KONU: UYANIŞ
(Bursa/Görükle Gençlik Merkezi 13.Aralık.2019 tarihli söyleşiden kesitler)
-Fark etmek yetmez, farkına vardığımız şeylerin şuurunu devam ettirmek gerek. Sürdürebilirlik esastır. Bu şuur hali bir çabayı gerektiriyor. Aksi taktirde kirlenme yaşarız.
Allah azze ve celle insana farkındalığı tekrar tekrar tekrar yaşatır. Ama bu sınırsız değildir. Bir süreden sonra o farkındalık, o uyanma hissi, eğer hakkı verilmez ise, gereği yapılmaz ise, tedbir alınmaz ise kaybolacaktır!
-“Allah kulunun küfrüne razı olmaz.”
(Zümer Sûresi-7)
Neden? Çünkü Cenâb-ı Hâk bizim iyiliğimize olan tarafta olduğunu söyledi. Ben size karşı Rahman ve Rahim olmak istiyorum dedi. Bize verdiği nimetlere bakın. Onlardan bir kaçının eksik olması durumu değiştirmiyor. Sonucu bizim tavrımız belirleyecek.
-Allah azze ve celle bize hakikati öğretti, bunun farkındalığını yaşattı. Akletmeyi, basireti, kulağı, gözleri verdi; belli ki bizden bir şey istiyor. Uyanıklık, zindelik hali..
Farkında vardığımızda korumamız, çoğaltmamız gereken bir şey. Öğrendiklerimizin hakkını vermez isek geri alınıyor. (Uykuya karşı tedbir almazsanız uyku bastırıp sizi sizden alır)
-Sadece “iman ettik” demek değil, iman ettikten sonra saygılı bir yaşamı o farkındalığı sürdürebilmek esas. Yoksa bir kere başardın diye hemen öteki tarafa alınıp bravo sana denilmiyor. Bunun kalıcı bir kararlılığa dönüşmesi lazım.
Kul bir kere yanlış yapmakla Cenâb-ı Hâk onu alıp cehenneme koymaz. Peki ne zaman koyar;
“Helak olanlar da net bir kanıta dayalı olarak helal olsunlar; hayat bulacak olanlar da net bir kanıta dayalı olarak hayat bulanlar.” (Enfal Sûresi-42)
-Cennet… Orası herkesin hikayesinin çok güzel olduğu bir yer. Akletmeyi yaşamış, Cenâb-ı Hâkk’a karşı gönüllü olarak saygılı kalabilmek için kararlılık göstermiş, gösterme çabasında olmuş kimselerin bulunduğu bir yer. Bu kararlılığına sahip çıkarak Cenâb-ı Hâkk’ın katında iyilerden olmaya elverir bir duruma gelmiş kimseler..
Hak etmiş kelimesini kullanmıyoruz. Çünkü hiç bir zaman cennet hak edilebilir bir şey değildir. Neden derseniz; çünkü bir insanın yaratılmış hali Cenâb-ı Hâkk’ın eseridir. Sizin, sizi
yaratmış birine zaten saygısız davranmanız hakkınız değil. Cenâb-ı Hâk ile aramızdaki ilişkide biz hiç bir sermaye koymadık. Bize lütfettiği hayat bütünüyle O’na ait. O zaman kuralları da bütünüyle O’na ait. Cenâb-ı Hâkk’a saygılı yaşayarak hayatımızı bitirdik isek ne âlâ, ne güzel. Peki üstüne gelen o muazzam, sonsuz cennet dediğimiz karşılık nedir peki? İşte o lütuf, ihsan! Dünyadaki iyi davranışları “bahanesiyle” Cenâb-ı Hâkk’ın kuluna verdiği bir karşılık.
-Kâfirin psikolojisi yok saymaya odaklı olduğundan; hatırlatıcı her faktörden kaçarlar. O sorumluluğun uyanıp kendisini rahatsız etmesine karşı tedbir almak zorundadırlar. İnanın bana, Mü’minlerin ve saygılı yaşamda bulunanların hayatları daha rahat. Çünkü bir istikamete girip, artık o yolu benimseyip, onun gerekliliği ile
Cenâb-ı Hâkk’a saygılı bir yolculuk ediyor. Öteki ise dip köşe kaçan bir fare gibi! Dünyada kaçak yaşamak gibi bir şey, kâfir olmak. Bu daha zor olanı! Kendi içinde sürekli bir hesaplaşma ve kendini sürekli kötü hisseden, hayatı meçhule adamak isteyen, kendisini uykuya vermek isteyen! Dolayısıyla bu kesimin alkolü sevmesi, sık sık içip gevşeme isteğine daha yatkın olması boşuna değil. Çünkü sorumluluğu bastırıyor. Sorumluluğu bastırdıkça da rahatlatıyor. Bilincin, uyanıklığın insana rahatsızlık vermesi, kötüye alamet bir şey.
-Farkındalığımızın değerini gördüğümüzde sahip çıkarak onu kalıcı kılabiliriz kendimizde.
Yoksa kaybolacak, velev ki mucizeler olsa bile.
-Allah bizi sınayacak, direnmeliyiz. Bu hayatın kurgusu bu. Cenâb-ı Hâkk’a karşı güvenlimizi kaybetmemeliyiz. Hayatı O’nun yönettiği bilincinden kopmamalıyız. Koşullar kendiliğinden gelişiyor sanmaya başladığımızda, seküler düşünce zihnimizin tam ortasına oturmuş demektir. Allah’ı (cc) denklemin dışına çıkardığın andan itibaren sen cumhuriyetini kuruyorsun, kendi seküler dünyanı oluşturuyorsun. Hayatı Allah (cc) yönetiyor, bu bilinçten kopmayın! Her yaşadığımız tecrübe bizim bu bilince tutunmamız içindir.
-Farkındalığa, bilince sahip çıkmak gıdaya, suya sahip çıkmak kadar önemli. Çünkü o bizim sonsuza açılacak hayatımızın ta kendisi.
“Ben aklettiğim bir düşünceyi paylaşmalıyım, hayatımda kalıcı kılmalıyım asla kaybetmemeliyim” diyen kimseler bilincini koruyor.
Allah razı olsun🌿 Notlarınız çok değerli. Halis hocanın videolarını dinlemek için vakit bulamayanların inanın ki çok işine yarıyor✨
YanıtlaSil