21 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-78

KONU: EĞRİ


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 

10.Aralık.2021 tarihli söyleşiden kesitler) 


-“İşte kitap; onda asla şüphe yoktur. O, günahtan sakınanlar için bir rehberdir.” (Bakara-2)

 “O Allah ki kuluna sağlam ve kusursuz kitabı indirmiş, onda hiçbir bozukluğa yer vermemiştir.” (Kehf-1)

  Kur’an-ı Kerîm içinde eğrilik olmayan bir kitap. Peki, eğrilik yok ne var? Doğruluk var. Kur’an-ı Kerîm dosdoğru bir kitap. Öğrettiği her öğretide, bize bellettiği, anlattığı her şeyde doğrusuna ileten bir kitap. “Kuşkusuz bu Kur’an en doğru olana iletir.” (İsra-9)

  Bu kitap yeknesak, tam bir bütünlük içerisinde ve her halükârda doğruya ileten bir kitap. 

  O (Kur’an) âlemlerin rabbinden indirilmiştir.” (Vakıa-80)

  Onu her türlü çelişkiden ve gerçeğe aykırı bütün unsurlardan uzak, dosdoğru Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Zümer-28)

  Yoksa “Kur’an’ı kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söylüyorsanız Allah’tan başka çağırabildiğiniz herkesi yardıma çağırın da, siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin!” (Hud-13)

  Benzerini yapamadınız, on sure gibi benzerini getirin. On sure olmadı bari bir sure benzerini getirin, diyecek kadar insanlığa meydan okumuştur, hem içerik, hem kapsam bakımından. İçinde eğrilik olmayan bir vahyin hitabıyla karşı karşıyayız. Bizi neye çağırıyor, doğruluğa çağırıyor.


-“Kur’an’ı okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammmed-24)

Onlar Kur’an'ı tedebbür etmezler mi, araştırıp yoklamazlar mı? Kalpleri kilitli kimseler, yanaşmıyor, incelemiyor, araştırmıyor. O zaman biz doğruyla eğrinin ayrımını biliyoruz demektir. Doğru iddiasıyla önümüze gelen kitabın, bunda eğrilik bulamazsın diye bize hitap ettiğine göre ve sonra bu eğriliği araştırıp yoklamaya tenezzül etmemiş henüz işlerinden yoğunluğundan dünyaya dair meşgalesinden buna henüz zaman ayırmamış kimseleri -kim bilir hangi sebeple yüksündüklerinden- hepimiz biliyoruz. Allah Allah Azze ve Celle aşağıladı onları: “Kalpleri kilitli kimseler...” Ama aynı ifadenin içerisinde, bu eğriyle doğru arasındaki ayrımı neremizle yapacağımızı da öğrendik; kalbimizle, akleden kalbimizle... Bilgiyi işleyen, değerlendiren, sıralayan, karşılaştıran, biriktiren, gerekli muhakemeleri yapan beynimiz ama sonuç ve karar vermek üzere nihai değerlendirmeyi ve anlamlandırmayı yapmak üzere kalbimize sunuyor. Akleden kalplerimiz eğri ile doğruyu ayırt edecek potansiyelde yaratıldı. Biz Allah'ın kitabı ile doğruya çağırıldık. O zaman hayatın içerisinde her türlü eğrilen veya ifademi mazur görün yamulan, yamukluluk eden nice insanları doğruya, istikamete çağırdı.


-Cenâb-ı Hak bir başka şey uğruna fedakârlık edilecek “harcanacak” bir Yaratıcı değildir. Cenâb-ı Hak kulu bütünüyle yaratıp yaşatmış ve ona kendi sevgisini ve sonsuz bir geleceği vaad etmişken onun başka bir amaç uğruna, başka bir yola girmesine de razı olmaz, memnun hiç olmaz. Dolayısıyla diğer yollardan, hep kendi yoluna gelsinler diye belli zorluklar çıkarır eğri yolda ilerlemesinler diye, doğru yola dönsünler diye. Doğru yol o yüzden sadece Allah'ın yoludur. Göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın yolu. Ona ‘’sırat-ı müstakim’’ diyoruz. Ama biz eğri yollara sürekli davet ediliyoruz. Önümüze çıkan bir ticari fırsat bizi Cenâb-ı Hakk'a başta namaz olmak üzere, ibadetlerimizden çekmeye çalışıyor.


-Hayat hep eğri yol ile doğru yol arasındaki bir ayrımın üzerine kurulur ve bazen toplumlar müştereken, hep beraber yolu eğriltirler.

Ey Ehl-i kitap! Allah yolunun doğru olduğunu bile bile, onu eğri göstermeye yeltenerek, mü'minleri ondan niçin çeviriyorsunuz?”

(Al-i İmran-99)


-Bütün eğri yolların hepsinin tersi doğru yola bakar. Her biri bambaşka açılarda olsa da, hepsinin zıddı, aksi doğru yoldadır. Ancak doğru yola girenler sadece Cenâb-ı Hakk'ın rızası için yaşayanlar ilerleyebilir. Bir geleceğe doğru yol alırlar. Diğerleri kısır döngülerde kalırlar. Ve bir başka husus sadece Cenâb-ı Hakk'ın uğrunda, O’nu ilah edinenler ki zaten yegâne İlah O’dur sadece onlar özgürdürler. Cenâb-ı Hakk diğerlerini hep başkalarının kulluğuna mahkûm eder. Yani maddeyi ilah edinen, ‘’şöyle zengin olayım’’ idealine tutunan, o idealin artık kulu durumundadır. Her şeyi onun uğrunda harcar, en sonunda da kendi varlığını da o uğurda harcadığını fark ederek hayatı sonlanır. Eşi uğruna, sevdiği uğruna, evladı uğruna... Her kim olursa olsun Cenâb-ı Hakk'a rağmen bir süreç ise o süreç eğri yoldur. Hiçbiri sonsuz bir gelecekte güzellik vaad edemez.

Doğru yolun özelliği sonsuz bir geleceğe uzar. “Hiç mi bir yerden açı yapmak, sağa kırmak, sola kırmak ihtiyacı hâsıl olmaz?” Hayır hiçbir yerde hâsıl olmaz, o Allah Azze ve Celle'nin yarattığı sonsuz bir geleceğe doğru, dosdoğru bir şekilde ilerler. Rabb’inin yaratmasında bir sınır yoktu. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 

https://www.youtube.com/live/_F0yVjrgiSg?si=9S94JBAa-5q69ts5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder