuğunu, hep yapamadıklarımızın altında ezile ezile yorulacağız.

Halbuki  Allah bize öyle bir akletme, öyle bir kalp nasip etti ki; dönüp dolaşan, olup biten her şeyin yaratıcısı olan Allah azze ve cellenin iradesi ile gerçekleştiğini görebilecek düzeyde ufkumuzu genişletebiliriz 

 

-Biz tek kişilik yaşamıyoruz bu hayatı, şeytan bizim hayatımızın içinde…

Cenab-ı Hak onun için;

(A’râf/27 Alıntı) “O sizi görüyor, o ve onun kabilesi…” diyor.

Onun gibi olan yani cinler dediğimiz varlık, içlerinde kötü olanlar şeytana uyuyorlar ve onun adamı oluyorlar.

Tıpkı insanlardan şeytana uyup, onun adamı olan şeytanlaşan insanlar gibi...

O yüzden Kuran'ın son sûresini, bakın bu konu o kadar önemli olmalı ki, Cenab-ı Hak kitabını bununla bitirdi. Nâs Sûresi Kur’an-ı Kerîm’in son sûresidir. 

(Nâs/1. Ayet) “Ben insanların Rabbine sığınıyorum”

(Nâs/6. Ayet) “Şeytanların her türünden, insanların da, cinlerin de şerrinden Allah'a sığınırım.”

Ve Kur'an böyle bitti.

Nasıl başlamıştı derseniz

(Nahl/98. Ayet) “Kur’an’ı okumaya başladığında, şeytandan Allah'a sığınarak başla!”diyen Allah azze ve celle, her Kur’an’ı okumaya başladığımızda, nereden başlarsak başlayalım şeytandan Allah’a sığınarak başlamamızı söylüyor.

Kur'an'ı bitirirken de böyle bitirdi.

Eğer bu varlığı, Cenab-ı Hakk’ın bize anlattığı bize nasıl sokulduğunu,

nasıl yaklaştığını, önden, ardımızdan, sağımızdan ve solumuzdan, yani her türlü iyi yüzüyle kötü yüzüyle,karşı duran tarafıyla ve arkadan engellemeye çalışan tarafıyla her boyuttan yaklaşmaya çalışan bu varlığı; eğer ciddiye almaz isek,

tek kişilik yaşadığımız bu hayattan çıktığımızda bize gülerek bakabilir, ben senin eşliğindeydim diyebilir.

Allah azze ve cellenin varlığını bir tarafa koyup, artık seküler düşünmeye, seküler niyet etmeye, hayatı Cenab-ı Allah’sız yaşamaya kalktığımızda:

(Zuhruf/36 Alıntı) “Bir şeytanı ona eşleştiriniz. Artık o, ona Karin’dir!”

Karin; eşlenik olan, yanından ayrılmayan, arkadaş! Gençlerin deyimiyle ''kanka''

O, onunla eşleniktir artık ve bunlar birlikte olurlar.

(A’râf/27 Alıntı) Allah azze ve celle şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kıldığını söylüyor.

 

-Eğer aklederek Cenab-ı Hakk’a sevgi duyduğumuz sevgi ile O’nun verdiği bu habere itibar edip kendimizi analiz etmez isek,bu ikinci varlığı, bize eşlik eden ve bizi saptırmaya çalışan, peygamberlere bile musallat olmuş,bu varlığın şerrinden kendimizi koruyamayız.

 

-Bizim yegâne güvencemiz Cenab-ı Hakk’a sığınmak… Sığınarak geçmiyor ki diye kendinizi kandırmayın, sığınmaya devam edin aklınıza geldikçe sığınmaya devam edin. Sonra bunun sonucunu gerçekten tesirli olduğunu gördüğünüzde,

“vay be hakikaten etkili olmuş çıkmışım ben bu düşünceden halbuki zihnimi kemirip duruyordu.” diyeceksiniz.

  Nice depresyonlar var, nice psikolojik sıkıntılar var, nice bulanımlar var;

Bunları hep yaşana gelen hadiselerin üzerimizdeki olumsuz tesirleri olarak düşünüyoruz. Halbuki unutup geçebiliriz. Niye böyle devam ediyor, üzerimizde baskısını kuruyor. Gece uyutmuyor, moralimizi bozuyor; çünkü biri bu yaşanan hadiselerin olumsuz tesirini üzerinizde büyütüyor, tesirini devamlı kılıyor. Hatırlatıp duruyor, nasıl kurtulabiliriz ondan? Allah'a iman edip, bu güven ile ''Ya Rabbi sana sığınmaya devam edeceğim.''

''Sen, onun o sesini kısacaksın'' diye devam edin ve göreceksiniz bir an unuttuğunuzu fark edeceksiniz.

Hayatta gelişen her olumsuzluğu, Allah azze ve celleye karşı isyana dönüştürebilmek için bize mutsuzluk olarak yansıtmaya çalışan bir varlığın için bizim içimizde gezindiğini Allah azze ve celleden bizi ona karşı korunmasını, onun etkisini üzerimizde azaltmasını, bize hatta bu fısıldamalarını bile daha zekice düşüncelerle sabaha kalktığımızda;

''Ya Rabbi beni gün boyunca ondan koru, ben böyle sabahtan akşamlık bir sığınma da bulunuyorum’’ Hoş yine aklımıza kötü düşünceler gelirse ki, geleceği anlaşılıyor. HER GELDİKÇE diyor Cenab-ı Hak SIĞINMAYA DEVAM EDİN!

 

-Allah şeytanı suçlu ilan etti ve tövbeye yanaşmadığı için diklenmeye devam ettiği için lanetledi ve kovdu.

 

-Sahip olduğumuz hareket, konuşma, ifade, olumlu yahut olumsuz bir şeyler yapabilme, bu hayat içerisinde bize bahşedilmiş bir imkân ve bunu Cenab-ı Hakk’a saygı duyarak da yaşayabiliriz, Cenab-ı Hakk’a sırtımızı dönerek de yaşayabiliriz.

Hz. Adem'in cennet örneğinde yaşadığı bir prototip idi, yani ilk örnek

ve Hz. Adem bize örnek olacak şekilde ilk denemesinde yanıldı bu da gayet normal. Çünkü biz de hep ilk denemelerimizde yanıldık!

 

-BU YOLCULUKTA KENDİSİNİ ''ŞEYTANA BIRAKAN’’ KİŞİNİN KENDİSİDİR!

 

-Eski kültürlerden gelen “içine şeytan kaçmış” diye bir insana bir şeyler okuyarak,belli araçlar kullanarak içindeki o şeytanı çıkarma diye bir şey var fakat buna dair biz bir bilgiye sahip değiliz. Yani Allah azze ve celle, bize böyle bir ayette bunu öğretmiyor; Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellemin tam da bu şekilde olan bir talimi yok, o şekilde bilmediğimiz bir olayla ilgili bir şey söyleyemeyiz.

Ama şunu tahmin edebiliriz, yani kişinin Cenab-ı Hak'ka sığınması, nasıl onu şeytanlardan uzaklaştırıyor ise, o zaman ayetleri okursa (özellikle kendisinin okuması) Cenab-ı Hakk’a sığınırsa, gidişatından vazgeçerse, bu içine girdiği bunalımdan, sıkıntıdan, şeytanlarla girdiği bu kabustan çıkmak için kurtuluşa adım atarsa, Allah azze ve celle onu temizleyecektir.


-Diyelim burada bir yanlış yapıyorsun, sanıyorsun ki o burada kaldı. Hayır, o yaptığın yanlış bir sonraki açılan sahnede, şeytana senin aleyhinde koz veriyor ve senin üzerinde daha etkili olmaya başlıyor.

Orada da şeytana uyar ve başka yanlış şeyler yaparsan, bir sonrakinde şeytan daha etkili olmaya başlıyor üzerimizde dolayısıyla… Ama vazgeçer, düzeltir korunmaya çalışırsak, Allah’a sığınırsak, bu kez şeytan zayıflamaya başlıyor.

Biz bu salınımları çok yaşadık, içinizdeki huzur güven hissi, güvensizlik, tedirginlikler, hep bu salınımlara tekabül ediyordu.

 

-SORU: Hocam, bunun nazarla ilgisi var mı, nazara gelen insan cinleniyor gibi...

-CEVAP: Böyle bir ilişki bilmiyorum, hayır...

Şeytanların insanlar aleyhinde etkili olmasını, Cenab-ı Hakk’a duydukları tevekkülden vazgeçmeleri ve imanları zayıflattıkça kötü amellere bulaştıkça, şeytanın yükselen gücünden ve egemenliğiyle ilgili olduğundan söz edebiliriz. Çünkü Kur'an'da Cenabı Hak iki tür dostluktan bahsediyor:

Allah'ın dostları; Bunlar müminler, iman eder ve Cenab-ı Hakk’a saygı duyarlar, bunlar evliyaullah.

Diğerleri de şeytanın dostları..

Cenab-ı Hak’tan kopunca, Cenab-ı Hak şeytanları, gönderiyor.

 

(Meryem/83) “Görmedin mi? Biz, inkarcıların üzerine şeytanları gönderdik.”

 

 Ya Cenab-ı Hakk’a sığınıp, Cenab-ı Hakk’ın korumasına ve dostluğuna sığınıyoruz; yahut Cenab-ı Hakk’tan uzaklaştıkça (Allah'ın ayetlerinden uzaklaşarak oluyor bu) Cenab-ı Hakk’ı düşünmekten, O'nun ayetlerini okumaktan, düşünce mekaniğimizde Cenab-ı Hakk’ı temel niyet olarak oturtmaktan uzaklaştıkça (günümüz dünyasında seküler yaklaşım deniyor buna) hemen şeytan onun peşine düşer, diyor Cenab-ı Hak!

 

(A’râf/175 Alıntı) “Ayetlerimizi kendisine verdiğimiz fakat ayetlerimizden sıyrılan kişiye anlat.. Şeytan onun peşine düştü. Ve o da azgınlardan oldu!”

 

(Furkân/29 Alıntı) “Zikir (yani Allah'ın hatırlatması, kitabı, dini) bana gelmişken, o dost bildiğim şeytan beni saptırdı.”

 

-Şeytanın fonksiyonu belli dolayısıyla deşifre edilmesi kolay, eğer fonksiyonunu bilirsek...

(Bakara/268 Alıntı) “Şeytan sizi fakirlikle korkutup, size fuhşiyatı emreder, yanlış şeyleri emreder.”

Dolayısıyla turnusol kâğıdı şeytanın aleyhinde, elimizde var! Yeter ki biz bunu gözden kaçırmayalım. Nasıl gözden kaçırabiliriz? Arzularımızla iliştirdiğinde, gözden kaçırıyoruz. Duygularımız eşliğinde, bunu bize enjekte ettiğinde gözden kaçırıyoruz. Çünkü o esnada duygularımızı izlemek ve onun peşine düşmeyi amaçlıyoruz

Öfke, kızgınlık, şehvet, kıskançlık.. Bir sürü bizi yanlışa meylettiren duygularımız var! Hayatımızın tamamını da bu duygularımıza karşı, kendimizi kontrol edebilmeyi öğrenmek olarak Cenab-ı Hak önümüze açmış. BUNU BAŞARDIĞIMIZDA İYİ BİR İNSAN OLUYORUZ. KONTROLLU BİR MÜ’MİN OLUYORUZ.

 

 (Asr Suresi Alıntı) “İnsan normalde ziyanda. Ancak iman edenler ve salih doğru güzel davranışları yapanlar. Ve birbirleriyle öğütleşenler!”

Yani biz sosyal bir varlığız; birbirimize iyi öğütte bulunacağız, birbirimizle güzel şeyleri paylaşacağız, doğru şeyleri yapacağız ve iman üzere bunu götürebilirsek, şeytana olan ve kaybedişe olan yanımızı köreltmiş, azaltmış olabileceğiz.

  Son olarak şöyle bağlayayım. Yani bu süreçteki başarı, Cenab-ı Hakk’ın garantisi altında. Yeter ki, kişi iyi biri olmak idealinden kendisi açısından vazgeçmesin... Vazgeçmediği sürece kaybedenlerden olmayacaktır!

Ama kaybedenlerin HEPSİ ISRARLA, İNATLA küfür istikametinde yaşayanlardır; ancak onlar kaybedebilirler. Dolayısıyla zor olan aksi istikamettir, müsbet istikamet değil diye düşünüyorum.


https://www.youtube.com/live/ms4WxxMXzxY?feature=share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder