04 Ekim 2023

Gençlerle Söyleşi-32

KONU: KORKU 


(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 12.Haziran.2020 tarihli söyleşiden kesitler)


-“Arkalarında eli ermez, gücü yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde, onların halleri nice olur diye endişe edenler..” (Nisa-9)

Korku kişinin hayatını komple etki altına alabilir. Sözgelimi bir baba kazanır, daha fazlasını kazanır, yedi nesline yetecek kadar kazandığı halde hala yetmez diyor. Daha güçlü daha teminat dolu bir hayat çocuklarıma bırakayım diye koca ömrünü onlar adına duyduğu korkuyla çalışıp kazanmaya yoğunlaştırıyor. Cenâb-ı Hâkk’ı tanımak, sevmek, O’na saygılı bir şekilde yaşamak için ayıracağı vakitten de buraya sarfeden böylece dinini öğrenmekten uzak kalan niceleri var. Onu böyle bir hayat yaşamaya sevk eden şeyin adı KORKUdur. Çocuklarının fakir kalma endişesi. Çocuklarının ele avuca bakar bir halde kalması endişesi. Koca bir ömrü onlar için mal yığarak geçirmiş. Cenâb-ı Hâk böyle bir korkuyu elbette yadsımıyor. Ama bu korku uğruna esas sorumlulularından vazgeçip mal yığması yadırganacak olan taraftır. Kişi o korku girdabında kendi ömrünü heder etmiş olabilir. 


-Korku tedbire yol açar. Bizim korktuğumuz şey yaşanacaksa Cenâb-ı Hâkk’ın takdirinde varsa zaten yine yaşanacak. Tedbiri Allah’ın emri olduğu için alıyoruz. Tehlike sezdiğimiz her hadisede makul bir tedbire başvurmayı Cenâb-ı Hâkk’ın “tedbirinizi alın” emri gereği (Nisa-102) yerine getiririz. Bu tedbir işe yararsa “biz tedbir aldık” diye değil, Cenâb-ı Hâkk’ın takdiri gerçekleşti deriz. İşe yaramasa da “biz tedbir aldık da niye sonuç alamadık” diye kendimizi levm etmeyiz! Çünkü her sonuç Cenâb-ı Hâkk’ın takdiriyle gerçekleşir. 


-Korku kişide sakınmaya dönüşüyorsa gayet işlevsel, ödevi yerine getiriyor demektir. Bu bakımdan korkularımız yararımızadır. Korkuyla sakınım arasındaki ilişki doğaldır. 


-Ölüm korkusu: Kişinin ölümü yer yer düşünüp, hayatına bir nizam,intizam vermesi, bunun gereği olarak sakınması, tedbire başvurması beklenen bir şey. Ölüm korkusu dediğimiz şey; bu hayatın sonlanmasından sonra onu bekleyen sorgu ve sualin neticesinde gelişecek olan azabın korkusu. 

Hadisi Şerif: “Lezzetlerin tadını kaçıran ölümü yad etmeyi çokça yapın!”


-Allah azze ve cellenin korkusu kişiyi zapt eden en temel kaygı noktasıdır. 


-Kişi korkuyu ciddi manada yaşarsa bu onun takvasını besleyecektir. Cenâb-ı Hâk Kur’an-ı Kerîm’de takvalarını övdüğü nice insandan bahsederken onların korkusuna işaret etmiştir. “Ticaretin de satımın da kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamadığı, gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkan kişiler” (Nur-37)

Böyle bir korkuyu yaşıyorlar. 


-Cenâb-ı Hâkk’ı Kızdırma Korkusu:

Yaradan’ın helal ve haramına, çizdiği sınırlara dikkat etmeyenlere, Yaradan’ı denklemin dışına atanlara Cenâb-ı Hâk kızar. Cenâb-ı Hâk kızarsa ne olur? 


-Hem ümit dolu ve sevgiyle.. Hem de azabından endişe ederek, korkuyla!


-Ölen öldüğü zaman “ölenle ölünmez” diyerek ölümü hayattan steril bir şekilde uzaklaştıraran, kendisini gerçeğe izole etmek suretiyle korkularını yönettiğini zanneden kimse aslında kendisini kandırır. Bu son derece korkunç bir yanlış. 


-Ölüm saatimizin belli olmaması korkuyu besliyor. Cenâb-ı Hâk vakti özellikle gizliyor. Ne için? “Her kişi gayretinin karşılığını alsın diye.” 

(Tâ-Hâ Sûresi-15)

Dolayısıyla ölüm vakti belirli olsaydı, iradenin gönüllülük ilkesi de bundan yara alırdı. Allah azze ve celle bunu belirsiz kılarak kişinin Kendisine sevgi ile gönüllü yönelmesini sağladı. Ama aynı belirsizlik korkuyu da besliyor. Cenâb-ı Hâk korkuyu hayatımızın her alanında kullanabilmeyi bize lütfetti ki O’na karşı saygısızlığı, korkusuzca yaşamayalım diye. 


-Peki korku ne zaman ortadan kalkar? 

Cenâb-ı Hâkk’ın kullarına: “Ey Kullarım! Bugün size artık korku yoktur ve artık üzülmezsiniz de” (Zuhruf-68) dediği gün korku ortadan kalkar. İyi kulların cennete teşrif ettikleri zaman meleklerin: “Selamünaleyküm! Güzel yaşadınız, buraya sonsuz olarak girin” (Zümer-73) dedikleri zaman o gün korkular zail olur. İyi kullar daha ölürken melekler onların üzerine inerler. Onlar bir yandan can havliyle ölümün sekerâtına girmişken melekler der ki: “Korkmayın! Üzülmeyin! Size vaat edilip durulan cennet ile sevinin!” (Fussilet-30) Meleklerin daha ölüm esnasında o iyi kulları sakinleştirdiği, ölüm sonrasında da bu meleklerin kendilerine eşlik ettikleri bir süreçte, emniyet ve güven üzere devam ederler. 

  Peki kötü kötü kimselerin hali? Onların dünyada korkuları çoğaldıkça çoğalır. Allah sıkıntılarını artırır ki yanlış istikametten dönüş yapsınlar. Allah azze ve celle, Kendisine sevgi ve saygıyla boyun eğen kimseleri sever. O’nun kibriyasına da bu yaraşır. 

 Korku büyüdükten sonra kişi hala Hakk’a dönmemeyi ısrarla, inatla sürdürürse artık korkuları izâle olur ve böyle kimselerin gözleri, gönülleri mühürlenir. Artık korku duymazlar. Hakk’a dair değerlendirmelerden de uzaklaşmışlardır. Böyle kimseler kendilerini bir kuş kadar hafiflemiş gibi tarif etseler de aslında ontolojik olarak ölümü yaşamış durumdalar. Bundan sonra Hakk’ın çağrısı onlara ulaşmadığı gibi Hakk’ın korkusu da onlara ulaşmaz. Böylece artık Allah’tan korkmayanın kula neler yapabileceğini tahmin edebilirsiniz! Böyle vahşileşmekten böyle bir akibetten Cenâb-ı Hâk bizi ve neslimizi korusun. Bize yaşattığı korkuları israf etmeksizin kıymetlendirerek birer katma değer olarak hayatımıza kaymayı, yaşattığı her bir korkuyla takvamızı beslemeyi Allah azze ve celle bize nasip etsin. Âmin. 


Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR 


https://www.youtube.com/live/nD0n19ndK04?si=-Dd9S8kPb5CAPcUI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder