Yahudilerin Üstün Millet Anlayışı ile Müslümanların Seçkin Ümmet Anlayışı Arasındaki Fark Nedir? | Dost Tv | 6.12.2023
Dersten Kısa Notlar:
-Cenâb-ı Hak kimlere büyük lütuflar vermişse, kimlere büyük üstünlükler, mazhariyetler verdiyse bir o kadar da bunlarla orantılı sorumluluk vermiştir. Yoksa kişi bu lütuflarda birlikte öylece yaşar istediğini yapar ve zaten cennetliktir diye bir şey yok.
-Allah azze ve celle Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellemi ve daha önceki peygamberleri kast ederek diyor ki: “Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: Eğer Allah’a ortak koşarsan bilmiş ol ki yaptıkların boşa gidecek ve mutlaka hüsrana uğrayanlardan olacaksın.” (Zümer-65)
-Madem sizler (Yahudiler) üstünsünüz, Allah azze ve cellenin oğlu mesabesindesiniz, sevgili kullarısınız öyleyse Cenâb-ı Hak size neden azap ediyor?: “De ki: ‘Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O'nun yarattıklarından bir beşersiniz.’” (Maide-18)
-Cenâb-ı Hak sünneti gereği kullarına farklılıklar veriyor. “Bunu sana verdim hiç bir sorumluluğun yok” demiyor. “Sizleri genlerinizden soyunuzdan dolayı seçkin,üstün kıldım, cennetliksiniz.” Gibi bir yaklaşım zaten hâşâ Allah azze ve cellenin adaletine aykırı. Dolayısıyla Yahudilerin bu iddiası yersiz. Adamları şeytan böyle kandırmış.
-“İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz fırsatın sakın onlar için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Onlara verdiğimiz fırsat ancak günahlarını arttırmaya yarıyor. Onlar için alçaltıcı azap vardır.” (Ali İmran-178)
-En büyük sıkıntıları peygambler çekmiş, düşündük mü neden? Çünkü en büyük lütuflar da onlara verilmiş.
-Müslümanların bazılarında Yahudelere benzer şekilde telakki ettiği bir anlayış var: “Biz ümmet-i Muhammed’iz. Dolayısıyla kurtuluşumuz garanti. Çünkü peygamberimiz çok üstün bir peygamber; ahir zaman peygamberi.” Evet elbette ki öyle ama bunlar kendisini bile sorumluluktan azade kılmıyor. Cenâb-ı Hakk’a kulluğundan azade kılmıyor. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Allah azze ve celleye kulluğunu tam bir mesuliyetle ve korkuyla yerine getirmiş birisi. En yakınındakilere, kızına “Bana güvenme, ben Allah’a karşı size hiç bir yarar sağlayamam” diye uyaran birisi. Sahabe efendilerimiz kendilerini beleşten cennetlik sayan bir yaklaşıma girmediler.
-Ümmetten bazı kimseler, bazı hurafe uydurma anlayışlar üzerinden kendilerini sorumluluktan azade ediyor. Bu beleşçilik ile şeytan böyle vehmetmek istiyor; bu hurafelerin müşterisi olunca karşılık buluyor.
-İman çok büyük bir servet, hidayet çok büyük bir lütuf. Mucibince korunması gerekir ki onu amel edebilesin. Bu lütfu saklama çabasına girmezsen belki kaybedersin.
-Soru: Yahudilerin “bağışlanacakları ve cehennemde kısa süreli kalacakları” yönündeki inançlarının Müslümanlar arasında izdüşümleri var mıdır?
“İçinizden, oraya (cehenneme) varmayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür. Sonra biz kötülükten sakınanları (cehennemden) esirgeriz; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.” (Meryem-71,72)
İnsanların hiç biri kusursuz değil. Kullar Allah azze ve celleye karşı sıfır kusur bir hayat yaşamıyorlar. Müttakîlerin kendi aralarında dereceleri var; cehennemdeki kalış süreleri cennete gidiş hızları da buna bağlı. Allah azze ve celleye karşı saygısızlığı fazlalaştırdığımızda imanı kaybetme tehlikesi var. Ayrıca münafık olabilme endişemiz var. Akibetimiz nifakla, fasıklıkla sonuçlanabilir. Allah azze ve celle buyuruyor ki: “İman edenlerin çoğu ancak şirk üzere iman ediyor.” (Yusuf-106)
Bizler gerçekten ümmeti Muhammed olup olmadığımızı ve ölünceye kadar öyle kalıp kalamayacağımızı bilememenin korkusunu yaşıyoruz. Hayatın içine Cenâb-ı Hakk’ı ne kadar müdahale ettiriyoruz, O’na ne kadar saygılı yaşıyoruz, bunları önemsemeksizin kuru bir beklentiye girersek Allah azze ve cellenin nazarında Yahudilerden farkımız kalmaz.
İnsanlar dünyayı murad etmeye yöneldikçe bu kez Cenâb-ı Hakk’ın bazı buyruklarıyla yaşamları çelişkili bir hal alıyor. Sözgelimi alkol, kumar, zina gibi günahlar, helal olmayan yollarla para kazanmak gibi… Buradaki kırmızı çizgiler kişi için önemli göstergeler ve kişinin din algısı onu çok fazla engellemeyen dar bir alana doğru gidiyor böyle bir talep var.
Eğer Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine karşı toplumda git gide duyarlılık azalıyorsa din tıpkı bizden öncekilerdeki gibi çok dar bir alandaki bazı ameliyelerden ibaret olur. Ve böylesi bir İslam ne kadar kurtarır??
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder