ENBİYA SÛRESİ
13.10.2024 tarihli dersten kısa notlar:
“Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahyâ’yı verdik; eşini de bunun için elverişli kıldık. Onlar, hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler." (Enbiya 90)
-Peygamberler baştan seçkin kılınmamıştı. Bilakis, Hak Teâlâ onları tarif ederken, "onlar hayırlarda yarışıyorlardı" ifadesini kullanmıştır. Önceki sahnelerde verdiğimiz tepkiler, sonraki sahnelerin öncülleridir.
-Cenab-ı Hakk'ın kuluna olan muamelesi, kulun tepkilerinin bir sonucu olarak meydana gelir. Bu irade ortamında zulme yönelen kişi, Cenab-ı Hakk tarafından Kendisinden uzak tutulur.
-Yahudiler, Cenab-ı Hakk’ı soy bağı üzerinden “satın alıp” insan ilişkilerinde zulmün her türlüsüne bulaşmışlardır. Allah’ı bir imtiyaz olarak görüp, sosyal hayatta yanlışlar yapmak, aslında şeytanın bizden öncekilere de uyguladığı bir yaklaşımdır.
-Eğer kişi, hem kendi yaşamında hem de sosyal hayatında tutarlı ve kaliteli bir yaşayış ortaya koyamıyorsa, bir süre sonra şeytan bu tutarsızlığı İslam aleyhinde bir propaganda vesilesi yapabilir.
-“Yarınki hayatımda düzenlemeleri yapan ancak Allah’tır” bilincinde olan kişiler, Cenab-ı Hakk ile dua üzerinden bir ilişki kurarlar. Çünkü onlar, olayların Allah ile bağını görmüşlerdir. Bu nedenle peygamberler, Cenab-ı Hakk ile dua üzerinden tanıtılmıştır.
-Dua, kulun düşüncesinden başlayıp her anına eşlik eden bir eylemdir. Bu yüzden, aklımıza gelen her şeyi seküler düşünmemeliyiz.
-Hayatımızın her aşamasında, başından sonuna kadar, her şeyimiz dua ile Cenab-ı Hakk’a bağlı olmalıdır. Ancak bu dua, “illa böyle olacak” şeklinde değil, “Eğer hayırlara vesile olacaksa…” diye Allah’a tevdi edilmelidir.
-Kulun gerçek anlamda teslimiyeti, hayatın akışının tamamıyla Allah’ın elinde olduğunu bilmesidir. Bu teslimiyet, her şeyin Allah’ın yaratmasıyla, dua ile iç içe geliştiğini bilmekle olur.
-Şeytanın bize alternatif olarak sunduğu yatırımı, yani hayırda yarışmayı, Rasulullah (sav) kendi kişisel akıbeti açısından hemen yatırıma dönüştürmüştür.
-Allah’ın beğenisi, tamamen hikmetlidir. Cenab-ı Hakk, hayatının merkezinde dua olan, hayırlarda yarışan, kendisini güvende görmeyip ümit ve korkuyla dua eden kişiyi hikmeti gereği beğenmiştir.
-Cenab-ı Hakk, Hz. Yusuf’u tüm şartlar aleyhine olmasına rağmen, zelil olmaktan aziz olmaya götüren süreçte, onun en belirgin özelliği olarak içtenlikle, tevazu ile gizli gizli yaptığı duayı zikretmiştir.
-Peygamberimiz (sav), zelle miktarı günah işlediği halde, havada bir bulut belirse dahi korkuya kapılırdı. Bu durum, en çok azabı hissedenin, en az günahı olan olduğunu gösterir.
-Kulluğu en güzel şekilde yaşayanlar peygamberlerdir. Çünkü onlar, küçük günahlarını bile Allah’ın huzurunda bağışlanası görmezlerdi.
-Cenab-ı Hakk’tan Hz. Yusuf’un beklentisi, kendisinin zina etmek gibi bir günahtan korunmasıydı. Bu yüzden Rabbinin yardımını dileyerek, “Rabbim! Zindan bana bunların benden istediklerinden daha iyidir” diye dua etmiştir. (Yusuf 33)
-Her türlü beklentiyi dile getirirken, Allah’ın affetmeyebileceği ihtimalini duada zikretmek peygamberlerin bir özelliğidir. Allah’ın beğendiği kullar, kendilerini güvende hissedip, “Allah zaten bağışlar” gibi yaklaşımlarda bulunmazlar.
-Hayatımızın her aşamasında, işlerimizin ve düşüncelerimizin her anını Cenab-ı Hakk ile iltisaklı bir dua hâline ne kadar yayabilirsek, o derece teslimiyeti yaşayabiliriz.
-Dua ederken hem ümit hem de korkuyu bir arada tutmalıyız. Dualarımızda, olumsuz ihtimalleri de düşünerek Allah’a sığınmalı ve bu şuurla dua etmeliyiz.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/vfXnfp7NsGo?si=G56O024irGlCcZKQ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder