01 Haziran 2023

Cuma Vaazı (26.5.2023)

 Allah azze ve cellenin ahiretteki müminlere verdiği muştusu “Elhamdülillahi Rabbilalemin”demektir. 

-Ahirette mutlu bir geleceğin beni beklediği ümidine takılmak, bunun heyecanına girmek, hayatı bu amaçla yaşamak.. Bunu tekrar tekrar hatırlayıp hayatın kasvetinden çıkarız. Çünkü hayat bir ileri iki geri misali hep eksilmekte azalmakta, sıhhat günbegün bozulmakta, etrafta dostlar peyderpey eksilmekte.. Hep tükenmeye doğrudur hayatın vektörel yönü. Cenâb-ı Hakk'ın baştan kurduğu bu düzen -ona öyle bir hüküm yerleştirmiş ki- hep bozuluyor, eskiyor, güneş eskiyor, ay eskiyor, düzen günbegün eski istikrarından, eski kararlılığından hep adım adım uzaklaşıyor. Dolayısıyla burası geleceğe dair bir şey vaad etmiyor. Geçen haftadan daha eksilmiş durumdayız. Geçen haftadan daha hücrelerimiz pörsümüş durumda geçen haftadan daha kayıptayız, biz nasıl mutlu olalım böyle bir hayat ile, nasıl heyecan bulalım, nasıl geleceğe ümitle bakalım? Geleceği geçmişte bırakarak tükenişe doğru ilerliyoruz. O yüzden her huzura çıktığımızda gerçek geleceğimizi, hatıramızda hafızamızda yeniliyor ve mutlak beklentiyle heyecan duymaya çalışıyoruz. Bunun adı; ELHAMDULİLLAHİ RABBİLALEMİN. 

Unut bütün karamsarlıkları, unut bütün tükenen, azalan hayatında her ne varsa sevgiden yana,hazdan yana, neşeden yana geçmişin otantik özlemiyle de hiçbir şey yeri dolmayacağına ve geri gelmeyeceğine göre.. Aramızda bunun ileri yaşında olanından tutun orta yaşından gencine kadar bütün örnekleri her zaman var ve biz de merdivenin basamaklarından birindeyiz. Ama bu basamaklar hep inişte kabre kadar sürekli inişteyiz, sürekli irtifa kaybediyoruz. Şayet dünyaya itibar edeceksek nasıl mutlu olalım, bizi ne mutlu edebilir? Kayıpta olanların mutluluğu olur mu? O bakımdan Allah azze ve celle huzura geldikçe bize müjdeyi hazırlattı müjdeden ötürü hamdimiz üzere heyecanımızı tekrarlattı.


-Allah herkesi bu esenlik yurdu olan cennete davet etti, herkesin adı hazırlandı davetiyesi var, davetiyeyi kabul edip “geliyorum ya Rabbi” diyenler, bunu baş tacı edip Cenâb-ı Hakk’ın çağrısına sevgi ve saygıyla, heyecanla karşılık verenler, bunlar böyle bir hayatı yaşayan kimselerdir. Bunlar bu davetiye ile ölürken huzura çıkacak olan kimselerdir. Hayatı bu müjdenin heyecanı ile yaşamış kimselerin akıbeti cennet olur.


-“Dünya hayatında ben senin aklına hiç geliyor muydum?” diye cennet dile gelse ve sorsa;

—Vallahi pek aklımıza gelmezdin. İşin doğrusu seni pek bilmezdik yani biz dünyaya kapılmıştık böyle cennetin heyecanıyla günlerimizi geçirmedik.

— Haber gelmemiş miydi?

—Gelmişti ama biz o haberle de çok ilgilenmedik.

—Sahne sahne beni Cenâb-ı Hak size anlatmamış mıydı? Cennetteki nimetleri rengarenk çeşit çeşit..

—Anlatmıştı ama biz okumaya pek fırsat bulamadık. Senin rakibin olan dünya ile gözümüzü boyadık. Ona aldandık dolayısıyla pek böyle senin heyecanını yaşamadık.

Hapisten çıkan bir kimsenin sevdiğine ve özgürlüğüne heyecanla kavuştuğunda söylediği cümleler bunlar değildir, o kimse der ki: 

“Her günümü seninle geçirdim her gece uyurken, bu yıllar sürecek olan mahpusluk hayatımı sana kavuşacağım günün heyecanıyla geçirdim. Kendimi bununla teselli ettim, oranın hiçbir şeyine aldanmadım, oranın neyi benim gözümü, dikkatimi çekebilirdi ki?.. Yatarken senle yattım kalkarken senin heyecanınla kalktım bir günü daha eksilttik diye her çayı -şairin dediği gibi karıştırdığında- zamandan saat düştüm dakika düştüm sana geleceğim günün heyecanı ile heyecanlandım böyle geçti günlerim.”


-Dünya müminler açısından Cenâb-ı Hakk'ın müjde ile çağırdığı ahiret öncesi bir bekleme ve sınanma aralığıdır, sıkıntılı bir süreçtir ve kişiler bu sıkıntılı süreçten güzel bir iptila ile çıkıp sonsuz geleceğe sıkıntının olmadığı, hastalığın olmadığı, yaşlanmanın bulunmadığı, evlat sıkıntısı, komşu sıkıntısı, iş arkadaşı derdi her taraftan... Üçü düzene girse ikisi sıkıntıya geçer, beş başı mamur olmuş hayatın içerisinde her şeyiyle kalıcı bir heyecana kavuşması asla, hiç kimse için söz konusu olmadı. En iyiler en iyi imkanda olanlar dahi yaşlanıp hastalanıp öldüler. Dünya böylesi bir ortamdır; o bakımdan dünyayla mutluluk ancak kendisini kandıran zavallıların işidir. Dünya akleden kimselerin nazarında zaten değersizdir.


-Ahirete muazzam bir ümitle bağlanıp bu dünyada sadece Allah'ın hayat tarzını benimseyip yaşayanların sonları anlamlıdır. Diğerleri ise anlamsızın ta kendisidir. 


-Allah azze ve celle kendisinden umuda kapılanı asla yardımsız bırakmaz.. 


-Hayatını, ahirete yönelik yaşamaya gidenler akıl doludur!


-Kaç kere kasvetli bir durumda 

“ama cennet var böyle bir ümidim var” diye kasvetin üstünden geçtik?

Kaç kere o ümidimizin heyecanı bizi serinletti, mutlu etti? 

“Ya bunlar bir şey değil” dedik gözümüze kolay geldi dünyanın zorlukları. Çünkü öteye bir ümide bağlanmışız.


-Kimimizin yüzde on ahiret aklına geliyor, kimimiz yüzde doksan yoğunluklu dünya yaşıyor, kimimiz yüzde otuza zamanla çıkarıyor artık yer yer bazı zorluklarını yaşadığı zaman ‘‘bitecek bitecek bu hayat da bitecek, inşallah Cenâb-ı Hak hakkımızda iyi bir hüküm verecek ve bizi de İnşallah cennetine dahil edecek bu ümitle yaşıyorum artık ben’’ diyor. Biliyorum bu sözlerimi duyunca bazılarınız bu “çaresizlerin sözü” diyecek. Yani dünyada yapacağı edeceği şeyleri becerememiş, dünya eline geçmemiş ve artık tam bir çaresizlikle hadi bunlar olmadı bari ahiret olsun... diye böyle değil bahsettiğimiz şey. Bahsettiğimiz şey dünyayı elinin tersiyle iterek, dünyayı kazandığı halde infak ederek, dünyayı kazandığı halde önemsemeyerek, dünyayı kazanabildiği halde heyecanını dünya ile ilişkilendirmeyerek, dünya eline bolca geçse de o heyecanı hep öte ile yaşayarak böyle kimselerden bahsediyoruz. Bir çaresizliğin sonucu olmadı.


-Eğer bizdeki ahiret düşüncesi,  dünyadaki sıralı beklentilerimiz gerçekleşmeyince, en dipte olarak önümüze çıkan bir son alternatif gibiyse... Allah azze ve celle ne buna layıktır, ne O’nun vaadi böyle son sıraya kalacak bir şeydir. Ve bu kimsenin bu çaresizliği de bedbahtlığa dönmüştür. Dünya olmadı diye değil dünya olmasına rağmen kulun ahirete yönelmeyi becerebilmesi. Akledip dünyada başarılı oldukça yahu ‘’başarılar tükeniyor, bitiyor belli ki bu dünyayı ne kadar kazanırsak kazanalım bizim sonsuz beklentimizi sağlayacak bir tarafı yok. Ucu zaten ecel ile kapalı o zaman bizim gerçek heyecanımızı beklentimizi ancak Cenâb-ı Hakk’ın vaadi doldurur’’ diye dünya ihtimali önünde hala varken, hala dünyadan yana ümidi varken, okunan ezana kulak verip, dünyaya sırtını vererek caminin kapısından içeri gelip, “dünya artık bana heyecan vermiyor Yarabbi” deyip huzura gelmek…


-Artık daha fazla kazanmanın heyecanlandırmadığı, sabahları ve akşamları ahiret heyecanının kişiyi sardığı kimselere cennet uzak değildir,yakındır.


-Cennete girebilme heyecanına tutunmak

Cennet dile gelip konuşsa, 

“Dünyada beni ne kadar hatırlardın? Aklına gelir miydim hiç?” diye sorsa; “Hiç aklımdan çıkmıyordun ki” diyebilecek miyiz?

Firdevs’ini çok merak ederdim, Ğuraf cennetleri de aklımdan çıkmazdı!” diyecek miyiz?

Resûlullah'ın (sav) ümmetine veda ederken ‘’Havz’ın başında buluşmak üzere” randevulaştığı kimselerden olabilmenin heyecanını, heyecanını olduğu kadar endişesini de hep hayatımda duydum günlerim böyle geçti, diyecek miyiz?

  İşte bunu diyebilenler, önden gidenler. İşte bunlar cennete yakınlaştıkça yakınlaşanlar. Sanmayın ki yakınlaşmak nesep iledir, soy iledir, mesafe iledir. Yakınlaşmak gönül iledir, heyecan iledir. Kalbine ne kadar düşüyorsa o kadar yakınsın demektir.


-Cenab-ı Hak buyuruyor ki;

“İnsan kendi durumuna keskince tanıktır, basiret üzeredir.”

(Kıyame Sûresi-14)



Prof. Dr. Halis Aydemir

Cuma Vaazı- Bursa Nilüfer Camii 26.Mayıs.2023


https://www.youtube.com/live/B2N-6z_BSV8?feature=share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder