Maalesef ümmet olarak bizler dünyayı esas alan bir yaklaşıma doğru hızlıca kaydık ve kaymaya da devam ediyoruz. Allah’ın (cc) bizi aziz kıldığı dönemdeki gibi; bir anne evladını doğururken “Önce dinini öğrensin, kitabını öğrensin, dinini hakkıyla yaşasın, sonra da bunu başkalarıyla paylaşmak üzere bir ömür buna adansın!” diye, böyle nesiller yetiştiriliyor olsaydı… Eskiden böyleydi, atını hazır etmiş, cenge hazır, hayatını böyle yaşayan taban (halk), ona uygun yöneticiler ve buna karşılık gelen de fütuhat yaşanıyordu. Ardında çil çil kubbeler serpen orduların olduğu dönemler böyleydi. Ama şuanki dönemde insanlar daha fazla dünyaya meylettiği için yönetimler değişti. Yönetimler halkın durumuna uygun olarak şekil aldı.
O yüzden tabana (halka) sesleniyoruz: Biz istikametimizi Cenâb-ı Hakk’ın çağırdığı ve ebediyeti vadettiği güzergaha çevirirsek ÜMMET SİLKİNİP KALKABİLİR! “Dünya hiç bir şeymiş, asıl olan ahiretmiş!” diyebilir ve Allah’ın (cc) çağırdığı bu cehdi, çabayı ortaya koyabilir diye bir ümit içerisindeyiz.
Yoksa taban bunu yapmadığı sürece Allah (cc) o düşündüğünüz hayal ettiğiniz türden tavan da nasip etmez. Çünkü bu O’nun sünnetine aykırı düşüyor. Hal böyle olunca süreç de böyle ilerliyor maalesef.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder