Enbiyâ Sûresi Tefsir Derslerinden Notlar
-Çıkar mı hakikat mi?
Çıkarların mı senin için değerli, hak mı değerli? Her düğümde bununla karşılaşıyoruz. Bir yandan çıkarımız bizi caydırmaya çalışıyor, diğer yandan akleden kalbimiz bizi Hakk’a davet ediyor. İşte orada irademizi ortaya koyuyoruz ve şahsiyetimizi gerçekleştiriyoruz. Hak uğrunda kaybettiklerimi, Cenab-ı Hak
bana daha farklı biçimde fazlasıyla verir. Çünkü O, sebatı ödüllendirir.
-Cenab-ı Hak Hz İbrahim’i Kuranı Kerîm’de SIDDIK olarak tarif ediyor. (Meryem-41)
(Sıddık; gerçeği konuşmak, dürüst ve güvenilir olmak) Hz İbrahim çevreden tepki görürüm endişesiyle içine atmıyor. Kalbiyle olan sadakatini bozmuyor.
-Sıdka tutunun. Yola çıkaran, iyilere kavuşturan, istikamete ulaştıran dürüstlük ve doğruluktur. Kişinin dürüstlüğü kalbiyle başlar.
-Cenab-ı Hakk’ın bu dünyada kuluna sağlayıp da onu elinde anlamsızlaştırmadığı, değersizleştirmediği, sıradanlaştırmadığı hiç bir şey yoktur. İstiyor ki Hak Teala, kul kendi vadettiğine yönelsin. Dünyadakilerin değersiz ve anlamsızlığını bu yüzden yaşatıyor.
-“Ya Rabbi beni bu açıdan da sana teslim olabilecek bir kimse eyle.” Nerede yanlış yapmaya meyilliysek bizim gündemimiz odur, kendimizi ıslah etmemiz istikamete sokmamız gereken meselemiz odur. Ve bu herkesten herkese farklıdır. Bazısı mal hususunda böyledir, bazısı şehvet, bazısı kariyer, şöhret hususunda böyledir. Açık verdiği taraf çok etkiliyse, o taraf bir girdaba dönüşür. Kul her şeyiyle teslim olacak!
-Hasan el-Basri; Bir kimseye Allah bolca vermeye başladıysa ve o kimse imkanların çoğalmasını “eyvah eyvah Rabbim beni sınamayı diliyor” diye karşılamıyorsa ona eyvahlar olsun, demiş, bunu göremiyorsa. Bir kimsenin imkanları makul gidiyor, yani ihtiyacı kadarını Allah gönderiyor, onu yoldan çıkaracak, yoklayacak değişimler yok, bu kimse de “Allah beni esirgiyor, kolluyor, seviyor, muhafaza ediyor” demiyorsa ona da yazıklar olsun, demiş. Allah’ın yaşamımızdaki değişkenleri sınama esası üzerine değiştirdiğini görmek bizim için bu hayattaki en akıl dolu, en uyanık, en basiretli yaklaşımdır. İster bireysel plandaki, ister toplumsal plandaki değişimleri doğru okuyalım… Zaten Allah (cc) ve Resulü (sav) bize bunu vadetmişti: “Sizi biraz korkuyla, biraz sıkıntıyla açlıkla, mallarınızdan canlarınızdan eksilterek illa ki sınayacağız”
Biz biliyorduk geleceğini, işte geldi demek. Allah (cc) ve Resulü (sav) ne kadar doğru söylemiş, bak işte geldi.
-Kendimiz kendimize kâfi kullar olmadığımız için,hep bir şeylerin arayışı ve beklentisiyle mutlu oluyoruz. Birazdan yapacağımız kahvaltı, sonrasında gideceğimiz piknik, akşamki merasim.. Bunlar hep akar zihnimizde. Bu zaman dilimlerinde Allah (cc) ile bağı koparıyor muyuz, dünyaya mı bağlanıyoruz, dünyaya mı kilitleniyoruz?
-Mutluluk kulun Cenab’ı Hâk ile olduğu yerdedir. Kalpler ancak sahibiyle buluştuğunda mutmain olur. O zaman gıdalar az da olsa, ev dar da olsa, imkanlar kısıtlı da olsa, Cenab-ı Hâk bu sefer “görece genişliğini” yaşatır. Zaman nasıl göründüğü gibi her yerde aynı değilse, mekan da göründüğü gibi her yerde aynı değildir. Aynı olsaydı geçmiştekilerin o küçücük yapılarında hep mutsuz olmalarını değerlendirirdik. Bizim bugün çoook geniş yapılarımızda hep mutlu olmamız gerektiği gibi. Ne o darlık mutsuzluktur, ne de bu genişlik mutluluğun garantisidir. Zaman da mekan da izafidir. Allah esas bunu sana nasıl yaşatıyorsa, senin bulunduğun koordinatlar senin kalbine bunu nasıl yaşatıyorsa, sen o mutluluğu o düzeyde yaşarsın. Bu, Cenâb-ı Hâkk’ın kalbin içine yerleştirdiği sırrıdır. Ve bu sırrını kendisiyle olan ilişki üzerinden yaşatıyor. Rabbini tanıyıp sevip sayanlar ile Rabbini tanımayıp, sevmeyip onu saymak istemeyenlere ilahi hükmün işlettiği mutlak bir adaletten söz ediyoruz. Fakirine, zenginine, en iyisine, kötüsüne, herkese işletiyor. Rabbiyle irtibata geçenleri her türlü bahtiyar ediyor, hem dünyada hem ahirette.
-İnsanlara hayvanlara eşyaya vs. saygı duymaktan söz edenler! Yaratıcısına saygı duymayanın ne saygısı ne de saygınlığı söz konusu olur. Bütüncül sevgimizi, bu her şeyimizi adayarak aşka kapılmışlığımızı ancak Allah azze ve celle hak ediyor. Kul bunu anladığı zaman -ki Allah kula bunu defalarca anlamasını sağlıyor- Cenab-ı Allah’ın rahmetine mazhar oluyorlar. Çünkü bu bir öğretme biçimi. Allah bunu yaşatarak öğretiyor. Ama biz yaşayarak öğrenmekten özellikle kaçındığımızda ne kadar inatçı olduğumuz, ne kadar müstekbir olduğumuz ortaya çıkar. (Yani diklendiğimiz. “Evet gördüm anladım doğrusunun bu olduğunu fark ediyorum ama ben bu işe gelemem” diyen çok sayıda kafirin bulunduğu bir kürenin üzerindeyiz) Yerküre çoğunlukla müstekbirlerin adası. Kendi başına buyruk tiplerin yaşadığı bir yer. Bu kadar diklenen bu tipleri Cenabı Hâk ayetlerinden uzaklaştırıyor, savıyor. Her defasında kendisine sırtına dönen bir kimseyi
Allah (cc) sınırsız ve süresiz bir şekilde beklemez. Kulun inadı,ısrarı belirginleşince artık Allah (cc) onu ayetlerinden uzaklaştırır, gözünü perdeler, kalbini karartır. Kulu heyecanlandıran, uyandığında yattığında kalktığında hep düşündüğü oyuncağı ne? Onunla oynayıp mutlu olacağı oyuncağı ne? Allah’ın (cc) hitabını doğru düzgün bilmiyor,okumuyor, Resulünü (sav) iyi tanımıyor, tanımak için de vakti yok. Çünkü o oyuncağıyla pek meşgul şu sıralar!
-Kulların içinde bazıları “Bu batıl inanışlardan bir şey çıkacağı yok” deyip Rabbine yönelmeye, O’na saygı duymaya, Kitab’ı öğrenmeye, O’nun yarattığı bu hayatın anlamını çözmeye, akletmeye, tefekkür etmeye, doğrusunu bulmak için bu yola girmeye başlar. Cenab-ı Hak da “Bunlar has kullarım, ben bunları asla zayi etmem” diyor; onlar uğrumuzda çaba gösterirler, belli bir çaba içerisine girerler, vaktini zamanını ayırırlar.
“Hakikat neyse ben onun için çalışacağım. Klasik hikayenin parçası haline gelmeyeceğim (yani babalarım dedelerim gibi hayatı yükseltip, hayatta ideal haline getirdiği çoluk çocuk mal mülk makam her neyse bunlar uğruna yaşayıp da Rabbini ihmal edenlerden olmayacağım) Rabbimi merkeze alıp bu uğurda yaşayacağım.” diyenler.
-İmanın kalbe inmesi.
-Koskaca devletlerin başındaki insanlar İslam’ı bir virüs olarak, bir terör olarak, İslam’ı insanlığın gelişmesini modernleşmesi engelleyen, insanı aşağılayan tanımlar ile baskıladıklarını görüyoruz.
-Allah’ın kulları Allah’ın mesajının etkisine girerler. Biz zannederiz ki bazı insanlar Allah’ın mesajına kördürler, anlayamazlar. Oysa Firavun dahi olsa mesajın etkisine girer ama isterse O’na yönelir. Yönelirse Allah (cc) hidayet eder.
-Karar verdiğimiz anda duygularımızı mı yoksa doğruları mı esas alıyoruz buna odaklanmalıyız. Eğer duygularımızı esas alıyorsak o zaman doğrulara sırt dönecek ve Cenab-ı Hak ile karşı karşıya geleceğiz demektir. Duygularımız bizim hoşumuza giden ama bazen doğru olmayan şeyler olabilir.
-“Allahım, ben bunu sadece ve sadece senin için yaptım.”
-“Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.”
İnsanların çoğu günah üzere yardımlaşıyor. Gafleti bir yorgan,bir perde gibi üstlerine çekmeye o kadar hevesliler. Sorumsuzluk duygusu işlerine geliyor. Yalnız kalmak, gerçekle yüzleşmek işlence gibidir. Gaflete hepimiz kapılıyoruz,az ya da çok.
“Ya Rabbi, olabildiğince bana uyanıklık ver” Uyanıklığı ilim sağlar. Sadece ilim yetmez,uygulamak sağlar. Ve sonuçta Allah sana furkan verir. Gaflet içimizde bir girdap gibi bizi çektikçe çeker. Ama etkisine kapıldığımızda kurtulamadığımız bir girdap değil bu. İçimizde dünya sevgisine imkan verdikçe, kendimizi sevgisine açtıkça, Allah’ın (cc) vaadini öteye bırakıp, dünya sevgisini merkeze aldıkça etkisine girdiğimiz dünya girdabı bu. Kaç Mü’min’in günlük konuşmalarında ahiret beklentisi, arzusu hatta heyecanı paylaşılan bir olguya dönüşmüştür, konuşulan düşünülen hissedilen, kokusu alınan, somutlaşmış bir duyguya ne kadar dönüşmüştür? Hesap bir yandan yaklaşmakta fakat hazırlıklar istenilen oranda değil. Dolayısıyla bu ayeti çerçeveleyip gönül dünyamıza asmak, kendi aramızda da paylaşmak gerek:
“İnsanların hesap (sorgulanma zaman)ları yaklaştı. Ama onlar hâlâ gaflet içinde (Hakk’tan) yüz çevirmektedirler.” Enbiyâ-1
-Cenâb-ı Hâk kul yüz çevirdi diye, görmezden geldi diye ondan hemen kolay vazgeçmiyor. Hayatında zorluklar oluşturuyor. Başta vahiy, sonra Allah’ın kontrol ettiği hayatın içindeki bütün değişkenler. Hepsi Yüce Yaradan’ın bir hatırlatması.
-Fıkhetmek, tıpkı akletmek gibi kalbin bir fonksiyonu (anlamak kavramak farkına varmak)
-Iraz: Yüz çevirme, alakasız kalma.
Iraz, en büyük suçlardandır. Tepkisizlik de öyle.
-Resulullah (sav) “Siz bıkmadan Allah bıkmaz” buyurdu. Kulun yürüyeceği varsa kaç milyon kez de olsa onu kaldırır dikeltir, yürüsün diye. Çünkü Allah (cc) kullarının başarmasını, kendisine karşı saygıyı yaşayabilmesini murad eder bundan hoşlanır,razı olur. Burada bir sayı da yoktur. Sadece kulun artık yapmak istemediğini kesin bir kararlılığa bağladıktan sonra Allah bırakır. Ona artık bu hatırlatmaları yüz milyar kez de olsa değişen bir şey olmayacaksa -ki bu Allah’ın ilmindedir, o zaman işte o kulu ıskartaya çıkarır, işini bitirir. O’na karşı böyle bir kararlılık ile O’nu gözden çıkarır hale insan nasıl gelir dersek (-ki bunu ben asla yapmam diyoruz) oraya insan yanlış yaparak geliyor, haksızlık ederek, yalan konuşarak, zulmederek, Allah’ın hükmünü beğenmeyerek, ayetleri tırtıklayarak, geçmişte kaldı o zamanlar diyerek, kalbin katılaşması sonucuna gelir ki artık bakmışsın Allah’a saygısızlığı kararlı hale getirmişsin. Makası açtıkça kalbinle olan irtibatın kopar.
-Hayatı yanlış okuyanlar vahyi de yanlış değerlendirirler. Yalnız gerçeğin peşine düşmüş kimselerde Allah’ın (cc) zikri fayda verir.
-Cenab-ı Hak her kuluna hakkı ve gerçeği aramaya uygun fıtrat verdi. Ancak gerçeğin peşine düşmeyen ve iradesiyle hakkı almak istemeyenlerde işe yaramıyor.
-Hak ona apaçık olmuş ama kimse kimseyle bunu konuşmuyor Herkes hayatın görünen yüzü ile gerçeği göz ardı ederek bir şeylerle oyalanıp mutlu kalabilmeye çalışıyor. Süreci adım adım tükettiklerini bildikleri halde. Hepsi tabu haline getirilmiş konuşulmuyor. Bunlar, onlar için konuşulması yasak olan şeyler. (Hakikat, getirdiği sorumluluklar, neden geldik nereye gidiyoruz)
-Allah neye zikir dedi ve hatırlattıysa şeytan onlara bu tabu dedi bunlar konuşulmaz dedi. Bu ortamda yasak.
Allah (cc) bize hatırlatmayı bırakmadı biz de hatırlamayı bırakmamalıyız. Bazıları bu gel çağrılarına kendini kapatmış, süreci kendi içinde tamamlamış artık onun için hidayet yolu kendi iradesiyle bitirilmiş, kapanmış. Yaşamın devam ederken bu süreci israf edersen sonuç bu olur.
-İnsan yaşadığı sıkıntılarla güçlü bir mesaj alıyor, bir uyarı. Bu uyarı ile biraz toparlanıyor sonra o manayı bir süre sonra kaybediyor. O sayfayı kapatmış. Kimse bana bunu hatırlatmasın, sakın yanımda böyle bir şey konuşmayın diyor.
-Hayatı küfür üzere yaşayanların en çok hevesli oldukları şey belli olayları sildirebilmek. Bu yaşanan sıkıntıları hayatlarından silmeye çalışırlar, atmaya çalışırlar. Bunlara dair bir hatırlatma bir uyaran onun tadını kaçırır. En çok da ölüm. Halbuki ölüm güçlü bir uyarandır. Onlar ölümü hiç hatırlamak istemezler. Hatırlatan olayları da hafızalarından silmek isterler. Yaşarken mutlu yaşayayım derler. Bir yakınını kaybettiyse ya da malını, o kısmı silmek isterler. Onlar halbuki ibret alması için yaşatılmıştı, sorumlularını hatırlatmak içindi. Halbuki bu uyarıları doğru okusalar, doğru yönetebilseler bunlarla barışık yaşarlardı, hamd ederlerdi. Ben yanlış istikamette gidiyordum Rabbim malımı alarak ikaz etti beni. Böylelikle kendimi değerlendirdim, doğruya ulaştım. Bir can aldı bu benim hidayetime vesile oldu. Mesaj okunmuştur.
https://youtube.com/playlist?list=PL470HxBGbzVBQW5qN3C41Y6cgojC74tge
—————————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
30.Nisan.2023 tarihli dersten:
-Akletmek ve aklettiklerimizi özgürce ifade edebilmek Allah azze ve cellenin her birimize verdiği bir emanetidir. Bunun tersi nedir? Aklettiklerimizi ve kalbimizin kendimize verdiği sonuçları, yanlış bulduğumuz sonuçları ortamdakiler tepki gösterir diye, itibarımızdan çıkarlarımızdan kayıplar yaşarız diye içimize atmak! Böylece kendimizden ödün vererek, özsaygımızı kaybederiz. Toplumun istediği adam oluruz. Toplum bunu zaten bütün üyelerinden istemektedir ve toplumun çoğu üyeleri buna uyum sağlamaktadır. Dolayısıyla orada bir kişi yok artık. Orada bir kalıp var ve o kalıba uyan milyonlarca insan var, hiç biri kendi olamıyor, hiç biri kendi gerçeğini ifade edemiyor.
-Hz İbrahim aleyhisselâmın kıssasında Allah azze ve celle bize Hz İbrahim’in sürecini anlatarak, özellikle her bir çocuğa, her bir gence Hz İbrahim’i örnek olarak sunuyor. Sahip olduğu fıtratı doğru değerlendirmeye, hakka hak demeyi prensip edinmeye, bâtıla bâtıl demeyi prensip edinmeye, çıkar uğruna sahip olduklarını kaybetme korkusuyla haktan ödün vermemeye davet ettiği bir kıssa olarak bize anlatıyor. Hz İbrahim canını kaybetme pahasına hakkı savundu.
-Cenâb-ı Hâkk’ın sana nasıl planlar kurduğunu sen bilemezsin! Burada başarısız kaldığını gördüğün yer aslında başka bir yerde hayal bile edemeyeceğin olağanüstü başarıya doğru seni taşıyor olabilir. Allah azze ve cellenin ilmini bilemezsin. Allah’ın senin için burada önünü kapatıp, diğer yerde önünü açtığı büyük planı olabilir.
“Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Bakara-216
Dolayısıyla hangi işten sonuçsuz kalırsak asla ye’se kapılmayalım. Cenâb-ı Hâk hakkında zannımızı iyi tutalım. Ve bilelim ki kime ne yaratılmışsa o kolaylaştırılır. Ama güzel sonuç (ya da başarı) öyle yola çıkar çıkmaz hemen iki adımlık yerde olmuyor; aradan yıllar geçiyor, sebat gerekiyor, vefa gerekiyor, ilahi emre boyun eğmeyi gerektiriyor, “Cenâb-ı Hâk illa ki bana da bir çıkar yol gösterecektir” diyebilmeyi gerektiriyor. Olanca azametine her gün tanık olduğumuz Cenâb-ı Hâkk’ın bizi bir yerlerde unutmayacağına, bizi çaresiz bırakmayacağına dair bir bilinç ile, iman ve Allah’a duyulan güven ile gelinen bir nokta.
https://www.youtube.com/live/od-j_YQkcmM?feature=share
—————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
21.Mayıs.2023 tarihli dersten:
“Ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları daha çok zarar eden taraf yaptık.” (Enbiya Sûresi-70)
-Küffarın iman edenlere yapabildikleri Allah'ın kaderinde taktir ettikleri kadardır. Ki Hz. İbrâhim aleyhisselâmı genç iken ortadan kaldırmak için tuzak kurdular da Allah azze ve celle izin vermedi. Tam tersine çevirdi; ziyan eden taraf kendileri oldu. Hz İbrahim’i kıyamete kadar insanlara imam etti.
“Onu da Lût’u da kurtarıp herkes için bereketli kıldığımız yere ulaştırdık.” (Enbiya Sûresi-71)
-Hz. İbrahim (as) bereketli kılınan Şam diyarına Allah azze ve cellenin emriyle yanında Lut (as) ile beraber hicret etti. Sonrasında eşi ve çocukları ile Mekke'de ilk beyti yeniden inşa etti.
-Allah azze ve celle ümmetin ilk kıblesini Beytü’l Makdis yaptı, o yüzden müslümanlar için değerlidir. Bu yüzden müslümanlar ilk kıblemizi korunması gerekenler arasında görmüştür.
“İbrâhim’e İshak’ı ve üstüne bir de hibe olarak Ya‘kūb’u lütfettik; her birinin sâlih insan olmasını sağladık.” (Enbiya Sûresi-72)
-Çocuklar Allah tarafından verilen hibedir. Karşılığında ödenmesi gereken birşey değil! Asla kazanılmış bedeli ödenmiş birşey değil.
O yüzden Hz. İbrahim (as) da duasını yaparken “Ya Rabbi bana salihlerden hibe et.” dedi.
-Kulun bir tek kazanımı varsa çabalarıyla olan amelleridir.
-Peygamberler de korku duygusuna sahip, buna rağmen Allah uğrunda hepsini yöneterek takvalı oldular, Cenâb-ı Hâkk’ın rızasını kazandılar.
-Allah'ın razı olduğu kimselerden değilsen Hz. İbrâhim (as) gibi bir insan da sana aracı olsa sonuç değişmez. Allah’ın ilminde senin artık hükmün bittiyse, o zaman kendine bir çare bulamazsın.
-Kulun Allah hakkındaki zannını, yaşadığı aksiliklere rağmen koruyabilmesi dünya hayatındaki sınavın en büyük esprisi. Ve inanın ahirette de (cennette) anlatacak en büyük şerefi olacak.
https://www.youtube.com/live/7TSEsezetF0?feature=share
—————————————————
ENBİYA SÛRESİ
11.Haziran.2023 tarihli dersten:
-İbrâhim aleyhisselamın kavmi, taptıkları putlarına bağlılıkları üzerinden İbrahim aleyhisselâmı büyük ateşlerin içersine atmak istediler. Allah azze celle ateşi yaratan. Ve yaratan O ise özelliğini değiştirebilir..
-İman etmemezlik farkındalıksızlık değil! Bilâkis baştan kasıtlı bir şekilde Hâkk’tan yana olmama hâlidir!
-Hz. İbrâhim aleyhisselam zürriyetini ibadetle şereflendirmek istemiştir. Ama bugün biz İbrahim’in soyundanız diyenler şeref katanın soy olduğunu söylemişler. Hâlbuki kulluk en yüce şeref!
-Başta namazı ikame etmek olmak üzere her ibadetin formunu Allah azze celle elçilerine öğretmiştir. Hiçbir peygamber kendiliğinden bir ibadet şekli çıkarmadı.
-Allah azze ve celle bir kişiye imam olmayı nasip etti ise Hak üzere direnip sebat ettikleri içindir. Bu Allah'ın ödülüdür.
-Hz Yakup aleyhisselâmın oğulları içinde Allah azze ve celle peygamberlik için Hz. Yusuf aleyhisselâmı seçti. Çünkü o gerçekten Hakkı özgür iradesi ile seçmiş ve bu uğurda bütün sıkıntılara göğüs germişti. Bu yüzden seçilmişlik soy bağından gelen değil !
https://www.youtube.com/live/WkTC8Rgl184?feature=share
—————————————————
ENBİYA SÛRESİ
23.Temmuz.2023 tarihli dersten:
-Hz. İbrahim aleyhisselâmın hayatındaki süreçler modern hayatın temelinin atıldığını gösterir.
-Hz. İbrahim aleyhisselâmın batıldan Hakka yönelişi ve yürüyüşü tarihsel değil evrenseldir. Onun üzerinden verilen bu örneklik ile Cenâb-ı Hâkk’ın hepimize olan çağrısıdır.
-Çocuk, Cenâb-ı Hâkk’ın kullarına bir hibesidir; herhangi bir davranışımızın veya duamızın karşılığı değildir. Dua etmek kulluğumuzun gereğidir. Allah bütün duaları işitir, icabet eder. Ne şekilde karşılık vereceğini bilemeyiz.
-Hz.İbrahim (as )dünya imtihan yurdu olduğunu bilerek daha küçük yaşta Allah'a adanmış ve devamla Allah için canından hatta cananından vazgeçecek şekilde bir hayat sürdüğü için kıymetli ve özeldir.
-Hz İbrahim aleyhisselâm. daha çocuk yaşta “Kendi ellerimizle yaptığımız şu putlara tapılmaz! Benim Rabbim Güneşi, ayı yaratandır!” diyerek canından da cananından da hatta evladından da vazgeçerek Allah’a tevekkül etmiş, Hakk’a yürümüştür
-Allah(cc) Hz İbrahim’i nice kelimelerle (buyruklarla) iptila (imtihan) etti, o da Rabbine tam bir teslimiyetle onları tastamam yerine getirdi. Cenâb-ı Hâk da onu insanlara imam kıldı.
-Hz.İbrâhim aleyhisselâmın dünyadaki yaşadıkları en stresli en heyacanlı ki bugün öğrenmemiz gereken bir hayatı var.
-Cenab-ı Hakk’tan yana ümidi olmayanın ibadetleri, kişiyi selamete çıkaramaz. Oysa ibadetler Cenab-ı Hakk’tan yana ümidimizin altını doldurmaya vesiledir ve bize “Rabbim benim için en iyisini dilemiştir!” dedirtir.
https://www.youtube.com/live/GZT2dS3izBA?feature=share
—————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
30.Temmuz.2023 tarihli dersten:
-Cenâb-ı Hâk ile elçilerinin arasında görevleriyle ilgili mekan ve zaman açısından bir hududu var.
-Aynı dile aynı millete sahip olmak hidayete sebep ya da hidayete yakın olsaydı bu ilk Hz. İbrahim aleyhisselâmda olurdu.
-Hidayet aynı mekan ya da eş zamanda doğmakla olabilecek birşey değildir. Hidayet ancak kişinin Hakk'a yönelimi ile olur.
-Hidayete çağıranların yanında az kişinin olması başarılı ya da başarısızlıktan yana bir sorun değildir.Bilakis Hakk'a karşı inatla karşı durmayı gösteren bir durumdur.
-Hz. Peygamber (sav) Mekke'den ayrılırken "Şayet senin halkın beni çıkaracak olmasaydı ben ayrılıp gitmezdim” dedi.
-Kavimleri tarafından hüsnü kabul gören peygamberler yok denecek kadar azdır. Bu yüzden bu durum peygamberin yetersizliğinden değil kavmin inadına Hakk'a karşı duruşunu gösterir.
-İnabe;her türlü duygusal bağdan ayrılıp Hakk'a yol almaktır.
-Habeşli bir köle dahi olsa Hakk'ın tarafında olmak peygamberlerin misyonudur. Bu yüzden içsel ve dışsal bütün duyguların etkisinden kurtulmaktır Allah'a hakkıyla iman etmek!
-İbrâhim aleyhisselâma en yakın olanlar soyundan gelenler değil O'nun yoluna uyanlardır.
-Hz.İshak ve Hz.Yakub'un salihlerden olması Hz.İbrahim aleyhisselâmın öncesinden ettiği duasının kabul olmasıdır.
-Hidayet kişinin Rabbi ile sonsuz bir geleceğe yol almasıdır. Bu en büyük nimet olmakla birlikte bu biz kazanç değil lütuftur.
-Hiç kimseyi ameli cennete sokmaz. Kişi ancak Cenâb-ı Hâk rahmet ederse cennete girebilir. Bu yüzden cehennem bir hak ediştir.
https://www.youtube.com/live/NDNseZQZWlQ?feature=share
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
6.Ağustos.2023 tarihli dersten:
-Kul önden Cenâb-ı Hâkk’a “salihlerden bir çocuk bahşet” deyip dua ederse o çocukta da salihlik var ise Allah tarafından hediye edillip duası kabul edilir. Kişinin salih çocuk istemesi fıtri bir duygu!
-Akrabalık bağları ile yanımızdakilerin hidayette olmasını istememiz doğal bir istek olsa da eğer onlarda hidayete liyakat yoksa her ne kadar istesek de bu durum gerçekleşmez.
-Allah azze ve cellenin emri hangi istikamette ise o şekilde yönetenler ancak önder olabilirler. Bunlar da yine hak üzere yönetip hak üzere hüküm verirler.
-Allah azze ve celle imamete layık gördüğü kişilerde vahyin nasıl uygulanıp öğretildiğini de haber verdi. Bu gösteriyor ki peygamberlere vahyin hem teorisini hem de işlerin fiiliyatını da öğretti.
-Vahyin içinde "sözden fiile geçiş nasıl oluyor" dersek bunu Allah Rasulü’nün (sav) yaptığı ile bilebiliriz. Rabbimiz rükûdan secdeye kadar kendisinin muradının nasıl olduğunu tamamen elçisine öğretti.
-İbadetin değeri ancak Allah'a has olması ile değerlidir.
-Hayatının bazı zamanlarında eşinin vs istediğini yapmak Allah azze ve cellenin ibadetteki muradı değildir. Çünkü ibadet hayatın tümünü kapsar.
-Allah'ın emir ve nehiylerine karşı yanlış tasavvurlar içinde (bazen yanlış yapmış olsak) eğer yanlışlarımıza tevbe etmeden böyle de ibadet edilir diyerek ibadet etsek bu Allah'a ortak koşmaktır.
-Şeytanın muradı Allah'a ibadetin has kılınmamasıdır. Dolayısıyla kulluk konusunda kamusal alan gibi sebeplerle Allah'a halislikten beri olanlar kesinlikle ziyan edenlerdendir.
https://www.youtube.com/live/l-nvGxmImqE?feature=share
———————————-
ENBİYA SÛRESİ
20.Ağustos.2023 tarihli dersten:
-Kişinin Allah (cc) katındaki değeri, soyu üzerinden değil, kulluğu üzerinden gelir. Genler üzerinden geliyor olsa idi İbrahim (as) Allah düşmanı bir babadan gelmezdi, Hz. Nuh’un (as) oğlu itaat ederdi.
-Peygamber çocukları da olsa bir insan Allah azze ve celle katındaki değere ancak kulluk ile kavuşabilir.
-Bir insan yaşlanıp elden ayaktan düşse de öğrenebilme potansiyeli olduğu sürece hayat sahibidir. Hz.Adem’den itibaren insan nesli Allah azze ve celleyi ilim ile bilebilmesi ile yükselmiş ve yükselmeye de devam edecektir inşaAllah.
-Bir kişi Allah'ın (cc) öğrettiği ilimden öğrenir ve o ilim ile yaşayıp etrafına da bu ilme ulaşabilmeleri için kılavuzluk ederse kademe kademe yükselir.. Ama kişi o ilmi ile sonsuz olarak yere (dünyaya) yönelir ve hevanın peşine düşerse alçalır.
-Cenab-ı Hakk’ın sünnetidir; öğrendiği ilim ile dünyayı kazanmayı murad edenler hariç, Allah (cc) katında yükseltilenlerin tamamı ilim sahipleridir.
Rabbimiz! İlmimizi arttır ve bizi salihler arasına ilhak et!
-Hz. Nuh'tan başlayarak Rabbimiz en son Hz.Peygamber’e (sav) dâhi sabrı tavsiye etti. Çünkü vahiy ile belirli bir farkındalığa kavuşan kimsenin avantajlı bir süreci yoktur.
-Allah'ın (cc) imtihanı adaletten asla şaşmaz. Bu nedenle verilen ne ise ona uygun bir yükümlülük vardır. Rabbimiz 'muazzam bir şey’ diye tarif ettiği kitabı ve hikmeti Hz. Peygamber (sav) öğrettiğinden sınavları da buna uygun geldi.
-Allah’ın ölçüsünü ve çerçevesini va’z ettiği, ibadetin formal boyutu olan Sünnetin ölçüsünü abartıp haddi aşanlar, çerçevesini taşanlar helak olurlar! (Hz. Muhammed sav)
-İnsanın, Allah'a ibadeti dozu ve çerçevesi itibariyle sünnetin belirlediği şekilde yapması gerekir. Eğer öyle değil de iyilik adına birtakım eklemeler yaparak kulluk yapsa dâhi bu merduttur ve kabul edilmez.
https://www.youtube.com/live/lELCCriX674?feature=share
——————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
3.Eylül.2023 tarihli dersten:
-İlim sahibi olan hikmet sahibi olabilir.Hikmet sahibi olan da hüküm sahibi olup insanlar arasında hüküm verebilir.
-İnsanlık neslinin akıbeti açısından Hz. Lût’un (as) kavminin örneği bizler için bir yandan ibretlik bir ikaz iken yarınlardaki temiz bir nesil ve toplum açısından ise güzel haberlerdendir.
-İnsan haklarını öne sürerek fuhuş gibi pis işleri açıktan işleyen azınlıklar, yarınlarda toplum nezdinde meşruiyet kazanarak hukukun orijinlerini kendi lehlerine çevirirler. Bir bakmışsınız, fıtrata uygun güzel amel sahipleri tahkir edilir hâle gelmiştir.. (Tahkir:Onura dokunma, aşağılama)
-Çirkin işleri yapan bu kavmin propaganda dilleri bu işin fitrattan kaynaklandığını söylemektir.
-Çirkin işleri yapanlar bu işin normal olduğunu ifade ederek yeni bir dünya kurup kasıtlı bir şekilde bu işi yapmaktadırlar.
-Bu çirkin iş sadece insanın kendi cinsi ile ilgili bir durum olmaktan öte daha çok aykırı olmak için yapılmaktadır.
-İnsan kendi fıtratına ne kadar didişirse o kadar da Rabbine yabancılaşır. Ama Rabbimiz bu durumun en kötü hâline gelen kimseye dâhi merhamet eder.
-Şehvet, insanda belli bir zafiyet oluşturur. O nedenle Cenab-ı Hakk “zina etmeyin” demedi “zinaya yaklaşmayın!” dedi. Çünkü yaklaşınca radyasyonun etkisine girer gibi şehvetin etkisine girmek kişide akletmeyi ve iradeyi zayıflatıyor, kontrol zorlaşıyor.
-İnsan iradesini adım adım şeytana teslim eder.
-Hayat boşluk kabul etmez. Günahlarla Rabbinden uzaklaşan insanlarda etkili olan şeytan,Cenab-ı Hakk’ın kuldaki karşılığını boşaltarak adeta “yeni ilahın benim!” diyerek yönetir. Ancak Allah kullarına çok yakındır, pişman olup Kendisine yönelenleri kurtarır.
https://www.youtube.com/live/H4cjr61o-64?si=d_uZ4dEIq2ZCzSqV
——————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
10.Eylül.2023 tarihli dersten:
-Sıkıntının doruğa çıktığı an, felâhın (kurtuluşun) geldiği andır.
-Hakkı olmadığı halde zalimleri sevip onların taraftarı olanlar iki peygamber hanımı dâhi olsa kâfirlerin örneği oldular.
-Lut kavminden olup haksız, hukuksuz, ahlaksız tarafta olanlarla aynı fiili işlemediği hâlde kalben/fikren onları destekleyenler (Hz. Lût’un hanımı da dahil) onlarla aynı helake, aynı acı azaba uğratıldılar.
-Peygamberin yanında olup küfrü tercih edenlerin ecri de ancak diğer kâfirlerin sonu gibidir. Bu yüzden salih kişi ile yaşamış olmak tercihini küfür tarafına yapanlara asla azap karşında bir imtiyaz sağlamaz.
-Zalimlerden başka hiçbir yönetimin güven sağlamadığı süreçte dâhi müminler kuvvet hazırlamayı yapmalıdırlar . 'Su uyur düşman uyumaz ' bilincini müminler uyanık tutmalı ve her alanda kuvvetli olmalıdırlar.
-Kulluğunuzu hakiki manada sahiplenip sorumluluğunuzu yaşamadıysanız kurtulamazsınız! Şehirden tahliye edilenler arasında, peygamber hanımı da olsanız kurtulamazsınız! Göğüslerde olanı da bilen Allah’ın (cc) ilmi her şeyi kuşatmıştır.
-Allah azze ve celle insanı imanı, tercihi, amelleri ile tartar. Bu yüzden Rabbimiz 'Allah'ın yardımı ne zaman' diyecek kadar kulluğunu hakiki manada gerçekleştirenleri cennetine varis kılacaktır.
https://www.youtube.com/live/DJvdNuzQ65c?si=Iaj-gRN3WVdnVJto
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
17.Eylül.2023 tarihli dersten:
-İnsanlara en büyük nimet olan hidayet Rabbi ile barışık bir hayat içindir.
-Cenâb-ı Hâkk’ın emirlerini önemsemezseniz, onların (Lût kavminin) başına gelen sizin de başınıza gelebilir.
-Kötülüklerin devam etmesinde sessiz kalıp kötülükten vazgeçirmek için uğraşmayanlar da etkindirler.
-"Bence bu kötülüğün yapılmasında sakınca yok" diyerek kötülükten sakındırmayanların sonu zalimler ile birlikte elim azabın içine düşmektir.
-Kur’an-ı Kerîm öyle dinamik ve canlı bir halde ki hayatımızda karşımıza gelen her durumda bize yön gösteriyor.
-Allah ilim,hikmet, bilinç nimetlerini peygamberlere daha çok vermiştir. onların sınavları daha zorlu ve şiddetli, yokuşları daha diktir. İmtihan sürecin de en çok zorlanan, en çok yorulan, en ağır iptilalara maruz kalanlar onlardır.
Salat ve selam olsun.
-Peygamberlerin sıfatlarından olan ismet hatadan beri olmak şeklinde yorumlansa da bu sıfat onların daha zorlu süreçlerden geçtiğini ifade eder.
-Cenâb-ı Hâk peygamberler başta olmak üzere herkesi imtihanlardan geçirir. Bazen onlar üzerinden öyle bir hâl alır ki 'bu çetin bir gündür 'diyecek kadar da aciz bırakabilir.
-Salihlerden olmak sürecin sonunda Allah'ın rahmetine dahil edilmekle ödüllendirilecek bir durumdur.
-Salih kimseler kendilerinde düzeltmeyi önceleyerek ıslaha devam ederler.
-Kurtuluşun yegâne yolu bir kimsenin salihlerden olmasıdır. Salihlerden olmanın yolu da içten samimi olmak ve dıştan da ıslah etmekle gerçekleşir. Yine ıslah edici olmak gün ve gün iyileşmek demektir.
-Allah gün be gün dibe vurarak kötüleşenleri helak eder. Bu durum sonsuz kötülük ile eş değerdir.
-Kâfirlerin hayatı sonsuz kasta dönüştükten sonra helak edilmektir. Oysa adım adım ıslah olanları Cenab'ı Hak adaletiyle iyileştirir de kurtarır.
https://www.youtube.com/live/PV99vNUMK9k?si=bXeSw3tcr0h1rrnr
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
15.Ekim.2023 tarihli dersten notlar:
76. Ayet-i Kerime: “Nûh’u da hatırla; daha önce o dua etmişti, biz de duasını kabul edip kendisini ve yakınlarını büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.”
-Hayattaki ameliyelerimize başarı odaklı bakmamız doğru değildir. Çünkü muhataplarımız da irade sahibidir. Bizim başarımız ne kadar çok iyi tebliğde bulunduğumuz, ne kader çok iyi anlattığımızdan ziyade (bunu zaten böyle yapmalıyız, ama bu neticeyi garanti etmiyor) karşı tarafın iradesine bakıyor. Karşı taraf iradesiyle hakka yüz çevirmeyi seçtiğinde, siz Lut aleyhisselâm da olsanız neticeyi alamıyorsunuz. “Lût’u rahmetimize dahil ettik” (Enbiya-75) Bu en güzel netice. Dolayısıyla Hz Lut aleyhisselâm görevini en iyi şekilde yapmış velev ki kavmi buna karşılık vermiş olmasın.
-“….yalnız O’na teslim olmuş müminler olarak can verin!” (Bakara-132/Alıntı)
Sakın başka türlü ölmeyin, ancak Cenâb-ı Hakk’a teslim olmuş halde can verin. Cenâb-ı Hakk’a teslimiyet; O’nun her şeyi elinde tuttuğu bilinciyle olur. Ama “Allah azze ve celle %80’i elinde tutuyor, kalan %20’yi başkalarının elinde” sanan kimselerin Cenâb-ı Hakk’a teslimiyet yaşamaları da mümkün değil. Çünkü %80’lik kısmı Cenâb-ı Hak üzerinden de halletse kalan %20’yi şunun bunun üzerinden yamalaması, tamamlaması lazım. Teslimiyetin parçalı hali olmaz. O artık şirk demektir. Teslimiyet yekpare ancak Allah’a (cc) olduğunda teslimiyet olur. Kulun teslimiyetinde yetersiz kalması Allah azze ve cellenin yetersizliği anlamına gelir; kula kulluğun başladığı basamaklar demektir. Tarihte bu kendisini çok kere tekerrür etti, şeytan hep buradan insanları avladı.
-İnsan fıtrat üzere doğar. Hayat irade üzerine kuruludur. İnsanlar iradesiyle iyi yahut kötü olmayı seçerler. Bazen vahyin dibinde olsa da, peygamberin soyundan olsa da azılı bir kafir olur; bazen de kafirin dibinde olur (Hz. Âsiye gibi azılı kafirin nikahında olur) ama Allah’ın (cc) nazarında örnek bir Müslüman olur. Dolayısıyla ne genetik bağlar, ne coğrafi bağlar ne tarihsel bağlar ve diğer çevresel etkenlerin hiç birisi kişiyi hidayete mecbur eden yahut delalete mahkum eden faktörler değildir. Kişi tüm faktörlerden sıyrılıp dilerse hakka yönelir, dilerse delalete yönelir.
-Resûlullah (sav) soy itibariyle hiç alakası bulunmadığı halde Hz. Selman el-Fârisi’yi ehli beytimdendir, demiştir. İman eden kimseler O’nun tebaasından olur.
-Cenâb-ı Hakk’ın azabı ne kadar göz göre göre geliyor olursa olsun; küfrün körlüğü bunların hepsini görmezden gelmeye yetebilir. Azab o kadar aşikar olsa bile küfrün kör takıntısı bunların hepsini atlar geçer, hepsine bir bahane uydurur.
-Vaktiyle iradesiyle imana yönelmeyenleri, sonrasında Cenâb-ı Hak hidayete muvaffak kılmaz!
-Koruyacaksa yine O korur. Eğer seni korumayı murad etmişse; tufan da olsa eğer seni korumayı murad etmişse yine ancak koruyan Allah azze ve celledir.
https://www.youtube.com/live/FrcqM-ol94s?si=KvW3_9ksYtf79YWt
——————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
22.Ekim.2023 tarihli dersten notlar:
77. Ayet-i Kerime: “Onu, âyetlerimizi inkâr eden kavimden korumuştuk. Gerçekten onlar, kötü insanlardı; bu yüzden hepsini suda boğduk.”
-'Ya Rabbi yerde kâfirlerden kimseyi bırakma’ diyerek Nuh(as) Cenâb-ı Hakk’a niyaz etti.
-Hz. Nuh (as) insanların küfründen bezip Allah'a yalvarınca Cenab-ı Hak gemiyi yapmasını bildirdi..
-Tufanla beraber iman edenlerden başkası yeryüzünde kalmadı. Sadece Hz. Nuh (as) ve beraberindekiler kurtuldular. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın rahmetinin içinde adaleti de vardır.
-Mekke'deki kasvetli yıllarda iman edenlerin yaşadıkları durumlar daha önceki peygamberlerin çektiklerine benzerdir. Dolayısıyla ümmetin doğumu sancılı süreçten sonra olmuştur.
-Sonsuz cennet vaadine tutunmuşsa kişiler Allah (cc) tarafından parametrelerin değiştirilmesine tâbi tutulurlar. Ki canları ve mallarını bu uğurda harcasınlar!
-Bu dünyada iman edenler Allah'ın (cc) herşeyini elinden alabileceği bir hâlde olmalıdırlar ki gerektiğinde canlarını dahi Allah (cc) için verebilmeli!
-Allah'ın (cc) insanları çağırdığı necat sonsuz cennet tarafındadır. Bu yüzden sonunda kurtuluşa götüren durum kişilerin imtihan esnasında ölümden beri olması anlamında değildir.
-Ölümün Allah (CC) için olduğuna iman edip dünyadaki sürecini sonsuz geleceğe yönelik geçirenler ancak müminlerdir.
-Kişinin kendisi Cenabı Hakk'ı sevmeli ve ne pahasına olursa olsun iradesini iman edip,sevdiği yönde kullanmaya azim ve kararlılıkla bir duruş sergilemesi gerekir.
-Sıkıntının en dipte olduğu vakitlerde Allah'ın (cc) yardımı gelir.
-Cenab-ı Hak küfürde ısrar edenleri öyle bir hâle getirir ki çirkinleştikçe çirkinleşirler. En çirkin ahlâkları da müminlerle alay etmeleridir.
https://www.youtube.com/live/R8Uv7ksw66I?si=CEgrsAYJWMAB0u-B
—————————————————————
ENBİYA SÛRESİ
29.Ekim.2023 tarihli dersten notlar:
77. Ayet-i Kerime: “Onu, âyetlerimizi inkâr eden kavimden korumuştuk. Gerçekten onlar, kötü insanlardı; bu yüzden hepsini suda boğduk.
-Kendilerini büyük görenler Allah (CC) yolunda cihada çıkacak olsalar
geride kalmayı yeğlerler.
-Cihadda kullar ölmeyi ve ardından Cenab-ı Hakk'a dönmeyi göze alırlar; göze alamayanlarsa geride kalırlar.
-Hayatın sahibi Allah'tır. Eğer kullar Cenab'ı Hakk ile irtibatını doğrultmazlarsa birbirleri ile imtihan olunurlar.
-Bir toplumda iyilerin yönetime gelmesi o bölgedeki tüm insanların sağlam ve iyi kişilerin olmasıyla değil bir kısmının doğru yönde olmasıyla mümkündür.
-Hak hep mazlumun yanındadır, zalimin ise karşısındadır!
https://www.youtube.com/live/5mynIj-gHMU?si=1vZYr4fTC0asmzDJ
—————————————————————
ENBİYA SÛRESİ
12.Kasım.2023 tarihli dersten notlar:
78. Ayet-i Kerime: “Dâvûd’u ve Süleyman’ı da an. Bir zamanlar, (zarar görmüş) bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Bir topluluğun koyun sürüsü, geceleyin başı boş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz de onların hükmüne tanık idik.”
-Hz.Davud (as) Allah'ın (cc) kendisine mülk ve hüküm verdiği kişilerdendi.
-İsrailoğulları Calut'un muktedir ordusunun karşısında Talut'un zafer kazanmasıyla birlikte en ihtişamlı yıllarını yaşamalarına rağmen ihanetlerinden dolayı peygamberlerinin dilinden lanet olundular.
-Rasulullah (sav) Mekke'de Ebu Süfyan'ın kafilesini kesmek için hızlıca yola çıktığında az sayıda müslüman vardı. Üstelik teçhizatları da azdı. İşte Hak ile batıl ancak böyle açığa çıktı.
-Allah'ın (cc) yolunda cihad edenler için iki güzellikten biri vardır. Birisi şehadet diğeri ise Allah'ın (cc) yardımıyla zafer kazanmak!
-Cenab'ı Hakk'ın nazarında ya Hak taraftarı olmak ya da Hakk'ın karşısında durmak vardır.
-Kullar her ne kadar haksızlığa uğrarsa uğrasın Rabbimiz hepsine tanıktır.
-Müminlerin ahirete bakış açısı yakîn düzeydedir. O yüzden bu dünyada haksızlığa uğrayanın elbette hakkının alınacağı günler gelecektir.
-Kuvvet her yönüyle Allah'ındır. Kulların kuvvet adına yetkileri de Allah (cc) tarafından verildi.
-Mülkün sahibi Allah (cc) herşeye kadir olup mutlak şahit olandır.
-Bir an birşeyi anladığında bu anlamayı sağlayanın Allah (cc) olduğunu bil!
-Lütuf sahiplerine o lütfu veren Rabbimizdir. Burada en alt düzeyde olunsa bile Cenab'ı Hakk'a giden bir taraf elbette vardır.
-Gelen hayrın Allah'tan geldiğini fark edenlere Allah (cc) nimetlerini ihsan eder.
https://www.youtube.com/live/0nSpZMklsQg?si=UhhWgEw5JNOnCYZT
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
26.11.2023 tarihli dersten kısa notlar:
79. Ayet-i Kerime: “Süleyman’ın dava konusunu iyi anlamasını sağladık. Her birine de hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Dâvûd’un buyruğu altına soktuk. Bunları yapan bizdik.”
-Allah azze ve celle katında değerli olmak, O’ndan çok sakınmakla olur.
-Hz. Süleyman aleyhisselâm ve Hz. Davud aleyhisselâmın kendilerinde gördükleri üstünlük ilimdir. İlim ile birlikte hüküm verilmesine rağmen Allah (CC) onları ilimden dolayı övmüştür.
-Anlama, öğrenme, bilgiye kavuşma; Allah’ın (cc) Ademoğluna verdiği en önemli değerlerdir. Allah kime ilim, hikmet vermişse ona çok hayırlar vermiş demektir.
-Allah azze ve celle Hz. Davud aleyhisselâma dağlar ve kuşlar ile kendisini zikretme imkanı verdi.
-Güç; adaleti sağlamaya da yarar zulmetmeye de sebep olur.
-Positivizm; bir doğma olarak tarih olurken, dünkü fiziğin yerini bugün metafizik alemin varlığını keşfeden kuantum fiziği almaya başladı.
Bilgi güçtür…
Bilgi her şeydir…
-Küfür bilmemezlikten değil bilakis inad ve inkârdan kaynaklanır.
-Yerde, göklerde her ne varsa…
Her şey Cenâb-ı Hakk’ı tesbih etmektedir. Bir kimse bu bilinçle Allah’ı (cc) tesbih etti mi, onu zikreden dağlarla, eşya ile senkronize olabilir.
-Alemde, görünen maddenin arka planında muazzam bir düzen var; bütün sistem muhteşem bir bütünlük ve nizam içerisinde işlemektedir.
-Yaratılmış her şey Allah’ı (cc) zikreder, her şey O’nun (cc) kuludur. Bir kedi de Allah’ın kuludur,dağlar da Allah’ın kullarıdır bizler de…
-Yaratıcı’yı (cc) gözardı etme sebebi; sorumluluk almaktan kaçmak ve istikbâr etmektir, büyüklenmektir.
-Kuvvet hem saldırı hem savunma aracıdır. Allah (cc): “Kuvvet hazırlayın!” diye emrederken Hz. Peygamber (sas): “Esas kuvvet; uzaktan atmaktadır.” buyurdu. Bugünkü tüm savunma sistemlerine baktığımızda, “uzaktan atmak” odaklı olduklarını görmekteyiz.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/TJyE7kOcK3g?si=3aEpsshN5Uw3ddll
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
3.12.2023 tarihli dersten notlar:
80.Ayet-i Kerime: “Ona sizin için zırh yapmayı öğrettik ki savaş darbelerinden sizi korusun. Artık şükredecek misiniz?”
-Hz. Süleyman aleyhisselâm ve Hz. Davud aleyhisselâmın her ikisine de ilim ve hüküm verildi. Cenab'ı Hakk kime ne kadar verdiyse o kadar sorumluluk yüklemektedir. Bu adalettendir. Elhamdülillah.
-Dağlar ve kuşların tesbih etmesi
Allah azze ve cellenin onları yaratmasıyla mümkün kıldığı işlerdendir.
-Allah (CC) bir maddeyi ne kadar musahkar kılarsa kullar da o kadar o maddeyi öğrenir.
-Kâfirler Hakk'a karşı tahammülsüz oldukları için güçlendiklerinde zulümden yana tavır sergilerler.
-Kafirlerin hakka ve inanan müminlere tahammülleri olmadığı için onları sürekli imha etmek isterler. Müminler ise gayri müslimlere karşı tolere sahibidirler, çünkü buranın bir imtihan dünyası olduğunun farkındadırlar. Hidayet bulmalarını umarlar.
-Kâfirler müslümanların amansız düşmanıdırlar. Bu yüzden müslümanlar onlara karşı savunmasız yakalanmamak için kuvvet hazırlamalıdırlar.
-Hak ile batıl arasındaki çatışma, batılın hakka tahammülsüzlüğü dolayısıyla hep olagelmiştir. Onlar güçsüzken, iyi zamanlarda sözleriyle sizi memnun etmeye çalışır. Ama gücü ele geçirir geçirmez sizi imha etmek için saldırırlar, sözlerinden dönerler.
-Müslümanlar Cenab'ı Hakk tarafından ancak kendileri ile savaşanlar ile savaşmaları konusunda uyarıldılar.
-Zulme uğradıklarından ötürü Allah Azze ve Celle müminlere savaşmalarını emrederken, savaş esnasında da düşmana karşı hakkı hukuku aşmamayı emretti. Ama bizimle savaşmıyor, müminlere saldırmıyorlar ise savaşmamayı ve baskı kurmaksızın hakkı tebliği emretti.
-Müslümanlar kâfirler mazlum durumundayken her zaman onlara toleranslıdırlar. Ama kâfirler içlerindeki hasedden dolayı güç ellerine geçer geçmez zulüm ederler.
-Allah azze ve celle müminlere emretti: Kuvvet namına “NE VARSA” hazırlayın!” Gafil avlanmayın. İşinizi kış tutun. Gerek askeri gerek sivil olarak hepiniz hazırlıklı bulunun!
-Hz. Habil'in kurbanının kabul edilmesinin nedeni gönülden bir sevgiyle Allah azze ve celleye sunulmasından ötürüdür.
-Bir insanın veya bir toplumun Allah ile arası bozuk ise müminlerin Allah ile arasının iyi olmasına tahammülleri yoktur.
-Kişi Allah (CC) ile arasını bozar ve düzelme yoluna gitmezse hasede dönen bir hâli söz konusu olur.
-Cenab'ı Hakk öyle güzel bir anlayış vermiş ve peygamberleri ile öyle güzel öğretmiştir ki şükredilmeye gerçekten değerdir. Tamamen lütuf!
-Allah (CC) yolunda cihad ya zaferle ya da o yolda ölmekle sonuçlanır. Bu iki güzelliğin ta kendisidir!
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/j2JyRm0w7L4?si=XisbhUGZZmLNicpz
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
10.12.2023 tarihli dersten notlar:
81.Ayet-i Kerime: “Süleyman’ın emrine de onun isteğine göre, içinde bereketler yarattığımız yere doğru esmek üzere güçlü rüzgârı verdik. Biz her şeyi biliriz.”
-İnsan kul olması hasebiyle duygulardan bağımsız değildir. Bilâkis peygamber bile olsa korku gibi bir duyguyla karşı karşıya gelebilir.
-"Ey Davud! Biz sana bu imkanları verdik. Bu yüzden insanlar arasında hak ile hükmet"
-Hak üzere hükmedilmek için Allah azze ve celle kitap indirdi.
-Hakkın haklıdan alınıp haksıza verilmesi büyük cinayettir.
-Hesap gününü aklımızdan çıkarmayalım ki karar mekanizmalarımızı kontrol edebilelim. Allah’a (cc) hesap vereceğimiz günü unutur isek Allah’ın (cc) yolundan sapar, hevamızın peşine düşer ve haramlara, günahlara meyledebiliriz.
-Kime hangi ilim verildiyse sorumluluk içerir. Eğer bir kişiye hüküm ilmi verildiyse hak üzere karar vermesi gerekir.
-Tekel üzerinden ticaret yapılması batıl yollar ile olur. Bu hâl ise açık bir pazar oluşmadığı için insanlara zulüm etmeye yol açar. Âdeta yeryüzünde fesad çıkarmaktır.
-Ticarette alternatifi ortadan kaldırma düşüncesi zulümdür.
-Piyasadaki rakiplerini imha edici bir strateji belirleyerek ticaret yapanlar utanmalıdırlar. Böyle kimseler bu zulüm ve iğrençlikleriyle Allah’ın (cc) huzuruna çıkarlar.
-Zulüm sadece savaş aletiyle yapılan değildir. Bilakis ticaret piyasasını mazlumların zarara uğraması üzerine kurulan siyasi ve ekonomik araçlarda da zulümdendir.
-Filistin, bugünkü devletlerin turnusol kağıdı gibidir. Kim ki Filistin’e yapılan zulümden ve haktan yana zulme tepki gösteremiyorsa onlar işgal altındadırlar.
-Kim ki Gazze'deki mücadeleye adam gibi destek veremediyse bilelim ki işgal altındadır. Yani kendi iktidarları ancak zalim tarafıyla atakta kaldığı için ses çıkaramamıştır.
-Peygamberler hiçbirsey zelleye girmemiş insanlar değildir. Ama buna rağmen Cenab'ı Hakk'ın onlara (bulundukları konum itibariyle) toleransı azdır.
-Bir kişi takva sahibi olduğu hâlde günahlara düşebilir. Ama takva sahiplerinin diğerlerinden ayrılıp mağfiret olunmasını sağlayan hâlleri günahta ısrar etmemeleridir.
-Allah (cc) sürekli iyi hâl yaşayan kişilerin hata yapmalarını sağlayabilir. Bu hâl onların aslında iyiliği içindir.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/jRiZo1BkPsE?si=a7yPu6wjPVPiydB3
——————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
17.12.2023 tarihli dersten notlar:
82.Ayet-i Kerime: “Şeytanlar (cinler) arasından da onun için dalgıçlık ve daha başka işler yapanlar vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.
-Hz.Süleyman aleyhisselâm ve Hz.Davud aleyhisselâmın yönetiminde ırkçılık yoktur. Bilâkis onların yönetimleri herkesi hak konusunda eşit gören bir anlayışa sahiptir.
-Peygamberlerin Cenab-ı Hakk'ın karşısındaki en çarpıcı hâlleri insan olmaktan kaynaklanan acizlik hisslerini en üst düzeyde yaşamış olmalarıdır.
-Karıncaların vücutları kırılgan olduğu için Hz. Süleyman (as) karınca vadisinden geçerken karıncalar kendilerine nispetle 'dikkat edin onlar kırılmasın' dedi.
-Bir şey yapabilmeyi sağlayacak olan sadece Cenab-ı Hakk'tır. Bu yüzden peygamberler (ister sağlık ister yönetim olsun) imtihanlarını dua ile geçtiler.
-Hz.Süleyman aleyhisselâm üzerinden Cenab-ı Hak yeryüzündeki en büyük zulmün şirk olduğunu anlattı.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/BejI4id3ISA?si=3Ljd8z1YAsAZx2Oc
——————————————————-
ENBİYA SÛRESİ 31.12.2023
Dersten Kısa Notlar:
82.Ayet-i Kerime: “Şeytanlar (cinler) arasından da onun için dalgıçlık ve daha başka işler yapanlar vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.”
-Cinler gaybı bilmezler. Bu zan, şeytana uymak suretiyle şeytanlaşmış cinlerin insanları kandırmasından başka bir şey değildir. Gaybı yalnız Allah Azze ve Celle bilir. Allah (cc) her şeye tanıktır.
-Gaybı yalnız Allah Azze ve Celle bilir. Bir kulu üzerinden gaybtan haber vermek istediğinde ise bu kişiyi gönderdiği peygamberler içindeki nebilerden değil, az sayıdaki Resullerinin içinden seçerek bildirmiştir.
-Yakîn bilgi; kişinin doğrudan tanık olduğu, işin hakikatinin farkına vardığı kesin bilgidir.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/PLnmN2hgCYU?si=uUPtXVKP8XYnu_
——————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
28.1.2024 tarihli dersten notlar:
81 ve 82.Ayet-i Kerime: “Süleyman’ın emrine de onun isteğine göre, içinde bereketler yarattığımız yere doğru esmek üzere güçlü rüzgârı verdik. Biz her şeyi biliriz. Şeytanlar (cinler) arasından da onun için dalgıçlık ve daha başka işler yapanlar vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.”
-Allah Azze ve Celle “Biz her şeyi biliriz!” dediği ayeti ile her şey üzerindeki mutlak otoritesine, o bütüncül gücüne kudretine işaret ederken “bilgi ile eşyaya güç yetirebilme”ye de işaret etmektedir.
-Dünyayı gözünde küçültmüş olanlar rüşvetle satın alınamazlar. Bu nedenle Hz. Süleyman Sebe Melikesinin elçilerine "Bana mal mı sağlayacaksınız?” dedi.
-Din parçalı hâle getirilir Kitab'ın bir kısmına iman edilir bir kısmına iman edilmezse Allah (CC) kullarına zillet yaşatır. Şimdiki müslümanların hâli öncekilerinkine ne de benziyor!
-Allah azze ve cellenin
“Size mallar, oğullar verdik, sizi çoğalttık. Bu imkan ve ihsanlarla Allah rızasını gözeterek yaşar, iyi olmayı başarırsanız bu kendinize döner. Allah’ın dinini öteleyip dünyaya odaklanırsanız bunun da kötülüğü size döner” dediği zamanlardayız
-Müslüman yönetim etrafındakileri İslam'a çağırırken yönetimin gücünü durdurabilmesi mümkündür. Ama Allah (CC ) bireyleri ikraha zorlamaz. Yapılması gereken batıl yönetimin çözülmesidir.
-Hudhud'un getirdiği haber Allah'tan başkasına tapınıldığı zulmün egemenliğidir. Yönetimin güneşe tapmaya çağırdığı o dini değiştirmek için Hz. Süleyman davette bulundu.
-Allah azze ve celle rahmetiyle mümin kullarına dünyada güzel bir hayat çıkarsınlar diye yaşatır.. Günlerin gün edildiği bir hayat tarzı müminin hayatında olmamalıdır!
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/live/ZO9PGGwWqdw?si=Sr2CANop0w1WTu59
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
4.2.2024 tarihli dersten notlar:
81 ve 82.Ayet-i Kerime: “Süleyman’ın emrine de onun isteğine göre, içinde bereketler yarattığımız yere doğru esmek üzere güçlü rüzgârı verdik. Biz her şeyi biliriz. Şeytanlar (cinler) arasından da onun için dalgıçlık ve daha başka işler yapanlar vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.”
-Tarih boyunca daha fazla kuvvetli olanlar daha az sayıda olanlara üstünlük sağladılar. Bu yüzden müslümanlar da kuffara karşı olabildiğince kuvvet hazırlamalılar.
-Müslümanların Cenab-ı Hak adına hakkı paylaşma hakkı vardır. Bunu engellemeye kalkanlar, zulmetmiş olurlar. Bu durumda, engellenen bu hakkı elde etmek için gerekeni yapmak hakkı doğar.
-İslam hem bireysel hem de toplumsal olarak zulümle bir düzen oluşturmayı istemez.
-Güçlü olan tarafın sözünün geçerli ve gücünün belirleyici etkisi vardır. Bu sebeple Hakk’ın tarafında Hakk’ın temsilcileri olan Müslümanlar her bakımdan güçlü ve hazırlıklı olmak durumundadırlar.
-Zulmün ağır baskısı altındakileri kurtarıp kendi iradelerini özgürce kullanabilecekleri ortamı sağlamak, zulmü bertaraf edip Hakkı paylaşabilmek için Hakk’ın tarafındakilerin güçlü olmak sorumluluğu vardır.
-Kur’an-ı Kerîm’de haber verilen her haberin ortaya çıkacağı bir yer ve zaman vardır. “Yakında bileceksiniz!”
-Muttaki zengin bir kişi olan Hz. Süleyman'ın Sebe melikesinin hediyelerine gösterdiği tavır Allah azze ve celle tarafından beğenildi.Çünkü O sevinç kaynağı olarak hidayeti tercih edip hakkı görmüştü.
-Şükreden ancak kendine eder, yararı ancak kendisinedir. Cenab-ı Hak “Ğaniyy” dir, yarattığı her şeyden müstağnidir.
-Allah Azze ve Celle ihtiyaçsızdır, kullar ise O’na çok muhtaç…
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/42KDu2ebJ2A?si=R8gMfol-k9aa7FwJ
—————————————————
ENBİYA SÛRESİ
11.2.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-İnsan kafasında kendi tanrısını oluşturursa her imtihanda Allah azze ve cellenin de ihtiyaçlı olduğunu düşünerek karşılık verir. Yani bu durumlarda daha çok kendi tanrısının gözüyle olaylara bakar.
-Kulların yarattığı Tanrı algısı karşılıklı ihtiyaç esasına dayanır. Spinoza’nın Tanrı algısına göre ne kulluk ne Tanrı ayrımı vardır, ne adalet-zulüm ne doğru-yanlış ayrımı vardır, Tanrı ne adil ne hikmetlidir. Oysa Allah ihtiyaçsız, adil ve hikmetlidir.
-Hz. Süleyman'ın gözünde maldan, mülkten daha değerli ve büyük olan tek şey ilimdir.
-İlim sahibi olanlar bu ilimle Cenab-ı Hakk’ı ve O’nun zenginliğini tanıyınca bu güce sahip olmak ile olmamak arasında bir fark görmezler, Allah’a teslim olurlar. Hz Süleyman aleyhisselâmı elindeki gücü değil Rabbine teslimiyet sebebi olan ilmi öne çıkardı.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/xHjBrQ3C3Hw?si=y109aHS7fh0O4-Np
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
21.4.2024 tarihli dersten kısa notlar:
83.Ayet-i Kerime: “Eyyûb’u da an! Hani Rabbine, ‘Başıma bu dert geldi. Ama sen merhametlilerin en üstünüsün’ diye niyaz etmişti.”
-Allah azze ve cellenin kabul ettiği tevbe hataya düştükten sonra yakın zamanda geri dönüş yapanlarınkidir.
-Allah azze ve cellenin Hz. Eyyub aleyhisselâma ‘güzel kuldu' demesi onun inabeyle sürekli Cenab'ı Hakk'a dönmesinden ötürüdür.
(İnâbe: Kulun Allah’a cc yönelmesi)
-Kulluğun mertebesi yüksek olanların hatası Allah azze ve celle katında daha büyük karşılanır. Çünkü verilenler çok olduğu için beklenende o orandadır. Bu durum âdeta dijital oyunlara benzer. Zirâ level yükseldikçe hata aralığı azalır.
-Şeytanların istediği şey kulların Allah azze ve cellenin nimetlerine olan farkındalığı ortadan kaldırmaktır. İşte aslolan kulluk nimetlerin sahibinin
Cenâb-ı Hak olduğunu bilmektir.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/FKzt7GFkQEQ?si=HZin0PbM0RroJFuC
—————————————————
ENBİYA SÛRESİ
5.5.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-İmtihanlar esnasında kişilerin yaşadığı acılar standart değildir. Bilâkis acılar kişilere özgüdür. Allah azze ve celle dilediği kişilere merhametiyle acılarını hafifletir. Hatta bu sürecin içinden hiç beklenmedik kazanımlarla çıkabilirler. Zirâ Allah azze ve celle tuzak kuranların en iyisidir.
-Allah azze ve celle Hz. Eyyub'e sıkıntı esnasındaki yardımı bir babanın oğluna yaptıkları gibibir. Çünkü kul ümidini kesmediği Rabbinin desteği ve rahmetiyle beraberdir.
-Yaşanan sıkıntıların şiddeti kadar yaşatılan mutlulukların da zevklerin de ayarı Allah azze ve cellenin takdiri iledir. Elde ettiklerimiz veya şartlarımız ölçüsünde değildir.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/U5vG22PfE0w?si=4cgYgCjB1XwLe0Je
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
12.5.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Kul iyilik gelince şükreder, sıkıntı gelince sabrederse böylece her iki durumdan da kazançlı çıkar.
-Kul nasıl hastalığa yakalanırsa yakalansın şifa verecek olan Rabbinden ümidi asla kaybolmamalı. Zirâ O'nun düzeltemeyeceği hiçbir hastalık yoktur. Bu dua hâli bir bakıma Allah azze ve cellenin gücüne imandır. Hatta dua başlı başına bir ameldir.
-Kulu Cenab-ı Hakk katında kıymetlendirip öne çıkaran şey; iyi ve zengin zamanlarında da kendisini sürekli aciz ve ihtiyaçlı hissedip Rabbine dua edip sığınmasıdır.
-Kula yaşatılan sıkıntı hali, içinde dua etme fırsatını barındırır. En güzeli sıkıntıya düşmeden önce iyi günlerde iken yapılan duadır. Kötü zamanda yapılan duadan çok üstündür. Kazandıradan süreç de budur; iyi günlerde, dünyada yaşanan Muşfikûn hâli…
-Duygular ile başarı arasında doğru orantı vardır. Zirâ iyi olanlar kötü amellerini gözünün önünde tutarlar. Bu hâl iyilikleri sanki yokmuşcasına unutup Cenâb-ı Hakk’ın rahmetine güvenin ta kendisi...
-Dua ibadetlerin de hayatın da meyvesidir. Dua, netice alabildiğinin en somut göstergesidir.
-Namazda okunan Fatiha bir duadır. Namaz, dua için bir vesile iken bu bilinç ile namazını kılmayan kimsenin namazı, yavan kalmış bir namazdır.
-Allah azze ve cellenin hesabı asla şaşmaz. Sınanmak üzere girdiğimiz bir süreçteyiz. En ağır yoklamalardan geçirileceksiniz. Kendinizi yarış dışında kalanların hayatlarıyla kıyaslamayın.
-Kulluğumuzun bir parçası olarak hastalığı önden satın almazsak o hâl sırasında yanlış düşüncelerin içine düşebiliriz. Şok hâli , isyan hâli gibi...
-Teslimiyetsiz kaldığımız herbir durum kalbimizi istikametten çevirebilir. Bu yüzden kul önden sağlıklı bir biçimde kendini sürece hazırlarsa Rabbimiz imtihanı dâhi kaldırabilir. Hz. İbrâhim örneğinde olduğu gibi...
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/S7SUqmd3BQA?si=xzobOK45csGuhlr7
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
19.5.2024 tarihli dersten kısa notlar:
84.Ayet-i Kerime: “Biz de onun duasını kabul buyurduk; bütün dert ve sıkıntılarını giderdik; katımızdan bir rahmet ve bize kulluk yapanlara bir ders olmak üzere ona aile efradını ve bir o kadarını daha bağışladık.”
-Baştan imtihan edileceğini satın almayanlar koşullar iyi olduğunda Cenab'ı Hakk'a kulluk ederlerken koşullar iyi olmadığında kulluk etmekten uzaklaşırlar.
-Bu dünyayı ibtila yeri olarak görmeyen kimseler, koşulların değişmesinden olumsuz etkilenirler.
-Kulun başına gelen her ne imtihan varsa bunun günahlarından kaynaklandığını bilmeli.Eğer kul buna sabrederse mağfiret ve rızaya erişir. Bu durum bir arınma ve paklanma sürecidir. Âdeta bir fırsat anı!
-Herhangi bir işte Allah azze ve cellenin adını anarak, O’nu vekil kılarak bir işi vadetmek, söz vermek;
Allah azze ve celleye karşı verilen ve yerine getirilmesi gereken bir söz anlamına gelir.
-İmtihan sürecindeki insanlar teslimiyetleriyle direnç kazanabilirler. Bu durumun en büyük örneği bugün Gazze'de yaşananlardır.
-Ne peygamberler ne ne onların kıssaları geçmişte kalmıştır. Bugün Filistin’deki zalimler dünün müşrikleriydi, bugünkü Bedir’in aslanları da dün küffara karşı cihat eden Muhacir ve Ensar ehliydi…
-Kullar Cenâb-ı Hakk’a teslimiyetlerini azimetle gösterirlerse onlara direnme gücü verilir ve Cenâb-ı Hak yolunda şehit olmayı devamlı isteyen bir hâlde yaşamak onlara nasip edilir.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/TmHYXGE-1ws?si=F-LmXLegx4Y_AtJq
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
26.5.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Hâlâ hayatta iseniz ibtila edileceğiniz içindir. Cenâb-ı Hakk, ölümü ve hayatı sınamak için yarattı.
-Ka'be, Allah Azze ve Celle'nin kıble olarak işaret etmesi dolayısıyla değerlidir, yoksa taştan yapılmış bir yapıdır. Ona bir kutsallık atfedip dualara karşılık beklenmez. Duaları işiten de karşılık veren de Allah'tan (cc) başkası değildir.
-Allah Azze ve Celle sınamak üzere her birimize farklı farklı üstünlükler verdiği gibi farklı farklı zafiyetler verdi. Verilenlerden dolayı isyan etmek, sınav kağıdını yırtıp çıkmak gibidir.
-Hayattaki bazı işlerimizin aksi gitmesi gidişatın kötü olduğunu değil, Cenab-ı Hakk'ın bizi o işlerde sınadığını gösterir. Teslimiyetin babası Hz. İbrahim gibi bir bakış açısıyla okumalı, Allah'a olan güvenimizi bozmadan O'na (cc) teslim olmalıyız.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/HU67SGk2mKQ?si=bTrdaZ-B7ZMXANwb
—————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
2.6.2024 tarihli dersten kısa notlar:
85.Ayet-i Kerime: “İsmâil’i, İdrîs’i ve Zülkifl’i de yâdet. Hepsi de sabreden kimselerdendi.”
-Mekke’nin kapıları, kayıp olarak görülen Hudeybiye’de açılmıştır.
-"Biz sana büyük bir fetih açtık" diyen Rabbimiz Hudeybiye'nin sahaya düşmesiyle asıl fethi gerçekleştirdi. Çünkü Mekkeliler her ne yaparlarsa yapsınlar ilahi daveti durdurmaklarını görmüş oldular.
-Beni inşallah sabredenlerden bulacaksın sözü insanlık tarihinde kesinlik ifade eder. Şimdilerde her ne kadar aksi olsa da söze Allah'ı tanık etmek Hz. İsmail'in tavrında örnek bir hâldir.
-Cenab-ı Hakk şu demo dünya arenasını, teslimiyetimizi dışa vuracağımız bir ortam olarak yarattı.
-Mevcud her şeyi verdiği gibi her şeyi almakta yegâne ve tek hak sahibi Cenab'ı Hakk'tır.
-Şehadeti hak uğruna yapıp canımızı vermemizi Cenab'ı Hakk istiyor. Ki İbrahim (as) gibi arzı beklemek köleleşmeyi reddetmektir.Hayatın içindeki herşeyi kuşatan bir teslimiyet hâli. İşte gerçek kulluk!
-Kulun teslimiyetinin dayanacağı nokta Cenab-ı Hakk’a ilticadır, dua dua istiğfar edip Cenab-ı Hakk’a sığınmasıdır.
-İbrâhim (as) her imtihanda Allah'ın izniyle teslimiyet göstererek çıktı. Bu öyle bir hâl ki imtihan öncesinde süreci satın almaktır. Hayatında ölümüm de alemlerin Rabbi içindir demektir.
-Hz İbrâhim (as) Cenab'ı Hakk'ın emrini yerine getirme uğruna her neyi varsa vermiş muvahhid ve hanif bir müslümandı.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/rUM_zqhuxkA?si=R8_AnwE55hHv4ygn
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
30.6.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Müslümanlardaki içten bozulma çok yavaş yavaş gerçekleşti ama bu bozulmanın dışa vurması bir anda olabilir. Bu yozlaşma Kabe’ye kadar uzanırsa kıyamet iyice yaklaşmış demek olabilir.
-Kısas uygulaması esas olmalıdır. Masumun katledilmesi canilik olarak değerlendirilmezken katilin katledilmesine sıra gelince “insanlık hakları”nı savunan aşağılık ve şeytani bir humanizm ile karşı karşıyayız.
-Küçücük çocuğu tecavüz edip öldürenin canı, masumun canına karşılık bir kıymeti olamaz. Cenab-ı Hakk’ın hükmü daha doğru değil mi? Her hükümde olduğu gibi, bu hükümde de bizi en doğruya iletmiştir. Sırf Hak’tan sarfı nazar etmek uğruna bu hukuksuzlukta direten bir insan hakları hukuku söz konusudur.
-Şeriat, Cenab-ı Hakk’ın Kur'an ve Sünnet temelli oluşturmuş olduğu yasamalarıdır. Birilerinin şeriat söylemi altında belli ideolojileri dillendirmesi değildir.
-Resul - Nebi demek; Cenabı Hakk’ın hem Nübüvvet (vahiy) ile gönderdiği Nebiler hem de gönderildiği kavmin (ümmetin) başına yönetici olarak gönderdiği Peygamberlerdir. Ümmetin anayasasını oluşturmuşlardır.
-Eğer dini sadece ırk temelli ya da peygamberlerin soyu üzerinden yaşayabileceğimizi zannedersek, “Biz Allah’ın sevgilileriyiz” diyen Yahudilerden ve Hristiyanlardan bir farkımız kalmaz. Biz de onlar gibi dalalete düşüp zulmedenlerden oluruz.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://youtu.be/SN-uft6H8Uc?si=6IMihgYbJ-KcJh4y
—————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
7.7.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Kişi Peygamber de olsa Allah'a (cc) karşı küçücük bir kusur da işlemiş olsa büyük günahlar kabilindenmiş gibi uyarılırlar. Çünkü Allah (cc) onlara yüksek farkındalık bahşetmiştir.
-Cenâb-ı Hakk'a karşı saygısızlıkta tolere edilebilir bir makam yoktur.
-Allah'ın (cc) kendilerine duyduğu sevgi dolayısıyla yanlışlarını cezalandırmaması ne bir kimse ne de bir millet (Yahudiler) için söz konusudur. Öyle biri olsaydı, bu kişi Hz. Peygamber Muhammed (sas) olurdu.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/G9GFvXU9Eng?si=mXHjCVuP_qfxnyNa
—————————————————
ENBİYA SÛRESİ
14.7.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Her peygamberin dahil olmak istediği yer Allah'ın (cc) rahmetidir. Allah (cc) hidayet gibi bir rahmeti ise dilediklerine nasip eder. Bu rahmete zulmedenler erişemezler..
-Müminler Allah azze ve cellenin rahmetine dahil olmayı aynı peygamberlerin beklediği ve arzu ettiği gibi dua dua istemelidir .
-Hz. Yunus (as) aynı Lut (as) gibi kendi kavminden başka büyük nüfuslu bir yere peygamber olarak gönderildi. Bu yüzden O, Allah azze ve cellenin dinine çağırırken çok yoğun baskıya maruz kaldı.
-Hz. Yunus aleyhisselâmın hatası bakış açısındaydı. Bu yüzden O'nun görev mahallini terk etmesini Cenab'ı Hakk 'Bizim onu sık boğaz edemeyeceğimizi zannetti' diyerek bize bildirdi. Bu durum gösterir ki onlar da bir beşer olduğu için hatadan beri değildirler.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/vgPh7RONyhA?si=q92SPAGzPJcCJM5c
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
21.7.2024 tarihli dersten kısa notlar:
Enbiya 87: ‘Yûnus’u da zikret! Hani öfkeli bir halde geçip gitmiş, kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Sonunda karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben kötü işler yapmışım!” diyerek yalvardı.’
-Yunus(as) Rabbinin onu darda bırakmayacağını zannedip öfkeli bir tavırla görev yerinden kaçtı. Oysa herşey O'nun emriyleydi.
-Cenab'ı Hakk'a karşı zannımızı değiştirip dürüstlükten çıkardığımızda şeytan bize karşı daha etkin hâle gelir..
-Şeytan cürmün tamamını Allah'a (cc) döndürmek ister..Bu içine girdiğimiz hangi cürüm olursa olsun böyledir. Cenab'ı Hakk iyiliğe pozitif ayrımla meylettirecek şekilde insanı yaratmışken takvasını vermez mi?
Elbette..
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/IMflECR5BHU?si=NsYoUJnACG2_zRXb
—————————————————
ENBİYA SÛRESİ
28.7.2024 tarihli dersten kısa notlar:
Enbiyâ 88: “Biz de onun duasını kabul buyurduk; kendisini gam ve kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.”
-Cenab'ı Hakk'ın yaratmada uzak olduğu bir yer olmadığı için kul mekan değiştirerek O'nun kudretinden de uzak olamaz.
-Hayatı hazsız, merhametsiz bir şekilde yaşayanlar bir süre sonra kendilerine de acımasız olurlar.Çünkü kendisiyle çatıştıkça kişi Cenab'ı Hakk'a yakınlaşmak ister. İçinde bulunulan bedene sığmama hâli .
-Kişi Hak Teala'yı yegâne ilah olarak her şey üzerinde hem yaratıcı ve hemde yaşatıcı olaraktan egemenliğinin farkına varmak gerçek özgürlüktür. Çünkü iyiliğin yegâne adresi Cenab'ı Hakk'tır.
-Kişi hayatın kimi eşiklerinde Rabbi'yle ahit tazeleme içinde olur. Bu durumları temrin etmiş olarak öleceğimiz için O'na ölüm gelmeden önce dönülmelidir.
-İster kâfir ister mümin olsun her kişi ölüm anında geriye dönüp Rabb'ine yakın olmak ister. Bu dünyada yaşanılan günahın ardındaki nedamet aslında o ölüm anını yaşama hâlidir..
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/lJfnbJUVh4o?si=MIDU1jskAA1kxXoN
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
4.8.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Cenab'ı Hakk'la ilişkisi bozulduğu için gam yaşayan bir kişi nereye giderse gitsin Cenab'ı Hakk'ın kabzasında olduğunu bilirse kurtulur.
-Kul kendi iradesiyle Cenab'ı Hakk'tan tamamen vazgeçerse kötülükleri yapacak tüm yollar ona açılır.
-Hz. Zekeriya (as) Hz. Meryem'in yanına her geldiğinde gördüğü manzara karşısında istifhama kapıldı ve O'na sordu: 'Bunlar sana nerden geliyor?’ Meryem(as):' Bu Allah'ın katındandır.'dedi. Allah(cc) diledi mi hiç hesabın anlamı kalmaz.
-Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: ‘Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin' dedi.
-Kulun Hak katındaki en değerli çıktısı duadır. Kul sadece Cenab'ı Hakk'tan isteyebiliyor ve sadece O'na dua ediyorsa oldukça iyi bir makamdadır.
De ki: "İbadetiniz (duanız) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?”(Furkan 77.Ayet)
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻https://www.youtube.com/live/ubX4r8uSs7Y?si=1hIg1E-RbvtN5d7P
—————————————————
ENBİYA SÛRESİ
18.8.2024 tarihli dersten kısa notlar:
Enbiya 89: “Zekeriyyâ’yı da an! Hani o, Rabbine şöyle niyaz etmişti: ‘Rabbim! Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız (çocuksuz) bırakma!’”
-Yakup (as) Rabbinden hak üzere kalacak, böylece ailesine varis olacak ,süreci devam ettirecek bir zurriyet istiyor.
"Ya Rabbi beni fert bırakma”
-Cenab-ı Hakk’ın verdiği mala, mülke, evlada kulun şükretmesi kadar, tüm bunları vermediğinde de rıza göstermesi bir kazançtır. Peygamberler için de dahil, bu nimetlerin hiçbiri bir hak ediş değil, Cenab-ı Hakk’ın hibe etmesidir.
-Allah (cc) nereden hangi kapıyı açacağı zamanı gelince nasıl ferahlatacağı asla kulun tahmin dâhi edemeyeceği şekilde olur. Yeter ki Allah (cc)'ın herşeye kadir olduğunu kul akletsin.
-Allah (cc) peygamberlerini bile takvaları, şükredişleri üzerinden övdü. Böylece Cenab'ı Hakk karşısında irtifa kazanmak kullukla olur.Öncelikle de O'nu tanıyıp bilmekle.
-Yakin iman sahiplerinin ümit ve heyecan tarafları tek orda yani ebedi hayattadır.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/rapF7b3aG7k?si=HhL-l70cJNgGZIn0
—————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
1.9.2024 tarihli dersten kısa notlar:
Enbiya 91: “İffetini korumuş olan kadını da an! Ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu cümle âlem için bir işaret kıldık.”
-Cenab'ı Hakk kendisine biçilen rolde ivedi işleri peygamberlere yakıştırmıştır. Hâlbuki Allah (cc)'ın bu işlere ihtiyacı yoktur. Cenab'ı Hakk'ın doğru bir şeyi yanlış bir şeyden ayırıp taktir etmesi vardır.
-Korku ve Ümit Arasında Kulluk:
Dua etmediğimiz hâlde bize verilen nimetler de vardır. Allah'ın beğendiği kullar, korku ve ümitle Allah'a yakarıyorlardı. Kul, Hz. İbrahim (as) gibi korku dolu bir ümitle Allah'a yalvarmalıdır. Kulun tazarru göstermesi, sadece bir rol değil, görmesi gereken bir gerçektir. Bu bizim acınası hâlimizdir çünkü pek çok yanlış yaptık.
-Bütün peygamberler özelde Hz. Muhammed (sav) Allah (cc)’a olan korkularıyla öne çıkarlardı. Günahlarından dolayı -hâlbuki onların günahları sadece zelle iken- sürekli yakarımda ve tedirginlikteydiler. Tevbe, kulun haddini bilmesidir.
-Allah (cc), bize doğru olanı yanlıştan ayırt edebilme lütfunu bahşettiyse, bu nimetlerin doğru yönde kullanılmasını da takdir etmiştir. Herkesin belli bir imkânı ve süreci varken, hayırlarda fırsat kollayanlar, hayat akarken hayır işlerinde acele edenlerdir. Eğer bu ilimse, kişi bir yandan "Rabbim ilmimi artır" diye Allah'a dua etmelidir. Hayırlarda yarışırken, imkânlarını tek bir anlık gibi görüp Allah'a ümit dolu dualar etmelidir.
-Şeytanın en başarılı olduğu alan, "Cenab-ı Hak hemen bizi bağışlamalı" düşüncesidir. Oysa Allah (cc), kutsi bir rivayette şöyle buyurmuştur: "Hepiniz en şaki kulum gibi olsanız, mülkümden hiçbir şey eksilmez. Hepiniz en iyi kul olsanız da mülküme hiçbir şey eklemez."
-Korkusuzluk, istikbara daha yakındır. Aynı şeytanın, Cenab-ı Hak'ka yakınken minimal korkusuyla ebedi lânete uğraması gibi. Bu kişiler, günah üzere olanları yargılayıp kendilerini güvende hissederler.
- İyi kulun yaklaşımı ise, kendi günahlarını merkeze alarak "Ya beni affetmezse? Bu amellerim kabul olmazsa?" diye kusurlarını öne çıkaran ve ilahi rahmete muhtaç olan bir anlayışla ancak sonuç elde edebileceğini düşünmek şeklindedir.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/M8O9rIvvGsY?si=Js_UAoykgquPfK4T
—————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
8.9.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Hayat inişli çıkışlıdır. İnsanın yaratılışında kötülük isabet ettiğinde dibe çöküş iyilik isabet ettiğinde de doruğa çıkış vardır. Bizim bu inişli çıkışlı hâlimiz namaz ile dizginlenir,kontrol edilir.
-Hiçkimse kendinden menkul güzel karakteri dolayısıyla insanlara güzel davranışlar sergilemez; tüm iyilikler Allah’ın (cc) rahmeti sayesindedir. Çünkü insan inişli çıkışlı koşulların etkisiyle değişken davranabilen yaratılıştadır.
-Anne-babanın evladını merhametle büyütüp yetiştirmesi ve ileride evladın da onlara merhamet edip dua etmesi, ancak Allah’ın (cc) merhametindendir. Bizler bu merhameti fark ederiz. Zira her şeyin kaynağı Cenab-ı Hakk’a dayanır. Ortada karşılıksız hiçbir şey yoktur; her şeyin kaynağı bellidir. Bebeklikte anne babadan gelen merhamet, yetişkinlikte olgun bir insandan onlara yönelen merhamet; hepsi Allah’ın katındandır.
-Hz Yahya (as) kitabı kuvvetle alan ve kitaba tutunan muttaki bir kimseydi. Kul Allah(cc)'ın vahyi ile indirdiğine sımsıkı sarıldığında kendi bedenini ve duygularını kontrol edebilir.
-Hz. Yahya (as), Hz. Zekeriya (as)'a varisçi kılındı ve aynı zamanda hibe edildi. Hz. Yahya, sabî iken Cenab-ı Hakk tarafından kendisine hüküm verilmiştir. O, insanların danıştıkları konularda hüküm verir, doğru yolu gösterir, adaletle hükmeder ve kitaba hâkim birisiydi. Allah (cc), başta Hz. Yahya’ya "Kitaba kuvvetle tutun" dedi. Tevrat'ı öğrenmeye başlarken, gevşeklik göstermeden, hevesle ve sıkı bir biçimde ona tutunmasını emretti.
-Kitabı öğrenmek isteyenler, Cenab-ı Hakk'a saygıyla, korku dolu bir farkındalıkla yaklaşmalı ve bu öğrenme sürecini büyük bir bahtiyarlık olarak görmelidirler. Çünkü parazit duyguların yönetimi, ancak Allah’a tutunmakla mümkündür.
-Genç yaşta muttaki bir beden ve duyguyla Allah’a kavuşmak, Cenab-ı Hakk’ın beğendiği bir hâldir. Gerçek irşad, kitabı kuvvetle almak ve aldığı gibi yaşamaya başlamaktır.
-O, asla kendi başına buyruk, dediğim dedik, asi bir kimse değildi. Cenab-ı Hakk, selametle hareket eden böyle kimselere doğduğu günden öldüğü güne kadar esenlik indirir. Biz de bu esenliği diliyoruz! Yapıp ettiğimiz bunca şeyin içinde umduğumuz, bu esenliktir!
-Başımızı belalardan kurtarmak, uyanıp mutlu hissetmek istiyoruz. Ama Allah mutluluk dilemezse, nereden mutluluğu bulacağını bilemezsin. En basit şeylerden bile mutluluğunu alıp yok edebilirsin. Bizim dilediğimiz, namaz kılıp istediğimiz şey, bu esenliktir.
-“Allahümme entesselam ve minkesselam" – Selamın kendisi Cenab-ı Hakk’ın zatıdır. Vahyi hayatında sıkıca yaşamaya çalışırsan, yaşarken, ölürken ve diriltilirken selamla karşılanırsın. Zira ölüm, Cenab-ı Hakk’ın iradesinin sonuçlarını yaşatacağı günde, meleklerin 'hoş geldiniz' diyerek güzel karşıladığı bir hâle dönüşür.
-Melekler onlara, "Üzülmeyin, vaad edilen cennet var sırada" derler. Daha iyisine kavuşan, eskisinin üzüntüsünü yaşamaz. Muttakiler de sıkıntılı hâllerini unutup cennet için sevinirler. Cenab-ı Hakk, kaybedilenlerin yerini daha iyisiyle doldurduğunda, bu hâl yaşanacaktır.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/o2zxrWsTIhk?si=Ne4KVzw7ZNTpk_N6
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
15.9.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Allah (cc), iyiyi ve iyiliği asla zayi etmeyendir. Güzel davranışlı iyi kimselerin ecrini asla zayi etmez.
-Cenab'ı Hakk'ın hepsi bir değildir dediği kullukta ileri düzeyde olan kimseler hayırda yarışanlardır. Onlar dürüst,namazı ikame eden, kitabı geceleyin okuyup secdeye kapanan, marufu emredip kötülükten nehyedenlerdir.
-İyi kimseler Cenab'ı Hakk'ın kitabına varis olup Hakk'ın müdafaasına sahip olanlardır.
-İnsan için ancak niyet ettiğinin,cehd edip irade ettiğinin karşılığı vardır.
-“Sonra Biz, kullarımızdan seçtiklerimizi o kitaba mirasçı kıldık. Onlardan kimi kendine kötülük eder, kimi orta bir durumdadır, kimi de Allah’ın izniyle hayır işlerinde yarışır; işte büyük lütuf budur.” (Fatır 32)
-Kitaba varis olanlardan bir kısmı, hakkını veremeyenlerdir. Diğer bir kısım, orta yolu tutanlar, yani dünyanın fitnesine ara ara kapılanlardır. Bir başka kısım ise hayırda öncü olanlardır; kitabı okuyup öğrendiklerini amele dönüştürenlerdir. Bunları yapabilmek için gece gündüz Rablerine dua ederler, çünkü kitaba varis olmak Allah’ın izniyle ve O'nun lütfuyla gerçekleşir.
-Hayırda öncü olmak, öyle ileri bir düzeydir ki peygamberleri içine alan bir zikrediliştir.
-Onlar öncelikle yalandan uzak, doğruluğa yakın kimselerdir. Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Aman, hâlâ yalandan uzak durun. Yalan taşkınlığa sevk eder. Taşkınlık da cehenneme götürür."
-Marufu emreder, kötülükten nehyeder, hayırlarda yarışırlar. Onlar, salihlerdendir. İşte, Cenab-ı Hakk’ın, "Kitaba vâris kılınmada hepsi bir değildir" dediği kimseler bunlardır.
-Hayırda yarışabilmenin motivasyonu, yapılan ameller ile ahirete dair bir heyecan içinde olmaktır. Bu, "Dostlar pazarda görsün" şeklinde bir anlayış değil; "Ötede derecemi ne kadar oluşturabilirsem" diyenlerin yarışıdır.
-Hayırda yarışanlar, amellerini dönecekleri güne dair bir heyecanla yapıp ahirete yakînen iman edenlerdir. Onlar, yetimin eğitimini ve bakımını üstlenenlerdir; yolda kalmışa yardım edenlerdir. Allah (cc), hikmetle yaptığı için hayırda yarışabilmek de hak etmekle ilgilidir. İnsan için ancak niyet ettiğinin ve cehd edip irade ettiğinin karşılığı vardır.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/WvBfoLKQMmY?si=S6PB-BcmidK5FePn
—————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
29.9.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Cenab'ı Hakk bir kulda hayır görürse zaman zaman sıkıntılar yaşatır tâ ki ölüm gelinceye kadar yani Cenab'ı Hakk onların kolay gitmesine müsade etmez.
-Rabbim Allah'tır diyenlerin ölüm anındaki hâllerinde tam bir güven yoktur aksine acziyet üzere rahmete muhtaç olan bir korku vardır.
-Rabbimiz hikmetle peygamberleri seçmiştir. Peygamberler, Allah’a (cc) normal kullar gibi kulluk etmekle görevlendirilmiş ve bu konuda son derece istekli ve arzulu olmuşlardır. En güzel kulluğu sergileyerek, Cenab-ı Hakk ile en güzel ilişkiyi kurmak üzere bir hayat sürdürmüşlerdir. Peygamberlik gelmeden önce, insan olarak arayışları ve yaratılıştan gelen donanımlarını doğru kullanmaları sayesinde Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanmışlardır. Allah, ilmine dayanarak peygamberleri seçmiştir.
"Allah, elçiliğini kime vereceğini çok iyi bilir." (Enam 124)
-Rasulullah (sav), Cenab-ı Hakk’a kullukta oldukça istekliydi. O'nun azameti karşısında acziyetini hisseden bir insandı. Hz. Ayşe bir gün bu durumla ilgili sözler söyleyince Rasulullah şöyle cevap vermiştir:
"Ey Aişe, şükreden bir kul olmayayım mı?"
-Allah (cc), Enbiya Suresi’nde peygamberlerin nasıl olduğunu soranlara cevap vermektedir. Vahyin kendisinde en güzel iyiliği bulduğunu göstermiştir.
"Bir kimsede Allah iyilik bilirse, kesinlikle ona eriştirir." (Enfal 23)
Ayrıca, Cenab-ı Hakk, ayetlerinden büyüklenenleri uzaklaştıracağını söylemiştir.
"Ben ayetlerimden büyüklenenleri uzaklaştıracağım." (A'raf 146)
-Cenab-ı Hakk, kitaba erişmeyi kulun iyiliğine dair bir çıkış olarak, özellikle söz üzerinden nasip eder. Bu sebeple, Cenab-ı Hakk, yalana karşı uyarıda bulunmuştur:
"Yalandan uzak durun, çünkü yalan facirliğe sevk eder."
-Zorluklara daha çok maruz kalmak ve daha derin imtihan edilmek, Allah’ın (cc) kime ne kadar imkan vermişse o kadar yükümlülük yüklediğindendir. Allah, Hz. İbrahim’i (as) imtihan ettiğinde, o her sınavdan başarıyla geçti. Rabbimiz, Hz. İbrahim’i insanlara imam kılacağını söyledi. Cenab-ı Hakk, İbrahim’in (as) buyruklara olan vefasını beğenmiş ve onun bu isteğini kabul etmiştir. Ancak zürriyetine dair isteği, zalimlerin bu imametten faydalanamayacağı cevabıyla karşılık bulmuştur.
-Şeytan, büyüklendiği için lanete uğramıştır. Ancak Allah’ın laneti geri döndürülemez değildir. Eğer kul, Cenab-ı Hakk ile iyilik ilişkisini tekrar kurarsa, bu durum tarif edilemez bir hal alır. Allah (cc), kulun iyiliğini öyle ister ki, onu mecbur etmeden serbest bırakır. Bu durum, aşkla tanımlanır. Rabbimiz, bir kulda iyilik görürse, ona bazen sıkıntılar yaşatarak, ölüm gelinceye kadar kolaylık sağlamaz. Çünkü insan, öğüt alabileceği sürece bu dünyada tutulur.
-Nasıl ki lanet "vazgeçtim" demekle çözülüyorsa, iyilerin iyilik hali devam etmediği takdirde de çözülebilir. Rabbim Allah’tır diyenlerin ölüm anındaki halleri ise tam bir güven içerisinde değil, acziyetle rahmete muhtaç bir korku halinde olur.
-Allah (cc), peygamberleri rastgele değil, bilakis hayırlarda yarıştıkları ve çokça dua ettikleri için seçmiştir. Hayatımızdaki her türlü beklentimiz, ancak dualarımızla eşleştiğinde anlam kazanır. Bu kişiler, Cenab-ı Hakk ile yakın bir ilişki yaşarlar. Düzenli bir yaşam tarzı, doğru bir beslenme rejimi ve fiziksel aktiviteler, Allah’ın emri doğrultusunda yerine getirildiğinde sevaba dönüşür.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/wBWK5n30JEY?si=3jFDcmoRBNMWZLpJ
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
13.10.2024 tarihli dersten kısa notlar:
“Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahyâ’yı verdik; eşini de bunun için elverişli kıldık. Onlar, hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler." (Enbiya 90)
-Peygamberler baştan seçkin kılınmamıştı. Bilakis, Hak Teâlâ onları tarif ederken, "onlar hayırlarda yarışıyorlardı" ifadesini kullanmıştır. Önceki sahnelerde verdiğimiz tepkiler, sonraki sahnelerin öncülleridir.
-Cenab-ı Hakk'ın kuluna olan muamelesi, kulun tepkilerinin bir sonucu olarak meydana gelir. Bu irade ortamında zulme yönelen kişi, Cenab-ı Hakk tarafından Kendisinden uzak tutulur.
-Yahudiler, Cenab-ı Hakk’ı soy bağı üzerinden “satın alıp” insan ilişkilerinde zulmün her türlüsüne bulaşmışlardır. Allah’ı bir imtiyaz olarak görüp, sosyal hayatta yanlışlar yapmak, aslında şeytanın bizden öncekilere de uyguladığı bir yaklaşımdır.
-Eğer kişi, hem kendi yaşamında hem de sosyal hayatında tutarlı ve kaliteli bir yaşayış ortaya koyamıyorsa, bir süre sonra şeytan bu tutarsızlığı İslam aleyhinde bir propaganda vesilesi yapabilir.
-“Yarınki hayatımda düzenlemeleri yapan ancak Allah’tır” bilincinde olan kişiler, Cenab-ı Hakk ile dua üzerinden bir ilişki kurarlar. Çünkü onlar, olayların Allah ile bağını görmüşlerdir. Bu nedenle peygamberler, Cenab-ı Hakk ile dua üzerinden tanıtılmıştır.
-Dua, kulun düşüncesinden başlayıp her anına eşlik eden bir eylemdir. Bu yüzden, aklımıza gelen her şeyi seküler düşünmemeliyiz.
-Hayatımızın her aşamasında, başından sonuna kadar, her şeyimiz dua ile Cenab-ı Hakk’a bağlı olmalıdır. Ancak bu dua, “illa böyle olacak” şeklinde değil, “Eğer hayırlara vesile olacaksa…” diye Allah’a tevdi edilmelidir.
-Kulun gerçek anlamda teslimiyeti, hayatın akışının tamamıyla Allah’ın elinde olduğunu bilmesidir. Bu teslimiyet, her şeyin Allah’ın yaratmasıyla, dua ile iç içe geliştiğini bilmekle olur.
-Şeytanın bize alternatif olarak sunduğu yatırımı, yani hayırda yarışmayı, Rasulullah (sav) kendi kişisel akıbeti açısından hemen yatırıma dönüştürmüştür.
-Allah’ın beğenisi, tamamen hikmetlidir. Cenab-ı Hakk, hayatının merkezinde dua olan, hayırlarda yarışan, kendisini güvende görmeyip ümit ve korkuyla dua eden kişiyi hikmeti gereği beğenmiştir.
-Cenab-ı Hakk, Hz. Yusuf’u tüm şartlar aleyhine olmasına rağmen, zelil olmaktan aziz olmaya götüren süreçte, onun en belirgin özelliği olarak içtenlikle, tevazu ile gizli gizli yaptığı duayı zikretmiştir.
-Peygamberimiz (sav), zelle miktarı günah işlediği halde, havada bir bulut belirse dahi korkuya kapılırdı. Bu durum, en çok azabı hissedenin, en az günahı olan olduğunu gösterir.
-Kulluğu en güzel şekilde yaşayanlar peygamberlerdir. Çünkü onlar, küçük günahlarını bile Allah’ın huzurunda bağışlanası görmezlerdi.
-Cenab-ı Hakk’tan Hz. Yusuf’un beklentisi, kendisinin zina etmek gibi bir günahtan korunmasıydı. Bu yüzden Rabbinin yardımını dileyerek, “Rabbim! Zindan bana bunların benden istediklerinden daha iyidir” diye dua etmiştir. (Yusuf 33)
-Her türlü beklentiyi dile getirirken, Allah’ın affetmeyebileceği ihtimalini duada zikretmek peygamberlerin bir özelliğidir. Allah’ın beğendiği kullar, kendilerini güvende hissedip, “Allah zaten bağışlar” gibi yaklaşımlarda bulunmazlar.
-Hayatımızın her aşamasında, işlerimizin ve düşüncelerimizin her anını Cenab-ı Hakk ile iltisaklı bir dua hâline ne kadar yayabilirsek, o derece teslimiyeti yaşayabiliriz.
-Dua ederken hem ümit hem de korkuyu bir arada tutmalıyız. Dualarımızda, olumsuz ihtimalleri de düşünerek Allah’a sığınmalı ve bu şuurla dua etmeliyiz.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/vfXnfp7NsGo?si=G56O024irGlCcZKQ
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
20.10.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Mal, evlat, dost gibi her şeye rağbet etsen de bir gün hepsi çekip gidecek. Ancak kul, Rabbiyle sıkı bir ilişki kurarsa, bu birliktelik sonsuza dek sürecektir.
-Namaz İle Özgürleşmek
Cenab'ı Hakk ile namaz üzerinden bağ kuranlar ve namazlarını doğrultup hayatlarına yerleştirenler, bu dünyadan başlayarak ahirete kadar özgürleşirler. Ne eşten ne de evlattan yana kendilerini başka bir şeye kaptırmadan, makul düzeyde yaşamayı başarırlar.
-Bu kişiler, en yoğun duygularını Cenab'ı Hakk ile yaşarlar.
-Cenab'ı Hakk'a rağbetle dua edenler, daha sağlam ve dingin olurlar. Bu birliktelik, onları sürekli besler ve doyurur.
-Arzuyla dolu dua edenler, haddini bilenlerdir. Kişinin kendisini yeterli görüp dua etmemesi, bir hadsizliktir.
-Vuslat arzusu ve Cenab'ı Hakk'ı memnun etme hâli, O’nunla ilişkisinin bozulmasından korkma durumu, kul için pozitif bir durumdur.
-Salih Kulların Özellikleri:
Cenab'ı Hakk ile sıkı bir irtibat kurmak,
Hayırlarda yarışmak,
Günahlarından dolayı bağışlanmama ihtimalinden korkmak.
-Kulun Cenab'ı Hakk ile somut ilişki kurup kurmadığının göstergesi, Allah'a içini ne denli açıp döktüğüdür.
-“Nerede Olursanız Olun, O Daima Sizinle Beraberdir...” (Hadid 4)
-“Rabbine doğru rağbet et.”
Gayen, Cenab-ı Hakk’ın kendisi olmalıdır. Çünkü O’ndan başka gayret ettiğin her şey eninde sonunda seni terk edecektir. Cenab-ı Hakk dönemler açar ve kapatır; her şeyin bir süresi vardır.
-Kul duayı başarabildiğinde olgunluğa erişir.
-Takvanın en iyi düzeyi, kulun huşu duyabilmesidir. Huşu, Cenab'ı Hakk'ı tanımakla gerçekleşen bir saygı hâlidir.
-Peygamberlerin ortak özelliği huşudur. Huşuyu başarabilmek, ilim sahibi olmakla mümkündür. Aksi hâlde kul, huşudan uzaklaşıp Cenab'ı Hakk'tan başkasına yakınlaşarak kapılar aralar.
-“Doğrusu Rabbin Hep Gözetlemektedir...” (Fecr 14)
-Allah'ın her hâline tanık olduğunu bilen kul, başka güven aramaz. Çünkü her şeye an be an eşlik eden sadece Rabbimizdir.
Cenab'ı Hakk'ın böyle olduğunu bilebilmek ve bunu içimizde yerleşik kılmamız lazım. Yoksa başkalarını yakın bellemek, Allah'ı cc uzak bellemek; kulu savurur, yalnızlaştırır, kulu köleleştirir.
-Hayırda yarışmak yatayda bir hareketliliktir; Cenab'ı Hakk ile irtibat kurarak, O’nunla konuşarak huşu ile yürümek ise dikey bir hareketliliktir. Bu kişiler, Cenab'ı Hakk’ın kendilerine bahşettiği nur ile birlikte yürürler.
-Hz. Meryem, annesi tarafından mabede adanan bir kız çocuğuydu ve Hz. Zekeriya ona kefil oldu.
-Bir kadına ilgi duyulduğunda, ancak nikâh yoluyla bir ilişki kurulabilir. Bu insanî bir birlikteliktir ve kadınlar her hâlükârda korunmalı ve güvence altına alınmalıdır. İslam, kadınların ayak altına alınmasına fırsat vermez.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/X5ipnAz7fgU?si=cZWOzkr51nC7Qdra
——————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
27.10.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Peygamberler, her zaman hayırlarda yarışan, Allah’a rağbet ve korku dolu dualar eden, derin bir huşu içinde O’na boyun eğen kimselerdi. Onlar için dua, hem bir ibadet hem de Allah’a yakınlaşmanın en saf yoluydu.
-Hz. Meryem’in İffeti ve Üstünlüğü
Cenab-ı Hak, Hz. Meryem’i kendisine mahsus bir şekilde muhafaza etti ve herhangi bir iffetsizlik yapmaktan uzak tuttu. Kur'an’da bu durum şöyle ifade edilir:
“Melekler şöyle demişti: 'Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı ve seni bütün dünyadaki kadınlara üstün eyledi.'" (Ali İmran 42)
-Cebrail’in Uluhiyetle İlgisi
Allah’ın "Ruhum" dediği Cebrail (as), uluhiyetten herhangi bir pay almamıştır. Allah’a yakın olan melekler ya da diğer varlıklar ilahlaştırılamaz. İlah olan, yalnızca Cenab-ı Hak’tır. Nitekim Nisa Suresi'nde şöyle buyrulur:
“Ne Mesih Allah’ın bir kulu olmaktan geri durur ne de yakın melekler. Büyüklenerek O’na kulluktan geri duranların hepsini Allah, yakında huzuruna toplayacaktır." (Nisa 172)
-Allah’a Aitlik ve İffet Kavramı
Cenab-ı Hak, her şeyin ve herkesin yaratıcısıdır. Biz O’na aitiz ve O bizim Mevlamızdır. Allah, yarattığı hiçbir şeye benzemez ve kimse O’nunla kıyas edilemez. İlk vahiyden itibaren gelen mesajlar, aynı sadelik ve temizlikte kalmış, tüm peygamberler Allah’ın kulu olarak aynı çizgide kalmıştır.
-Hz. Meryem’in İffeti ve Kadınların İradesi
Hz. Meryem’in iffetini koruması, Allah katında ne kadar değerli bir vasıf olduğuna işaret eder. Erkekler tarafından rağbet gören bir yaratılışa sahip olan kadınlar arasında iffetinden ödün verenlerin manevi kalitesi zayıflar. İffetini koruyan ve iradesini doğru yönde kullanan kadınlar ise Hz. Meryem gibi Allah katında değer kazanır.
-İyilerle Birlikte Olma
Kur'an, iyilerin daima iyilerle birlikte olacağını vurgular. Kıyamete kadar Hz. Adem’in kızları, Cenab-ı Hak'a duydukları sevgi ile ancak helal bir ilişki içinde kalıp iradelerini doğru yönde kullanarak, iffetlerini korurlarsa, Hz. Meryem gibi değerli bir mertebeye ulaşabilirler.
-İffeti Teşhir Etmenin Zararları
Buna karşın, iffetini teşhir edip bir övünç kaynağı olarak kullanmaya çalışan ve bu yolla sonuç elde etmeye çalışanlar ise Allah katında değersizleşirler. İffet, bir erdem ve korunması gereken bir değerdir; teşhir edilerek çıkar sağlanmaya çalışıldığında öz değerini yitirir.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/PAPPR1FudcA?si=Ba--gzz80x5hMmiu
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
10.11.2024 tarihli dersten kısa notlar:
“İşte bu sizin ümmetiniz ben de sizin rabbinizim. Şu halde bana kulluk edin.” (Enbiya 92)
-Ümmet tek bir ümmettir, Allah’tan (cc) gayri ilah yoktur. Gönderilen her peygambere iman ediyoruz ama hiç birine teslim olmayız. Bizim teslimiyetimiz Allah azze ve celleyedir. Cenâb-ı Hakk’tan getirdikleri her türlü yönlendirmeye Allah’a itaat dolayısıyla boyun eğmek durumundayız.
-Hz. Muhammed’e (sav) gelen ile Hz. İsa’ya, Hz. Musa’ya, Hz. İbrahim’e ve diler tüm peygamberlere gelen vahiy aynı kaynaktan geliyor. Biz aynı yegane ilaha tapıyoruz. Peygamberimiz ayrı diye ırkımız ayrı diye ayrışamazsın. Hepimiz ayet ayet Cenâb-ı Hakk’ın yaratmasının sonuçlarıyız, renk renk.
-Gönderdiğimiz her ne peygamber varsa ona ancak vahyettik ki Benden gayrı bir ilah yok, diyor Cenâb-ı Hakk.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/UTUfcYnjn_s?si=VCE6kVQfJXYUf1hp
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
17.11.2024 tarihli dersten kısa notlar:
- İradesiyle Hakkı Seçenlere Özel Bir Sınav
Yaşadığımız başkalaşmanın sebebi bizden kaynaklıdır. Eğer Hz. İbrahim’in (as) dininden ayrılıp kendi gruplarımızı oluşturmasaydık, bugün tek bir ümmet olacaktık.
-Rabbimiz, insanların iradelerine dokunmadan onları tek bir ümmet yapabilirdi. Ancak Allah’ın (cc) muradı, farklılaşmanın önünü açmak olduğundan bunu yapmadı:
“Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (Nahl 93)
-İman Zorla Değil, Seçimle Olur
Rabbimiz, bizi verdikleri üzerinden imtihan etmek için zorlamayla tek bir ümmet yapmadı. Çünkü yaratılışın temeli, her kulun kendi iradesinin tecellisidir.
-Allah (cc) istese herkese zorla iman ettirirdi. Ama şöyle buyurdu:
“De ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.” (Kehf 29)
-Hayırda Yarışan Bir Ümmet Olmak
Eğer kendiniz için bir iyilik yapmak istiyorsanız, başka yolların varlığına rağmen hayırda yarışın.
“Her milletin yöneldiği bir kıblesi vardır. Siz hep hayırlı işler yapmada birbirinizle yarışın! Nerede olursanız olun, Allah hepinizi huzurunda bir araya getirecektir. Çünkü Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Bakara 148)
-İmtihanın Şuuruyla Olaylara Bakmak
Eğer imtihan bilincini hayatımıza taşımazsak, olayları yanlış değerlendiririz ve sanki Allah (cc) aciz kalmış gibi bir yanılgıya düşeriz.
-Herkes Allah’ın genel rahmetini dünyada yaşar. Ancak özel rahmeti, yalnızca O’nu tanıyıp sevenlere mahsustur.
-Nitelikli Kullar ve Özel Rahmet
Özel rahmete nail olacak kimseler; iradesini iyi yönde kullanan, Allah’a başkaldırmak yerine O’na bağlı kalmayı seçenlerdir.
-Farklılaşmanın kaynağı ise arzular ve tutkularımızdır. Bizden beklenen, bu tutkuları Hakk için dizginlemektir.
-Tevbenin Gücü
Kul, hata yaptıktan sonra tevbe ile Rabbiyle arasını düzeltmezse içte bir huzursuzluk yaşar. Hz. Adem (as) yaptığı hatayı kabul edip Cenab-ı Hakk’a yalvarmış ve arayı düzeltmiştir.
-Adalet ve Birlik Çağrısı
Rabbimiz bizleri tek bir ümmet olmaya çağırdı, ama zorlamadı. İsteyen bu ümmete katılıp birleşir, istemeyen farklı yollar seçebilir.
-Allah (cc), dalaleti ısrarla isteyenleri saptırır ve hidayeti arzulayanları doğru yola iletir.
-Allah’ın (cc) Tek Bir Ümmet Beklentisi
Allah (cc), bizden “tek bir ümmet ve tek bir ilah” anlayışını benimsememizi ister. Ancak her birimiz ayrışmanın kaynağını görecek ve hesap vereceğiz.
Rabbim bizleri hidayete erenlerden eylesin! Amin!
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/_C5X-4fJ4_g?si=TyJaNjm7oCiDGuSU
——————————————————
ENBİYA SÛRESİ
24.11.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-İdealist yanımız var. Ve aslında Yaradan’ın vaadiyle eşleşecek bu idealist yanımız. O mükemmelliyetçi duyguların arzuların beklentilerin bakacaksın ki ancak Cenâb-ı Hakk’ın vaadiyle eşleşebiliyor. Ve böylece doğru adres ile tutunacaksın. Cenâb-ı Hak bu hayat akışında rahmetiyle Kendisini yegane adres kılmış. Sağa sola kaçsalar bile kullarına tutunamamalarını sağlamış ki nihayetinde Bana gelsinler diye. Ama insanlar öyle inatçı ki bunu okumamayı, örüntüyü çözmemeyi, ısrarla hala o sonsuzluğu bu dünyada tatmin etmeyi sürdürmekteler. Allah azze ve celleye şunu söylemiş oluyorlar; “Ben asla Sana gelmeyeceğim.”
“Rabbinin rahmeti onların toplayadurduklarından daha hayırlıdır.” (Zuhruf,32)
-Hepimiz biriz. Ne İstanbul’a göçenler köyde kalanlardan çok daha bir şey oluyorlar, ne Amerika’ya gidenler burada kalanlardan apayrı bir mutluluğa giriyorlar. Öyle bir şey yok. Hayat metalardan ibaret ve Cenâb-ı Hakk’ın istediği kadar zevklerden tadabiliyoruz. Cenâb-ı Hakk’ın istediği kadar mutluluğu içimizde yeşertebiliyoruz. Hak Teala da bunu Kendisiyle olan ilişki üzerinden bize açıklamış. Hayattaki deneyimlerimiz de bize bunu gösterecek. Allah azze ve cellenin dilediği kadarı elimize geçecek ve de bunlar sınırsız kalmayacak, bunlar bana sonsuz bir zevk vermeyecek. Bunları elde edeceğim ve sonra devredeceğim. Asıl hedefim ve gayem Cenâb-ı Hakk’a ulaşmak, O’nun katında bir saygınlık,itibar,değer kazanmak.
-Hoş Hayat, Maddiyatla Ölçülmez
Hoş hayat, refah standartlarıyla ilişkilendirilmez. İmkânların çokluğu mutluluk getirmez; eksikliği de mutluluğu azaltmaz.
-Gerçek Mutluluğu Anlamak
Cenab-ı Hakk’ın rahmetini fark etmek; O’nun kitabını okuyup, elçisine dikkat kesilmekle mümkündür.
-Vahyin Rahmeti
Kur'an’da vahiy rahmet olarak tarif edilmiştir.
"(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik." (Enbiya 107)
-Hoş bir hayat, Allah ile kurulan samimi ilişkiyle mümkündür.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/IDRV8_BIt6s?si=b7-b6P7QNkCZhep0
—————————————————-
ENBİYA SÛRESİ
1.12.2024 tarihli dersten kısa notlar:
-Cenab'ı Hakk: Varlık ve Yöneticilik
Bizim Yaratıcımız ve yöneticimiz Cenab'ı Hakk'tır. Bizim varlığımız O'nun varlığındandır. Ama varlığının sebebinin Cenab'ı Hakk olmadığını söyleyecek tarihte irade sahibi insanlar oldu ve daha da olacak. İnsanlar 'tek bir ümmet olma' esasından ayrıldılar böylece farklı yollar tutup o yolları kendi dinleri hâline getirdiler. Bunları kendi menfaatleri, arzuları, milli anlayışları, yaklaşımları ile süslediler.
-İnançlar ve Çıkarlar
Onlar bu yaklaşımları gerçek olduğunu düşünmeseler bile, çıkarlarına uygun düştüğünde savundular.
-İmtihan ve Bağlılık
Cenab'ı Hakk hayattaki koşulları değiştirip yoklayandır. O'na olan bağlılığımız ile O'na olan sadakatimiz ile değer verdiğimiz kimi şeyleri araya yerleştirdiğinde Cenab'ı Hakk'tan yana taraftarlığımızı mı sürdüreceğiz yoksa o şeylerin mi peşine düşeceğiz?
-Gerçek Kulluk
Kulluk, insanın hayatının bütününü kapsar. Sadece belirli vakitlerde ibadet etmek, tam anlamıyla kulluk değildir.
-Toplumsal Dinamikler ve Ayrışma
Toplumlar, Cenab'ı Hakk'ın emirlerini gözetmediklerinde ayrışır ve farklılaşır.
-Her Şeyde İlahi Bağ
Hayatımızda Cenab'ı Hakk'a ait olmayan bir taraf yoktur. Her konuda O'nun sözüne uygun olmalıyız.
- Birey ve Toplumda İlahi İrade
Bireylerin ve toplumların tercihleri, Cenab'ı Hakk'ın yön verdiği genel bir düzene dönüşebilir.
-İrade ve Seçim Özgürlüğü
Cenab'ı Hakk bizim hangi istikamette olursa olsun dilebilmemizi diledi. De ki: 'Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.' (Kehf, 29)
-Son Karar ve Yolculuk
En önemli kaygımız hangimiz en doğru yolu tutuyor olduğu ve 'hanginizin en doğru yolu tuttuğunu biliyorum' diyen Cenab'ı Hakk'ın beğenip beğenmediğidir. Ki Cenab'ı Hakk 'Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız...' Enam 94 dedi.
-Kulluğun Bütüncül Yaklaşımı
Kulluk bütüncül bir yaklaşımdır. Kulun Cenab'ı Hakk'ın yaklaşımının serbest olduğu alanlar dışında söz söyleme hakkı yoktur.
“İrade ve Seçimlerinizde İlahi Rehberliğe Güvenin!"
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/sWevw0bcmHQ?si=c5cPEV-oOsAbzWKA
—————————————————
ENBİYA SÛRESİ
8.12.2024 tarihli dersten kısa notlar:
Enbiya 92,93,94: “Gerçekten bu, tek bir din topluluğu olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin rabbinizim. Şu halde bana kulluk edin” (dedik). Ama insanlar kendi aralarında birliği paramparça ettiler. Oysa hepsi bize dönecektir. Bu durumda her kim mümin olarak dünya ve âhiret için yararlı işler yaparsa çabası asla inkâr edilmez, biz onu yazmaktayız.”
-Ümmet aslında tek bir ümmettir. Farklılaştığımız yer coğrafi değil, rengimizden değilse nereden? Farklılaştığımız yer iradi yanımızdan, davranışlarımızdan, seçim ve tercihlerimizden… Cenâb-ı Hakk’ın şöyle olsun dediği hususlarda bazılarımızın “Hayır bu bize uymaz, biz bu konuda öyle olamayız” diye farklı bir yol tutturmalarından kaynaklanıyor. Böylece paramparça oldular diyor ayeti kerimede. Böyleler Müminlerin birliğini bozmuş.
-Üzerlerinde en çok hakkı bulunan Allah azze ve celleyi tanımamış olanın, bizim yataydaki karşılıklı haklarımızı tanımasını bekleyemeyiz. Karakter başta Cenâb-ı Hakk’a karşı sergilenecek bir şey. Cenâb-ı Hakk’a karşı bunu sergilememiş kimsenin, yatayda kendisiyle emsali olan kimselere karşı karakterli duruş sergilemesi ya sözdedir, ya geçicidir, ya da kaz gelen yerden tavuğu esirgemediği bir ayardadır. Onlar yeryüzünde esenliğin, güvenliğin, barışın teminatı olamazlar.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
👇🏻👇🏻👇🏻
https://www.youtube.com/live/gPMSdoHes7o?si=Xpy9ytG9oXL787Dr